Erdoğan Demirören hakkındaki son iddia
Taraf gazetesi, Erdoğan Demirören'i cinayetle suçlayan haberlerine yeni bir boyut kazandırarak çok çarpıcı bir iddia daha ortaya attı.
Taraf’tan Mehmet Baransu imzalı haberlerin 4. aşaması bugün yayınlandı.. İşte o haber;
Erdoğan Demirören, ‘Arşimidis yöntemi’yle kardeşlerinin mal varlıklarına da el koymuş.
Genelkurmay ve MİT belgelerindeki iddialara göre cinayet ve gayrımüslimlerin mallarına sahte belgelerle el koymakla suçlanan işadamı Erdoğan Demirören’in ölen kız kardeşi Nurhan Aksoy’un ve diğer kardeşlerinin gönderdiği mektuplar da ortaya çıktı. Taraf’ın elinde ailenin yazdığı tüm mektuplar ve aile içi yazışmalar var. Bu mektuplardan en çok dikkat çekeni ise “Bu benim vasiyetimdir” notuyla üç kızına vasiyetini açıklayan kardeş Nurhan Aksoy’un yazdıkları. Aksoy vasiyetinin yanı sıra Erdoğan Demirören’e de bir mektup göndermiş. Uğradığı haksızlıklardan yakınan kız kardeş Nurhan Aksoy, ağabey Demirören’e “Senin yüzünden kanser olacağım” demiş.
Hisseleri ele geçirdin
Bu mektubun ardından kanser olan Aksoy, 15 Mayıs 2008 tarihinde hayata gözlerini yummuş. Teşvikiye Camii’nden cenazesi kaldırılan Aksoy’un cenaze törenine kendisine haksızlık yapan Erdoğan Demirören de katılmış.
Bugün sizlerle üç mektup paylaşacağız. Bu mektuplardan önce şunu belirtelim. Dede Demirören’in 1966 yılında kurduğu Kolaylık Oto adlı şirket ölümünün ardından beş kardeşe kalmış. Ancak Erdoğan Demirören şirketin adını Oto Kolaylık yaparak zaman içerisinde tüm hisseleri kendi üzerine geçirmiş. Aile mektuplarında yazılanlara bakılırsa hem şirkette hem gayrimenkullerde sahte imzalar, belgeler düzenlenerek servet el değiştirilmiş. Mağdur olan aile üyelerinden biri geçtiğimiz günlerde yaptıkları incelemenin ardından Erdoğan Demirören’in “veraset ilamı” almadan bu işlemleri yaptırdıklarını belgelemiş. Miras davası yakında mahkemeye taşınacak. Veraset ilamı olmadan işlemler yapıldığı için ilgili tüm devlet görevlilerinin de yargılanması istenecek.
İşte ailenin Erdoğan Demirören’e yazdığı o mektuplardan bazıları ve Nurhan Aksoy’un el yazılı vasiyeti.
“Tüm Türkiye gerçek yüzünü görecek”
“Senelerce benim, benim yetim çocuklarımın haklarını yediniz. Çocuklarıma 10 milyon maaşı bile çok gördünüz. Onları senelerce kapınızda dilenci yaptınız. Benim babamdan kalan mallarımın, nakit paranın, hanların toplam değeri 10 milyar mı ki ben hala 500 milyon maaş alıyorum. Bugün bankaya 10 milyar yatıran herkes bu parayı faiz olarak zaten alıyor. 31 senilik kader birliğimizin değeri bu mu? Şayet Şükrü Bey durağı ile hak paylaştığımızı düşünüyorsanız, oradaki dairenin ne kadar ettiğini iyice bir araştırın.
Sizden bize geçen sadece 6 milyar. Bizden size geçen trilyonlar. Verdiğiniz arsayı unuttum. Hemen sizlere iade edebilirim. Yeşil saha ne satılabiliyor ne de para ediyor. Zaten para etseydi bize verir miydiniz? Sus payı olarak bağış ettiklerinizin hepsini sizlere iade edeceğim. Bundan sonra asla beni avutamazsınız.
Senelerce tüm haklarımızı gaspettiniz. Bizim haklarımızı sahte imzalarla sıfıra indirdiniz. Sahte imzalarla bizleri yönetim kurullarından çıkardınız. Sahte sermaye artışlarıyla hisselerimizi üzerlerinize geçirdiniz. Tüm hisselerimizin belirli olarak dağıtılmış olduğu, hepimizin ortak olduğu, YAPSAN şirketlerini oyunlarla iflas ettirdiniz. Hisselerimizi imha ettiniz. Bu arada sizler Kolaylık Oto’nun kasasından çıkan nakit paralarla, günlük nakit hasılatlarla, hisse senetleri ve arazilerimize koyduğunuz ipoteklerle, hanlarımızı teminat olarak göstererek, kullandığınız banka kredileri ile, 1968 senesinde piston fabrikasını kurdunuz. 1970 senesinde Milangaz’ı aldınız. Servetinize servet kattınız. Sizler servetlerinizi kurarken, bizim arazilerimiz, hanlarımız değerliydi. OO zaman mallar, paralar, hanlar size sermaye olurken değerliydi. Bizler güya ortaktık. Her şeye bizler de ortak yapılacaktık.
Senelerce maaşlarımıza, istediklerimize hiç itiraz etmediniz. Meğerse bugünleri hazırlıyormuşsunuz. Pusuya yatıp, sinsice oyunlar kuruyor, paralarımızın, haklarımızın, gasp edilmesinin en ucuz yollu kurtuluşunun hesaplarını yapıyormuşsunuz. Aferin sizlere. Sizler kazandınız.
Aferin sizlere. Ne erkeklermişsiniz.
Senelerce kaldıramadığınız ipotek ve hacizler yüzünden arazilerimiz heba oldu. Ben torunlarımı hala nasıl okutabilirim diye düşünüyorum. Maaşımı artırması için Yıldırım’ın ayağına gidiyorum. Senelerce çocuklarımla anamın yanına sığındım. Çocuklarıma üç kuruşun sıkıntısını çektirdim. Çocuklarımı senelerce sizlerin o kirli ellerine muhtaç ettim. Adam gibi yaşamak varken süründüm.
Sana başka hangisini anlatayım ki. Ben senelerce sıkıntı, zorluk içinde, hiç hakkım olmayan çileyi çekerken bir gün isyan etmedim. Kanuni yollara müracaat etmedim. Canlarım, bağlarım, kanlarım dedim ve sabrettim. Sizlere inanmanın bedeli sokağa atılmak mı? Hayat boyu çile çekmek mi? Benim çocuklarım da Şükrü Bey’in torunları değil mi?
O Ergin’e (Kardeş Demirören) de söyle dua etmesin. Benimle helalleşmeden hiçbir duası kabul olmaz. Allah huzurunda kul hakkı yiyenin yeri olmaz. O günde 2000 rekat namaz kılsa da kul hakkım onda kaldıkça asla huzur bulamaz. Sahte imzalarla haklarımızı üzerine geçirirken nerdeydi o inancı. Bir de şimdi utanmadan fetva veriyor. Nerede kaldı onun dürüstlüğü, nerede kaldı onun babalığı?
Demirören olmak sizlere hiç yakışmadı. Demirören erkeklerine kadın parası çalmak hiç yakışmadı. Hiç vicdanınız yok mu anlayamadım. Acaba biz gerçekten ortaklığa layık değil miydik? Kader birliğimizin sonu sokağa atılmak mı?
Bildiğim tek bir şey var. Hiç birinize hakkımı helal etmiyorum. Ne paranızda ne pulunuzda gözüm var. Her şey sizlerin olsun.
Ama şunu asla aklınızdan çıkarmayın. Benim öksüzlerimin hakkı kimsede kalmayacak. Bütün Türkiye yakında hepinizi çok yakinen gerçek yüzlerinizle tanıyacak. Bundan sonra benim hesabım sadece tanrıyla.
Senin fabrikan hiçbir zaman huzurla para kazandırmıyor, kazandırmayacakta.
Bana senelerce çektirdiklerinizi ödemeye artık sizlerin parası yetmez. Nasıl para için bize bu kadar kolay ihanet ettiniz. Nasıl bu kadar ucuza bizi sokağa attınız? Nasıl bu kadar kolay hak yiyebildiniz? Nasıl bizi bu kadar sene kandırabildiniz? Nasıl her şeyi bizden saklamayı başarabildiniz? Nasıl da yetimlerimin hakkını boğazınızdan geçirebildiniz? Nasıl da beni bu kadar kötü insan edebildiniz?
Sizlere güvenmekle neler öğrenmişim değil mi? Eserinizle gurur duyun artık. Ben de sizin gibi hiç kimselere, öncelikle sizlere acımayacağım. Çok yakında tüm basında, sizi, diğer size inananlarla karşı karşıya getireceğim. İtibarınızı ben o zaman göreceğim. Gerçek yüzünüzle, o zaman tanıyacak insanlar sizi işte.
Bizim ne kadar mert olduğumuz o zaman anlayacaklar işte....
İnşallah benim çektiklerimin cezasını Allah gene de sizlere çok fazla ödettirmez. Allah inşallah sizleri bana muhtaç etmez. Allah inşallah kul hakkı helalleşmesi durumunda sizleri benim karşıma getirmez. Ben çocuklarım bile sizler kadar sevmemiştim. Düşünmemiştim, kollamamıştım. Vicdanen bir tek buna yanıyorum. Nurhan Aksoy.” (NOT: Bu mektubun aslı çok uzundu. Kısaltarak verdik. Taraf)
Vasiyetname:
Nurhan Aksoy üç kızına vasiyetini el yazısıyla bırakıyor.
Bu benim vasiyetimdir.
Sevgili yavrularım. Ben sizlere çok haksızlık yaptım senelerdir. Kardeşlerime verdiğim bilimum açık vekaletlerle dedenizden bana dolayısıyla sizlere kalan tüm mallarımı, menkul ve gayri menkullerimi dayılarınıza yani Demirören erkeklerine teslim ettim. Otuz senedir yapılan haksızlıkların evraklarını sizlere teslim ediyorum. (Bu evrakların tamamı Taraf’ta)
Haklarımın nasıl onlar tarafından sahte imzalarla yok edildiğini onların haciz ve ipotekleriyle nasıl ziyan olduğunu verdiğim evraklarda göreceksiniz. Her şey Kolaylık Oto ile başlayıp o zaman dahi sahtekarlık yapıp Oto Kolaylığa çevrildi. Babamdan kalan paraları, hanları piston fabrikasının hisselerini 1971 senesinde kurulan gaz şirketlerinin hisselerini kendi üzerlerine geçirmelerini affetmiyor, dolayısıyla haklarımı dayılarınızdan aramanızı istiyorum. Vasiyetimdir.”
Tehdit sonucu yalıyı verdi
Taraf ’ın elinde Bilgin ve Ergin Demirören kardeşlerin ağabey Erdoğan Demirören’e yazdıkları üç sayfalık bir mektup daha var. Mektupta 1969 yılından sonra tıpkı kız kardeşler gibi yaşanılan olaylar anlatılıyor. Mektubun sonunda ise malların bir bölümü verilmezde mahkeme yoluna gidileceği tehditi Erdoğan Demirören’e iletiliyor.
“Bu mektuba 27 Şubat 2004 tarihine kadar cevap alınmazsa hukuk ve mahkeme yoluna gidilecektir” denen mektubun ardından Erdoğan Demirören, Anadolu Hisarı’nda Lacivert Restorant’ın yakınındaki yalıyı kardeşlerin üzerine yapıyor. Konu kapatılıyor.
Kaynak: Taraf
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.