Diyanet'ten "minare" kararına tepki

Diyanet'ten "minare" kararına tepki

Diyanet İşleri Başkanlığı, “minare” referandumuna tepki gösterdi. Peki bu açıklamada neler var? İşte ayrıntılar;

Diyanet İşleri Başkanlığı, İsviçre'deki “minare” referandumuyla ilgili olarak, “temel insan haklarının iptali veya ihlalinin referandum konusu yapılamayacağı gibi herhangi bir ulus, devlet yahut organ tarafından kısıtlanması veya bu anlama gelebilecek şekilde sınırlandırılmasının da kabul edilemeyeceğini” bildirdi.

Diyanet İşleri Başkanlığından yapılan yazılı açıklamada, din ve vicdan özgürlüğü, ifade özgürlüğü ve bunların ayrılmaz parçası olan diğer özgürlüklerin temel insan hakları olduğu belirtildi.

Açıklamada, “Temel insan haklarının iptali veya ihlali, referandum konusu yapılamayacağı gibi herhangi bir ulus, devlet yahut organ tarafından kısıtlanması veya bu anlama gelebilecek şekilde sınırlandırılması da kabul edilemez” ifadesi kaydedildi.

“İsviçre'de yaşayan Müslüman azınlığın ibadet etme ve inancını yaşama hakkı anlamını taşıyan cami inşası ve cami mimarisinin mütemmim cüzü olan minare yapımı hakkının bir referanduma tabi tutulmasının, her şeyden önce kültürler ve inançlar arası ilişkiye vurulan ciddi bir darbe” olduğu ifade edilen açıklamada, şöyle devam edildi:

“Bu durum, minare üzerinden İslam'a ve Müslümanlara karşı açık bir tahammülsüzlük göstergesi olarak hafızalarda yerini alacaktır.

Bu referandum, aynı zamanda insanlığın, özellikle Avrupalı ulusların bugün ulaştığı hak ve özgürlükler düzeyinden geri gitme arzusunun talihsiz bir örneği olmuştur. Dahası, referandum öncesi yapılan propagandalarda, tarih boyunca İslam kültürü ve medeniyetinde yaratıcının birliğini ifade etmekten başka herhangi bir anlam taşımayan minare üzerinden dini değerlerin tartışma konusu yapılması ve İslam'ın bir kez daha şiddetle özdeşleştirilmesi bütün Müslümanları derinden yaralamıştır. Belki de asıl sorun, referandumun sonucundan ziyade evrensel bir hakkın oylanabilir ve tartışılabilir hale getirilmesi ve bunun üzerinden demokratik bir hukuk devletinde dini ayrımcılık yapılmış olmasıdır.

Din özgürlüğü, insanın sadece iç dünyasında sakladığı değerlere inanma özgürlüğüne indirgenemez. İnancını ifade etme, ibadetlerini özgürce ifa etme, mülkiyet hakları çerçevesinde mabet edinme de bu özgürlüğün önemli bir parçasıdır. Çoğunlukların, azınlıkları kendisiyle aynileştirdiği veya bütünleştirdiği oranda kabullenmesi, aradaki farklılıkları bertaraf ettiği oranda özgürlük tanıması, çifte standart taşıyan aldatıcı, yapay bir özgürlüktür. İnsanlık tarihi, dini özgürlükler alanında önemli mesafe kat etmiş ve toplumsal barış ve huzuru sağlamanın ancak temel hak ve özgürlükleri korumak ve geliştirmekle mümkün olacağı yönünde ortak bir akıl oluşturmuştur. Uygar dünya, din ve vicdan özgürlüğü alanında modern zamanlarda erişilen düzeyin ötekini kavrama kapasitesi yeterince olgunlaşmamış kimi topluluklarca geriletilmesine ve engellenmesine izin vermeyecektir.”

AYRIMCILIK YASAĞI

Açıklamada, din özgürlüğü konusunun, İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi'nin 18. maddesinde, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 9. maddesinde ve bu sözleşmenin “Ayrımcılık Yasağı” başlıklı 14. maddesinde çok açık bir şekilde ifade edildiği anımsatılarak, “İnsan hakları ve inanç özgürlüğü konusunda önceki metinlere göre daha üst hedefleri gerçekleştirmeyi amaçlayan Lizbon Anlaşması'nın imzalanışı ile söz konusu referandumun yakın zaman dilimlerinde yapılmış olması ise büyük bir talihsizlik olmuştur” denildi.

Uluslararası hukukun ve Avrupa'daki demokratik sürecin, bu sorunu kendi içerisinde çözeceğine inanıldığı vurgulanan açıklamada, şu görüşe yer verildi:

“Başta tüm dini kurumlar olmak üzere, sivil toplum örgütleri ve insan hakları dernekleri bu konuda ciddi bir gayret ve çalışma içerisinde olacaklardır. Bütün dünyada ve özellikle Avrupa'da aklıselim sahipleri tarafından eleştirilen referandum konusunda üretilecek çözümler otuz milyona yakın Müslüman vatandaşı bulunan Avrupa'nın geleceğine dair önemli ipuçları verecektir. Nitekim, İsviçre halkının yüzde 43'nün 'İsviçre semaları bütün mabetleri alacak genişliktedir' sloganıyla bu anlamsız yasağa karşı çıkmış olması, Avrupa ve dünya kamuoyundan yasağı kınayan açıklamaların yapılmış olması umutları olumlu yönde pekiştirmiştir.

Avrupa'da yaşayan Müslümanların hak arayışlarını yüce dinimizin izzetine yaraşır bir hikmetle yerine getireceklerine, tepkilerini demokratik ölçüler içerisinde göstererek, bu sürece yapıcı bir katkı sunacaklarına olan inancımız tamdır.”

Etiketler :