Bozulmayan dinde reform olmaz!
Dik yaşadı, dik durdu, dik öldü. İlmini ve irfanını hep iyiye kullandı. O insan, âlimin harman yeri Erzurum'dan Ömer Nasuhi Bilmen.
Müslümana has bir duruş ve hayat tarzı O'nun bütün iliklerine kadar işlemiş olacak ki ömrü boyunca bulunduğu çizgiden hiç bir zaman taviz vermedi ve tolerans göstermedi. Dik yaşadı, dik durdu, dik öldü. İlmini ve irfanını hep iyiye kullandı. O insan, âlimin harman yeri Erzurum'dan Ömer Nasuhi Bilmen.
Salasar'lı Ömer Nasuhi
Cihan imparatorluğunun hastalandığı ve hatta yatağa düştüğü en zor günlerde hayata gelmişti o. Bu zor günlerde hayatta olmanın ve müslüman olmanın bir bedeli olacaktı ya, yaşadığı hayatıyla ödemişti bu bedeli. 1883 yılında Erzurum'un Salasar köyünde hayata gelen Bilmen; vatana, millete ve İslam’a hayırlı bir evlat yetiştirmek isteyen babası Hacı Ahmet Hocaefendi'nin gözetiminde büyüdü. Oğlunu her zaman bir âlim olarak yetiştirmeyi arzulayan babası her ne kadar bunu göremeyip ahirete irtihal eylese de, evladını, ülküsüne eriştirecek emin bir âlime teslim etmişti.
Ömer Nasuhi'nin küçük yaşta babasını kaybetmesiyle beraber, yeni hamisi kaymakam ve müderris olan amcası Abdürrezzak İlmi Efendiydi. 80 yılı aşkın sürecek olan ilim hayatı da, babasının ardından amcasının himayesine girmesiyle başlamıştı. Ömer Nasuhi Bilmen için ilk hocası diyebileceğimiz amcasını, akabinde Erzurum Müftüsü Narmanlı Hüseyin Efendi takip ediyor.
Âlimlerin yolu İstanbul'dan geçer
Tarih boyunca Anadolu'da ilimle uğraşmış her ilim erbabının yolu geçmiştir İstanbul'dan.
Ömer Nasuhi Bilmen'in yolunu İstanbul'a düşüren alın yazısı ise her iki hocasının da yakın tarihlerle vefat etmesiydi. İstanbul/Fatih'e gelip, burada dersiamlardan Tokatlı Şakir Efendi'den aynı yıl içerisinde icazet aldı Bilmen. Okumakta olduğu Medresetü’l Kudat'ı (hukuk fakültesi) da bitiren Bilmen, 1912 yılında Bayezıd Medresesi dersiamlığına başladı.
Çok renkli bir hayat sahibi Bilmen, çok kez şehir, yaşam ve görev değiştiriyordu. Görevinden hemen iki yıl sonra Fetvahane'de mülazamlığının ardından başmülazam olmuştu. 1915'te heyet-i telfiyye üyesi olan Bilmen, bu heyetin kaldırılmasıyla beraber dersiamlığa devam etti.
Mütevazı ve bir o kadar vakur dersiam
Uzun yıllar dersiamlık yapan Ömer Nasuhi Bilmen, Anadolu insanının gönlünde kurduğu tahtı, talebelerinin gönlünde de kurmuştu. O'nu sorduğumuz bütün yakınlarında ve bütün talebelerinde rastlayabileceğimiz en bariz cevap; 'mütevazı, vakur, âlim ve arif bir şahsiyet'di. İlim öğrenmeyi ve öğretmeyi çok seven bu güzel insan, her zaman hazreti Peygamberin “fırka-i naciye” olarak adlandırdığı ehl-i sünnet itikadını sapasağlam korumuş ve onun bekçisi olmuştu.
Şan şöhret ve mülk gibi dünyevî meyveleri bulunduğu her mevkide rahatça edinebileceği halde, asla bunlara tamah etmemiş, ümmete en faydalı olabileceği mevkilerde bulunmuştu. Başkanlıklar ve sorumluluklar ona kibir değil tevazu katmış, omuzlarının üstüne daha büyük sorumluluklar yüklemişti. Dersiamlıktan, müftülüğe ve daha ötesinde Diyanet İşleri Başkanlığı’nda o mütevazı yaşamını hiç ama hiç bozmamıştı. Bulunduğu mevkilerde, zihniyet ve ideolojilerini onun üzerinden kullanmak isteyen mercilere her zaman uzak durmuş ve bedelini ödemek kaydıyla bu mercilere hep tezat davranmıştı.
Bozulmayan dinde reform olmaz
1943'te İstanbul müftülüğüne atandı ve 1960 yılında da Diyanet İşleri başkanı olarak görev yaptı Bilmen. Fakat Diyanet İşleri başkanlığı 1 yıl bile sürmeyen Bilmen, görev başlangıcından 10 ay sonra kendisini kullanmak isteyen kurumlara karşın, ezanın Türkçe okunması ve dinde reform gibi hiç bir mantığı olmayan saçmalıklara göz yummamış ve en ağır tepkiyi istifasıyla vermişti. Ömer Nasuhi Bilmen istifasını; “Bozulmayan dinde reform olmaz” diyerek verirken, böylelikle reform tartışmalarını da bitirmişti.
İstifasından sonra, Darüşşafaka, İstanbul İHL ve Yüksek İslam Ensitütüsü’nde muallimlik görevi yapan hocaefendi, hayatının sonuna kadar ilmî çalışmalarını sürdürdü.
Emekli olduktan sonra evvela 8 ciltlik tefsiri olmak üzere birçok eseri kaleme aldı. Âlim, ârif, âbid ve mütevazı bir yaşam süren Ömer Nasuhi Bilmen 12 Ekim 1971'de 88 yaşında Rahmet-i Rahman'a kavuştu.
Nâçiz vücudu göçtü ama eserleri hâlâ yaşıyor
Kelâm, akaid, tefsir, fıkıh ve İslam hukuku alanlarında birçok eserleri bulunan hocaefendinin kitapları okunmaya değer. Özellikle kaleme aldığı Büyük İslam İlmihali yazıldığı günden bugüne, her kesimin tartışmasız olarak kabul ettiği bir ilmihal niteliğinde. Açık, sade ve delilli bir ilmihal olması hasebiyle hem avama hem de âlimlere hitap eder nitelikte.
Fıkıh dalında usta olduğu kadar tefsirde de muvaffık olan hocaefendi, yazdığı 8 ciltlik tefsiriyle bir çok ev, yurt ve ilim meclislerinin kütüphanelerine girmiş durumda. Hadis dalında da kaleme aldığı ince, titiz ve bir o kadar da akıcı üslup içeren Hikmet Goncaları'nı önerebiliriz. Eser sürükleyici ve nezih bir biçimde 500 hadis-i şerif-i şerhleriyle beraber ele almakta.
Temiz ve nezih bir ehl-i sünnet itikadını öğrenmeye talip kimselere, Ömer Nasuhi Bilmen'in eserlerini şiddetle tavsiye ederken bu manada tüm Ömer Nasuhi Bilmen eserlerinin basıldığı yayınevlerine teşekkür ve takdiri bir borç biliyoruz.
Birçok kesimin kafasında sadece medrese ilimleri erbabı olarak tasavvur ettiği Hocaefendi, bitirdiği hukuk fakültesinin yanısıra iyi bir edebî dil ve kaleme de sahip. Bunun en iyi ispatlarından birisi de orijinal ismiyle İki Şukufe-i Taaşşuk (İki Aşk Çiçeği) adlı romanı.
Hocaefendinin duruşu, yaşayışı ve ilmiyle geçen bir ömrü herkese tavsiye ediyor, eserleriyle bol bol Ömer Nasuhi Bilmenli günler diliyoruz.
dunyabizim.com