Cumhurbaşkanı Erdoğan, doktora öğrencileriyle "Kütüphane Söyleşileri"nde buluştu
"Marmara Denizi müsilajdan tamamen kurtarılana dek çalışmalarımız yoğun bir şekilde devam edecektir"- "(Marmara'daki müsilaj sorunu) Şov yapmak uğruna kimsenin İstanbul'un ve Marmara'nın geleceğiyle oynamaya hakkı yoktur"
ANKARA (AA) - Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Marmara'daki müsilaj sorununa ilişkin, Marmara Denizi'nin müsilajdan tamamen kurtarılana dek çalışmaların yoğun bir şekilde devam edeceğini bildirdi.
Erdoğan, Kütüphane Söyleşileri'nin üçüncüsünde Cumhurbaşkanlığı Millet Kütüphanesi'nde doktora öğrencileriyle bir araya geldi.
Konuşmasına üçüncü buluşmalarını gerçekleştirdikleri gençlere katılımları dolayısıyla teşekkür ederek başlayan Erdoğan, şunları söyledi:
"Havalar artık güzelleşti, inşallah havaların bu yaz mevsimiyle beraber bu Kovid sürecini de sağlığımız için bir sinyal olarak görüyorum, Allah'tan niyazımız budur. Sürekli olarak vakalar vesaire azalıyor, vefat sayıları düşüyor, bunlar tabii güzel haberler. Ve bütün bunlarla birlikte de bizlerin de yatırımlar noktasında, attığımız adımlar noktasında artık performansımızı yükselttiğimiz bir döneme girdik. Farkındayız, bir bıkkınlık, bir bezginlik olabilir. İşte son olarak YKS imtihanları da yapıldı. Bu imtihanlardan da bütün yavrularımıza inşallah başarılarla dolu bir netice ve arzu ettikleri yerlere girme imkanını Rabbim kendilerine inşallah lütfeder diyorum."
- "Milletimin teveccühü sayesinde biz yola devam ediyoruz"
Sözü gençlere bırakan Erdoğan, İstanbul Üniversitesinde uluslararası ilişkiler alanında doktora eğitimine devam eden Yunus Çolak'ın "Böyle muhteşem bir yapıda bizleri ağırladığınız için biz çok teşekkür ediyoruz." sözü üzerine "İlk kez mi geliyorsun?" diye sordu.
Çolak, ikinci kez geldiğini ancak salona ilk kez geldiğini belirterek, Erdoğan'a, "Lider diplomasisini çok iyi kullanan bir lidersiniz ve geçtiğimiz günlerde de biz NATO Zirvesi'nde sizi gördük, orada da çokça görüşmeler yaptınız. Ve biz şunu biliyoruz ki bire bir de müzakere halinde istediğini alabilen bir lidersiniz, bu açıdan NATO Zirvesi'ni nasıl değerlendirirsiniz, istediğinizi alma noktasında?" sorusunu yöneltti.
Erdoğan, NATO Zirvesi'nin kendileri için gerçekten çok anlamlı olduğunu belirterek, "Bu zirvenin içerisinde olan liderlerde de ben demeyi pek sevmem, ancak şu anda en kıdemli olan lider bendim. Ve 18 yıl geçti her yıl tabii birçok lider ya siyasetten kopuyor veya tekrar giremiyor öyle veya böyle. Hamdolsun milletimin teveccühü sayesinde biz yola devam ettik, devam ediyoruz." diye konuştu.
Zirvede yaptığı görüşmeleri önem sırasına göre aktaran Erdoğan, şöyle devam etti:
"Bir taraftan tabii Fransa'yla ilgili Sayın Macron'la yaptığım görüşme vardı, ardından aynı şekilde Sayın Merkel'le yaptığım görüşme oldu. Bunun dışında İspanya Başbakanı Sayın Sanchez'le yaptığım görüşme vardı. Danimarka'nın Başbakanıyla yaptığım, Hollanda'nın Başbakanıyla yaptığım görüşme vardı. Bütün bunların dışında ayrıca yine en son görüşmem Biden'la olan görüşmemdi. Bu arada tabii bir de Miçotakis'le yaptığımız görüşme oldu Yunanistan Başbakanıyla. Ve tabii son görüşmeyi Sayın Biden'la yaptık. O da başarılı geçen bir toplantı oldu."
- "Bizim hedefimiz, özellikle gönül belediyeciliği iddiasıdır"
Rize Güneşli'den gelen, Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi'nde din eğitimi alanında doktora yapan bir öğrencinin, "sosyal medya belediyeciliği" ile ilgili tam olarak ne söylemek istediğini sorması üzerine Erdoğan, "Bizim hedefimiz, özellikle gönül belediyeciliği iddiasıdır. Biz gönül belediyeciliğine talibiz. Yani sosyal medya belediyeciliği ile vatandaşı bizim kalkıp aldatmamıza gerek yok. Yani şöyle vatandaşının sırtına 'nasılsın kardeşim, nasılsın vatandaşım, iyi misin, eksik nedir, ihtiyaçlar nedir, bana buranın ihtiyaçlarını söyler misin?' diyecek. Bir de, 'tepedenci' olmayacak, tepeden bakan bir siyaset anlayışı olmayacak." yanıtını verdi.
Tam aksine Mevlana'nın ifadesi ile tevazuda toprak gibi olunması gerektiğini belirten Erdoğan, şunları söyledi:
"Mesela yalan siyaseti, nedir bu yalan siyaseti? Eğer siyasette yalan varsa ona asla prim veremeyiz, vermememiz lazım. Örneğin, şimdi bu ara bir yalan çıktı, nedir o yalan? Katar, öğrencilerini bize gönderiyormuş ve Katar'ın öğrencileri, tam da bu YKS'den bir gün önce oluyor, bakın bu da çok manidar ve Katar'ın öğrencilerini biz sınavsız olarak üniversitelerimize, hem de tıp fakültelerimize alıyormuşuz. Böyle bir şeyin olması mümkün mü? Bu mümkün olmadığına göre, böyle bir yalana benim vatandaşımı inandırma gayretini biz nasıl izah edeceğiz? Peki, biz Katar'la ne anlaşması yapıyoruz? Askeri eğitim anlaşması. Onunla YKS imtihanından bir gün önce 'tıp fakültelerine sınavsız girme' diye bir şey anlaşılabilir mi, olabilir mi? Hani üstat diyor ya, 'Durun kalabalıklar, bu cadde çıkmaz sokak. Haykırsam kollarımı makas gibi açarak…' Evet, bu cadde çıkmaz sokak. Ve Türkiye'nin uluslararası camiada itibarını bu denli yitirmeye, bu denli yok etmeye çalışanlara da ben inanıyorum ki benim milletim gereken dersi verecektir."
- Marmara'daki müsilaj sorunu
İstanbul Teknik Üniversitesinden Şadiye Koşar adlı gencin "Marmara havzasında çok fazla sanayi tesisi bulunuyor, bu konuda alınması planlanan tedbirleri yeterli görüyor musunuz? Bu konuda hükümetinizi sorumlu görüyor musunuz, yani genel anlamda?" sorusuna ise Erdoğan, olayın bir taraftan fabrikaların atıkları olduğu gibi, bir diğer taraftan da atık su arıtma tesislerinin bitmemesi olduğuna işaret etti.
Şu anda herhangi bir fabrika eğer kendi atık sularını arıtma noktasında görevini yapmıyorsa, bunlara yönelik devletin, Çevre ve Şehircilik Bakanlığının tedbirlerini aldığını, bunların üzerine gideceğini vurgulayan Erdoğan, "Bakın biz hemen anında bütün ilgili birimler dahil üniversitelerimizin bu alandaki akademisyenlerini toparlamak suretiyle onlarla gerek Çevre ve Şehircilik Bakanlığımızın riyasetinde, gerekse benim riyasetimde toplantı yaptık, YÖK bu konuda süratle toplantı yaptı ve ardından kendileriyle benim attığım adımlar oldu." ifadelerini kullandı.
Erdoğan, müsilajın 3 temel unsuru olduğunu dile getirerek, şöyle konuştu:
"Bunlar, iklim değişikliğinin yol açtığı deniz suyu sıcaklığındaki yükselme, denizdeki durağanlık ve kirlilik. Tabii buna bir de yerel yöneticilerin iş bilmezliğini de eklemek lazım. Silahtarağa atık su arıtma tesisi gibi kritik projelerin 'temel atmama töreni' gibi bir yaklaşımla devre dışı bırakılması bunlardan bir tanesidir. Aynı vizyonsuzluğun acı sonuçlarını maalesef Haliç'ten Büyükçekmece'ye kirlilikle boğuşan birçok yerde de görüyoruz. Şov yapmak uğruna kimsenin İstanbul'un ve Marmara'nın geleceğiyle oynamaya hakkı yoktur. Marmara Denizi müsilajdan tamamen kurtarılana dek çalışmalarımız yoğun bir şekilde devam edecektir."
Erdoğan, belediye başkanlığı yaptığı dönemde, özellikle Veysel Eroğlu'nun İSKİ'nin başında olduğu zaman İstanbul'da birçok atık su arıtma tesisi yaptıklarına işaret ederek, "Şimdi ise bakıyoruz bu kolektörler bir kısmı devreden çıkmış, bir kısmı arıtma tesisleriyle maalesef bağlantılar yok, tabii bütün bunlar devre dış kalınca sizler müsilajla mücadele edemezsiniz." değerlendirmesini yaptı.
- "Kararlıyız ve eylül-ekim gibi de artık buradan bir netice alalım istiyoruz"
Hacettepe Üniversitesinden tıp hekimi ve Tümör Biyolojisi ve İmmünolojisinde doktora öğrencisi olan Turçin Sarıdoğan da Cumhurbaşkanı Erdoğan'a "Yeni yerli aşımızın üçüncü faz aşamasına gelmiş bulunuyoruz, aşımızın adının da TURKOVAC olacağını açıkladınız. Aşımızın koruyuculuğu diğer aşılar gibi yüksek düzeyde olacak mıdır? Kovid'e karşı yaşadığımız süreci yerli aşımızın ne kadar kolaylaştıracağını öngörüyorsunuz ve aşının yaygın kullanımının ne zaman başlayacağını tahmin ediyorsunuz?" sorusunu yöneltti.
Erdoğan, TURKOVAC'ın kendileri için önemli bir sınav olacağına dikkati çekerek, "Hedefimiz eylül-ekim gibi netice almak. Biliyorsunuz bazı üniversitelerimizin bu konuda çalışmaları var, aynı şekilde TÜBİTAK'ın bu işi takibi söz konusu. Kararlıyız ve eylül-ekim gibi de artık buradan bir netice alalım istiyoruz. Tabii hocalarımızın bu konudaki iddiaları, siyasetçi olarak bizi de ümitlendiriyor. Biz de bize düşen neyse biz bunların hepsini yapmaya yöneticiler olarak kararlıyız diyoruz. Bütün laboratuvar çalışmaları devam ediyor." ifadelerini kullandı.
Bu konuda deneylerin de yoğun bir şekilde devam ettiğini ve her kabine toplantısında ilgili bakanlardan bunların bilgilerini, neticelerini aldıklarını anlatan Erdoğan, ulaşılan aşılama sayısının aşıya olan güvenin arttığını göstermesi bakımından çok önemli olduğunu söyledi.
Erdoğan, "İlk zamanlar aşıdan bir ürkme vardı, aşıya yaklaşım sıkıntılıydı ama şimdi bu ortadan artık kalktı. Yoğun bir şekilde yaş seviyesini de düşürüyoruz." dedi.
- "Üniversite ilmin merkezidir"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Ege Üniversitesinden YÖK 100/2000 bursiyeri Mehmet Parlak'ın "Son zamanlarda Türkiye'de özellikle imzacı Barış Akademisyenleri ve Boğaziçi özelinde akademik alanın özerkliği ve özgürlüğüne dair ciddi eleştiriler ve endişeler var. Siz buna katılıyor musunuz?" sorusuna, "Ben bu dediğinize katılamıyorum maalesef, çünkü Türkiye'de şu anda akademik özgürlüğün olmadığı herhangi bir üniversite filan söz konusu değil. Bizim herhangi bir üniversitede oradaki özgürlüğü kısıtlamak veyahut da onların özgürlük alanını daraltmak diye bir derdimiz yok." yanıtını verdi.
Özgürlüğün "bir başkasının özgürlük alanına müdahil olmamak" olduğunun altını çizen Erdoğan, şunları kaydetti:
"Eğer siz bir başkasının özgürlük alanına müdahil olduğunuz anda o sizin özgürlük alanınızın da bittiği yerdir. Orada tabii şunu bilmek gerekiyor ki o üniversitede sadece bu tür gösterileri yapanlar okumuyor, bunların dışında da orada özgürlüğünü arayanlar var. Özgürlüğünü orada ilim tahsil etmek suretiyle yerine getirmek, yaşamak isteyenler var, bunları bir kenara koyamazsınız. Ama orada maalesef bakıyorsunuz yani 'ben özgürüm dolayısıyla, benim özgür olduğum yerde bir başkası özgür olamaz' mantığı hakimse, bunu kabul etmek mümkün değil. Bu özgürlüğü ilmin içinde aramak, bilimin evrenselliğinde aramak bundan daha güzel bir şey olabilir mi? Yoksa bunun dışında kalkıp da benim kabinemin üniversitede böyle bir kısıtlamayı, böyle bir engellemeyi asla ve kata uygulamak söz konusu değildir, olamaz, böyle bir şeye zaten fırsat da vermem. Çünkü ben şuna inanıyorum, üniversite öğrencisi üniversitedeki bütün çalışmalarını ilmin içerisinde yerine getirsin. Çünkü üniversite ilmin merkezidir, üniversite irfanın merkezidir. İlmin ve irfanın merkezini eğer biz teröre kurban edersek yazık olur, buna fırsat vermememiz gerekir. Ve ilmin bilimselliğine de zaten kesinlikle bunlar uymaz. İlmin bilimselliğine irfan yol açar."
(Sürecek)
Kaynak:
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.