Bir başörtü işkencesi: İkna Odaları
28 Şubat'ın en vahşi hatırası ikna odası. Ergenekoncu Alemdaroğlu ile CHP'li Serter'in projesinden geçenlerin çektikleri yazıya döküldü...
Ersin Çelik'in haberi
“Pencereyi açtı. Çocuklar hiç sakınımsız pervasızca kayıyorlar. O da böyle geçirmişti çocukluğunu. Şu çok uzun süren çocukluk hastalığı bu yüzdendi. Ailesinin onu kırmadan incitmeden ama artık biraz sertleşen bir tonda başını açmasını okula devam etmesini istediğini biliyordu. Onların daralmaları Nermin’i döndüremedi ağır kararından. Her çağ denilişinde çan gibi çınlayan çağdaşlık uzağındaydı artık. Hiç değilse şimdilik bu ne olduğu tam da belli olmayan kariyer yarışından, hoşgörülmek ve bir yer edinmek için yaftayı kabullenip aşağılanmayı kabul etmekten, göze girmek için şekilden şekle girme illetinden kurtulmuştu. Çağdaşlarımın kim olduğunu özgürce seçerim böylelikle, ancak her çağın erdemlileriyle çağdaşlık kurabilirim diye düşündü.”
Rejimle gelen yasak, duvarlar arasında meşrulaştırılmaya çalışıldı .Bu odadan geçenler hep, farklı yaşadı, farklı düşündü, farklı algıladı. Okumakla - Allah'ın emri arasında kalan taze zihinler postal korkusu altında tercihlerini yaprak ya tamam dediler ya da…
Şimdi, "Ergenekon Terör Örgütü" yönetim kademesinde yer almaktan dolayı tutuksuz yargılanan (Ki bu serbstlik sağlık sebepleri ve yaşından dolayıdır) Prof. Dr. Kemal Alemdaroğlu ile Ergenekon'a açıkça destek veren CHP milletvekili Nur Serter'in icadı olan 'ikna odaları', akademik bir incelikle tasarlanm
Yıldız Ramazanoğlu
160 sayfa, Timaş
Baskı Tarihi: Ekim 2008
ış modern bir psikolojik işkence metodu olarak tarihe geçti.
O günlerden bugüne 10 yılı aşkın süre geçti. İkna odalarına şeklen kilit vurulsa da, baskı ve yasak olanca feciliği ile devam ediyor. Son bir umutla yapılan anayasa düzeltmesi demokrasiyi tabiri caizse direkten döndürürken, yasağın kalkma umutları ise zamansızlığa ötelendi.
Problem halen can yakıcı haliyle sürerken, sıkıntıları konuşabilmek için insani bir dil üretmek gerekiyor. Süreci bizzat gözleyen aktivist yazar Yıldız Ramazanoğlu bu odadan geçip hayatları binbir parçaya bölünen üç arkadaşın öyküsünü çok katmanlı bir şekilde anlatıyor. 2004 yılında basılan İkna Odası bu günlerde Timaş'tan yeni baskısını yaptı...
Nermin, Seher ve Nuray… Coşku dolu hayalleler kazandıkları üniversitenin kayıt kuyruklarından 'ikna odalarına' alınan, kendi varoluş hakikatleri ile gelecek kaygıları arasında bir seçim yapmaya zorlanan yüzlerce genç kızdan üçü sadece...
Yıldız Ramazanoğlu hayatları binbir parçaya bölünen üç arkadaşın öyküsünü incelikli bir bakışla sunuyor. Bir sosyal meseleyi edebiyatın konusu yapmayı, sadece başörtüsü yasaklarıyla sınırlı kalmayan kadın sorunlarını dünya kadar açılıma sahip bir insanlık durumu olarak çizmeyi ustalıkla başaran Ramazanoğlu'nun ikna odasındaki kahramanları birçok yüzleriyle görebiliyoruz. Üniversitedeki başörtüsü yasağı çerçevesinde gelişen olaylar ve iç çatışmaların yanı sıra kadın hareketinin gündemine girmiş başka pek çok motif de satırlar arasında uç veriyor. Bu da eseri tek boyutlu, tarafgirlikten kurtarıyor. Yıllarca kadın hakları diye feryad edenlerin, hemcinslerinin kendi dünyalarına hapsedilmesi zulmüne sessiz kalmalarına, hatta yasak için yeni açılımlar getirenlere göndermeler yapan bu romanda başörtüsü yasakları ve diğer kadın sorunlarının insani düzlemde konuşulabilinmesine dair farklı bir direniş hali anlatılıyor.
Kaynak: