Cemaat, Muhafazakarları Nasıl İkna Edecek?
24 TV'de 'Siyaset 24'te Yaşar Taşkın Koç, Mustafa Kartoğlu ve Hatem Ete ile gündemdeki konular konuşuldu.
Programda, Ukrayna'daki kriz, cemaatin yapısı ve 17 Aralık Operasyonu, 28 Şubat'ta cemaatin tavrı konuşuldu. AK Parti'ye karşı çıkarılan siyaset mühendisliklerin AK Parti'nin oy oranlarını düşürmediğini tam aksi artırdığı söylendi.
Mustafa Kartoğlu, cemaatin yapılanmasına değindi. Yapılanmasında kendi menfaatlerini kullandığını ve siyasi taraf olabileceğini 17 Aralık’tan sonra netleştiğini, cemaatin oylarının CHP’ye yöneleceğini söyledi. Kartoğlu şunları söyledi:
Bir cemaat bundan ne elde etmek ister? Elbette bir siyasi güç elde etmek ister ve bu siyasi gücü de birincisi ve öncelikli olarak cemaatine zarar verebilecek, bir takım devletten gelebilecek uygulamalara karşı savunma mekanizması olarak kullanmak ister. İkincisi de yine cemaatine güç devşirmeye yönelik bir takım faaliyet alanlarında, ticarette, kadrolaşmada kullanmak ister. Bugüne kadar gördüğümüz cemaat-siyaset ya da cemaat-bürokrasi ilişkisi böyleydi. Fakat bu kurumların baştan beri özel seçildiğini ve ağırlıkla bu kurumlara yapıldığını ve kadrolaşma yapıldığını görüyoruz. Ve her gelen yeni bilgi buralardan edinilen istihbari bilgilerin siyasi amaçlı kullanıldığı, siyaseti dizayn amacıyla kullanıldığı yönünde. Cemaatin siyasi taraf olabileceği, bir tarafa yatırım yapabileceği gerçeğini gördük. 17 Aralık’tan sonra bu netleşti.
CEMAAT, MUHAFAZAKARLARI CHP İÇİN NASIL İKNA EDECEK?
Şuanda cemaat bir siyasi taraftır, bu tarafını ortaya koymuştur. Tarafını ortaya koyarken de üç tane argüman kullanıyor:
1- Yerel seçimlere gidiliyor dolayısıyla biz yerel seçimde yerel adaylara, yani; yol, su asfalt vs. yapacak, bahçe temizliği yapacak, çöplerimizi toplayacak adamlar seçeceğiz.
O yüzden yerel seçimde büyük anlamlar yüklemeyin ve AK Parti’den vazgeçebilirsiniz. Partinize ihanet etmiş sayılmazsınız sadece ona bir ders vermiş olursunuz.
2- Partiye hiç oy vermemek. Muhalefet partilerine herhangi birine oy vermek. Ama bu arada CHP’yi de çok da dinden uzak, dine karşı çok uzak olmadığı gerçeğini de hatırlatmak.
Yani başörtüsünün mecliste yer almasına ses çıkarmaması bir pozitif değer ortaya koyuluyor. Bunu gördüğümüz zaman cemaatin ağırlıklı olarak oylarının CHP’ye gideceğini görüyoruz.
CEMAATİN OYU YÜZDE 1 İLE YÜZDE 1.5 ARASI
Cemaatin muhalefet partilerine vereceği oy ile AK Parti’yi ne kadar etkilediğini göreceğimizi söyleyen Kartoğlu, cemaat oyunun yüzde 1 ile yüzde 1.5 olduğunu söyledi.
Türkiye’de cemaat liderinin tavsiyesi ile oyunu değiştirecek olan seçmen sayısının yüzde 2.5 olduğu düşünülüyor. Bunun da AK Parti’ye oy veren kitlenin içerisindeki karşılığı yüzde 1.3 civarında. Dolayısıyla cemaatin her şeyini ortaya koyarak AK Parti’ye verebileceği zarar maksimum yüzde 1.5’dir. Bugün her şeyini siyasete yatırmış olan ve kendi içerisindeki güvenilirliği tartışmalı hale gelen bir cemaatin böyle bir talimat ile alacağı sonucun yüzde kaç olacağını, ya da çok çok düşük olacağını söylemek mümkün.
AK PARTİ’NİN OY ORANLARI ARTACAK
Normal yerel seçimlerde AK Parti’nin genel seçimlere göre daha düşük olduğunu belirten Ete, AK Parti’ye karşı siyaset mühendisliklerin sonucunda oy oranlarının artacağını aktardı. Siyaset mühendislikleri sonucunda AK Parti’nin yüzde 45’e yakın oy oranı olduğunu söyledi.
Normalde yerel seçimlerde genel seçimlere göre AK Parti dezavantajlıdır. Çünkü yerel seçimlerde partilerin ittifak kurmaları kolaylaşıyor. Bu yerel seçimlerin bir genel seçim havasına girmiş olması, bütün bu AK Parti’ye karşı karakter suikastları, imajlar, siyaset mühendisliklerinin muhtemel geleceğe yönelik tortularını bir tarafa bırakırsak seçim sonuçları itibariyle AK Parti’ye yarıyor. Çünkü siz bu tür kutuplaştırma arefesinde bütün o çeşitlendirmeleri ortadan kaldıran genel söylemle siyaset yapma imkanı yakalıyorsunuz. Dolayısıyla bu yerel seçimlerde bu mevcut gündemdeki bu siyaset mühendisliğin AK Parti’nin oy oranını azaltmayacağını, artıracağını düşünüyorum. Normalde siyaset mühendislikleri AK Parti’ye karşı yapılıyor ve oyların azalması beklenir. Ama buna rağmen bir genel seçimde değil, yerel seçimde olduğumuz için ve yerel seçimde genel seçim havasına girmiş olmasının AK Parti’nin oy beklentisinin yükselteceğini düşünüyorum. Yani normal şartlar altında yüzde 40’ın altına şans verebilecekken, şimdi yüzde 40, yüzde 45 arası oy çıkması daha muhtemel geliyor.
CUMHURBAŞKANLIĞI DAHA ÖNEMLİ HALE GELDİ
30 Mart bir seçim olmaktan çıktı. 30 Mart kendisinden sonra yapılacak seçimin bir hazırlık, antrenman sahasına döndü. Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ilk turu gibi oldu. 17 Aralık’ı vs. bir tarafa bırakalım. Buna rağmen 1-2 yıldır sürekli Cumhurbaşkanlığı üzerinden Erdoğan’ın kariyer planlarına yönelik hesaplamaları tartışıyoruz. Niye Cumhurbaşkanlığı öteden beri önemli bir makamdı ama şimdi daha önemli bir hale geldi. Çünkü eskiden iktidar kim olursa olsun, iktidara gelemeyen kitlenin sözcülüğünü üstlenen, iktidarı dengeleyen bazı kurumları vardı. O kurumlar bugün gücünü yitirdiler. Bir rejimin kaygılarını dillendiren bir güç olarak iktidarı frenleyen bir mekanizma olmaktan çıktı. Bu Cumhurbaşkanlığına daha büyük bir anlamın yüklenmesine yol açtı. Çünkü şimdi Cumhurbaşkanı olacak kişi daha rahat siyasal sistemi yönlendirebilecek. İkincisi ise muhalefet eğer o kurumların yerini doldurabilmiş olsaydı yine bu kadar önemsenmeyebilirdi.
BİRİSİ YOLSUZLUKLA SUÇLANIRKEN DİĞERİ…
28 Şubat’taki saldırı Gülen cemaatine değil, diğer cemaatlere yapıldığını söyleyen Mustafa Kartoğlu, “ortada NEO 28 Şubat var” dedi. Kartoğlu, yolsuzluk olaylarında hedef alınan iş adamlarının belli kişiler olduğunu söylerken, kendi alanındaki kişiler bu listede yer almadığına dikkat çekti.
Bir sürü cemaat yolsuzluk adı altında soruşturma dosyalarına dahil edilmiş durumda. Yeşil sermayenin üzerine gidiliyordu, şimdi de bir şekilde AKP’li sermaye (tırnak içinde) üzerine gidiliyor. Bunların içerisinde Türkiye’de çok büyüyen cemaat sermayesinin, onların iş adamlarının hiçbir ihaleden pay aldıkları yok mu? Var. Bunu bizzat bu yatırımları yapan bakanlığın başındaki isimler söylüyorlar. Aynı işin bir parçasını Hatem Ete’ye verirken, bir parçasını da Yaşar Taşkın Koç’a verdik. Ama Yaşar Taşkın Koç’un ismi dinleme listesinden var ve takip ediliyor, suçlanıyor ama Hatem Ete’ye kimse dokunmuyor (tenzih ederek söylüyorum). Bir yolsuzluk varsa o da olmalıydı. Ama yok. Neden? Belli bir ekonomi örgütünün ya da iş adamının örgütünün üyesi olmasıyla alakası olmasın? Şimdi bunlara baktığımız zaman ortada bir NEO-28 Şubat var. Ama bu 28 Şubat, bir öncekinden 28 Şubat’tan bir şekilde füruatla, “siyasetçiler beceremediyse çekilsin” demekle kurtulmaya çalışan cemaate yönelik değil. Tam tersine onun da içinde bulunduğu yapının diğer cemaatlere yönelik saldırısı söz konusu.
CEMAATİN BÖYLE BİR İNTİHAR SALDIRISININ NEDENİ MERAK KONUSU
Yaşar Taşkın Koç, cemaatin operasyonda başarılı olması sonucunda fetret dönemi yaşanacağına dikkat çekti. Koç, hiçbir Türk devletinde yönetimin herhangi bir azınlığa teslim edildiği diye bir şey yoktur. Bu sebeple böyle bir intihara neden kalkıştıkları merak konusu dedi.
Cemaatin bu operasyonunun başarılı olmasının karşılığı Türkiye için bir fetret dönemi yaşacağından kimsenin şüphesi yok. Çünkü burada bir siyasi çözüm, başka bir istikrar, başka bir gelişme, pozitif bir şeyden bahsetmiyoruz. Bir de kimsenin çok dikkat etmediği, özellikle de belli ki cemaatin hiç dikkat etmediği bir boyutu var; Türk Devlet geleneğinde herhangi bir azınlığa, herhangi bir cemaate yönetimi komple teslim etmek diye bir şey yoktur, ya da çok kısa sürmüştür, çok da sert bir şekilde sona ermiştir. O yüzden gerçekten meraka değer bir soru; böyle bir intihar saldırısını hem kendilerine, hem Türkiye’ye hasar verecek bir şeyi niye yaptıklarının bir açıklaması yok. Elinde sonunda cevabı çıkar. Tarih bunun cevabını koyar. Umarız artık bu meseleyi atlatmış oluruz.
habervaktim
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.