Çocuklar ve din eğitimi
Aileler, çocuklarına dini eğitim verirken onların yaşlarını, gelişim süreçlerini ve yeteneklerini dikkate almaları ve çalışmalarını bu doğrultuda yapmaları gerekir.
Aksi durumda, üç yaşındaki bir çocuğa, on iki yaşındaki çocuğun anlayacağı tarzda bir bilgi aktarımı yapıldığında çocuğun bundan faydalanma şansı yoktur... Bu nedenle verilecek bilgiler süzgeçten geçirilmeli ve çocuğun gelişim süreci dikkate alınmalıdır...
Çocuklar küçük yaştan itibaren, dini konularda sorular sorarlar. Çocuğun merak duygusu ebeveyninin işini kolaylaştırıyor. Ancak aileler bu konuda efendimizin uyguladığı tedrici metodu çocukların eğitimine taşımalı ve onların sorularına basamak basamak cevap vermelidirler. Bu süreci takip etmek her şeyden önce, öğrenilen bilginin hazmedilmesini ve kalıcı hale gelmesini sağlayacaktır.
İki yaşındaki bir çocuğun dil gelişiminde büyük gelişmeler vardır. Artık çocuk meramını dile getirmekte duygularını ifade etmektedir. Ayrıca çocuk bu dönem dış dünyaya açılmakta, sürekli sorular sormakta ve hayatı tanımaya çalışmaktadır. Bu süreçte anne, çocuğa dini hikayeler okuyabilir, Kelime-i tevhidi ezberletebilir çocuğun anlayacağı tarzda bunların açıklamasını yapabilir.
Üç yaşına geldiğinde ise çocuk olumsuz, kararsız ve isyankar bir süreçten geçmektedir. Büyüklerin sözlerini dinlemek istemez, söylenenlerin terzini yapar, çabuk öfkelenir, işlerini kendi başına yapmak ister. Bu geçici bir durumdur, aile çocuğa anlayış göstermeli üstüne gitmemelidir. Üçüncü yaşın sonlarına doğru çocuk sakindir ve aileye uyum sağlamıştır. Anne, çocuğa dini içerikli masallar okuyabilir ve ona Efendimizle ilgili küçük bilgiler verebilir. Çocuğa sorular sorabilir ve mizansen bir dille onu bilgilendirebilir. Bu dönem çocuk, grup oyunlarına ilgi duyar, arkadaşlarıyla birlikte oynamaktan hoşlanır. Ev içinde anneye sık sık soru sorar ve dünyayı tanımaya çalışır. Anne çocuğun sorduğu soruları fırsat bilmeli ve ona anlayacağı tarzda bilgiler aktarmalıdır. Anne çocuğa kısa bilgiler vermeli ve bilgileri somut örneklerle açıklamalıdır.
Bu dönem çocuk anne babayı taklit eder ve erişkin davranışlarını anlamaya çalışır. Bu nedenle anne baba namaz kılarken onu da yanlarına alabilirler ve gün içinde ona vakit ayırıp, efendimizin hayatıyla ilgili bilgiler verebilirler. Çocuk dört yaşına geldiğinde öğrenme gereksinimi biraz daha artar ve daha mantıklı sorular sormaya başlar. Çocuk arkadaşlarıyla oynamak ister ve toplumun kurallarını anlamaya çalışır. Aile çocuğu grup oyunlarına dahil etmeli, evde küçük hikayeler anlatmalı ve ona temel bilgileri anlayacağı tarzda vermelidirler. Çocuk verileni almaya hazırdır ve sorduğu sorularla da bunu ortaya koymaktadır... Beş yaş çocuğu ise çevresiyle uyum içindedir ve rolünü benimsemeye çalışmaktadır. Kızlar ev işlerinde anneye yardımcı olmak isterler, erkekler hareketli oyunları severler. Ailenin kurallarını öğrenirler ve neyi yapıp neyi yapmayacaklarını bilirler. Anne baba bu dönem çocuğa, iyi kötü, doğru yanlış kavramlarını vermeli ve onlara vakit ayırmalı, birlikte bir şeyler yapmalıdırlar. Çocuk her geçen gün biraz daha büyümekte ve hayatı tanımaya gayret göstermektedir. Beşinci yılı doldurduğunda daha aktif hale gelmiştir ve dış dünya ile ilgili sorular sormaktadır. Beş yaşında durağan bir süreçten geçen çocuk Altı yaşına geldiğinde biraz daha hırçındır ve çevresiyle çatışma içindedir. Grupla oynamayı sever fakat her zaman başta olmak ister ve arkadaşlarıyla zaman zaman kavga eder. Diğer taraftan düşüncelerinde mantık kurmayı öğrenmiştir ve konuşurken olayları birbirine bağlar... Anne baba, çocuğun oyunlarına ve anlattıkları hikayelere vermek istedikleri bilgileri katmalı ve çocuğa sorular sorarak öğrenme kapasitesini geliştirmelidirler. Bu dönem aile, ara sıra çocuğu namaza çağırmalı ve namazla ilgili bilgiler vermelidirler.
Sorular çocuğun öğrenme kapasitesini geliştiren ve hayatla uyumunu sağlayan anlam kaplarıdır. Özellikle altı yaş ve sonrası sorulan sorular çocuk için daha anlamlıdır. Çünkü çocuk ne sorduğunu bilmekte ve aldığı cevabı anlamlandırmaya çalışmaktadır. Bu nedenle ebeveynler onların soru sormalarına fırsat tanımalı ve onları bilgilendirmelidirler. Altı yedi yaşındaki çocuğa, islamın şartı, kelime-i tevhid, Allah ve Peygamber sevgisi anlayacağı dilde anlatılmalıdır. Çocuğa temel bilgiler verirken, oyunlar, masallar, hikayeler kullanılmalı ve anlatılanlar çocuğun gelişim dönemine uygun olmalıdır.
Evliliklerde paylaşım var
Günümüz gençleri evliliği geç vakte kadar erteleyerek, çeşitli tuzaklara düşüyorlar. Bu tuzaklar arasında, sigara, alkol, gayri meşru ilişkiler...vb sıkça görülen risklerdir. Ne yazık ki, bütün bunlar kişinin ruh ve beden sağlığını tehdit ediyor ve onları zaman içinde aileden koparıyor.
Gençler evlilik yaşına ulaştığında evlenmeli ve hayata eşleriyle birlikte devam etmelidirler. Ancak bu konuda seçimlerini iyi yapmalı ve evlilikten neler beklediklerini net olarak ortaya koymalıdırlar. Uzmanlar, evliliklerinde sorun yaşayan çiftlerde kalp rahatsızlığı riskinin arttırdığını ve depresif rahatsızların hat safhaya ulaştığını ifade ediyorlar. Aile içinde eşlerin yaşadığı sorunlar ilişkideki ahengi bozuyor ve stres kaygı ve endişeye yol açıyor. Bu da kişinin, kalbine yük oluyor ve onu risk altına sokuyor.
Kişinin aile bireyleriyle ve toplumla ilişkilerinin uyumlu olması ruh ve beden sağlına büyük katkılar sağlıyor. Bu konuda yapılan araştırmalar, aileyle ve çevreyle olumlu ilişkiler kuran kimselerin kalp rahatsızlığına daha az yakalandığı yönündedir. Yani yaşadığımız stres kaygı ve anlaşmazlıklar kalbimize bir yük olarak biniyor ve sağlığımızı tehdit ediyor. Bu nedenle eş adayları evlilikten ne beklediklerini doğru tanımlamalı ve aile içinde yaşanan sorunları çözüme ulaştırmalıdırlar. Bütün bunlar gösteriyor ki, huzurlu bir evlilik kişinin hayatına büyük katkılar sağlıyor. "Özgürlüğümü yaşayacağım" diye evliliği geç vakte kadar erteleyen gençler bunu dikkate almalıdırlar...
Aile ilişkilerinin bozulması, eşlerin kendi aralarında yaşadığı sorunlar ve boşanmalar da aynı şekilde kalbimizi olumsuz yönde etkiliyor. İlişkilerimizde uyum ve ahenk yoksa ve stres ağır basıyorsa, kalbimiz bundan yoruluyor.
Uzmanlar mutlu ve uyumlu evliliklerde ise kalp rahatsızlığının daha az görüldüğünü ve bu kişilerin birbirlerine destek sağlayarak daha güçlü ve dirençli olduğunu ifade ediyorlar. İyi bir evlilik, kişiye çok yönlü kazançlar getiriyor. Burada kişi hayatın yükünü aile içinde paylaşıyor ve kendini ait hissedebileceği bir ortamın parçası olarak görebiliyor. Ayrıca çocukların eğitimi ve çocuklarla paylaşılan hayat kişiyi hayata karşı olgunlaştırıyor ve kendini tanımasını sağlıyor. Bu konuda yapılan araştırmalar, bekarlara oranla evli erkeklerin kötü alışkanlıklarının daha az olduğunu gösteriyor. Ayrıca bu kişiler diğerlerine göre daha az hasta oluyorlar ve daha az doktora gidiyorlar. Çünkü ev içinde eşlerinden duygusal ve sosyal anlamda destek alabiliyorlar ve burada kendilerini iyi hissediyorlar. Bu da bağışıklık sistemlerini güçlendiriyor...
Evli bir erkek, gece geç vakte kadar şuraya gideyim, şurada eğleneyim, şununla görüşeyim demiyor, evine geliyor ve çocuklarıyla hoşça vakit geçiriyor.
Bu kimselerin fiziksel ve ruhsal rahatsızlıklara karşı koruyucu işlev görüyor. Bunun en önemli nedeni, bu kimselerin daha düzenli ve daha kaliteli bir hayat yaşamalarıdır. Her şeyden önce bu kimseler, zararlı alışkanlıklardan uzak kalıyorlar zamanında doktora gidiyorlar ve birbirlerine destek sağlıyorlar.
Gençler evlenme çağına geldiklerinde evliliği ertelememeli ve evlilik öncesi şunları dikkate almaları gerekir:
- Ekonomik ve duygusal bağımsızlıklarını gerçekleştirmiş olmalıdırlar.
- Evlilikten neler beklediklerini bilmelidirler
- Eş adayında öncelikle dindarlık ve ahlak kriterlerini dikkate almalıdırlar.
- Karşılaştıkları sorunları çözme becerisi geliştirmiş olmalıdırlar.
Birkaç söz
Hz. Ömer'in cevabı
Hz. Ömer'in (r.a) bulunduğu bir toplulukta hizmetten söz açılmış. Bir ev dolusu servetiniz olsa ne yapardınız diye sorulmuş. Herkes bir şeyler söylemiş. Kimisi yol yapardım, kimisi köprü yapardım, kimisi fakirlere yardımda bulunurdum demiş. Hazreti Ömer, "Ben olsam adam yetiştirirdim" demiş. Milli Gazete