Ecevit'e suikast 32 yıldır aydınlatılamadı
Bülent Ecevit'e İzmir Çiğli Havaalanı'nda yapılan suikast 32 yıldır sırrını koruyor.
Ecevit o kurşunu sıkanlara “kontrgerilla” demişti!
SUİKAST AYDINLATILSIN
Bülent Ecevit'e İzmir Çiğli Havaalanı'nda yapılan suikast 32 yıldır sırrını koruyor. Bacağından özel yapım gazlı bir mermi çıkarılan Ecevit, o tarihten sonra tam 3 kez başbakanlık yapmasına rağmen ne o mermiyi, ne de o tetiği çekenleri bulabildi.
Karaoğlan bu süreçte devlet içindeki derin yapılanmayı farketti ve adını kontrgerilla koydu. Hep o suikastin aydınlatılmasını istedi ama ömrü yetmedi..
Takvim gazetesi yazarı Mehmet Çetingüleç bugün bu olayı hatırlattı ve “madem Ergenekon kapsamındaki karanlık dosyalar açılıyor, Çiğli'nin de aydınlatılması gerekiyor” dedi. İşte o köşe yazısı:
32 yıldır aydınlatılamayan suikast
29 Mayıs 1977.
Ecevit çifti seçim gezisi için uçakla geldikleri İzmir Çiğli Havaalanında parti otobüsüne binerken uzun menzilden bir el ateş ediliyor.
"Gazlı" bir kurşun.
Doğrudan "öldürme" kastıyla sıkıldığı belli.
O "özel" kurşun, Ecevitlerin -Robert Kolej'den beri- yakın arkadaşı olan Mehmet İsvan'ın bacağına isabet ediyor...
***
Rahşan Ecevit anlatıyor: "Mehmet İsvan beni arabaya çekmek üzere elini uzatmıştı. O anda bir kurşun geldi, onun bacağına saplandı. Eğer birkaç saniye sonra ateş edilse,
Mehmet beni arabaya çekmiş olacak ve o kurşun benim sırtıma saplanacaktı. Ama beni aşıp onun bacağına saplandı..."
Bülent Ecevit de otobüsün kapısında Rahşan Hanımla yan yana duruyordu. Hedefteydi.
Eğer o anda Rahşan Hanım İsvan'ın elini tutup basamağa çıksa, ya da Ecevit kendi başına otobüse binmek için hamle yapsa, ilk basamakta vurulacaktı...
O dönemde Ecevit "efsane" haline gelmişti.
Gerçi iktidarda Milliyetçi Cephe Hükümeti vardı ama 3 yıl önce Kıbrıs Barış Harekatını gerçekleştirmiş olan Karaoğlan'ın adı dağlara taşlara yazılıyordu.
Ama Türkiye'de büyük bir rüzgarı arkasına alıp, yeniden iktidara gelmeye hazırlanan eski Başbakan Ecevit'e, üstelik havaalanı içerisinde rahatlıkla ateş edilebiliyordu.
Peki Ecevitlere kim ateş etti?
Kontrgerilla'nın parmağı olabilir miydi?
Nasıl bir silah kullanılmıştı?
Olayın arkasından neler yaşandı?
Bu soruların hepsini ölümünden kısa bir süre önce Bülent Ecevit'e ve Rahşan Hanıma yöneltmiştim.
***
İşte Ecevitlerin verdiği bilgiler ve olaydan sonra yayınlanan haberlerin arşiv taramasına dayanan suikast sonrası gelişmeler:
- Olay hemen örtbas edilmeye çalışıldı.
- İzmir Valisi'nin olayı bir süre Ankara'ya bildirmediği öğrenildi.
- Polis "mermi değil patlangaç" diyerek geçiştirmeye çalıştı.
- Bu arada CHP'li 2 genç "suçlu" oldukları iddiasıyla gözaltına alındı. Ancak belgelerin düzmece olduğu anlaşılınca salıverildiler.
***
Polisin küçümsemeye çalıştığı mermi, aslında önemli bir "delil" niteliği taşıyordu.
İzmir Devlet Hastanesine kaldırılan Mehmet İsvan'ın bacağından iri ve "gazlı" olduğu bildirilen bir mermi çıkarıldı.
Bülent Ecevit anlatıyor: "Emniyetten ısrarla kullanılan mermiyi istiyorlar doktorlar da vermiyor. Çünkü deyim yerindeyse esrarengiz bir mermiydi."
Balistik uzmanları da mermideki kimyasal bileşimin bilinmediğini öne sürdü. Uzmanlar, o güne kadar böyle bir mermi görmediklerini söylüyordu.
***
Peki bu suikasti kim yapmış olabilirdi?
Sorunun yanıtı Bülent Ecevit'ten:
"Belli ki bize karşı bir suikastti. Devletin onun içinde olduğu belliydi. Sonra olay örtbas edildi."
Peki saldırıyı yıllarca Türkiye'nin gündeminden çıkmayan "Kontrgerilla" yapmış olabilir miydi?
Ecevit "Olabilir tabi" diyordu.
***
Ya Rahşan Hanım ne düşünüyordu?
"Ankara'ya dönünce öğrendik ki, bu mermi ve bu mermiyi kullanacak silahlardan sınırlı bir miktar, dışardan Türkiye'ye emniyete gelmişti. Füze cinsi bir silahtı. Çok tehlikeli olduğu için kullanımı özel kurallara bağlanmıştı. İçindeki kimyasal bileşim o kadar bilinmez ve tehlikeliydi ki, yaralanan arkadaşımız Mehmet İsvan Türkiye'de tedavi göremedi. İsviçre'de dünyanın parasına uzun bir tedavi uygulandı."
Rahşan Ecevit "Menemen Savcısı'nın kendi inisiyatifiyle olaya el koyduğunu" hatırlatıyor, "ama ne oldu belli değil" diyordu.
Rahşan Ecevit çok net bir iddiada bulunuyordu:
"Silahı polisin ateşlediği belliydi. Ateşlediği bilinen polis de olayı örtbas etmeye çalışan komiser de kurtuldular."
Bülent Ecevit olayı anlatırken "1 Mayıs olayı gibi, Çiğli olayı da örtbas edildi" diyordu.
***
Ecevit bu olayın aydınlatılmasını hep istedi. Ama siyasi gücü olayı aydınlatma boyutuna hiçbir zaman ulaşamadı.
ECEVİT'E BİR BORÇTUR
Çiğli suikastından 1 ay sonra girdiği genel seçimlerde yüzde 41.4'le CHP'nin tarihinde aldığı en yüksek oy oranına erişti. Ama 213 milletvekili çıkarmasına rağmen Hükümeti kurabilmek için dışarıdan destek almak zorunda kaldı. "Pamuk ipliğine bağlı" olan o hükümetle ayakta durmak bile zorken, suikastleri aydınlatma iradesini ortaya koymak mümkün değildi.
Daha sonra Ecevit Türkiye'de biri azınlık, diğeri DSP-MHP-ANAP Koalisyonu olmak üzere iki kez daha Hükümet kurdu.
Ama o hükümetler de geçmişteki karanlık olayların üzerine gidemedi. Ecevit de "tek başına iktidar" olamadığı için o gücü kendinde bulamadı...
***
Şimdi madem ki "devlet içerisindeki çeteleri temizleme" konusunda bir iddia ve irade ortaya konulmak isteniyor.
Hala karanlıkta olan, Çiğli suikastinin de, Taksim'deki 1 Mayıs olayının da yeniden masaya yatırılma zamanıdır.
Çünkü bunlar Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin, eski Başbakanı Ecevit'e karşı borcu.
Daha da ötesi "devlet'in kontrolsüz güçlerden arındırılması" ve hukukun üstünlüğüne dayalı, şeffaf, güçlü, temiz bir Cumhuriyet'nin oluşturulması için bir zorunluluktur...