Eurovision'a Türkçe-Kürtçe şarkı
İngilizce-Türkçe oluyorsa Kürtçe-Türkçe şarkı neden olmasın?
Mehmet Tez, Milliyet gazetesinden yazdı...
Şu ara sanatçılar arasında popüler olan şey Eurovision'a katılmak. Bir zamanlar burun kıvrılırdı ama şimdi gözde oldu. Para ve şöhret getirdiğini gören ne kadar gözden düşmüş isim varsa son çare bir adet "Eurovision'a beni al, onu alma" haberi çıkartıyor gazetede.
Benim fikrim ise farklı bu konuda. Kızanlar sövenler olacak, hepsine eyvallah. Ben Türkiye'nin Eurovision'a içinde Kürtçe sözler de olan bir şarkıyla gidebileceğini düşünüyorum. Mesela bir düet.
Bunun bölünmek değil, sağlam durmak anlamına geleceğine inanıyorum. İngilizce-Türkçe oluyorsa Kürtçe-Türkçe şarkı neden olmasın? Sorun şu: Böyle cesur ve komplekssiz bir adım atılabilir mi?
Eurovision dediğiniz şey şov neticede. Kaçıncı olduğun teferruat. Maksat hareket olsun, vatandaş eğlensin, yeni sanatçılar çıksın.
Kürtlerin bir Kenan Doğulu'su, Hadise'si var mı? Henüz yok gibi. Tanımıyoruz. Ama Aynur gibi, Rojin gibi isim yapmış sesleri var. Ajda ile Aynur konserde birlikte şarkı söylüyorsa, aynısını Eurovision'da da yapabilirler...
Pek yakında çok sayıda ve tarzda Kürt grubun ortaya çıkacağını düşünüyorum. Bunu bir zenginlik olarak görüyorum. Sadece terörist değil, müzik de dağdan inmeli. Topluma katılmalı. Farklı renklerin müziğe katılmasının hem müziğe hem popüler kültüre katkısı büyük olur.
Beyaz Türk diye bir şey yok
Yalın konserinden öğrendiklerim diye bir yazı yazmaya oturdum. Neticede konu buraya geldi. Bakın dinleyin.
Beyaz Türkler hakkında en fazla yazan isim Serdar Turgut. Onun yazılarını okuyunca insan sofistike bir yaşam felsefesi, kültürü, geleneği, gustosu olan bir beyaz Türk kitlesi var ve şu anda acı çekiyor, kan kaybediyor sanıyor.
Serdar Turgut'a haddim olmayarak tavsiyem bir gün gelsin beraber Yalın, Kenan Doğulu ya da Serdar Ortaç konserine gidelim. Oraları Turgut'un "Beyaz Türkler"inin genç neslinin en fazla yoğunlaştığı yerler. Gözlem imkanı çok fazla. Bakalım o bahsettiği, tarif ettiği ya da kafasında yarattığı Monocle okuyan Beyaz Türk'ü orada bulabilecek mi?
Dinlediği müzik bu, okuduğu kitap bu, giydiği kıyafet bu, yediği yemek bu, izlediği film bu, seksi bulduğu kadın bu, âşık olduğu adam bu... "Bu"ların yerine gerçek isimler koymak istemiyorum. Kimseyi incitmek ya da küçümsemek değil niyetim. Ama "Beyaz Türk"ünüz bu Serdar bey...
Lifestyle, Tyler Brule falan filan bunlar hep isim, fantezi, hayal dünyası. Gerçek hayatta karşılıkları yok. Sordum soruşturdum. Monocle Türkiye'ye toplam 150 adet geliyormuş. Kanyon'a 25 adet yollanıyormuş. Hepsi satsa hesap ortada. Kanyon ki Beyaz Türk cumhuriyetinin başkenti olan yer...
Şaraptan anlayan, senede ikiden fazla yurtdışına giden topu topu 200 adamla açılım maçılım olmaz Serdar bey.
O yüzden de kimse "Beyaz Türkler"in soyu tükeniyor diye gereksiz yere üzülüp paniklemesin. Uzun uzun yazılar döşenmesin. Beyaz Türk diye bir şey yok. Kendi de yok, açılımı da yok.
Eğer varsa ve buysa da, ben o açılımdan almayayım zaten.
Woodstock'ta uyuşturucu var mıydı yok muydu?
Aman tanrım! Nasıl yani! Yoksa hippiler marihuana mı kullanıyordu? LSD alıp halüsinasyonlar mı görüyorlardı? Ne bu, şaka mı? Milliyet Sanat'a yazdığım Woodstock yazısına gelen tepkilerde sevgili okurlarım en çok buna şaşıyor. Bana teessüflerini iletiyor, sizin gibi biri (?) nasıl bunu yazar diyorlar; "Onlar keş değildi". Siz istiyorsunuz diye tarih değişecek yani...
Geçen hafta sonu Woodstock'ın 40'ıncı yılıydı. Tam 40 yıl önce 15-16 Ağustos 1969'da New York yakınlarındaki Woodstock kasabası kırsalında 300 bin kişi bir araya geldi. İçtiler, uyuşturucu kullandılar, eğlendiler, seviştiler, dans ettiler, sahnedeki grupları dinlediler. Bu festivalin etkileri hâlâ devam ediyor.
O resimlerde gördüğünüz şeyler bugün hâlâ cool kabul ediliyor. Bugün bir sürü festival, konser, etkinlik oluyorsa bu festival sayesinde. Tüm festivallerin babası Woodstock. Moda, müzik, edebiyat, sinema orada temsil edilen kültürden hâlâ etkilenmeye devam ediyor.
Woodstock çalıştay değil festivaldi
Woodstock'ta insanları bir araya getiren bir özgürlük felsefesi. 60'ların gençlik kültürünü uzun uzun anlatmaya gerek yok, binlerce kez anlatıldı zaten çok daha iyi şekillerde. Benim dikkat çekmek istediğim şey başka. Bu kültürün her şeyini beğenip harika bulan pek çok insan iş "uyuşturucular"a gelince sanki böyle bir şey yokmuş gibi davranıyor. Sanki bütün o fikirler, o kültür, dünyayı değiştiren şarkılar şiirler, romanlar, süt içip spor yapan, salata yiyen insanlar tarafından üretilmiş gibi.
Dönemin ruhunu anlayamazsanız, fikirlerini de anlamamışsınız demektir.
Gördüğünüz, okuduğunuz her şey havada kalır, siz de bazı klişe cümlelerle güdük fikirler edinir, bunları gerçek sanırsınız. Biri size işin aslını söyleyince de öfkelenirsiniz.
Efendim Woodstock'takiler bir grup keş değilmiş. Onlar filozofmuş, özgürlük savaşçısıymış... Eksik. Oraya insanlar bildiri okumaya gitmedi. Üniversite falan da değildi orası. Çalıştay da yoktu. Öncelikle eğlenmeye, iyi zaman geçirmeye gittiler.
Neredeyse herkes uyuşturucu kullanıyordu. Herkes "ot" içiyordu, herkes LSD kullanıyordu, bilimum haplar havada uçuyordu. Kaynaklar bunu böyle yazıyor, ilk elden tanıklar böyle anlatıyor.
O dönemin ruhu oydu çünkü.
Bugün nasıl insanlar sigara içmiyor, sağlıklı besleniyor, spor yapıyorsa, o zaman da trend buydu.
O bayıldığınız fikirleri üretenler, o sevdiğiniz şarkıları, şiirleri yazanlar, o filmleri çekenler,
o kitapları yazanlar uyuşturucu kullanıyordu. A aa nasıl olur?
Ahlaki değil tarihsel bir saptama yapıyoruz burada. Bu tarz mesajlar atacaklara şimdiden söyleyeyim de yorulmasınlar.
Ayrıca 60'ların çiçek çocuklarını şimdi salata ve spor moda oldu diye sağlık gurusu haline getirmeye çalışmakla Atatürk'ün elindeki sigarayı silmek arasında ne fark var?
Tarihi olduğu gibi, inceleyerek anlamak ve kaynakları iyi okumak lazım. Tabii gerçekleri merak ediyorsanız. Yoksa isteyen istediği hayali üretip, istediği şeye inanabilir, kendi narkozu içinde güven ve huzur ortamı içinde yaşayabilir. Tercih sizin. Mavi hap mı, kırmızı hap mı?