Ecdadıma Layık Olmaya Çalışıyorum

Ecdadıma Layık Olmaya Çalışıyorum

Habername yazarı ve Uluslararası Ekonomik İlişkiler Birliği Genel Başkanı İbrahim Danacılar'ın Sbah gazetesine verdiği röportaj

ECDADIMA LAYIK OLMAYA ÇALIŞIYORUM

 

İbrahim Danacılar ile sevgili Esra Elönü aracılığıyla tanıştık. Kapıdan girdiği andaki ışığı, nazik tavırları, olağan dışı şıklığı (abartmıyorum kol düğmesinden, çorabına kadar hepsi çok özenle seçilmiş), konusuna hakimliği, vizyonu ve en önemlisi de içten tavırları, samimiyeti ilgimi oldukça çekti. İlginç bir insandı. Ayşe Arman onunla diğer mahallenin aykırısı diye röportaj yapmıştı ancak İbrahim’i tanıdıkça onu bir mahalle ile adlandırmanın yanlış olduğunu anladım. Evet o bir muhafazakar, kendini “Muhafazakar Demokrat” olarak tanımlıyor ve inançlarını samimi bir şekilde yaşıyor ancak bir çok özelliğinden dolayı onu salt bir mahalleli olarak kategorize etmek haksızlık olur. En basitinden vizyon ve fikir sahibi gençlere günümüzde çok da sık rastlanmıyor.

Bu gence dikkat edin. Kahinlik yapmıyorum ama biliyorum. İbrahim Danacılar bir sonraki dönem Mecliste…

 

Uluslararası Ekonomik İlişkiler Birliği Genel Başkanısınız, kurumunuzun misyonu nedir?

Kurumumuz ülkemizin istikrarlı büyümesine daha da katkı sağlamak amacıyla,Uluslararası birlikteliği siyasi ve ekonomik seyir çerçevesinde oluşturmak, çeşitli faaliyetler, organizasyonlar içerisinde bulunmak ve farklı kültürleri eleştiren değil kolektif bir şekilde hareket etmeyi hedefleyen bir kurum olmayı genel misyon edinmiştir. Birlik Başkanlığımız, dünya ekonomisine ve dünya barışına katkıda bulunmayı, başta evrensel değerler olmak üzere, milletimizin geçmişine, kültürüne ve kimliğine saygıyı esas alarak kabul etmektedir. İnsanlık yararına, ülkemizde ve dünyada sivil toplumun gücünü toplumsal faydaya dönüştürmek amacıyla sivil toplum kuruluşlarının gelişimini ve etkinliğini artırarak, kaynakların proje esaslı etkin ve hesap verilebilir biçimde kullanımını sağlıyoruz. Küreselleşme sürecinin süregelen etkisinden, Ortadoğu’daki çatışmalara; siyasi ve ekonomik eğitsizliklerden, Dünya Ticaret Örgütü’nün düzenlemelerinin etkilerine; Uluslararası Para Fonu (IMF)’nin işleyişinden, uluslararası hukukun etkinliğine, anayasal düzenlemelerin gelişiminden çatışma sonrası toplumlarda ‘hakikat komisyonlarının’ kurulmasına, terörizmin değişen karakterinden yeni dinamikleriyle kitlesel göç hareketlerine; sermayenin küresel gücünden emeğin küresel örgütlenmesine; fikri mülkiyetin anlamından dinsel ve seküler toplumlardaki dönüşümlere, kamu politikalarının etkin uygulamasından çevreyi korumaya yönelik önlemlere kadar bütün bu unsurları dikkatle izliyor ve çalışma programımıza alıyor, bu doğrultuda hedeflerimizi yapılandırmaktayız.  Aslında Bu kapsamda siyaset ve uluslararası ilişkilerin konuları takdir edersiniz ki bizlerin olduğu kadar tüm insanların gündelik hayatlarını doğrudan ilgilendirmektedir. Bizde bunu doğru ve pozitif bir şekilde yapmaya çalışıyoruz hepsi bu

Peki uluslararası ilişkileri siz nasıl tanımlıyorsunuz?

Uluslararası ilişkiler; devletlerin birbirleriyle olan siyasi, askeri ekonomik, kültürel ve ticari ilişkilerinin uluslararası kabul gören yöntemlerle yürütülmesi ve ihtilaflarının da karşılıklı yarar temelinde, adalet ve hakkaniyete uygun ve barışçı yollarla çözülmesi olarak tanımlanabilir.  Biz bu tanımı ecdadımızdan öğrenmiş bulunmaktayız. Tarihe altın harflerle giren ecdadımız bu değerlere dikkatle önem vermiş dünyada ciddi bir güç olmuştur. Bildiğiniz üzere siyaset ve uluslararası ilişkiler bugünün karşılıklı bağımlılık içerisindeki çalkantılı dünyasının tam merkezinde yer almaktadır.

Peki ülkemizin ekonomik durumu ve gidişatını nasıl buluyorsunuz?

Türkiye‘de son 5 yıllık dönemde uygulanan politikalarla makro ekonomik göstergelerin düzeltildiğine dikkat çekmek isterim. Türkiye ekonomisinin kabuğunu kırmaya başladığını ayrıca söyleyebilirim. Ak Parti hükümetine 2002 yılı Kasım ayında kuşkusuz AB, IMF ve Dünya Bankası gibi kuruluşların ekonomiyi yönettiği bir Türkiye teslim edildi. Ak Parti doğru dış politik ilişkileri ve ekonomik kurmayları ile bu durumu yok etti. Bu takdir edilir. Bugün IMF’ye hayır diyen bir Türkiye var!  Daha düne kadar biz IMF’nin maalesef nerdeyse kuklası haline gelmiştik. Ülkemizinmakro ekonomik temellerinde görülen bu iyileşmeler ekonomideki neredeyse 10 yıllık liberalleşme sürecinin ve tek parti hükümetiyle birlikte gelen politik istikrar döneminin bence başarısını yaşıyoruz. Ekonomik veriler ihracat rakamları bunların en büyük göstergesidir. Bu göz ardı edilemeyecek bir unsurdur.

Beni çok şaşırtıyorsunuz. Özellikle bu kadar genç yaşta bu derece önemli bir konumdasınız. Neden kendinize bu konuları misyon olarak edindiniz?

Biraz uzun bir cevap olacak ama o kadar çok denenim var ki bir defa ben köklü bir ecdadın nesliyim. Bizim ecdadımız olan Sultan Fatih’in  İstanbul’u 2O yaşında niye fethetme gereksimi varsa hayatımızı ve misyonumuzu doğrudan ilgilendiren uluslararası ilişkiler ile bizimde bu çerçevede ilişkimiz vardır.  Yani bir defa başarının yaşı yoktur. Bir işe inanmak o işi bitirmenin yarısıdır. İşte bu konular ile bağlantılı örneklerin en belirgin kimliği Fatih Sultan Mehmet Han’dır. Günümüzde gençliğimizin belli bir çoğunluğu maalesef atalarının değerlerini ve dış politik ilişkilerini denetleyip benimseyeceğine daha 100 senesi dahi olmayan bir takım batı sempatizanlarının yapay marjinallik söylemlerini yaşıyoruz şu günlerde ne yazık ki.  Oysa biz; Ataları hiçbir katliam yapmadan dört kıta, yedi denize hakim olmuş, haçlıseferleri yapan Hristiyanlara temizlik adabını öğretmiş, toraklarında gün batmamış, gemilerini karadan yürütmüş, bir Bizanslının Bizans’ınzulmünden  kurtulmak için Fatih’e Bizans surlarını yıkabilecek toplar döktüğü, kırk kişi ile Çin sarayını basan, şimdilerde sanat eseri olarak bilinen ancak Türk korkusunun birebir delili olan Çin seddini korkak Çinlilere inşa ettiren bir ecdadın torunu değil miyiz… Yani Yelda hanım bu konuda ben çok dertliyim. İşte bu ecdada layık olmak için kendimize bu işleri misyon ettik…

Sıcak gündemde Orta Doğu’da ilginç gelişmeler oluyor, bu konuda sizin düşünceleriniz nelerdir?

Evet Ortadoğu’da kazanlar kaynatılıyor. Ben ebetteki halkların demokratik ve insan haklarının korunduğu bir ülkede huzur  ve refah bir hayat yaşamalarını isterim. Artık diktatörler ülkeleri yönetmemeli tabii.. Anayasal monarşi, millet iradesi ve demokrasi hakim olmalı Ortadoğu’ya Ancak bazı global güçlerin orda ki sivil ve masum insanlara tabiri caizse soykırım yapmasını da şiddetle ve nefretle kınıyorum. Bakınız Ortadoğu’daki ülkelere çifte standartlar uyguluyorlar, Sarkozy Tunus’un devrik liderine ne hikmetse sahip çıkıyor Fransız askerini Tunus’a gönderebileceğini söylüyor halkın demokrasi haykırışlarını bir nevi keselim diyor. Aynı dengesiz Sarkozy Libya’ya demokrasi getirmeye çalışıyor. Bombalar ile  Libya halkına havadan bomba yağdırıyor. Ona bakarsanız İsrail’in hiç sesi çıkmıyor yıllardır Filistin’e soykırım uyguluyor bu konuda birleşmiş milletler Libya lideri Kaddafi’nin asimile edilmesi ile ilgili aldıkları hızlı kararları yıllardır İsrail Başbakanı Netanyahuiçin acaba neden alamıyor? Bence bunların sorgulanması gerekmektedir. Son günlerdeki Libya operasyonuna  gelirsek  Irak ve Afganistan’ı Libya ile karşılaştırmak, bugünkü uluslararası operasyonun gerçek nedenlerini anlamamızı engelleyebilir… Şu çok açıktır ki ABD ve koalisyon güçlerini yine petrol sıkıntısı tutmuştur. ABD adeta kendini demokrasinin tek savunucusu yandaşlarıda kendilerini tek memuru ilan etmiştir. Ortadoğu’da diktatörler telkin ve temsil yolu ile asimile edilmelidir. Bomba ile değil..!

 

Peki, biraz da kişisel sorularla devam edelim söyleşimize. Siyasi düşüncelerinizi nasıl tanımlıyorsunuz?

Kısacası ben demokrasiye önem veren millet iradesinin hakimiyetini her alanda görmek isteyen manevi değerlerine bağlı biriyim.  Adlandıracak olursak; Muhafazakar demokratım..

Geçtiğimiz günlerde Ayşe Arman ile bir Röportaj yaptınız. O Sizi“AYKIRI MUHAFAZAKAR ‘’Olarak Tanımladı, siz neye aykırısınız?

Şimdi Ayşe Arman hanımla yaptığımız o röportaj maalesef biraz revizyona uğramış içerde. Ve başarı ile çarpıtılmış benim verdiğim cevapların çoğu yansımamış ve kırpılmış ne yazık ki…  Evet ben aykırı muhafazakarım İslam dinin evrenselliğini yok etmeye çalışanlar’a aykırıyım.! ‘’Ne olursan ol gel’’ düşüncesini halen benimsemeyen çarpık zihniyete aykırıyım.! İslam dini’ni kendine rant edip kullanılıp tahrip edilmesine aykırıyım.! Benim aykırılıklarım bunlardan ibaret Yelda hanım..

İbrahim Bey;İleride sizi Bakan olarak görürsem hiç şaşırmam doğrusu. İlerdeki hedeflerinizden biraz bahsedermisiniz?

Bu anlattığım unsurları baz alırsanız ne kadar çok hedefim olduğunu ve ne kadar anlamlı olduğunu anlayabilirsiniz. Açıkça ve kısaca şöyle ifade edebilirim; Ben aslında biraz önce ifade ettiğim gibi uluslararası hukukun  ülkemizdeki etkinliğine, anayasal düzenlemelerin millet iradesindeki  gelişiminden, çatışma sonrası toplumlarda hakikat komisyonlarının kurulmasına, terörizmin değişen karakterinden yeni dinamikleriyle kitlesel göç hareketlerine, sermayenin küresel gücünden emeğin küresel örgütlenmesine, fikri mülkiyetin anlamından dinsel ve seküler toplumlardaki dönüşümlere, kamu politikalarının etkin uygulamalarından çevreyi korumaya yönelik önlemlere kadar bütün bu unsurları millet iradesi ile pekinleştirilmesini sağlamak noktasını kendime hedef kabul ediyorum.

Yolunuz açık olsun, umarım hedeflerinize ulaşırsınız. Zor olmayacak gibi.

Teşekkür ederim Yelda Hanım.