Çölaşan, Ertuğrul Özkök'ü ezdi geçti!
Bir dönem Hürriyet'le kol kola gezen Çölaşan'la Özkök arasına kara kedi girdi. Çölaşan, "Ertuğrul'un Yalanları"nı yazdı ve çok ağır ifadeler kullandı.
Emin Çölaşan'ın yazısı
Ertuğrul'un yalanları
KENDİSİNİ "Ben gazeteci değilim, ben cambazım" diye tanımlayan ErtuğrulÖzkök'le uzun yıllar birlikte çalıştım. Onun yalanlanna, kıvırtmalanna, torunlan üzerine ettiği yalan yeminlerine bire bir tanıklık ettim.
Patron çıkarlarını onun kadar kollayan, egemenlerin önünde onun kadar eğilip bükülen, esen rüzgara göre onun kadar yön alan ikinci bir kişiye basın dünyasında henüz rastlamadım.
Patronu Aydın Doğan, yazdığım "Kovulduk Ey Halkım Unutma Bizi" kitabımı mahkemeye vermiş, benden tam 50 bin Törkiş lira tazminat istiyordu. Mahkemede kimi tanık gösterecekti? İlk isim doğal olarak (şıracının şahidi bozacı) Ertuğrul olacaktı... Ve oldu. Gazetenin başındaydı, bakalım benim kovulma nedenlerimi nasıl açıklayacaktı. Mahkemede şöyle dedi:
"Efendim, Emin Çölaşan hakkında 776 adet tazminat davası açılmıştı."Onu bu yüzden kovduk demeye getiriyordu.
Tamamen yalan söylüyordu. 'Sakıncalı Gazeteci' kitabımda ve yazılarımda kendisini bu yalanım kanıtlamaya çağırdım, elbette ses veremedi! Mahkemede bile yalan söylemekten sıkılmayan biri idi. Nitekim mahkeme davayı reddetti, Yargıtay bu kararı onadı ve iş bitti.
• • •
Bu şahıs birkaç gün önce bir İslama televizyon kanalına çıkmış ve (medyada yer alan sözlerine göre) şöyle demiş:
"28 Şubat döneminde (Genelkurmay 2. Başkanı Orgeneral) Çevik Bir'e gittik. Emin Çölaşan, Bir'e 'Neden hâlâ duruyorsunuz Paşam' dedi. Bunun üzerine Çevik Bir 'Ne yani Emin, darbe mi' dedi."
Söyledikleri tamamen yalandır. O gün Çevik Bir'in makamına Hürriyet ekibi olarak topluca gitmiştik. Kendisine o günün ortamında her gazetecinin sorması gereken soruyu sordum:
"Bu süreçte gerekirse silah kullanır mısınız?"
Verdiği yanıt "Gerekirse kullanırız" olmuştu.
Aradan neredeyse 14 yıl geçmiş ve Ertuğrul olayı tamamen saptmyor, yalan söylüyor. Bu yalanı söylerken kendi gazetesinin arşivlerine bakma zahmetine bile katlanmıyor. Şimdi kendisine desem ki "Bir'le benim aramda bu konuşmanın geçtiğini kanıtla"... Yine her seferinde olduğu gibi sütre gerisine kaçacak, tam siper yatacak.
Şimdi onun yalan söylediğini 28 Şubat 2007 tarihli kendi yazısıyla kanıtlıyorum. Aradan 10 yıl geçmiş ve Çevik Bir'le o günkü görüşmemizi yazıyor:
"Genelkurmay'da brifing... Üçüncü sırada biz oturuyoruz. Sedat Ergin, Tufan Türenç, Emin Çölaşan, Oktay Ekşi ve ben... O brifing sonrasında (Hürriyet ekibi olarak) Çevik Bir'in odasına girip sohbet etmiştik. Komutan şu hatırlatmayı yapmıştı: 'Kanunlar bize anayasal düzeni korumak için gerektiğinde silah kullanma yetkisi veriyor.' Bu sözler ertesi gün Hürriyet'in manşetindeydi."
O gün doğruyu yazıyor, şimdi ekranda başka konuşuyor! Bir insanın dağarcığında yalan böylesine bol olunca, ondan her şey bekleniyor.
Sözcü