Bir musibet

Bir musibet

Melikşah Utku'nun yorumu

1930'ların büyük iktisadi buhranı, sadece Gazap Üzümleri'nin yazıldığı ABD'yi değil, aynı zamanda dünyanın pek çok ekonomisinin tozunu attırmıştı. İktisadi daralma, bir taraftan yoğun kitleleri işsiz bırakırken, diğer taraftan Almanya gibi ülkeleri vuran hiperenflasyon muazzam bir gelir dağılımı bozukluğuna sebep olmuş ve Hitler'i dünya tarihinin en meşum diktatörlerinden biri yapıvermişti.

Ancak o günlerde kimse, bu felaketin ancak bir başka felaketle atlatılabileceğini düşünememişti. II. Dünya Savaşı patlak verip, savunma ve yan sanayileri üç vardiya çalışmaya başlayınca ekonomik dalganın yönü değişmiş ve 1960'ların ortasına kadar sürecek bir yükselişin startı verilmişti. Savaşacak asker istihdamı, işsizlik denen kavramı ortadan kaldırmış, kadınlar birçok ülkede ilk defa iş hayatına yönelmiş, ordunun, çalışan kadınların ve şehirlerin artan talebi, üzerine ölü toprağı serpilmiş olan ekonomileri şahlandırmıştı. Savaş sonrası yeniden yapılanma için ayrılan fonlar sayesinde Dünya Bankası gibi kuruluşlar tesis edilmiş ve başta yıkılmış olan Avrupa ile yerle bir olmuş olan Japonya'nın yeniden ayağa kalkması için çalışmalara başlamıştı.

1970'lerin petrol fiyatlarındaki artışların ardından gelen ülke iflaslarında da benzer bir süreçle karşı karşıya kaldık. Bu sefer karşımızda sadece durgunluk değil, adını ilk defa duyduğumuz stagflasyon denen yeni bir canavar vardı. Ama gelişmekte olan ekonomilerin dış borç batağının ve bu batağın dağıttığı gelişmiş batı bankalarının külleri içinden yükselen "piyasa ekonomisi", Gorbaçov'un başlattığı reform ve soğuk savaşı küllendirme çabaları ile tüm dünyayı sarmış ve dünyanın tüm ekonomilerinde ciddi bir paradigma kayası yaşanmıştı.

Şüphesiz ki, bilinçsiz liberalleşme ve piyasalaşma taarruzu, bir müddet sonra gelişmemiş piyasaların çökmesine sebep olmuş ve gelişmekte olan ülkeler ardı ardına duvara toslamıştı. Nihayet 1997'de patlak veren Asya krizi, dünyanın yeni süpergücü olmaya namzet Asya kaplanlarını yere sermiş, ilginç bir liberalleşme deneyimi yaşayan Rusya'yı uçurumdan aşağı itmişti. Sonuç yeniden yapılanma ve özellikle finans kesiminde ciddi bir denetim mekanizmasının tesisi oldu.

Tecrübeyle daha iyisini yaparmış insan. Bu yüzden bir musibetin defi, bazen bir başka musibetin gelmesiyle, bir bozukluğun düzelmesi ancak bir kriz çıkınca mümkün oluyor. Son zamanların ana gündem konusu, küresel eşikaltı ipotek krizinin de geçmiştekilere benzer bir yeniden yapılanma ve düzelme sağlayacağını, aynı gerekçelerle, şimdiden söyleyebiliriz.

Ama bugün bunu özellikle Çin için söylemek mümkün. Çin, son on yılın yükselen yıldızı. Herkes Çin'i öve öve bitiremiyor. Ancak Çin'in bu yükselişinin arkasındaki dinamiklerin ne ölçüde sağlıklı olduğunu pek ifade eden yok. Çin kamu bankalarının muazzam takipteki alacakları, hükümetin başta petrol fiyatları olmak üzere ekonomiye sağladığı sübvansiyonlar, düşük emek maliyetleri, düzensiz (ve ucuz altyapıya sahip) şehirleşme tarzı, çevre kirliliği ve gelir dağılımındaki bozulma, Çin'in son yıllardaki çıkışının en önemli dinamikleri.

Bir de bunun üzerine 70 bine yakın insanın öldüğü, 15 milyon kişinin evsiz kaldığı depremi koyun. Gelecek yıllarda Çin'in altından kalkması uzun zaman alacak ve bu anlamda ciddi bir yapısal dönüşümü gerektirecek bir felaket senaryosu ihtimaliyle karşı karşıyayız.

Bu dönüşümün sinyallerini almaya başladık bile. Petrol sübvansiyonlarının azalmaya başladığı bir döneme girdi Çin. Uluslararası kamuoyunun Çin'de üretilen kalitesiz mamüller konusunda ciddi bir bilinçlenme yaşadığını görüyoruz.

Çin değişim yönünde ciddi sinyaller veriyor. Deprem, hükümetin vatandaşına daha farklı bir şekilde yaklaşmasına vesile oldu. Uluslararası kamuoyunun gözü önünde gerçekleşen bu yakınlaşmanın, başka vesilelerle geliştirileceği ve genişletileceği hususundan hem Çin'de, hem de dünyada ciddi bir beklenti oluştu. Çin'in bu gelişmelere kayıtsız kalamayacağı bir noktaya gelinmiş durumda.

Bir musibet, bin nasihattan daha etkili olsa da, dönüşümün hemen, sancısız ve gönüllüce olacağını düşünmüyoruz. Ama değişim ve dönüşüm, bundan böyle Çin'i de rahat bırakmayacak.

Kaynak:Haber Kaynağı