“Çarşaflı Teknocu Kız”
Medine doğumlu olan ve 15 yaşından beri Türkiye'de yaşayan Habibe ilk albümü 'White Peace'i çıkardı ama "çarşaflı teknocu" olarak ün yapmaktan mustarip...
Çarşaflı teknocu olarak anılan Habibe albümü White Peace’le barış çağırısı yaparken bir vakıf kurarak mağdurların yanında olacağını söylüyor.
Sibel Oral / Taraf
Herkes onu “Çarşaflı Teknocu Kız” olarak tanısa da o bu durumdan oldukça rahatsız. Çünkü onun derdi başka.
Medine doğumlu olan Habibe Türkiye’ye 15 yaşındayken gelmiş. Amerika’nın Irak’a girmesi ve Papa’nın İslam dininin savaşçı bir din olduğu söylemesinden duyduğu vicdani rahatsızlıkla White Peace adlı albümü çıkarmaya karar vermiş.
Irak Savaşı’na canlı kalkan olarak gitmeyi göze alan ama babasının karşı çıkmasıyla vazgeçen Habibe, üç yıl süren albüm çalışmasını Sultans of The Dance, Anadolu Ateşi gibi projelerin müziklerini yapan Taner Demiralp’le birlikte sürdürmüş ve albümde 60 kişilik orkestra ve 20 kişilik opera korosuyla birlikte çalışmış.
Etnik, senfonik, new age, tekno gibi müzik disiplinlerini birarada tutarak yaptığı albümle, dünya barışına ama özellikle de Ortadoğu’da özlenen barışa dikkat çekmeyi hedefleyen Habibe, medya tarafından yanlış lanse edilmesinden de oldukça şikayetçi.
“Çarşaflı Teknocu Kız olarak anılmak istemiyorum” diyen Habibe aynı zamanda şarkıcı olmadığını da belirtiyor ve tüm dünyada barış isterken aynı zamanda Türkiye’de de iç barış istediğini vurguluyor. Beyaz Barış temsilcisi Habibe ile White Peace ve politik duruşu hakkında konuştuk...
Medine’den sonra İstanbul’a gelince kültür ve coğrafya farklılığı sizi nasıl etkiledi?
Babam Türk. Yaz tatillerinde İstanbul, Konya ve Bursa’ya geliyorduk. Türkçe bilmediğim için biraz zorlandım ama kültürel olarak pek bir yabancılık hissetmedim.
Eğitiminize türban sorunu yüzünden devam edememişsiniz.
Evet, Türkiye’de türban yasak olduğu için üniversiteye gitmedim ama tasavvuf, fıkıh ve hadis ilmi üzerine eğitim aldım. Yurt dışında da üniversite okumak istemedim, dil öğrendim.
Peki müzik nasıl başladı?
Suudi Arabistan’da eğitimim sırasında müzik bölümünü seçmiştim. Hiç albüm yapmayı düşünmemiştim. Türkiye’de yetişmiş olsaydım belki yine albüm yapamazdım. Çünkü farklı bir baskı, farklı bir kültür var Türkiye’de ama albüm yapmam gerektiğine inandım
White Peace nasıl doğdu?
Irak Savaşı sırasında karar verdim. Aslında ben canlı kalkan olarak bile gitmeyi düşünmüştüm. Bir şeyler yapamanın acısı içerisindeydim. İslam dini dünyada geri kalmış, yobaz ülkelerin dini olarak lanse ediliyor ve bu beni çok rahatsız ediyordu.
Papa’nın İslam’ın savaşçı bir din olduğunu söylemesi albümü yapmanızdaki etkenlerden biriymiş...
Evet, Irak Savaşı sırasında yeni papa seçimi vardı ve o da “İslam dini savaş dinidir” açıklaması yaptı. Bu beni çok yaraladı.
O zaman biraz albüme gelelim; etnik, senfonik, new age, hip hop, tekno gibi müzik disiplinlerini birarada kullanmışsınız. Hepsi tamam da tekno soundunu kullanırken tereddüt etmediniz mi?
Albüm yapmak aslında başlı başına riskli bir iş. Her kesimden, her zevkten insana hitap etmesini istedim. No War savaşa karşı bir parça. Sert ve köşeli bir ifadesi olması gerekiyordu. Zaten o şarkıda bir isyan, bir çığlık var bu yüzden de sound ve arajman olarak sert ifadeler taşıması gerekiyordu. Dünya tekno müziğiyle karşılaştırıldığında başlı başına çok elektronik olduğu söylenemez.
Ama pek çok yerde tekno şarkıcısı olarak anılıyorsunuz...
Bunda medyanın etkisi büyük. İlk klibimiz No War olduğu için, o parçada da tekno soundu olduğu için öyle lanse edildim. Ama aslında tekno şarkıcısı değilim, İslami tekno diye de bir şey olamaz. Albümün içeriğine haksızlık etmiş oluruz. Üzülüyor ve rahatsız oluyorum bu durumdan dolayı. Tamamen medyanın suçu.
O zaman çarşaflı teknocu kimliğinizde sizi rahatsız ediyor?
Benim amacım dünyaya İslam’ın savaş dini olmadığını göstermenin sesli ve müzikli olarak duyurmaktı. Ben bir mesaj veriyorum. Ben şarkı söylemiyorum. Ayrıca benim çarşaflı kız olarak tanıtılmam Türkiye’deki savaşı doğruluyor.
Hangi savaşı?
Türkiye’de bizde kendi içimizde birbirimizle barışık değiliz. Çarşaflı türbanlıyı sevmiyor, türbanlı açık olanı sevmiyor. Büyük bir kaos, büyük bir savaş yaşanıyor kendi içimizde. Bu benim içimi sızlatıyor: Özellikle kadınlar arasında bu baskı çok var. Benim çarşafımla ilgilenmesinler, yaptıklarımla ilgilensinler. Çarşafımla anılmak istemiyorum. Benim bir barış mesajım var ve bunun doğru olarak algılanmasını istiyorum.
Müziğinizin politik bir yanı olduğunu düşünüyor musunuz?
Hedefim elbette tüm dünya ama bu dünyayı politikanın liderleri yönetiyor. En azından sesimiz çıksın istiyorum. Sesimizle rahatsız edelim istiyorum.
Müzikte kadın sesini kabul etmeyen kesimler var...
Evet, “kadının sesi haramdır” diyenler var ama ben sesimle teganni yapmadım, sesimle insanlarda şehvet uyandıracak tonda bir şey söylemedim. Ben sadece haykırıyorum; dünya için barış istediğimi haykırıyorum. Ben mağdur olmuş, yetim kalmış çocukların annesinin sesi olmak istiyorum. Bunun neresi haram? Daha çok şey yapmak için albüm ilk adımdı. İkinci hedefim White Peace yardım vakfı kurmak. Dili, dini hiç farketmez, kim olursa olsun mağdur olan herkese kapısı açık olacak. İkinci albüm ve keşke imkanım olsa da bir sinema filmi yapsam.
Şarkılarınızda evrensel barış çağrısı yapmanın yanı sıra İslam’a çağrı yaptığınıza dair eleştiriler aldınız mı?
İnternette enteresan yorumlar okuyorum. Beni seven bir kesim de olacak sevmeyen de... İnsanların önce beni tanımalarını istiyorum. Birey olarak sadece barış istiyorum. Belli bir kesimin beni sahipleneceğini zannetmiyorum. Özellikle benim gibi giyinenlerin.. Belki çok farklı insanlar sahiplenebilir.