Ergenekon'u 20 yıl önce gördü
1996 yılında ortaya çıkmasına rağmen sorumluların zamanaşımından kurtulmak üzere olduğu çetenin mağdurları “Ergenekon’u yirmi yıl önce biz yaşadık” dedi.
Ergenekon davası ile ilgili gelişmeler, Yüksekova Çetesi mağdurları için de umut oldu. 1996 yılında ortaya çıkan ve zaman aşımına uğramak üzere olan 16 faili meçhul cinayetli çete davasından bugüne kadar bir sonuç çıkmadı. Mağdurlara göre, o dönemde işlenen cinayetlerin yanı sıra dava sürecinde karşılaşılan kirli ilişki ağı, Ergenekon ve Balyoz gibi darbe planları ile büyük benzerlikler taşıyor. Yüksekovalılar, 20 yıl önce Ergenekon’un soğuk yüzü ile karşılaştıklarını ancak bunu kimseye anlatamadıklarını ifade ediyor. Geçmişe göre bugün çok daha umutlu olan mağdurlar devletin bu dosyayı yeniden açması halinde üzerlerine düşen her görevi yapacaklarını belirttiler.
Yüksekova Çetesi, PKK itirafçısı ‘Havar’ kod adlı Kahraman Bilgiç’in Jandarma İstihbarat Astsubayı Hüseyin Oğuz’a verdiği ifadeyle deşifre oldu. Aralarında yüksek rütbeli subay ve astsubay, özel harekâtçı, köy korucuları ve bazı yerel yöneticilerin yer aldığı çetenin fidye için adam kaçırmak, faili meçhul cinayetler, askerî araçlarla uyuşturucu ve silah kaçakçılığı yapmak gibi ağır suçlar işlediği ileri sürüldü. Bunun üzerine peş peşe davalar açıldı. Ancak çok sayıdaki delil ve tanığa rağmen açılan davalar ya beraatla sonuçlandı ya da sürüncemede kaldı. Haklarında 553 yıl 4 ay hapis cezası istenen sanıklar tek tek salıverildi. Yıllar süren yargılamalardan sonra sadece itirafçı Bilgiç’e 8 yıl ceza verildi. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, zaman aşımına uğramak üzere olan dava nedeniyle Türkiye’yi 103 bin avro tazminat ödemeye mahkûm etti. Dava zamanaşımı tehlikesiyle karşı karşıya kalırken Yüksekova Çetesi tarafından kaçırılan işadamı Necip Baskın, öldürülen Abdullah Canan ve Sabri Çardakçı’nın yakınları ve o dönemin tanıkları, yıllardır süren suskunluklarını bozdu.
Şikâyetçi olunca öldürüldü
Çetenin kaçırarak öldürdüğü işadamlarından biri dönemin CHP milletvekili olan Esat Canan’ın yeğeni Abdullah Canan’dı. Canan, Karlı Köyü’ne yapılan operasyonlarda evinin hasar gördüğünü ileri sürüp Yüksekova Dağ Komando Tabur Komutanı Binbaşı Mehmet Emin Yurdakul hakkında savcılığa suç duyurusunda bulundu. Canan, yapılan tüm baskı ve tehditlere rağmen şikâyetini geri almayınca, 17 Ocak 1996’da gözaltına alındı. Canan, 4 gün sonra elleri ve kolları bağlanmış halde ölü bulundu. O dönemde 23 yaşında bir üniversite öğrencisi olan Abdullah Canan’ın oğlu Teyyüp Canan, babasının suçsuz yere öldürüldüğünü söyledi. Canan, “Ergenekon’un temeli bu dönemde atıldı. Biz Ergenekon’un asıl yüzünü gördük. Yüksekova’da temelini attılar ama başarılı olamadılar” dedi.
Ergenekon’un Güneydoğu ayağı
Canan, Ergenekon soruşturmasından umutlu. “İnşallah Doğu ve Güneydoğu’ya da iner ve yapılan haksızlıklar araştırılır. Ergenekon savcıları, araştırmalarını derinleştirip yapılan yargılamaları gözden geçirirlerse gerçeklerle karşılaşırlar. Eğer Ergenekon’un Doğu ve Güneydoğu ayağı eksik kalırsa bence o zaman bu meselenin ancak yüzde biri açığa çıkmış olur” diyor.
Katiller panzerlerle kaçtılar
Yüksekova Çetesi’nin kurbanlarından biri de ilçeye bağlı Beşbulak (Dara) Köyü’nden Sabri Çardakçı. Sabri Çardakçı, gece yarısı gelen kişiler tarafından ismi ile çağrılarak evinin önünde kurşuna dizilir. Kurşun sesi üzerine gelenlerin gözü önünde katiller panzere binerek uzaklaşır. Çardakçı’nın ağabeyi İsfendiyar Çardakçı, olayın üzerinden yıllar geçmesine rağmen hâlâ aydınlatılamamasının devletin bir ayıbı olduğunu söyledi. Çardakçı’nın umudu her şeye rağmen hukukçular: “Bu konudaki umutlarım sönmüştü ama Ergenekon süreciyle birlikte yeniden yeşerdi açıkçası Bölgede yaşanan faili meçhulleri ortaya çıkarmak üzere Ergenekon savcılarını göreve çağırıyorum. Ergenekon savcılarına seve seve ifade vermeye hazırım.”
Çetenin son kurbanı: Necip Baskın
Çetenin elinden canını kurtaranlar da vardı. Bunlardan biri de Yüksekovalı Necip Baskın. Baskın, “Aradan 15 yıl geçmesine rağmen, benzer konularda bazı gelişmelerin olması olumlu. Bunların devamının gelmesi gerekir. Gerçeklerin ortaya çıkacağından umutluyuz” dedi.
Tek ceza alan itirafçı oldu
Diyarbakır DGM’deki duruşmalar büyük gizlilik içerisinde basına kapalı olarak yapıldı. 5 asker, 1 özel harekâtçı, 1 belediye başkanı ile şoförü, 1 kurum müdürü, 1 itirafçı ve 3 geçici köy korucusu hakkında toplam 553 yıl 4 ay hapis cezası istendi. Sanıklardan Albay Poyraz, 1997’de cezaevine konuldu, ancak bir ay sonra tahliye edildi. Mahkeme heyeti, 22 Mart 2001’de yapılan karar duruşmasında, sanıklardan PKK itirafçısı Kahraman Bilgiç’e 24 yıl 22 ay ağır, 4 yıl 2 ay hapis olmak üzere toplam 30 yıl, korucubaşı sanık Kemal Ölmez’e 12 yıl 16 ay, Binbaşı Yurdakul’a 17 yıl 9 ay 10 gün ağır, 7 yıl 4 ay 26 gün hapis olmak üzere toplam 25 yıl 2 ay 6 gün, Özel Harekâtçı olan sanık Enver Çırak’ı 3 yıl 8 ay 13 gün, Üsteğmen Bülent Yetüt’ü 7 yıl 4 ay 26 gün hapis cezasına çarptırdı.
Yargıtay kararı bozdu
Temyize giden dosyayı Yargıtay 6. Ceza Dairesi, yaklaşık 11 ay sonra kara bağladı. Daire, 8 Şubat 2002’de, 5 sanığın çeşitli hapis cezalarına çarptırılmalarına ilişin kararı “eksik inceleme ve soruşturma” gerekçesiyle bozdu. 8 sanık hakkında verilen beraat kararlarını onadı. Yurdakul ile Ölmez hakkındaki gıyabi tutuklama kararlarını kaldırdı. 5 sanık Hakkâri Ağır Ceza Mahkemesi’nde yeniden yargılandı. Yargıtay Ceza Genel Kurulu, Yargıtay 6. Ceza Dairesi’nin, “Yüksekova Çetesi” davasında verdiği bozma kararına, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın yaptığı itirazı kısmen kabul etti. Bozma üzerine yeniden görülen dava Kasım 2005’te sonuçlandı. İtirafçı Bilgiç, sekiz yıl ceza alırken, diğerleri beraat etti.
TARAF