Çocuklarınızı Cehennemden İyi Koruyunuz!
Yüz defa, bin defa yazılsa yine de çok sayılmaz, tekrarında nice nice fayda vardır:
Yüz defa, bin defa yazılsa yine de çok sayılmaz, tekrarında nice nice fayda vardır:
Sevgili Peygamberimiz’in –ona salât ü selâm olsun– ashâb-ı kirâmına yönelttiği bir soruyu sizlere ben de yönelteyim saygıdeğer beyler ve hanımefendiler:
“Bu anne sevgiyle öpüp kokladığı şu yavrusunu ateşe atar mı hiç?”
Bu soruya ashap o zaman;
“Elbette atmaz yâ Resûlallah! Baksanıza onu nasıl şefkatle bağrına basmış, kucaklamış”, diye cevap verince, Paygamber Efendimiz;
“Hiç şüphe yok ki Allahu Teâlâ kullarına karşı, bu annelerin yavrusuna olan şefkatinden çok daha şefkatli ve merhametlidir.”1 karşılığını vermişti.
Ne büyük müjde! Demek ki yüce Allah kullarını cehenneme atmak istemiyor ama kullar, büyük suçlar işleyip adâlet-i ilâhîyenin gereği müstehak oldukları cezaları kendileri celb ediyor, –tabirimi af buyurun– âdeta kendileri kaşınıyorlar.
Evet, anneler de yavrularını dünya ateşine mümkün değil asla atmazlar, analık hilkati ve yavru şefkati kesinlikle onları engeller; hatta evlatları için gerektiğinde kendilerini feda ederler.
Ama şu anda görünmeyen âhiret ateşine sanki göre göre atarmış gibi davranıyorlar.
Nasıl mı?
Çocuklarına, etkili olabilecekleri çağlarda Allah’ın razı olduğu tek din olan İslâm’ı, küfür, şirk ve sapıklıktan beri olan imanı aşılamadıkları; dinin ahkâmını, Allah’ın emir ve yasaklarını iyi öğretmedikleri; faziletleri ve yüksek ahlâkî değerleri benimsetmedikleri; helallerin doğrultusunu, değerini ve güzelliğini göstermedikleri; hayr ü hasenât yapmanın tadını tattıramadıkları; haramların zararlarını, çirkinliğini, yanlışlığını kafalarına yerleştirmedikleri, şerden ve günahtan uzak olmanın önemini anlatmadıkları için tabii!
“Hocam! Yapmak istiyormuş ama olmuyor mu diyorsunuz?”
Cevap:
Bir kere, sözüm ona müslüman anaların çoğu yapmıyor, çünkü kendileri de bilmiyor.
İkincisi, yapanların bir kısmı da yarım yamalak, baştan savma yapıyor, İslâm şuurunun çarşıdan alınan elbise, çorap, ayakkabı gibi bir çırpıda kazanılan bir şey olmadığını, azim, sebat ve devam istediğini bilmiyor. Ya çocukları Kur’an kursuna göndermek, birkaç şey belletmekle iş bitti sanıyor, okul ve gençlik devresini, arkadaş ve aile çevresini ihmal ediyor; ya da “Büyüyünce öğretirim, daha şimdi çocuk.” derken asıl telkin ve ana eğitim devresini kaçırıyor, sonra yabancı kültürlerin tesiriyle değişen hatta zehirlenen çocuğuna söz geçiremiyor. Ah vah edip diz dövüyor, çocuğu evden kovuyor, evlatlıktan reddediyor…
Bir gerçek misal üzerinde size birkaç söz söylemek istiyorum. Aslında çevrenizde adı müslüman kendi zındık veya fasık veya müşrik veya kâfir nice nice misaller vardır.
Adı Ahmet, çok yüksek bir makama çıkmış, anayasayı, insan haklarını iyi bilmesi gereken biri, engin bilgili, olgun, saygın biri olmalı; ama maalesef, saygısız, nezaketsiz, duygusuz, kanunları, mahkemeleri, hürriyetleri çiğniyor, sağa sola sataşıyor bu gayr-i medenî tavrıyla milyonları kırıyor, üzüyor devirdiği çamların, kırdığı potların farkında değil!
Onun küçüklüğünü hayal etmeye çalışıyorum: Muhakkak ana-babası, dede ninesi mü’min ki ona Peygamberimiz’in ismini takmışlar, sanki “Bu yavrumuz büyüyünce o Ahmed ü Mahmûd u Muhammed ü Mustafâ vü Müctebâ olan Efendimiz’e benzesin, onun yolunda yürüsün, Allah’ın sevgili kullarından olsun.” diye temenni etmişler. Belki bir kulağına ezan, öteki kulağına da kamet okudular, belki çocukken Kur’an da öğrettiler vs. Ama tam olmamış, belki o büyükler öldüler. Bu yâd ellere kaldı şaşırdı, sapıttı, dinsiz oldu, gizli cemiyetlere girdi filan…
Her ne olursa olsun sonuç bizler için büyük kayıp. Anne baba için büyük hüsran, kendi şahsı nazarında ebedî şekavet, azap ve ikap!
Sevgili anne babalar! Yavrularınızın böyle bir duruma düşmemesine çok dikkat ve ihtimam etmelisiniz. Aksi takdirde size de çok büyük vebal gelir, mezarda kemikleriniz sızlar, âhirette o sizden davacı olur, öz canınız tehlikeye düşer.
Evlat yetiştirme işini dünyada her millet yapıyor, kıymeti yoktur. İnsanlık ancak İslâm’la tamam olur. Gerçek kurtuluş ve ebedî mutluluk İslâm’dadır. Evladınızı iyi bir müslüman, kâmil bir mü’min olarak yetiştirmedi iseniz vay halinize. Bu çok önemli işe çok zaman ayırmalı, her zahmete katlanmalı, her masrafı yüklenmelisiniz. Çünkü en büyük maddî ve mânevî yatırım, insanı yetiştirmeye yönelik yatırımdır.
İslâm’a göre yetiştirmezseniz ne olur?
Ben size oğlunuz bakan ve başkası veya ağa veya paşa olmaz demiyorum, insan olmaz diyorum. İnsân-ı kâmil olmaz, dareyn saadetine nail olmaz.
Kişi imanlı ve Hak indinde makbul bir kul olmadıktan sonra, varsın isterse Mısır’a Sultan olsun, hiç kıymeti yok.
Bunu yarın herkes anlayacak ama çok geç olacak.
Mahmud Esad Coşan, Başmakaleler 2
Dipnotlar
1. Hz. Ömer’den (ra.) nakledilen hadis için bk. Buhârî, “Edeb”, 18; Müslim, “Tevbe”, 22; Taberânî, el-Mu‘cemü’l-evsat, III, 232, hadis no: 3011; Bezzâr, I, 411, hadis no: 287; Ebû Nu’aym, Hılyetü’l-evliyâ, III, 228.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.