Uzman Dr. Selahattin Semiz vefatının senei devriyesinde Nimetullah Hocayı yazdı.
Afiyet Hastanesi Başhekimi Uzm. Dr. Selahattin Semiz, önceki yıl 30 Temmuz 2021 de Hakk'a yürüyen Nimetullah Hoca efendi hakkında dikkat çekici bir yazı kaleme aldı.
Özellikle Japonya'daki faaliyetleriyle binlerce kişinin İslam'la şereflenmesine vesile olan İslam alimi Nimetullah Hoca efendi hakkında "Çağdaş bir tebliğci: Nimetullah Hoca" başlıklı yazısında Semiz, tercüme-i hali, hatıraları ve İslami faaliyetlerine dair bilgiler verdi.
Tercümei Hali:
Kamuoyunda ‘Nimetullah Hoca’ ismiyle bilinen Nimetullah Halil İbrahim Yurt, 1931 yılında Amasya'nın Taşova ilçesinde İbrahim ve Hatun Yurt çiftinin iki çocuğundan biri olarak dünyaya geldi. Genç yaşında babasıyla alimlerin ve ariflerin sohbetlerine katılırak ilmini artırmıştır.
1955 yılında Sultanahmet Camii'nde müezzinlik hayatına başlayan Nimetullah Hoca, İslam alimi ve tasavvuf ehli Mehmet Öğütçü (Gönenli Mehmet Efendi) ile Seyyid Şefik Arvasi'ye imam vekilliği görevlerinde de bulunmuş, Mehmet Zahid Kotku, Mahmud Sami Ramazanoğlu, Ali Haydar Efendi, Mahmud efendi gibi tasavvuf ehli zatlarla görüşmüş ve onlardan istifade etmiştir.
Nimetullah Hoca, Sultanahmet Camii günleri dönemine ait bir hatırasını şöyle anlatır:‘Sultanahmet camiinde müezzin ve yardımcı imam olarak görevliydim. Binlerce mümine saatlerce vaaz ve nasihat ediyorum. Gönlüme bir büyüklenme bir kendimi beğenme duygusu geldi. “Bu halin çaresi nedir? Kime sorayım?” diye düşünürken aklıma Mehmed Zahid Kotku Hocaefendi geldi. İskenderpaşa Camiine Mehmet Zahid Hocaefendi’yi ziyarete gittim. Ben daha henüz bu konuda bir şey sormadan O zat sohbet esnasında “Biz neyimize güvenelim, neyimize kibirlenelim? Hz Ebubekir gibi sıdk ve samimiyetimiz mi var, Hz.Ömer gibi adaletimiz mi var, Hz Osman gibi edep ve ahlakımız mı var, Hz. Ali gibi ilim ve cihadımız mı var? Neyimize güvenelim” dedi. Ben aradığım cevabı soruyu sormadan almıştım.”
Nimetullah hoca, Diyanet İşleri Başkanlığı’ndaki görevinden emekli olduktan sonra babasının yanına giderek Mekke'ye yerleşmiştir. Burada 33 sene kalan ve Nur Dağı yakınlarındaki Seyitler Mahallesinin camiiinde hocalık yapan Nimetullah Hoca, aldığı bir davet üzerine Japonya'ya giderek Japonya İslam Merkezi'nin baş imamlığına başlamıştır.
20 seneyi aşkın süre kaldığı Japonya'da yüzlerce cami ve mescit açan Nimetullah Hoca, farklı inanç gruplarından binlerce kişinin Müslüman olmasına vesile olduğu için ‘Japonya mücahidi’ olarak anılmaya başlanılmıştır.
1981 yılında Çin'de 20 bin Kur'an-ı Kerim dağıtan Nimetullah Hoca, İslam'ı tebliğe adadığı ömrü boyunca 50'den fazla ülkeyi ziyaret etmiştir.6 dil bilen Nimetullah Hoca, dünyanın farklı noktalarında yüzlerce camiyi hizmete açmıştır.
Nimetullah Hoca’nın Tebliğ ve İrşad Çalışmaları
Nimetullah Hoca ile ilk kez 2009 yılında tanıştım. Bir doktor arkadaşın yönlendirmesi ile Afiyet Hastanesinde O’nu yataklı serviste 1 hafta tedavi etmiştik. Günlük işler ve toplantılar sonrası serviste hastaları ziyaret ederken Nimetullah Hoca’ya da uğrar hal hatır sorar tedavisi konusunda konuşurduk. Bembeyaz giysiler içerisinde uzun ak sakalı ile insanda saygı ve hürmet uyandıran güleç yüzlü, tatlı dilli, ağzı dualı mübarek bir insandı. Her ziyaretimizde kısa dualar ve nasihatler eder, vaktimiz varsa bazı hatıralarını anlatırdı.
Tedavisi bitince taburcu olacağı zaman hekimleri ve bizi hayrette bırakan bir olay oldu. Nimetullah Hoca hastanede kalmak istiyor, taburcu olmayı kabul etmiyordu. Tedavisi bitmesine ve kendisini seven zengin bir dostunun vasıtası ile iyi bir otelde yer ayırtılmasına rağmen hastaneden çıkmak istemiyordu. Doktorlar ve hemşireler Hocayı bir türlü ikna edememişler ve benden onu taburcu olmaya ikna etmemi istemişlerdi.
Aslında ekip de onu sevmişti, ayrılmasını istemiyorlardı. Duaları ve tatlı dili ile tüm çalışanların sevgisini kazanmıştı. Ama uzun süre hastanede kalması riskli olabilirdi.
Nimetullah Hocayı ikna etmek için önce doktorların tavsiyelerini söyledim, sonra da kendisi için hazırlanan otelde daha rahat ve konforlu olacağını anlattım. Hasta olursa her zaman bize müracaat edebileceğini söyledim. O her zamanki mütebessim çehresi ile beni dinliyor, tamam der gibi başını sallıyordu. Ama yine de hastane de kalmak istediğini söylüyordu. Israrlarım üzerine hastanede kalmak istemesinin esas nedenini söyledi:“Evladım müsaade edin ben hastanede kalayım, hastaları ziyaret edeyim, onlardan dua alayım ve dua edeyim. Gönlü kırık olanlara nasihat edip,ferahlık vereyim, sevap kazanayım” dedi. Nimetullah Hoca,yaşlı ve hasta halinde bile başka insanların gönlünü yapmak, onlardan dua almak ve sevap kazanmak peşindeydi.
Daha sonraki dönemlerde de sık sık hastanemize uğrar, biz tahlil ve tedavileri ile ilgilenirken, o sürekli insanlara tebliğ etmek, hayır dua almak, gönül kazanmak için gayret ederdi. Her gördüğüne gülümseyerek selam verir, sonrada elinde tuttuğu kartları uzatırdı. Kartlarda birkaç dilde ‘Cennetin anahtarı La ilahe illallah, Muhammedün Resulullahtır’ hadisi yazardı. İnsanlara bu kartları verirken “Evladım cennetin anahtarını sana vereyim”diye söylerdi.
Bembeyaz kıyafeti , uzun beyaz sakalı ile Kabe’den gelmiş bir hacı dede görünümündeki bu güzel insana her yaştan ve anlayıştan insan saygı gösterir, verdiği kartları dikkatle okurlardı.
Bir defasında hastane önünde yürürken, modern giyimli bir hanımefendi ile karşılaştık. Nimetullah Hocam hemen selam verip, elindeki kartı uzattı. “Evladım sana cennetin anahtarını vereyim” dedi. Hanımefendi şaşkınlıkla bir beyaz önlüklü doktor kıyafeti ile bana bir bembeyaz giysili beyaz sakallı Nimetullah Hoca’ya bakıyordu. O ise işine devam ediyor, gayet rahat ve tabii bir şekilde diğer insanlara kart dağıtıyordu. Modern giyimli hanımefendi hayretle bana sordu. “Bu zat kim acaba, yoksa Hızır mı?”
Ben de ne diyeceğimi bilemedim. “İyi bir insan, Siz Hızır diye bilin” dedim. Ne de olsa arifler ‘Her gördüğünü Hızır bil, Her geceni Kadir bil ‘ demişler.
Nimetullah Hoca ile bazı sohbet ve toplantılarda da görüştük. O her yerde görünüşü ve mütevaziliği ile gönüllere hitap eder, ilgi odağı olurdu. Sorulan sorulara mütevazi bir şekilde “Evladım ben tebliğciyim, siz bu soruları hocalara sorun” derdi. Tartışmalı konulara girmez, insanların gönüllerini ısındıracak, birlik ve beraberliğe davet edecek konuşmalar yapardı.
Bir yemek davetinde duadan sonra yaptığı kısa konuşmayı unutamam. Özetle şunları söylemişti: Muhterem kardeşler! Allah CC her yemekte yüzlerce nimetle beraber üç şükür edilecek nimet yaratmıştır. Birincisi bu envai çeşit nimetleri bizlere lutfetmiştir. Bu nimetleri bulamayan milyarlarca insan var dünyada. İkincisi bu nimetlerle beraber sağlık ve sıhhat nimeti vermiştir. Sağlığımız yerinde olmasa ne kadar çok nimet olsada yiyemeyiz, tad alamayız.
Üçüncüsü bu nimetleri birlikte yememiz için gönlümüze kardeşlik ve muhabbet vermiştir. Yoksa kan kardeşi olsak bu muhabbet olmasa bir araya gelipte yiyemeyiz. Ben miras yüzünden birbiriyle darılıp 20 yıldır görüşmeyen kardeşler bilirim.
Nimetullah Hoca hayatını tebliğ ve kardeşliğe adamış çağdaş bir dervişti. Yaşlı haliyle dünyanın bir çok ülkesini dolaşır, insanlara İslamı anlatmak için gayret ederdi. Son yıllarda Japonya ve Güney Kore’de İslamı anlatmaya çalışıyordu. Dili döndüğü kadar Arapça, İngilizce, Türkçe anlatıyor, yetmezse gönül dili ve dua ile devam ediyordu.
O bu halini Allah’ın kendisine lütfettiği üç nimete bağlıyordu. “Allah CC bana sayısız nimetlerine ilaveten üç nimet vermiş. Biri dinlemek…Nerede salih bir insan, alim bir kişi varsa onu bulup dinlemeye çalıştım. Bu nedenle çok büyük alimlere talebe olmak nimetine eriştim. İkincisi anlatmak… Öğrendiklerimi diğer insanlara anlatmak için gayret ettim. Allah CC bana Mescidi Nebevi dahil yeryüzünde bir çok yerde İslam’ı anlatmak şerefini nail etti. Üçüncüsü de gezmek…Allah beni Dünyanın 50’den fazla ülkesini gezerek İslam’ı anlatmak şerefine nail eyledi elhamdüllüllah” derdi.
Yıllarca Sultanahmet camiinde daha sonra da Mescid-i Nebevi de vaazlar verdikten sonra 1995 yılında Seyyid Cemil adında bir tebliğci ısrarla onu Japonya’ya tebliğ ve vaaz için davet eder. Japonca bilmediği için faydalı olamayacağını düşünen Nimetullah Hoca, bir dizi tevafuk sonunda Japonya’ya gider ve sonrada defalarca Japonya’da bulunur. Çin ve Güney Kore’de de tebliğ seyahatleri yapar.
Nimetullah Hoca’nın çok anlattığı bir hatırası vardı. Japonya’ya gittiği ilk yıllarda dil bilmediği için kimseye İslam’ı anlatamadım diye üzülüyor, ağlamaklı bir halde yol kenarında oturuyormuş. Onun halinden, kıyafetinden, yaşlı gözlerle dua etmesinden etkilenip merak eden 4 Japon genci yanına gelip “Bir ihtiyacın varmı?” diye sormuşlar. Tabii Nimetullah Hoca’nın derdi İslamı anlatmak. Bu gençlere çat pat İngilizcesi ile Müslüman olmalarını söyleyip, elindeki ‘Cennetin Anahtarı La ilahe illallah, Muhammed Resullullah’tır’ yazan kartlardan vermiş.. Yine onun meşhur deyimi ile ‘Kul La ilahe İllallah, All problem finish’ deyip onlara kelimei şahadeti söyletmiş.
Bu kısımda tekrar o anı yaşıyor gibi hece hece kelime-i şehadeti söyler bize de söyletirdi. Gençler bu garip ihtiyarı biraz merak birazda hayretle dinleyip, söylediklerini tekrarlayıp, dil ile ikrar edip ayrılmışlar. Daha sonra merakla kartların üzerinde yazan İslam merkezlerinin telefonlarını arayıp, bilgi almışlar. Sonradan müslüman olan bu Japon gençlerin isimlerini Nimetullah Hoca, Ebubekir, Ömer, Osman ve Ali koymuş.
Bu dört genç İslamiyeti tam öğrenip yıllar sonra Hacc’a gelmişler.Medine de Mescidi Nebevi de Nimetullah Hoca ile karşılaşıp, gözyaşları içerisinde elini öpmüşler. Nimetullah Hoca, bu karşılaşmayı gözyaşları ile anlatırken onların “Hocam ben senin evladın Ebubekir’im , ben Ömer’im, ben Osman’ım, Ben Ali’yim deyişlerini duydukça sanki Hz.Ebubekir, Ömer, Osman ve Hz, Ali ile karşılaşmış gibi oldum” derdi.
Nimetullah Hoca, başka bir hatırasında Güney Kore’de tren istasyonunda yaşadığı bir hadiseyi anlatmıştı. Tebliğ için başkent Seul’den başka bir şehre tren ile gideceklerkenistasyonda uzun boylu sarışın bir hanımefendinin üzüntülü ve düşünceli bir halde beklediğini görür. Nimetullah Hoca dertli insanların tebliğe daha açık olduğunu söylerdi. Tebliğ etmek içinde önce gönle girmeli, gönül kapılarını açtırmak içinde tebessüm etmeli ve ettirmeli idi. Böyle bir dertli insan görürde Nimetullah Hoca ona tebliğ etmeden durabilir mi.? Hemen yanına gidip selam verir, birkaç güzel cümleden sonra muhatabı hafif tebessüm edince gönül kapısının açıldığını anlar.
Hemen “Kul La ilahe İllallah, All problem finish” der.Ve elindeki cennetin anahtarı yazan, aynı zamanda Kore İslam merkezinin adresi olan kartı uzatır.
Daha sonra gelen trenlerle herkes yoluna gider. Nimetullah Hoca tebliğ için diğer şehirleri dolaşırken birkaç gün sonra Seul İslam merkezinden sürekli telefonla aranmaktadır. Ne zaman geleceği, mümkünse çabuk gelmesini istemektedirler. Ama onun proğramı yoğun, yapacağı işler çoktur. Yaklaşık 10 gün sonra döneceğini söyler. Dönüşünde Tren istasyonunda büyük bir sürpriz ile karşılaşır. Üç tesettürlü hanımefendi ellerinde çiçeklerle istasyonda onu karşılarlar.
Meğer o dertli hanımefendi oldukça sıkıntılı ve zor günler yaşamakta imiş. Nimetullah Hoca ile karşılaşınca ve onun “La İlahe İllallah deyince tüm problemler çözülür” sözünü öğrendikten sonra, Allah’ın lutfu ile problemleri birer birer çözülür. Bunun ilahi bir yardım olduğunu anlayan hanım, elindeki karttan İslam Merkezini arar ve Nimetullah Hoca’yı sorar. Şehir dışında olduğunu öğrenir, o gelene kadar İslamiyet’i öğrenmeye karar verir ve kendisi ile beraber iki hanımefendiyi daha Müslüman olmaya ikna ederek, on gün içerisinde istasyonda karşılamaya gelirler.
Nimetullah Hoca’ya göre Japonlara, Çinlilere, Korelilere İslam’ı anlatmak çok kolaydır. Yüzlece, binlerce tanrılara tapan insanlara şöyle hitap eder:“Yüzlerce, binlerce tanrıya inanmak, onu memnun etmek için çalışmak çok zor, başaramazsınız. Ama tek olan Allah CC inanmak ve onu memnun etmek çok kolay. Gelin kelime-i tevhidi söyleyin, Müslüman olun” derdi.
Nimetullah Hoca, Japonların çok saygılı ve edepli olduğunu söylerdi.“Az yiyor, az konuşuyor, çok geziyorlar çabuk Müslüman olurlar. Zaten selam verirken Allah cc isimlerinden olan Hayy diyolar ve saygıyla eğiliyorlar” dedikten sonra şöyle ilave ederdi:’ Bize de onlara secde etmeyi öğretmek kalıyor.’
Kendisini dinlemeyen ve uzattığı kartları almayan Japonlara arkalarından “Omma Mori” (Bu seni kurtaracak!) diye seslendiğini ve o insanların bunu duyunca merakla dönüp geldiklerini söylerdi. Bu konuda Peygamberimizin ‘Kelime-i Tevhid sizi sıkıntılardan kurtarır’ hadisini örnek alırdı.
Nimetullah Hoca'nın "Japonya'da 50 cami yaptıracağım" dediği, dünyanın farklı yerlerinde 401 cami ve mescidi ibadete kazandırdığı, buradaki hutbelerin Japonya'daki bazı televizyon kanallarında naklen yayınlandığı, binlerce kişinin de kendisinin vesilesiyle Müslüman olduğu kayıtlarda yer almaktadır.
*Uzm. Dr Selahaddin Semiz Afiyet Hastanesi Başhekimi
1962 yılında Sivas, Gürün’de doğdu. 1985 yılında İ.Ü. Cerrahpaşa Tıp Fakültesinden mezun oldu. Kırşehir, Kaman’da mecburi hizmetini, GATA-Ankara hastanesinde askerlik hizmetini, İstanbul Haseki Hastanesi Radyoloji Kliniğinde ihtisasını tamamladı.
Hekimlik hayatı boyunca birçok STK’da aktif görev aldı. Deprem, sel ve tsunami sonrası Endonezya-Ace, Pakistan-Keşmir ve Pakistan-Pencap bölgelerinde, Sudan ve Nijer’de sağlık gönüllüsü olarak çalışmalara katıldı.
Afiyet Hastanesi, Afiyet OSGB, Biomekatronik Şirketinin Ortağı ve Biomedikal Ar-Ge kooperatifi Başkanıdır. Halen Özel Afiyet Hastanesinde radyoloji uzmanı ve başhekim olarak çalışan Dr. Semiz, Kutupyıldızı Sağlık Gönüllüleri Derneği Başkan Yardımcısıdır.
Kaynak:
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.