Bülent Arınç, Norveç'teki katlimalı değerlendirdi
''Türkiye'de terör olurken sevinenler şimdi düşünsün"
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, ''Türkiye'de terör olurken bundan sevinç duyanlar, şimdi kendi içlerinde otomatik tüfeklerle kuş avlar gibi 90 tane kişiyi avlayan, 90 kişinin hayatına mal olan bir caninin yeşermesi karşısında herhalde düşünmeleri gerekir'' dedi.
Balıkesir'in Edremit ilçesinde Kuzey Ege Gazeteciler Cemiyeti hizmet binasının açılışına katılan Arınç, törende yaptığı konuşmada, Mayıs 2009'dan bu yana Başbakan Yardımcısı olarak daha çok basın ile ilgili Başbakan Yardımcılığı görevinde bulunduğunu hatırlattı.
Arınç, Basın Yayın Enformasyon Genel Müdürlüğü (BYEGM), Anadolu Ajansı (AA), TRT, Vakıflar, Kamu Diplomasisi Genel Müdürlüğü ve daha pek çok kuruluşun kendisine bağlı olarak faaliyet gösterdiğini belirterek, ''Şunu öncelikle söylemek istiyorum; Basın-Yayın Enformasyon Genel Müdürlüğü de Anadolu Ajansı Genel Müdürlüğü de bizzat Büyük Atatürk'ün direktifleriyle kurulmuştur'' şeklinde konuştu. TBMM'nin 23 Nisan 1920'de açıldığını, AA'nın da yine aynı yılın Nisan ayında, BYEGM'nin ise Haziran ayında kurulduğunu dile getiren Arınç, AA ve BYEGM'nin TBMM ile birlikte faaliyete başladığını hatırlattı.
Bu kuruluşların faaliyetlerinden bahsetmeyeceğini ifade eden Arınç, konuşmasını şöyle sürdürdü:
''Değerli arkadaşlar, yaptıkları faaliyetlerden bahsetmeyeceğim, ama özellikle yerel medyanın ilgili kuruluşu Basın Yayın'dır. Televizyon yayıncılığı doğrudan RTÜK'ün denetimi altındadır. Bir taraftan da yazılı medya için Basın Kanunumuz çıkarılmıştır. AK Parti hükümetleri 9. yılına girdi. Benim bilebildiğim kadarıyla 2004'te Basın Kanunu çıkarmıştık. Geçtiğimiz yıl büyük gayretlerle RTÜK Kanunu benim dönemimde çıkarıldı. TRT Genel Müdürlüğünün de özerk bir yapıya kavuşturulması 2008 yılında oldu. Şimdi internet medyası ile ilgili Basın Kanunu'nda değişiklikler yapacağız. Özellikle haber servislerini, haber portallarını Basın Kanunu içine almak suretiyle bu arkadaşlarımızın da Sarı Basın Kartı almasını, ilan ve reklam gelirinden istifade etmesini temin edeceğiz.''
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, 2004'te Basın Kanununu özgürlükçü hale getirdiklerini belirterek, bugüne kadar da bu konuda şikayet gelmediğini söyledi.
''BUGÜN CEZAEVLERİNDE, SIFATI GAZETECİ OLARAK GEÇEN 30 CİVARINDA İNSAN VAR''
RTÜK Kanunu'nu tamamen yenilediklerini ve geçtiğimiz mart ayında yürürlüğe girdiğini anlatan Arınç, ''Şimdi internet medyası ve basın çalışanlarının, gazeteci arkadaşlarımızın özellikle şikayet ettikleri Türk Ceza Kanununun 3 ve 4. maddesiyle ilgili yeni bir düzenleme yapacağız'' dedi. Arınç, şöyle devam etti:
''Bunlar haberleşmenin gizliliğini ihlalden tutunuz, adli soruşturmanın gizliğini ihlalden, adli yargılamayı etkilemeye teşebbüsten haklarında dava açılan pek çok gazeteci arkadaşlarımızın şikayetlerini asgariye indirecek yine özgürlükçü, daha ileri bir demokrasi anlayışı ile geçtiğimiz yıl meclis kapanmadan çıkaramadığımız değişiklikleri bu kez inşallah ekim ayında ele alıp çıkarmak istiyoruz.
Tabii bu vesile ile şunu söylemek istiyorum; basın sansür edilemez, edilmemeli. Basın özgür olmalı. Basını engellemek, görev yapmasına mani olmak, onları basın mesleğiyle ilgili konularda, yani fiilen gazetecilik yaparken bir ceza tehdidi altında tutmamak, tutuklanmasını veya ceza almasını hiçbir zaman öngörmemek gerekir. Biz buna gönülden inanıyoruz. Ancak şunu tartışmalar sürerken de söylemiştim; bugün cezaevinde hükümlü olarak bulunan, sıfatı gazeteci olarak geçen 30 civarında insan var. Bunların çoğu terörle mücadele kanununa aykırı fiillerinden dolayı hüküm giymişler. Elimizde listeleri var, bunları da herkes biliyor. Terör örgütünün propagandasını yapmak, terör örgütünün eylemlerine katılmak, örgütün birtakım lojistik desteğini sağlamak gibi suçlamalar. Bağımsız Türk Mahkemeleri karar vermiş, bunlar gazeteci sıfatını taşımalarına rağmen Terörle Mücadele Kanununa aykırı hareket ettikleri için ceza almışlar. Burada dürüst olmamız gerekir.''
''KALEMİMİZİ SİLAH OLARAK KULLANMAYACAĞIZ''
Türkiye'nin terörle mücadele eden bir ülke olduğuna dikkati çeken Arınç, 30-40 yıldan beri bu acıyı içimizde hissettiğimizi, son olarak da 13 Mehmetçiğin alçakça şehit edildiğini hatırlatarak, şöyle konuştu:
''Arkası da gelmiyor. Bazen bir sokak ortasında sivil kıyafetler giymiş uzman çavuşları katlediyorlar. Bir başka yerde mayına basarak, bir başka yerde okul yurduna molotof kokteyli atarak, bir başka yerde bir başka terör eylemi yapabiliyorlar. O yüzden Terörle Mücadele Kanunu var ve bu kanun basın yayın yoluyla terör örgütünün, yani şiddete dayalı örgütün propagandasının yapılmasını, onun desteklenmesini, ona eylemlerinde kahraman muamelesi yapılmasını yasaklıyor. Dolayısıyla gazeteci arkadaşlarımızın görevlerini yaparken bu kanun hükümlerine de uygun davranması gerekir. Özetle şunu söyleyeceğim; hepimizin kalemi var, kalemimizi silah olarak kullanmayacağız. Hepimiz görevimizi yapacağız, ama terör örgütüne destek olabilecek ne bir yazı ne bir haber ne bir manifesto ne bir bildirinin içerisinde olmayacağız. Şiddeti, terörü hiç bir zaman kalemimizin aleti olarak kullanmayacağız. Zaten buradaki bütün arkadaşlarımızın bu konuda ne kadar büyük bir mesuliyet duyduklarını hepimiz biliyoruz.''
Terör örgütünün iç ve dış destekleri olduğunu hatırlatan Arınç, iç ve dış desteklerin malum olduğunu, Türkiye'nin terör ile mücadele ettiği sürece, vatandaşı hayatını kaybettikçe, askeri, polisi şehit oldukça bu destekçilerin sevindiğini belirterek, şöyle konuştu:
''Onlar Türkiye'deki terör örgütünü adeta özgürlük direnişçisi olarak vasıflandırdılar. Onlara gidenlerin hepsine mülteci muamelesi yaptılar. Onlara maaş bağladılar. Onlara destek oldular. Bunların başında elbette biliyorsunuz Yunanistan'da kamplarını hatırlayanlar vardır. Fransa'yı bilenler vardır. Almanya'yı düşünebilenler vardır. İsveç'i, Norveç'i bu destekçilerin içerisinde sayılmışlardır geçmişimizde. İşte bu ülkelerden birisinde üç beş gün önce çok feci bir olay meydana geldi. Bir tane deli bir adam eline silah aldı, bomba imal etti. 90'dan fazla insanın hayatına mal oldu. Bu aklı başında birisi olarak görünüyor. Çünkü kendi internet sitesinde de yazdığı yazılarda da görüşlerinin düşüncelerinin ne kadar tehlikeli olduğu, ama gübreden kimyasal bomba imal edecek kadar da kendisini bu işe verdiği ortaya çıkıyor.''
''BATIDA İSLAM DÜŞMANLIĞI SÜREKLİ TEŞVİK EDİLİYOR''
Norveç'te katliam yapan kişinin Türkiye ile ilgili düşüncelerinin de gazetelerde yer aldığını hatırlatan Arınç, ''Türkiye'nin tam bir düşmanı. Tam bir Müslümanlık düşmanı'' dedi.
''İslamofobi dediğimiz, özellikle batıda İslam karşıtlığı, düşmanlığı, birileri tarafından sürekli teşvik ediliyor'' diyen Bülent Arınç, ''Şimdi onların kına yakmaları gerekir. İslam düşmanlığı veya Türklük düşmanlığı veyahut insanların canına kanına rahatlıkla kastedecek bir düşünceyi kendi içlerinde barındırmışlar. Türkiye'de terör olurken bundan sevinç duyanlar şimdi kendi içlerinde otomatik tüfeklerle kuş avlar gibi 90 tane kişiyi avlayan, hayatına mal olan bir caninin yeşermesi karşısında herhalde düşünmeleri gerekir'' şeklinde konuştu.
Bülent Arınç, terörün insanlık suçu olduğunu, dini, imanı, milliyeti, rengi ve etnik kökeni olmadığını vurgulayarak, terörle mücadele edilmesi gerektiğini ancak bir ülkenin tek başına terörle mücadelede başarılı olamayacağını söyledi. Arınç, şöyle devam etti:
''Mutlaka ortak bir mücadele platformu olmalıdır ki bu ülkede ve diğer ülkelerdeki terör ile mücadele edilebilsin. Bugün fevkalade üzülerek okudum; o cani insanın yazdıklarını o kötü zehirli düşüncelerini İtalya'da Kuzey Ligi partisinin milletvekilleri alkışlıyor. Belçika veya bir başka ülkedeki, Danimarka'daki Türklük ve Müslümanlık düşmanı milletvekilleri 'ne kadar ileri düşünceler' diyerek bu cani fikirleri destekleyebiliyor. O zaman birlikte mücadele etmezsek bugün Türkiye'yi yakan bu terör ateşi yarın mutlaka o ülkelerin gözünü yaşartacak ve ağlatacaktır.''
Arınç, herkesin aklını başına alması gerektiğini ifade ederek, ''Norveçli olması, Hristiyan olması, dilinin kökenini farklı olması hiç önemli değildir. İnsan yaratılmışların en şereflisidir ve ne maksat ile olursa olsun onun hayatını ortadan kaldırmak lanetli bir iştir. Onun mutlaka önlenmesi gerekir'' dedi.
Artık Avrupa'nın yabancı düşmanlığından, ırkçılıktan ve mutlaka İslamafobi'den kurtulması gerektiğini, Medeniyetler İttifakına bu yüzden önem verdiklerini belirterek, Türkiye'nin, BM'nin Medeniyetler İttifakı Projesi'nde 5 yıldan beri çalıştığını hatırlattı. Arınç, şöyle devam etti:
''İspanya, Endülüs medeniyeti ile Rönesans'ın kuruluşunda öncülük yapmıştı. Türkiye de hamd olsun geçmişten beri en büyük medeniyetlerin sahibi bir ülke olarak kavga etmemeyi, barış içinde birlikte yaşamayı öngörüyor. Bizim ilkemiz budur. Osmanlı dönemine bakınız, bir çokluk içinde teklik. Biz farklı düşünce ve inançların bir arada yaşayabileceğini gösteren çok güzel bir örneğiz. İstanbul bunun örneğidir. Anadolu bunun örneğidir. Bugün Antakya'ya gidiniz. Duvarları birbirine bitişik kiliseyi, camiyi ve sinagogu görebilirsiniz. İstanbul Galata'da bir sokakta kilise, bir sokakta cami bulabilirsiniz. Ecdadımızın yaptırdığı Darülaceze'nin bahçesinde bile Hristiyanlar için kilise, Müslümanlar için cami, Yahudiler için havra vardır. Bosna Hersek'e gidiniz Hırvatistan'a gidiniz. Slovenya'ya gidiniz. Bütün Balkan ülkeleri her zaman birlikte yaşamanın en güzel örneklerini vermişlerdir. Orada da Sırp caniler katliamlar yapmıştı. Belki başka yerlerde de başkaları ama biz birlikte yaşamanın dostluk barış ve birbirinin inancına saygıdan geçtiğini gören bir milletiz.''
''BİRİLERİ BİR DAHA DÜŞÜNSÜNLER''
Türkiye'de, Telekomünikasyon Kurumu'nun internete isteğe bağlı filtreleme sistemi getireceğine de değinen Arınç, bu uygulamanın ağustos ayının 18 veya 20'sinde yürürlüğü gireceğini söyledi.
Çocukları şiddette, pornodan korumak gerektiğini, bazı sitelerin cinayet yöntemleri öğrettiğini hatırlatan Başbakan Yardımcısı Arınç, ''Şimdi bu cani haftalarca, Google'dan arama yaparak nasıl bomba imal edebileceğini öğrendiğini söylüyor. Bomba imal etmeyi, mayın patlatmayı, köprüyü havaya uçurmayı uygulamalı olarak veren sitelerin insanlığa bir faydası olup olmadığını Norveç'te 90 kişi öldükten sonra birileri bir daha düşünsünler'' şeklinde konuştu.
Arınç, bu yüzden TÜSİAD Başkanı ile karşı karşıya geldiklerini, birbirlerini eleştirdiklerini belirterek, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Tekrar eski günlere dönecek halim yok. Ama Norveç'teki cani diyor ki; 'Ben bomba yapmanın tekniklerini şu web sitelerinden öğrendim'. Kendi çocuklarımızın da bu noktaya gelmemesi için bir koruyucu, annelerin babaların isteklerine bağlı olarak bir koruyucu sistem geliştirmenin bence hiçbir zararı olmaz. Olsa olsa faydası olur. O yüzden teröre karşı nasıl yek vücut, kanımıza ekmek doğrayan, hepimizi perişan eden Balıkesir'e, her gün Çanakkale'ye, her gün Sivas'a Yozgat'a güzelim çocuklarımızın cenazelerin gönderen bu alçakça ihanete karşı basına da çok önemli görevler düşüyor. Basın, terörle mücadelede en etkin unsurlardan birisidir. Ben arkadaşlarımızın bu konuda üzerlerine düşeni de mutlaka yapacaklarına inanıyorum.''
Yerel medyaya yönelik çalışmalar üzerinde de duran Arınç, yerel medya çalışanlarının ulusal medyada çalışanlarla aynı imkanlardan yararlanabilmesi için ''görev pasaportu'' verilmesi konusunda İçişleri Bakanlığı ile anlaştıklarını, bu pasaportlarını geri dönüşte iki yıl süreyle kullanabileceklerini söyledi. Arınç, ''Siz benim dediğime bakın başka bir şeye bakmayın. O yüzden hepiniz şimdiden gri renkli pasaportlarınızı alın gidebilecekseniz bir tarafa gidin vize çilesinden kurtulun. Beyefendi gibi karşılanın o ülkelerde. Başka neler neler yapacağız, ama inşallah şimdi burada bombaları patlatmayalım. Bu kadar ikrama bu kadar konuşma'' dedi.
''BU TÜRKİYE'Yİ TAHRİK ETMEKTİR''
Bir gazetecinin, Ermenistan Cumhurbaşkanı Sarkisyan'ın sözlerini hatırlatması üzerine Arınç, şöyle dedi:
''Sayın Başbakanımız buna çok güzel bir cevap verdi. Bu sorumsuzluktur. Bu Türkiye'yi tahrik etmektir. Bu tahriklerden Ermenistan'ın eline hiçbir şey geçmez. Yani Ağrı Dağı'nın nerede olduğu, kaç yüzyıldan bu yana Anadolu topraklarında tüm insanlığı aydınlattığı, gölgesinde milyonlarca insanın özgürlük içinde bulunduğunu herkes biliyor.
Sarkisyan kendi iç politikasına yönelik bir konuşma yapmış. Başbakanımız da bunu gayet güzel cevaplandırmış. Türkiye çok güçlü bir ülkedir. Kimse Türkiye'ye yan bakamaz. Ne dağımıza, ne ovamıza ne suyumuza. Allah'ın izniyle biz bu toprakların sahibiyiz. İç politikaya oynamaktan vazgeçsin. Bak Ermenistan ekonomik sıkıntılar içerisinde. Zamanında aç kalmışlardı da Türkiye'den buğday göndermiştik. Akıllarını başlarına alsınlar. Ağrı Dağı'na laf söyleyecek noktadan uzaklaşsınlar. Diaspora'nın oyununa gelmesinler. Ben de bunları ilave etmiş olayım.''
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.