Davutoğlu: Cemaat durduğu yeri artık görmeli
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Cemaat'e bir dizi uyarıda bulundu.
Bakan Davutoğlu, Hükümet ile Cemaat arasında yaşanan gerginliğin devamı olarak görülen yolsuzluk operasyonlarını değerlendirdi. Davutoğlu, Cemaat'e yakın basın yayın organlarının 28 Şubat medyasıyla aynı yerde durduğunu söyledi;
CEMAAT KİMİN YANINA DÜŞÜYOR
''Tam da üç seçimin olduğu bir dönemde, aktif dış politikamızın, güçlü ekonomimizin asıl kaynağı olan millet iradesi ve siyasi istikrar üzerinden Türkiye'yi sarsmaya çalışıyorlar. Bu tablonun yurtdışında birilerini rahatsız etmesini, yurt içinde siyasi muhalefeti rahatsız etmesini anlarız, eski Türkiye'yi özleyen kesimleri rahatsız etmesini anlarız ama bundan en fazla istifade eden kesimlerin, bu büyümeye sekte vuracak yaklaşımlarını anlamakta zorluk çekiyoruz. Cemaatteki dostlarımızın bu değişimi görmesi lazım. Herkesin dostunu, düşmanını; kimin yanında yürüdüğünü, kimin yanına düştüğünü bilmesi lazım. Biz Afrika açılımı başlattığımızda ve 23 büyükelçilik açtığımızda, 28 Şubat zihniyetine yakın yayın organları, 'hükümet cemaatin okullarını desteklemek için bunu yapıyor' diye yazdılar. Bugün bakıyorsunuz, onların medyası da 28 Şubat medyasıyla aynı dili kullanıyor. Bu beni çok yaralıyor. Hangi okulun yurt dışında bir meselesi oldu da bu hükümet ilgilenmedi. Bazen Başbakanımız bile doğrudan devreye girdi. Bunları cemaate gönül bağı olanlar bilmeli.''
''YOLSUZLUK SİYASETİ YOZLAŞTIRIR''
''Dünyanın en büyük ahlaksızlığı, siyaseti en çok yozlaştıran şey yolsuzluktur. 10 yıl içinde gayrisafi milli hasıla 4 misli büyümüşse, döviz rezervleri arttıysa, yatırımlar, ihracat patladıysa niye 90'lı yıllarda yapılamadı? Millet aynı millet, devlet aynı devlet... Hortumlansaydı bu büyüme olur muydu? Hizmet hareketi ya da Cemaat diye tanımladığımız dostlar veya çevreler için söylüyorum, bir muhasebe yapsınlar, ellerini vicdanlarına koyarak düşünsünler...''
SAVCININ YÜZÜNDEKİ ''İNTİKAM''
''Bildiri okumak ihanettir: Bir yanlışı kim yaparsa yapsın, kardeşimiz olsa bile bunu sorarız. Ama eğer bize karşı bir operasyon varsa... Meselenin, savcının bildiri dağıtırken yüz ifadesine de yansıyan intikama dönüştüğünü görüyorsunuz. Bu, adalete vurulabilecek en büyük darbedir. 12 Eylül döneminin adaletinde de bu vardır... Her taraftan birer kişi asmanın mantığı neydi? Savcı savcılığı bilecek, yargı toplum vicdanını esas alacak, siyaset de her zaman hukuki denetime açık olacak.''
DEVLET DEVLETLİĞİNİ BİLECEK CEMAAT CEMAATLİĞİNİ
''Siyasi yetki hükümetindir: Modern demokratik sistemde milletten aldığı siyasi gücü kullanma yetkisine sahip olan hükümettir, hesap verecek olan da hükümettir. Sivil toplumda ise gönüllerden elde edilen kaynaklar, ancak o çerçevede kullanıldığında olağanüstü bir güç kaynağı olur. Ama bu ayırım ortadan kalktığında büyük bir iç enerji tüketimi başlar. Selçuklu ile başlayan medeniyet Ahilik, Mevlevilik gibi sosyal dokularla desteklendi, Osmanlı'ya zemin oldu. Şimdi de biz 10 yıl içinde büyük bir güç birikimi sağladık; bunun desteklenmesi beklenirken bu siyasal güç birikimiyle sosyal doku arasında çatışma çıkartılmaya çalışılıyor. Hiçbir sivil toplum kuruluşu, hele hele dini nitelikli olanlar, bir siyasal projenin parçası gibi algılanmamalı, bu onun doğasına aykırıdır. Siyaset alternatif siyaset oluşturur, karşıtlıklar doğurur. Mevlevilik bir karşı Mevlevilik doğursa başarılı olabilir miydi? Tabiki STK'ların siyasal düşünceleri de olabilir, eleştiri de yapabilirler ama bunları açık yaparlar. Ama STK'ların, cemaatvari yapılanmaların böyle bürokrasi üzerinden siyaset üzerinde egemen olma çabası en büyük zararı kendilerine verir.
Bunun önüne geçmek için 5 ilkeye dikkat edilmeli:
1- Psikolojik özgüven:
Topluma zerk edilmeye çalışılan karamsarlığa izin verilmemeli, özgüvenimiz korunmalı.
2- Milli irade:
Her ne olursa olsun milli irade ilkesi ve demokratik süreçler tahkim edilmeli.
3- Ahlaki siyaset:
Yolsuzluklara karşı mücadele etkin mekanizmalarla sürdürülmeli. Başbakanımız'ın net iradesinden ve AK Parti'nin yolsuzluklarla mücadelesini sürdüreceğinden kimse şüphe etmemeli.
4- Toplumsal enerji:
Toplumsal enerjimiz iç gerilimlerle tüketilmemeli aksine yeni bir toplumsal sinerji alanı oluşturulmalı.
5- Yükselen güç:
Demokratikleşme, ekonomik kalkınma ve etkin dış politika temellerinde oluşan yükselen güç algısı korunmalı.''
ensonhaber
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.