Cindoruk'un İsrail Aşkı
DP, artık dış politikada halkın tercihlerinin değil, 28 Şubat sürecinin politikalarının sürdürüyor. Onlar için İsrail kadim bir dost, İran ise düşman ülke...
Genel Başkanlığı'na Hüsamettin Cindoruk'un geçmesinden sonra Demokrat Parti'de (DP) büyük değişiklikler yaşanıyor. DP, artık dış politikada halkın tercihlerinin değil, 28 Şubat sürecinin politikalarının sürdürülmesini istiyor. DP tarafından yayınlanan Mart 2010 tarihli “Stratejik Derinliğe Düşen Türk Dış Politikası” adlı kitapçıkta, İsrail'e yönelik politikaların yumuşatılması, İran'a yönelik politikaların ise sertleştirilmesi istendi.
“İSRAİL İLE İLİŞKİ MANEVİ BİR GEREKTİR”
Hükümetin İsrail'e yönelik politikalarının Türkiye'nin geçmişteki yapıcı rolüne gölge düşürdüğü belirtilen kitapta, olaya “Türkiye'nin yüksek çıkarları açısından bakmakta yarar olduğu” vurgulanıyor. Kitapta, “Türkiye'nin kuruluşundan itibaren İsrail ile kurduğu ilişkiler tarihi, manevi ve jeopolitik bir gerektir” deniliyor. Kitapta, son dönemde yaşanan krizlerin, “İsrail ile ilişkilerimizi imha edip etmeyeceği ve bunun ne denli isabetli olup olmadığının” sorgulanması isteniyor.
28 Şubat sürecinde Türkiye ile İsrail arasında ilişkilerin en üst seviyeye yükseldiği ve bu ilişkilerin sürdürülmesinin herkesin menfaatine olduğu vurgusu yapılan kitapta, “İsrail ile ilişkilerin karşılıklı saygı ve güvene dayanarak sürdürülmesini sağlamak” gerektiği vurgulanıyor.
YAHUDİLERE DÜŞMANLIK ENGELLENMELİ!..
Hükümetin İsrail siyasetinin tehlikeli olduğu vurgulanan kitapta, Yahudilere yönelik husumet doğuracak davranışlardan kaçınılması isteniyor: “Türkiye'yi yönetenler günlük, kısa vadeli ve hissi tepkileri azamide tutarak sokağın, kamuoyunun radikalleşmesine ve aklı selimi kaybetmesine engel olabilmelidir. Önemli olan halklar arasında düşmanlık doğurmamak ve birbirlerine karşı husumet beslemelerine engel olmaktır.”
İSRAİL'İN AVUKATLIĞINA SOYUNDU
Terör devleti İsrail'in sahip olduğu nükleer silahları es geçen DP, İran'ın nükleer silah üretme çabalarına ise İsrail avukatlığına soyunarak karşı çıkıyor: “Başbakan, İran'ın nükleer silah üretmek için gizli bir programa sahip olduğuna inanmadığını söylüyor, İran'ın Atom Enerjisi Ajansı, BM Güvenlik Konseyi'nin beş daimi üyesi ve uluslararası toplum tarafından suçlanması üzerine, İsrail'in elinde bulundurduğu nükleer silahlara dikkat çekiyor. Başta Başbakan olmak üzere, AKP liderlerinin 2009 yılındaki söylemi Türkiye'nin İran'ın uluslararası alanda koruyuculuğuna soyunmuş olduğunu göstermiştir.”
“TÜRKİYE İRAN'A BASKI YAPMALI”
İran'a yönelik baskılar konusunda uluslararası toplumda bir mutabakat sağlandığı vurgulanan kitapta, hükümetin bu mutabakata ayak uydurması gerektiği ifade ediliyor: “Hükümet, uluslararası toplumun karşısında, Tahran rejimine destek verir konumdadır. Oysaki ülkemizin menfaati bakımından yapılması gereken gayet açıktır. Bunun yolu da uluslararası toplum ile bir arada hareket etmekten ve söylem birliğini sağlamaktan geçmektedir. Aksine davranışlar, İran yönetimini uzlaşmazlık yolunda yürümeye cesaret vermekten başka bir etki yaratmamaktadır.” Vakit-Hasan Tosun