Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Altun, "1960'lar Nostalji Sergisi"ni ziyaretinde konuştu
"Dezenformasyona karşı verdiğimiz mücadele, milletin iradesini korumak için verdiğimiz bir mücadeledir ve bu mücadeleyi Cumhurbaşkanımızın koyduğu vizyon çerçevesinde vermeye devam edeceğiz"
ANKARA (AA) - Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun, "Dezenformasyona karşı verdiğimiz mücadele, milletin iradesini korumak için verdiğimiz bir mücadeledir ve bu mücadeleyi Cumhurbaşkanımızın koyduğu vizyon çerçevesinde vermeye devam edeceğiz." dedi.
Altun, Ankara Kültür Sanat ve Medeniyet Derneğince düzenlenen ve Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığınca desteklenen "1960'lar Nostalji Rüyasından Uyanmak Sergisi"ni ziyaret etti.
Ankara Sanat Galerisi ve Müzayedecilik Evi'ndeki sergiyi gezip, eserler hakkında bilgi alan Altun, daha sonra basın mensuplarına açıklamada bulundu.
Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı olarak destek verdikleri serginin, dönemin toplumsal, siyasi, ekonomik hayatını anlamaya katkı sağlayan nitelikte olduğunu belirten Altun, daha önce de 1970'leri anlatan bir serginin düzenlendiğini hatırlattı.
Altun, 1960'ların, dünyada birçok değişim ve dönüşümün yaşanmaya başladığı bir dönem olduğunu anımsatarak, bu dönemde, dünyada batılı tüketim kültürünün yaygınlaşmasına dönük ciddi adımlar atıldığını, "kültürel devrim" adıyla geleneklerin, değerlerin tarumar edildiğini söyledi.
Bu dönemde, Batılı tüketim kültürünün Türkiye'ye adım adım girdiğini, ekonomi alanındaki bağımlılığın derinleşmeye başladığını kaydeden Altun, "1960'lı yıllar ne yazık ki Batı'dan ithal ideolojilerle Türkiye'de toplumsal fay hatlarının derinleştirildiği dönemler. Biz, 1970'leri anlatırken çoğunlukla o dönemi sağ-sol çatışmalarının yaşandığı dönemler olarak hatırlıyoruz. Ama esas itibarıyla bu anlamda çatışmaların yaşanmaya başladığı dönemler 1960'lı yıllardır." diye konuştu.
Bugün dahi etkisi farklı şekillerde hissedilen, bugünün siyasetinin de mücadele ettiği fay hatlarındaki kırılmaların tohumlarının bu dönemde atıldığına dikkati çeken Altun, bu fay hatlarının dışarıdan zerk edildiğini aktardı.
Altun, 1960'larda tohumları atılan vesayetin uzun dönemde Türkiye siyasetini zor durumda bıraktığını belirterek, "1960'lar bu anlamda Türkiye siyasetinde vesayetin kurumsallaştığı dönemlerdir. 1960'ları açan gelişme ne yazık ki 27 Mayıs darbesidir. 27 Mayıs darbesi ve sonrasıyla birlikte aslında Türkiye siyasi hayatında büyük bir kırılma yaşanmıştır." dedi.
Bu dönemde sadece Silahlı Kuvvetlerin gerçekleştirdiği darbeyle bir vesayetin ortaya çıkmadığını, aynı zamanda medyada, üniversitelerde, yüksek yargıda bir vesayetin oluştuğunu hatırlatan Altun, bunun, demokratik siyasetin üzerinde "Demokles'in kılıcı" gibi uzun dönem yaşadığını vurguladı.
- "Kararlı yaklaşımla bertaraf edildi"
Milletin iradesiyle seçilmiş bir Başbakan, Dışişleri Bakanı ve Maliye Bakanı'nın 27 Mayıs ihtilaliyle asıldığını, bu dönemde büyük zulümlerin gerçekleştiğini ifade eden Altun, bu darbeyle Türkiye siyasetinde çeşitli dönemlerde siyasete müdahale edilebileceğinin düşünüldüğünü, bu çerçevede 12 Mart'ta, 12 Eylül'de, 28 Şubat'ta bunun gerçekleştirilip, seçilmiş iradeye darbe vurulduğunu anımsattı.
Altun, 2002 sonrasında yaşanan gelişmelerle, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın yürüttüğü kararlı siyasi mücadeleyle Türkiye'de vesayetle mücadele bağlamında çok büyük kazanım elde edildiğini belirterek, şunları kaydetti:
"Bu kazanımı en net bir şekilde biz, gerçekleşen 'e-muhtıra'da, 'e-muhtıra'ya karşı gösterilen dirayetli karşı çıkışta görebiliriz. E-muhtıra ile birlikte Silahlı Kuvvetler bir şekilde Türkiye'de demokratik siyasetin gidişatına müdahale etmeye çalışmış, fakat Cumhurbaşkanımızın kararlı yaklaşımıyla bu bertaraf edilmiştir. Bu anlamda gerçekten demokrasinin, halkın iradesinin korunmasına dönük olarak en büyük gayret ve en güçlü yumruk 15 Temmuz 2016 tarihinde ortaya konmuştur. 15 Temmuz 2016 tarihiyle birlikte artık demokrasi dışı unsurların, vesayet unsurlarının Türkiye'de siyasete müdahale edemeyeceği açık ve net bir şekilde tescillenmiştir. O dönemde Cumhurbaşkanımızın 'Ben, milletin iradesinin üstünde bir güç tanımıyorum' demesi, 'milleti sokaklara, meydanlara, direnişe davet etmesi' ve milletin de bu çağrıya cevap vererek, çok güçlü bir şekilde direniş ortaya koyması, artık Türkiye'de demokrasi dışı unsurların, vesayet unsurlarının kendilerine bir alan bulamayacağını kanıtlamıştır."
Altun, istediğinde bir grubun, cuntanın siyasete, toplumun, milletin kaderine müdahale etmeye çalışmasının ağır bedeller ödettiğinin altını çizerek, Türkiye'nin Batılı bağımlılık, sömürge düzenine payanda edildiğini, uzun dönemde acıların çekildiğini söyledi.
- "Bugünü anlamak için geçmişi anlamak önemli"
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın mücadelesinin bu acıyı dindirme, Türkiye'yi bu bağımlılık düzeninin dışına çıkarma, özgürleştirme mücadelesi olduğunu ifade eden Altun, şunları kaydetti:
"Bu noktada Türkiye çok büyük kazanımlar elde etmiştir. Bugün Türkiye bir istikrar adasıdır, aynı zamanda bir istikrarlaştırıcı güçtür. Türkiye bugün, dünyada yaşanan gelişmelerde, küresel krizlerde sözü dinlenen küresel bir aktördür. Bu, her şeyden önce Türkiye'nin 2002 yılından bu yana Cumhurbaşkanımızın liderliğinde verdiği demokratikleşme mücadelesinin bir kazanımıdır. Eğer bu demokratikleşme mücadelesi verilmemiş olsaydı, bu takdirde bugün Türkiye bir etkili bölgesel güç olarak, bir küresel aktör olarak bu performansı ortaya koyamayacaktı. O nedenle Türkiye'deki demokrasinin niteliği, Türkiye'de demokratikleşmenin geldiği bu nokta son derece değerlidir. Bugünü anlamak için geçmişi, yakın tarihi anlamak çok önemlidir."
Sergide, "dezenformasyon" başlığı taşıyan bir bölümün olduğuna dikkati çeken Altun, burada, 27 Mayıs darbesine giderken gazetelerin nasıl sistematik bir şekilde dezenformasyon ürettiğinin, bunun da büyük katliamlara yol açtığının açık ve net bir şekilde görüldüğünü söyledi.
- "Dezenformasyon, etkileri görülen bir kötülük"
Bugün mücadelesini verdikleri dezenformasyonun, Türkiye siyaset tarihinde karşılığını, etkilerini gördükleri bir kötülük olduğunu belirten Altun, dezenformasyon ve yapılan sistematik yalan haberler üzerinden Türkiye'de darbelerin yapıldığını, katliamların meşrulaştırılmaya çalışıldığını ifade etti.
Altun, dezenformasyonu üretenlerin, bu darbeleri yapanlarla aynı kumaştan olduğunu dile getirerek, bunun gerçek anlamda demokrasi, halk, millet düşmanlığı olduğunun altını çizdi.
Bugün "yaşasın hakikat" diye verdikleri mücadelenin demokrasi mücadelesi olduğunu vurgulayan Altun, "Dezenformasyona karşı verdiğimiz mücadele, milletin iradesini korumak için verdiğimiz bir mücadeledir ve bu mücadeleyi Cumhurbaşkanımızın koyduğu vizyon çerçevesinde vermeye devam edeceğiz." diye konuştu.
Kaynak:
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.