Erdoğan'dan Kılıçdaroğlu'na sert tepki
Başbakan Erdoğan, Kılıçdaroğlu'nun Brüksel'deki sözlerini avukatlarına havale etti.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun Brüksel'de kendisiyle ilgili sözlerine ilişkin, konuyu avukatlarına havale ettiğini belirtti.
Başbakan Erdoğan, Brookings Enstitüsü'nde yaptığı konuşmada Türkiye ekonomisine ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Erdoğan, şunları söyledi:
"ABD'de ülkemin menfaatleri ile alakalı bir ziyeretin içindeyim. Ana muhalefet partisi Türkiye Cumhuriyet Başbakanı ile ilgili akla hayale gelmeyecek açıklamaları yapacak zihniyetin içinde. Süreçle ilgili konuyu avukatlarıma havale ettim. Türkiye Cumhuriyet Başbakanı'na kimsenin katil deme cüretini göstermesine müsaade edemeyiz. Bunu temizleyecek olan tek yer vardır. O da yargıdır. Yargıda hesabını kendisi muhakkak verecektir. Meydanlarda ben aldığım edep sebebiyle aynı dille konuşmam. O dili bilen bir kültüre sahibim ama ben o seviyeye düşmem. 76 milyonun başbakanıyım. CHP'ye gönül vermiş vatandaşlarım da rahatsızdır. Bunu da görüyoruz. "
KİMYASAL ORTADA
Suriye'de kimyasal silah kullanıldığının belgeleriyle ortada olduğunu söyleyen Erdoğan, başta Rusya olmak üzere bölge ülkelere ziyarette bulunacağını açıkladı.
Erdoğan'ın konuşmasından satır başları şöyle:
"Filistin meselesi, Osmanlı'nın yıkılmasının ardından ortaya çıkmış meseledir. Bu boyutuyla Filistin meselesi yeni Türkiye'yi de çok yakından ilgilendirmektedir. Yani 'size ne' diyenlere aslında cevap burada yatmaktadır.
1920'de kurulan ilk Meclis Türkiye'nin ahengini yansıtıyordu. Zorlu bir 90 yıl yaşadık demokrasiye geçme mücadelesin verdik. İleri demokrasi konusunda kararlılığı olan bir iktidar var şu anda. Bugün bölgesel bir güç ve küresel aktör haline geldik.
Son 10.5 yıl Türkiye'de demokrasinin özellikle de millet egemenliğinin güç kazandığı, ileri standartlara kavuştuğu, geri dönülemez kazanımlar elde edildiği bir dönem oldu. Türkiye'nin 10 yıllardır çözülemeyen sorunlarına eğildik.
herhangi bir etnik grubun veya bölgenin partisi değiliz. 81 vilayetin tamamında vardık. Türkiye'de artık siyasetin anlamı ve işlevi değişmiştir. 12 yıl önce cumhuriyet tarihinin en büyük ekonomik krizini yaşayan Türkiye artık dünyanın en büyük 17. büyük ekonomisi.
Türkiye 1947 yılında IMF'nin faaliyetlerine başlamasından sonra fona hemen üye olmuştur. 2001 yılındaki krizin ardından, yani biz iktidara geldiğimizde Türkiye'nin IMF'ye borcu 23.5 milyar dolardı.
IMF'ye 'bize siyasi yaptırım konusunda dayatma yapmayın' dedik. İktidarımız döneminde IMF'ye borcumuzu takır takır ödedik. Şu anda da IMF'ye borç vermek üzere müzakerelerimiz sürüyor. Sonuçlandığında fona 5 milyar dolar borç vereceğiz.
Türkiye'nin dış borcunun şu anda milli gelire oranı yüzde 36. 12 yıl önce Türkiye'de ekonomik krizler hep konuşuldu. Bizden önce iktidarların ömrü 16 aydı. Bu şekilde mali ve siyasi istikrar olmaz.
Bir ülkede güven yoksa istikrar da olmaz. Bu güven ve istikrar tablosu içinde adımlarımızı attık. Özel sektörü yatırıma teşvik ettik. Devlet kendi elindeki fabrikaları da özel sektöre devretti.
Türkiye'de artık ekonomik büyüme, çılgın projeler hep konuşulur. Şimdi önümüzde yeni ve çok önemli bir yatırım var. Karadeniz'i Marmara'ya bağlayacak proje, Süveyş ve Panama kanalını sollayacak.
Boğazımızı dev tankerlerin geçişinden ve olası felaketlerden kurtaracağız. Onun için Kanal İstanbul'a büyük önem veriyoruz. İhaleyle ilgili hazırlıklarımızı yaptık. Artık Türkiye dünyayı değil, dünya Türkiye'yi konuşacak.
Çözüm süreci de hayati bir süreçtir. Türkiye'de siyaseti ve sosyal yaşamı özellikle de ekonomiyi etkileyecek adımı atıyoruz. Türkiye son 30 yılını terörle geçirdi. 40 bin cana ve 350 milyar dolar mali kayba neden oldu.
Terör bölgenin huzuruna da ağır darbe vurdu. Terörle mücadele ederken, terörü doğuran nedenlerin de üzerine gittik. Doğu ve güneydoğu bölgelerine yatırımlar yaptık.
Ayrımcılığı reddettik. Daha önceden böyle bir ayrımcılığın yapıldığını görmezden gelemezdik. 76 milyon vatandaşımız bizim için birdir. Bölgesel milliyetçilik de yapmayacağız. İstanbul ne ise Van da bizim için odur.
Bölgeye yaptığımız yatırımlar aynı kararlılıkla devam ediyor. Bölgede şu anda bahar havası esmektedir.
Şu anda farklı bir uygulama ile 63 akil insan Türkiye'yi dolaşıyor. Bu 63 vefakar dost bir ortak paydada buluştular; ülkemizde barış havasını nasıl egemen kılarız. Onlar bir ortak paydada bir mücadelenin içine girdiler.
Türkiye bölücü terör örgütü nedeniyle son 4 aydır herhangi bir saldırı olmuyor. Terörsüz, şiddetsiz, korkusuz bir ortamda kalkınma mücadelemizi çok güçlü bir şekilde sürdüreceğiz.
Bu yeni sürecin sabatoj ve tahriklere açık bir süreç olduğunu hatırlatmak isterim. Güçlü bir Türkiye'den rahatsız olanlar var, tedbirlerimizi ona göre alıyoruz.
Barış çabalarımızdan asla vazgeçmeyeceğiz, demokrasiyi ve insan haklarını savunmaya devam edeceğiz."
YENİ ANAYASA ÇALIŞMALARI
Erdoğan'ın konuşmasını tamamlamasının ardından soru-cevap kısmına geçildi.
Gelen soru üzerine yeni anayasa çalışmalarına değinen Erdoğan, şunları söyledi: "Şu ana kadar muhalefetin olumlu yaklaşımlarını göremedik. Son olarak Meclis Başkanı partilerden önerilerini aldı. Şu ana kadar mutabık kalınan madde sayısı 40. 1.5 yılda buraya geldik. Biz olumlu yaklaşımlarımızı devam ettireceğiz. Meclis Başkanı bunu ne kadar devam ettirecektir bilmiyorum ama sanırım Meclis'in kapanmasıyla bu süre sona erecektir."
BAŞKANLIK SİSTEMİ
Başbakan Erdoğan, başkanlık sistemine ilişkin ise şu ifadeleri kullandı: "Bu Özal'ın ve Demirel'in de gündeminde olan bir konuydu. Biz de bunun üzerinde durulmasının faydalı olacağını, ben de başkanlık sisteminin faydalı olacağını söylemiştim. İlla ABD sistemi olacak değil. Tüm dünyadaki örnekler incelenip nir sistem çıkarılabilir. Bizim olmazsa olmazımız değildir. Parlamento evet derse bu sisteme geçilebilir."
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.