Çölün gerilla müzisyenleri

Çölün gerilla müzisyenleri

1980'li yılların başındaki Tuareg gerilla hareketi çerçevesinde Libya çölündeki bir gerilla kampında doğdu

Bir grup gerillanın oluşturduğu 'Tinariwen' adlı müzik grubu, 1980'li yılların başındaki Tuareg gerilla hareketi çerçevesinde Libya çölündeki bir gerilla kampında doğdu. O günden beri Sahra Çölü'nde yaşayan halklarının yaşadığı sürgünlere, isyanlara ve özgürlük mücadelesine dair şarkılar söylüyorlar. Mali hükümetiyle ile Nijer hükümetinin 1995 yılında Tuareg gerillarıyla yaptıkları barış anlaşmasından bu yana da Tinariwen grubunun gerilla savaşçıları kalaşnikoflarını bırakıp gitarlarını ellerine aldılar. Tinariwen müzik gurubu direnişlerini ve halklarının özgürlüğü için verdikleri mücadeleyi artık müzikleriyle anlatıyorlar.

Bir süre önce Köln'de bir konser veren Tinariwen grubunun gitaristi Abdallah Ag Alhousseyni'ye 'Tinariwen' ne anlama geldiğini soruyoruz. el-Huseyni, tek kelimelik bir cevap veriyor: Tinariwen 'çöller' demek, diyor. Müziklerinde çöldeki yalnızlığı anlattıklarını söyleyen

el-Huseyni, 'Çöl bizim yurdumuzdur, o bizim yaşamak için seçtiğimiz ve her köşesini bildiğimiz ülkemizdir. Çöl bizim için özgürlük, kimliktir. Çöl bizim evimizdir' diye konuşuyor. Gruplarının hangi koşullarda ortaya çıktığını ise Alhousseyni, '1970'li yılların ortasında, siyasal ve ekonomik durum nedeniyle Mali'yi terketmek zorunda kalan gençler grubu oluşturdu. İçimizde gitarı ilk keşfedenler ve en yaşlılarımız, o zamanlar Cezayir'de bulunuyorlardı. 1978 yılında Cezayir şehrinde ilk kez ellerine gitarı aldılar ve gitar çalıp, sürgün hakkında, Tuareg halkı hakkında çalıp söylemeye başladılar. 1981 yılında isyancılara katıldılar ve Libya'daki bir askeri kampta kaldılar. Ülkemizin özgürlüğü için savaştılar ve direnişin şarkılarını söylediler. Tinariwen'in resmi doğum tarihi budur: Bugün Tinariwen'in beyni olan İbrahim Ag el-Habib, Hasan Tuhami ve Inteyeden Ag Ableline grubun kurucu üyeleridir. Ben 1986 yılında onlara katıldım ve askeri eğitimimi orada tamamladım' sözleriyle anlatıyor. 1990 yılında, Mali'nin kuzeyinde ve Nijer'de Tuareg'lerin isyanına katıldıklarını söyleyen gitarist el-Huseyni, 'Birkaç yıl sonra Tuareg gerillaları Mali ve Nijer hükümetleriyle barış anlaşmaları imzaladılar. Biz Mali ordusuna entegre olmak istemiyorduk ve bu yüzden kendimizi tamamen müziğe adayabilmek için askeri mücadeleyi bıraktık' diyor.

Sanat da mücadele yoludur

Sanatın silahlı mücadeleden daha önemli olduğunu ve mesajlarını müzik yoluyla vermek istediklerine dikkat çeken el-Huseyni, yaptıkları müziklerin kendi halklarının ezilmesine karşı verilen mücadelede önemli bir rol oynadığını belirtiyor. Dünyadaki her direniş grubunun sanatla, müzikle ve şiirle iç içe olduğunun altını çizen el-Huseyni, 'Bu isyanda savaşmamız gerekiyordu, ama müzik yapma özgürlüğümüzü de koruyorduk; biz savaşan sanatçılardık' diyor. Mücadelenin içinde doğan bir grup olduklarını ve bu yüzden savaşan müzisyenler olarak tanımlanmaktan hoşlandıklarını anlatan el-Huseyni 'müziğimizin içerdiği mesaj halkımızın bugünkü hayata hazırlanmaları çağrısıdır. Okula gitmeniz gerekiyor, politikayla uğraşmanız gerekiyor, bir ekonomi, bir ticaret oluşturmanız kendinizi geliştirmeniz gerekiyor, diyoruz. Çünkü Tuareg'lerin yani halkımızın yalnızca göçebe bir yaşam tarzı sürdürerek hayatta kalması zor' diyor.

Tuareg'lerin Mali, Nijerya, Cezayir, Libya'da ve Moritanya'da yaşayan göçebe bir halk olduğunu anlatan gitarist Alhousseyni şu bilgileri veriyor: 'Tuareg'ler göçebe oldukları için tüm bu ülkelerde bir azınlık oluşturuyorlar ve bu yüzden kültürel açıdan tehdit altında bulunuyorlar. Bizler de Müslümanız, ama yine de toplumun çoğunluğundan büyük farklılıkları olan bir halkız. Örneğin, Mali'de yaşayan Tuareg'lerin kültürü, zihniyeti, gereksinimleri öteki Mali'lilerden tamamen farklıdır. Biz çölde yaşıyoruz, başka bir dili konuşuyoruz, ekonomimiz hayvancılıktan oluşuyor. Farklı ve azınlıkta olan, her zaman tehdit altındadır.'

Şarkılarını kendi dilleri olan Tamashek dilinde söyleyen Tuareg müziği de 'Çöl Rock'u ya da 'Çöl Blues'u olarak adlandırılıyor, ancak Alhousseyni yaptıklarının yeni bir müzik türü olduğu görüşünü savunuyor ve bunu şöyle anlatıyor: 'Bu yeni türü biz yarattık, çünkü göçebe bir halk sürekli yeni, modern unsurlara gereksinim duyar. Yenilemeler olmazsa, her zaman çölün unutulmuş halkı olarak kalır. Devam edebilmek için modernleşmeye ihtiyaç duyuyoruz. Bu yüzden modern unsurlar aynı zamanda kültür varlığımızı da koruyorlar.' Grubun dört üyesi de uzun yıllar gerillacılık yaptı, barış anlaşması imzalandıktan sonra silahlarını bırakarak müzik yapmaya başladılar.