Elif Ergu'nun röportajı
Geçtiğimiz hafta ülke gündemi alt üst oldu. CHP lideri Deniz Baykal’ın özelhayatıyla ilgili kaseti konuşmaya başladık... Öncelikle Deniz Bey’in istifa kararı sizce doğru bir karar mı? Bu kararı hızlı mı aldı?
Bu Sayın Baykal’ın kendi kişisel tercihi. Sanırım yakın çevresiyle almış olduğu bir karardır. Bizim de bu karara saygı duymamız lazım. Onurlu bir davranış olarak görüyorum. Hem şahsını hem de partisini tartışma ortamı içinde bırakmaması doğru bir davranış. Bu istifanın Türkiye siyaseti için de hayırlı olmasını dileriz.
* Bu kasedi kimler ortaya çıkardı sizce?
Aslı nedir, komplo mu gerçek mi, bunu da tam bilmiyoruz. Ancak CHP’nin geleceğiyle ilgili tavsiyelerde bulunabiliriz.
* İstifadan sonra CHP örgütü “Geri dön” çağrısı yapıyor. Dönerse ne olur Deniz Baykal?
Tekrar geri dönmesini sağlayacak bir girişimin Baykal’a karşı yapılabilecek en kötü girişimlerden biri olacağını düşünüyorum. Hafızalarda bu olayın, istifa şokunun izleriyeniyken tekrar başa dönmesini istemek onun iradesine de yapılmış bir saygısızlık olur. Bu yüzden de CHP’nin hassasiyetlere dikkat etmesi gerekiyor. Baykal ve çevresinin bu hassasiyetlere dikkat edeceğini düşünüyorum. Türkiye solu bundan nasıl etkilenir, neler olur bunları izleyeceğiz.
* İnsanların, politikacıların özelhayatına bu şekilde giriliyor olması size ne düşündürüyor? “Her yerde dinleniyor ve izleniyor olabilirim” endişesi taşıyor musunuz?
Büyük Birader (Big Brother) George Orwell’ın 1940’larda yazdığı 1984 romanında olduğu gibi... Siyasetçilerin gizlisi saklısı olmaz. Gizli sözü, çift gündemi olmamalı siyasetçinin. Her günün her dakikasınınizleniyor olduğunu bilmesi lazım bir siyasetçinin.
* Bu çok özeli ama...
İşin bu yanı da çok tedirgin edici. Bunu kimin yaptığı mutlaka bulunmalı. Kimse böyle bir kaset yok demedi.
Baykal, Pensilvanya vurgusunu bbr bilgiye dayanarak yaptı
* Deniz Baykal’ın istifa açıklamasında Pensilvanya vurgusu sizi şaşırttı mı?
Hangi bilgilerle bunu söyledi bilemiyoruz. Çok iyi dinledim kendisini, yüz ifadesine çok dikkat ettim. Bir bilgiyle söylediğini düşünüyorum. Telefondakonuşmamış ama bir bilgiyle konuşmuş olmalı.
* Bu sözlerle Gülen yanımda mı demek istedi AKP’ye, hükümete?
Niye Pensilvanya’yı yanına alıp Hükümet’i, Başbakan’ı karşısına aldı? Evet, bu çok konuşuluyor. Maalesef Türkiye bu tip olaylar üzerinden siyasi kamplaşmayı becerebilen bir ülke. Hatırlarsınız biz Bülent Arınç’a suikast olayını da haftalarca konuştuk, tartıştık. Gerçekten var mıydı yok muydu suikast planı bilemiyoruz. Şimdi de bu gerçekten böyle bir durum var mı yok mu bilmiyoruz. Bu milletin hakkı gerçeği bilmek.
* Öğrenebilecek miyiz?
Devleti yönetenlerin vazifesi bu iddiaları ortaya koyanları bilmemizi sağlamaktır. Hükümet bu işin arkasındakileri ortaya çıkarmalı. Milletle paylaşmalı.
Gülen cemaatinden bazı kişilerle Baykal’ın konuşması doğru
* Gülen Cemaati’nin CHP’ye yakınlaştığı şeklinde bir izlenim oluştu. Kutlu Doğum Haftası konuşmasından sonra da bu konu çok konuşulmuştu.
Siyasi partiler ve cemaatler farklı kulvarlarda faaliyet gösteriyor. Cemaatler ve partiler birbirlerinin rakibi değildir, birbirleriyle ittifak yapan kuruluşlar olarak gösterilmelerini doğru bulmuyorum.
* CHP ve Gülen Cemaati’nin ilişkilerini takip etmiyor musunuz?
İlişkileri nasıl bilmiyorum. CHP’nin Hoca Efendi’nin cemaatiyle bir ilişkisi var mı yok mu bilemiyorum. Ama Hoca Efendi’nin cemaatinin içinden bazı kişilerle Sayın Baykal’ın ve ekibinin oturup konuşmalarını doğru bulurum. Bunlar organik ilişki ve yönlendirme işine girerse bu tasvip edilmez.
Öncelikle Deniz Baykal’ın bunu paylaşmasının, söylemesinin bir nedeni olmalı. Bunu yaparken de hükümeti karşısına aldı. Ne maksatla söyledi belki de zaman içinde göreceğiz.
Demokratik açılım BAŞBAKAN’IN çöp kutusunda
* Deniz Baykal’ın istifası AKP’yi etkiler mi?
Etkiler. Deniz Baykal’ın istifası AKP’yi de etkiler. Dengeleri bozar, çünkü Tayyip Erdoğan’ın dengi Deniz Baykal’dı. Bir anlamıyla Tayyip Erdoğan tersini, gölgesini kaybetmiş oldu.
* İktidar ve muhalefet Demokratik Açılım’ı masaya yatırmadı. “Son dönemde sivilleşiyoruz, çektiğimiz acılar bu yüzden” diyoruz. Ama hâlâ partiler demokratik değil... Nasıl başaracağız sivilleşmeyi, demokratikleşmeyi?
AKP hiçbir hazırlık yapmadan bu işe girdi. Olağanüstü endişelerin ortaya çıktığı bir dönem oldu. Ayrıca MHP ve CHP’nin niçin direttiğini, buna karşı olarak neyi önerdiğini bilmiyoruz. BDP de o zaman DTP’ydi, İmralı’yı işaret etti. Öncelikle Anayasal reformlarla başlamaları gerekiyordu. Onlar topu taca attılar. Korkarım iş sümenin altına konulacak, gördüğümüz şu, bu konu Başbakan’ın masasının altındaki çöp kutusunda. Anayasa değişikliğini de konuşamadık...
* Başkanlık sistemi önerisine siz de destek mi veriyorsunuz? Siyasette en kötü tavır kendine demokratlık. Türkiye’de 2002’den istediği her şeyi yapma olanağına sahipti AKP ama reform sürecini başlatmadı. Kendine demokrat tavrı benimsediler. Anayasa, Siyasi Partiler Yasası, Seçim Yasası ve Meclis İç Tüzüğü demokratikleşmeden başkanlık sistemi kabul edilirse büyük yanlış olur. Askeri idare topu tüfeği ile millet idaresinin yüzde yüzünü iptal ediyor. Bu sistem de millet iradesinin yüzde 45’ini ya da 20’sini iptal ediyor.
FAŞİST BİR YAPI ÜZERİNDEN BAŞKANLIK SİSTEMİ KURULAMAZ
* Temsilde demokrasi sağlanmadıkça, yani baraj inmedikçe olmaz diyorsunuz...
Evet. İster yüzde 1 ister yüzde 51 oy alsın bu değişmez. Hem demokrat olduğunu söyler hem de Kenan Evren’in 12 Eylül’de söylediği, “Efendim biz yüzde 10 barajını kaldırırsak siyasi istikrarsızlık olur” derse bu kendine demokratlıktır. Hükümet kendine demokrat. Yine de her şeye rağmen şunu söylüyorum, Türkiye normalleşecek. Kutuplaşma, kamplaşma üslubunu yürütenler itibar görmeyecek. Biz başkanlık sisteminin doğru olduğunu düşünüyoruz ancak bizim sistemimiz demokratik değil. Anayasa, Siyasi Partiler Yasası ve Meclis İç Tüzüğü üzerinden başkanlık sistemi kurmak seçilmiş diktatörleri ortaya koyar. Faşist bir yapı üzerinden başkanlık sistemi kurulamaz.
‘Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir’ maddesi değişmeli
* Referandum Eylül’de yapılacak, bu referandum AKP’nin güven oylaması gibi algılanabilir mi?
Böyle olursa bu ülkede kalıcıtoplumsal kamplaşma tohumları atılmış olur. Bu konuya gelmeden önce iki konunun altını çizmek isterim. Anayasa’nın ruhunun millet egemenliğine açılması lazım. Mevcut Anayasa’da iki madde var, bunlar katı devletçi ruhu ortaya koyuyor. Bunlardan biri şu: Egemenlik kayıtsız şartsız miletindir, millet bu egemenliğini anayasal kurum ve kuruluşları vasıtasıyla kullanır. Bizim temel meselemiz bürokratik oligarji değil mi? Hadi gel bunu değiştir.
* Nasıl değişecek?
“Egemenlik kayıtsız şartsız miletindir, millet bu egemenliğini seçilmiş kurum ve kişiler vasıtasıyla kullanır.” Tanzimat’tan beri bize anayasaları dayatanlar “Siz bu toprakların kiracısısınız” diyor. “Biz elitler oturur Anayasa’yı yaparız, kira kontratı gibi de önünüze koyarız” diyorlar. Oysa tapu millette olmalı. Türkiye birkaç sene içinde çözecek bu işleri.
* Umutlusunuz?
Evet. Türklerin, Kürtlerin, Alevilerin, Sunnilerin, zenginlerin ve yoksulların temsil edildiği bir sisteme kavuşacağız. Bunu yapamazsak millet devlet uyuşmazlığı artar, kurumlar arasında kavgalar büyür. İkinci konu da Anayasa’daki, “Devletin ülkesiyle milletiyle bölünmez bütünlüğü” ifadesi...
* Bu nasıl değişmeli?
Bir devletin ülkesi ve milleti olmaz. Bir milletin ülkesi ve devleti olur. Aslolan millettir. Milletin devleti olur. Bu topraklarda asırlardır yaşıyoruz, devletler geldi gitti.
* Peki AKP referandumu güven oylamasına dönüştürür mü?
Önümüzdeki referandumu bir siyasi parti oylamasına dönüştürmesi hata olur. Yani AKP’yi oylatacak kampanya haline gelirse çok net söylüyorum, sonuç ne olursa olsun bu AKP’nin sonunun başlangıcı olur. Aynen Özal gibi olur. Önümüzde 1987 referandumu örneği var. Karşısında 4 lider vardı Özal’ın, tek başına yüzde 50 oy aldı neredeyse. Başarı elde etti o referandumda ama o referandumdan sonra ANAP eridi. AKP bunu siyasi kamplaşma vesilesi yapacak gibi görünüyor.
* Siz ‘evet’ diyeceksiniz...
Evet. CHP de bir kere de olsa milletin iradesiyle kavga etmesin. CHP bunu Anayasa Mahkemesi’ne götürme tavrına girerse bu da AKP’nin ekmeğine yağ sürer, AKP’nin değirmenine su taşımış olurlar.
SAADET PARTİSİ GENEL BAŞKANI NUMAN KURTULMUŞ
Saadet Partisi Genel Başkanı Numan Kurtulmuş siyasette dikkat çeken biri. Farklı bir üslubu var. Sabırlı, sakin bir kişilik. Alışık olduğumuz politikacı portrelerinden farklı. Öğretim üyeliği kimliğinden kaynaklanıyor olmalı, açıklayıcı bir anlatım biçimi var. 28 Şubat’tan sonra aktif siyasete atılmaya karar veren, Fazilet Partisi’ne giren ve 2008 yılında genel başkan olan iktisat profesörü Kurtulmuş’la son siyasi gelişmeleri konuşmak üzere buluştuk.
Görüşmeden çıktıktan sonra şunu düşündüm. Deniz Baykal’ın istifasından sonra Kemal Kılıçdaroğlu CHP genel başkanı olsa, siyasette aktörler değişse... Numan Kurtulmuş ve Kemal Kılıçdaroğlu karşı karşıya gelse, siyasi tartışmalar sanırım oturması gereken zemine oturur, kamplaşmaları değil uzlaşma formüllerini konuşuyor oluruz. Hayal mi?
Vatan-Pazar