Eğitim-İş ve Eğitim-Sen'den özgürlüğe savaş
Eğitim-İş ve Eğitim-Sen'in "başörtüsü yasağı"ndan yana özgürlük karşıtı politikaları büyük tepki topluyor.
Birleşik Kamu-İş Konfederasyonuna bağlı Eğitim-İş Sendikası ile Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonuna (KESK) bağlı Eğitim-Sen (Eğitim Ve Bilim Emekçileri Sendikası) “başörtüsü yasağı”nı savunan politikalarıyla tepki topluyorlar. Web sitelerinde ve sloganlarında sürekli “özgürlük” vurgusu yapan bu sendikalar, eğitimin geliştirilmesi ve üyelerine daha fazla haklar sağlanması gibi asli görevleri yerine başörtüsünün her alanda yasaklanmasından yana çabalarıyla öne çıkıyorlar.
Enerjilerinin ve zamanlarının çoğunu bu işe ayıran sendikalar, okul dışında başörtüsü takan öğretmenlerle üniversitelere başörtülü giren öğrencileri de fişleyip ihbar ediyorlar. Haber portalımıza mesaj yollayan bazı okurlarımız “bu iki sendikanın görevi muhbirlik mi? Adlarını da ‘Muhbir-İş’ ve ‘Muhbir-Sen’ olarak değiştirmeyi düşünürler mi?” şeklinde yorumlarda bulunuyorlar. Okuyucularımız, bu iki sendikanın üye sayısı açısından sonuncu sıralarda yer almalarına da dikkat çekerek “yasakçı tavırlarını sürdürürlerse daha fazla kan kaybederler” değerlendirmesini yapıyorlar.
HER DAVAYI KAZANIYORLAR
Bu iki sendikanın, öğrencilerin sınavlara başörtülü girişlerinin engellenmesi için Danıştay’da sürekli dava açmaları ve kazanmaları dikkat çekiyor. “Açık Lise” sınavları için Danıştay’da açtığı davayı kazanan Eğitim-İş, ALES’e (Akademik Personel ve Lisans Üstü Eğitim Giriş Sınavı) başörtülü girilmesini engellemek için açtığı davayı da kazandı.
Ergenekon'a destek etkinlikleri ile adını duyuran bu sendikanın, avukatları Tansu Batur, Jale Kural, Bahadır Turan Durmaz ve Burak Sabuncu aracılığıyla açtıkları davada Danıştay tarafından lehlerine hızlı bir şekilde karar verilmesi de, gerektiğinde yargının ne kadar hızlı çalışabileceğinin göstergesi oldu. Bilindiği gibi Danıştay 8. Dairesi, YÖK'ün 2010 Akademik Personel ve Lisans Üstü Eğitim Giriş Sınavı'nda (ALES) başörtülü adaya izin veren düzenlemesini dün durdurmuştu. Sendika bu konudaki başvurusunu 21 Ekim 2010'da yapmıştı.
DAİRE VE SENDİKA TANIDIK
Başörtüsü ile ilgili karar veren Danıştay 8. Dairesi'nin eğitim hakkını kısıtlayan benzeri onlarca kararı bulunuyor. Yüksel Adıbelli'nin başkanlığını yaptığı Birleşik Kamu-İş Konfederasyonuna bağlı Eğitim-İş Sendikası başörtüsü lehindeki tüm düzenlemelere dava açmakla tanınıyor. Sendika başörtülü adaylara başvuru hakkı tanıyan 2011 ÖSYS Kılavuzu'nun iptali için de 5 Ocak 2011'de Danıştay'a başvurdu. Bu konuda başkan Yüksel Adıbelli tarafından yapılan basın açıklamasında şu görüşlere yer verilmişti:
“YÖK ÇÖZÜMSÜZLÜK İSTİYOR…
Üniversiteleri vesayet altına alabilmek amacıyla 12 Eylül darbesi ile anayasal sistemimize sokulan ve 2003 sonrasında AKP’nin özlemlerine uygun biçimde yeniden tasarlanan YÖK, yeni döneme özgü hukuk tanımazlık anlayışını ısrarlı şekilde sürdürüyor. Bu anlayışın son dönemde en bilinen uygulaması, yapay biçimde oluşturularak siyasi istismar konusu yapılan yükseköğretimde türban sorununu çözümsüzlüğe sürükleyen girişimdir.
Şu gerçeği hiç kimse aklından çıkarmamalıdır: Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne bağlı tüm erkleri bağlayıcı etkiye sahip Anayasa Mahkemesi, Danıştay ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarına aykırı dayatmalar sorunu çözmez, iyice çözümsüz hale getirir. ALES ve KPSS sınav kılavuzları ile başlatılan yargı kararlarına aykırı fiili durum ÖSYS kılavuzu ile sürdürülüyor. YÖK, ÖSYM’ye verdiği talimatla üniversite giriş sınavı başvuru sürecinde de türbanı serbest bıraktı.
Zaman, YÖK’ün yargı kararlarını çiğneme hakkına sahip olmadığı gerçeğini ibret verici biçimde gösterecektir. Eğitim-İş olarak daha önce defalarca, sorunun geniş bir siyasi uzlaşı çerçevesinde çözülmesi için çağrı yapmış, iyi niyetli çözüm arayışlarına katkı ve destek sunacağımızı açıklamıştık. Bu çağrılarda, hukuk kurallarını ve yargı kararlarını yok sayan girişimlere asla göz yummayacağımızı ifade etmiştik. Zira hukuk devletinin ayaklar altına alındığı sistemlerin sağlıklı bir demokrasiyi kurumsallaştırabilmeleri olanaksızdır. Demokrasi teorisi ve deneyiminin en temel gerçeği şudur: Hukuk devletinin olmadığı yerde demokrasi de olmaz.
Çözümün adresi, sağlıklı bir hukuk devleti ve demokrasi kaygısı olmayan YÖK değildir, olamaz. Çözümün adresi, mümkün olan en geniş toplumsal meşruiyeti arkasına alarak konuyu gündemine alması gereken siyaset kurumudur. Eğitim-İş, sorun siyasi ve toplumsal uzlaşma yoluyla çözüme kavuşturulmadığı sürece, yargı kararlarının ve hukuk kurallarının çiğnenmesine izin vermeyecektir. Bu çerçevede bugün, 2011 ÖSYS Başvuru Kılavuzu’nun hukuka aykırı kılık kıyafet düzenlemesinin yürütmesinin durdurulması ve iptali amacıyla Danıştay’a dava açıyoruz. Kamuoyuna saygı ile duyurulur.
Yüksel Adıbelli (Genel Başkan)”
Bilindiği gibi sendika, katsayı uygulamasını ortadan kaldıran düzenlemenin iptalini de istemişti.
EVHANIMLARINA BİLE YASAK İSTİYORLAR
KESK'e bağlı Eğitim-Sen de, Açıköğretim Lisesi sınavlarına çoğu başörtülü ev hanımlarının başlarını açmadan girdikleri yönünde ihbar kampanyası başlatmış, sınavlarda görevli Eğitim-Sen üyeleri rahatsız oldukları bu durumu tutanakla tespit ederlerken kendilerine yakın bazı yayın kuruluşlarında “Açıköğretim'de türbanlı sınav” başlıklı haberler yapılmasını sağlamışlardı. Eğitim-Sen, bu sınavlara başı açık girme zorunluluğunu kaldıran Milli Eğitim Bakanlığı Merkezi Sınav Yönergesi'nin yürütmesinin durdurulması için de Danıştay'a dava açmıştı.
SENDİKAYA SERT TEPKİ
Eğitim-Bir-Sen Genel Sekreteri Halil Etyemez, başörtüsü yasağının sürmesini isteyen Eğitim-İş'e sert tepki göstererek şunları söyledi:
"Başkaların haklarını engellemek için dava eden sendikanın sendikal görevi dışında başka işlerle uğraştığını düşünüyorum. Bu karar ile başkaların haklarını engellemeye yönelik bir çabanın olduğunu görüyorum. Sınavda insanları nasıl tanıyacağız gerekçesi gösteriliyor. Türkiye Cumhuriyeti nüfus müdürlüklerinden insanlara bir kimlik verilir. O kimlikte insan ister başörtülü, ister başı açık, ister sakallı ister sakalsız fotoğraf çektirir."
Kaynak: