Ben olsam, Bush’a ayakkabı fırlatmak yerine
MUSTAFA YÜREKLİ yazdı.Ben olsam, Bush’a ayakkabı fırlatmak yerine.. Bir gazeteci olarak sorması yürek isteyen soruları sorardım.. Cevap vermeyeceğini bile bile sorardım..
İslam dünyası, işgal nedir bilir.. Son iki yüz yıldır İslam coğrafyası zaman zaman Batı’nın işgaline maruz kaldı. Hala işgal altında kalan İslam toprakları var.
Osmanlı İmparatorluğu başkenti İstanbul, 20. yüzyılın başında işgal edilmişti.. İngilizler, Fransızlar, İtalyanlar ve Yunanlılar yurdumuzu işgal ettiler.. Milletimiz de işgal nedir bilir.
Amerika’nın Irak’ı 2003 yılındaki işgalinden bu yana, elimde değil, zihnim, işgale maruz kalmış toplumun işgalcilere verdiği tepkiler açısından Türkiye ile Irak’ı karşılaştırıyor. Her karşılaştırmada Türkiye’nin farkını görüyorum..
Gerçi İstanbul’da Vatan caddesinde ve Taksim Meydanı’nda, yine Ankara’da Tandoğan Meydanı’nda, Kızılay’da ve Çankaya’da Rus tanklarını hayal eden solcu arkadaşlarım vardı.. Türkiye’yi kurtaracak devrimin Rus işgaliyle gerçekleşeceğine inanan solcular, toplumda çok küçük marjinal bir kesimdi.. Türkiye’de o kadar irtica yaygarası koparılır, ama hiçbir aklı başında insanımız, kurtarıcı olarak topraklarımızda Arap ya da İran tanklarını hayal etmez.
1918’de İstanbul’u işgal eden İngilizleri sevinçle alkışlayarak karşılayanlar gayri Müslim azınlıklardı.. Bu gün bile, Allah göstermesin, bir işgalde, halkımızın işgalcileri nümayişle karşılayacağını sanmıyorum.
Iraklıların Amerikan askerlerini karşılayış şekillerini hala anlayamıyorum..
İşgal kuvvetleri, 2 Ekim 1923'de İstanbul'u terketti. 6 Ekim’de Türk ordusu şehre girdiğinde, ne müzelerimiz yağmalanmıştı, ne de saraylarımız.. Iraklılar, tarihi varlıklarını yağmalayan Amerikalılarla bir oldular, müzelerini boşalttılar.
ABD Başkanı George W. Bush’un sözde sürpriz veda ziyaretinde bulunduğu Irak'ta bir gazetecinin ayakkabı saldırısına uğramasını hayretle izlediğimi itiraf etmeliyim.. Bush’a ayakkabılı saldırıya sevinenler var mı acaba? Ben gerçekten üzüldüm..
ABD tarihinin en tartışmalı dönemlerinden birine imza atan Başkan Bush’un görevini devretmeye günler kala, yani gider ayak Bağdat’a yaptığı beklenmedik sözde “veda ziyareti”nin gerçek amacı, henüz bilinmiyor. Öyle görünüyor ki çok konuşulacak bu ziyaret. Konuşulacak, ama gerçekler yine gizli kalacak..
Bush, Cumhurbaşkanı Talabani ile görüşmesinin ardından Başbakan Nuri el Maliki ile kameraların karşısına geçince, gerek Iraklı gazetecilere, gerekse dünya medyasına ziyaretle ilgili sorular sorma fırsatı doğdu. Fakat bu fırsat da değerlendirilemedi..
İki lider, Bush ve Nuri el Maliki soruları yanıtlarken.. Bush, ‘Irak savaşı gerekliydi’ ve ‘Irak savaşı henüz bitmedi’ ifadelerini kullanınca.. El Bağdadiye TV muhabiri Muntadar El-Zeydi "İşte bu Irak halkının güle güle öpücüğü!" diye bağırdı ve ayağından çıkardığı iki ayakkabısını da peş peşe Bush’a fırlattı.
Maliki'nin şaşkın bakışları arasında hızlı bir refleksle eğilen Başkan Bush, başının hemen üzerinden geçen ayakkabılardan isabet almadan kurtuldu. Bush, eğilerek, hızla üzerine gelen ayakkabılardan ucuz kurtuldu. Sadece ayakkabılardan değil, kendini zorlayacak sorulardan da kurtuldu.. Gerçek sorular sorulsa cevaplar mıydı? O da ayrı konu. Bush, elbette kendini zorlayacak, canını yakacak sorulara ayakkabılı saldırıyı yeğlerdi.. Gazeteci Muntadar el-Zeydi, Irak güvenlik güçleri ve ABD gizli servis elemanları tarafından etkisiz hale getirilerek salondan çıkartıldı.
Saldırı karşısında soğukkanlılığını koruyan Bush, olaya esprili yaklaştı. Saldırının kendisini etkilemediğini söyleyip gülümseyerek poz veren Bush, bir soru üzerine ‘Sadece ayakkabıların numarasının 10 ( Türkiye’de kullanılan ölçü ile 44 ) olduğunu söyleyebilirim’ dedi. Sanki Bush kendisine ayakkabıyla saldırıya not olarak 10 üzerinden 10 veriyordu..
Iraklıların Saddam’dan Amerika’nın işgaliyle kurtulmasını hala aklım almıyor.
Ortadoğu'da birisinin üzerine ayakkabı fırlatmak en büyük aşağılama hareketlerinden biri. Iraklılar, 2003'teki işgalin ardından Bağdat'taki Saddam Hüseyin heykelini, devirdikten sonra ayakkabılarıyla dövmüşler, yaklaşamayanlar da uzaktan terlik fırlatmışlardı.
Türkiye’de Saddam gibi bir diktatör musallat olunca halkın başının çaresine bakabileceğine inancım tam; halkımızın, maruz kalacağı tirandan, bir yabancı devletten yardım alarak kurtulma yoluna sapacağını ise hiç sanmıyorum.
Bir diktatörün heykeli yıkılacaksa, bunu halk yıkmalı.. Türkiye’de bir tiranın heykeli de olsa, Amerikan askerlerinin gelip yıkmasına halkımızın izin vereceğini düşünemiyorum..
Ne kadar ilginçtir ki Irak işgaline duyulan öfkenin ve tepkinin sembolü olarak tarihe geçecek olan ayakkabılı saldırı olayı, Bush'un Irak'a başkan sıfatıyla düzenlediği son ziyarette meydana geldi.
Bence, Bush’a ayakkabıyla saldırı tamamen bir tertip: Bush’a ayakkabıyla saldırtıp Iraklıları ABD’ye dönük öfkelerinden arındırılıyorlar.. Kötü Bush, cezalandırılarak gönderiliyor ve dönemi kapatılıyor.. İyi Obama geliyor, yeni bir dönem başlıyor..
Ayakkabı fırlatma sembolik bir hareket, insanlığın Amerika’ya şamarını sembolize ediyor.. Bush’a ayakkabıyla saldırı, Irak işgalinin faturasını tahsil etmek mi? Öyleyse Iraklıların kaybı çok büyük..
Muntadar El-Zeydi, sizce de çok geç kalmadı mı? İzmir’i işgal eden Yunalılara ilk kurşunu sıkan Hasan Tahsin de bir gazeteci değil miydi? Gazeteciler, aydınlar, bilim adamları, toplumun bütün aklı erenleri seferber olup Amerikan işgal kuvvetlerini ilk günden taşlamaya başlamalı değil miydi? Kazmayla, kürekle işgale karşı koyamazlar mıydı? Bu saatte tutar Bush’a ayakkabı fırlatırsan, elbette ne oluyor diye sorarlar adama..
Saldırının ardından sakin bir şekilde soruları cevaplayan Bush, güvenlik anlaşmasından duyduğu memnuniyeti dile getirdi. Ocak ayında yürürlüğe girecek anlaşma, gelecek yıl haziran ayının sonuna kadar Amerikan askerlerinin kent merkezleri dışındaki askerî üslere çekilmesini öngörüyor. Ancak Irak'taki ABD birliklerinin komutanı Orgeneral Raymond Odierno'nun, binlerce askerin bu tarihten sonra da kent merkezlerinde kalmaya devam edeceği yönündeki son açıklaması, doğal olarak kafa karıştırdı.
Ben olsam, Bush’a ayakkabı fırlatmak yerine.. Bir gazeteci olarak sorması yürek isteyen soruları sorardım.. Cevap vermeyeceğini bile bile sorardım.. Sorularımla tarihe geçerdim. Ayakkabı fırlatarak tarihe geçmeye, soru sorarak tarihe geçmeyi yeğlerdim..
Türkiye’de gerçek bir gazeteci, Allah göstermesin, İşgalci devletin başkanına ayakkabı fırlatmaz.. Bu da Türkiye’nin önemli farkı..
Olur da Türkiye’de işgalci ülkenin devlet başkanına bir gazeteci ayakkabı fırlatırsa.. O gazeteci kesin kartel medyasında çalışıyordur.. Ayakkabı fırlatma da uluslar arası bir tertiptir.
Bunu biliriz.
Mustafa Yürekli - Haber 7
mustafayurekli@gmail.com
Osmanlı İmparatorluğu başkenti İstanbul, 20. yüzyılın başında işgal edilmişti.. İngilizler, Fransızlar, İtalyanlar ve Yunanlılar yurdumuzu işgal ettiler.. Milletimiz de işgal nedir bilir.
Amerika’nın Irak’ı 2003 yılındaki işgalinden bu yana, elimde değil, zihnim, işgale maruz kalmış toplumun işgalcilere verdiği tepkiler açısından Türkiye ile Irak’ı karşılaştırıyor. Her karşılaştırmada Türkiye’nin farkını görüyorum..
Gerçi İstanbul’da Vatan caddesinde ve Taksim Meydanı’nda, yine Ankara’da Tandoğan Meydanı’nda, Kızılay’da ve Çankaya’da Rus tanklarını hayal eden solcu arkadaşlarım vardı.. Türkiye’yi kurtaracak devrimin Rus işgaliyle gerçekleşeceğine inanan solcular, toplumda çok küçük marjinal bir kesimdi.. Türkiye’de o kadar irtica yaygarası koparılır, ama hiçbir aklı başında insanımız, kurtarıcı olarak topraklarımızda Arap ya da İran tanklarını hayal etmez.
1918’de İstanbul’u işgal eden İngilizleri sevinçle alkışlayarak karşılayanlar gayri Müslim azınlıklardı.. Bu gün bile, Allah göstermesin, bir işgalde, halkımızın işgalcileri nümayişle karşılayacağını sanmıyorum.
Iraklıların Amerikan askerlerini karşılayış şekillerini hala anlayamıyorum..
İşgal kuvvetleri, 2 Ekim 1923'de İstanbul'u terketti. 6 Ekim’de Türk ordusu şehre girdiğinde, ne müzelerimiz yağmalanmıştı, ne de saraylarımız.. Iraklılar, tarihi varlıklarını yağmalayan Amerikalılarla bir oldular, müzelerini boşalttılar.
ABD Başkanı George W. Bush’un sözde sürpriz veda ziyaretinde bulunduğu Irak'ta bir gazetecinin ayakkabı saldırısına uğramasını hayretle izlediğimi itiraf etmeliyim.. Bush’a ayakkabılı saldırıya sevinenler var mı acaba? Ben gerçekten üzüldüm..
ABD tarihinin en tartışmalı dönemlerinden birine imza atan Başkan Bush’un görevini devretmeye günler kala, yani gider ayak Bağdat’a yaptığı beklenmedik sözde “veda ziyareti”nin gerçek amacı, henüz bilinmiyor. Öyle görünüyor ki çok konuşulacak bu ziyaret. Konuşulacak, ama gerçekler yine gizli kalacak..
Bush, Cumhurbaşkanı Talabani ile görüşmesinin ardından Başbakan Nuri el Maliki ile kameraların karşısına geçince, gerek Iraklı gazetecilere, gerekse dünya medyasına ziyaretle ilgili sorular sorma fırsatı doğdu. Fakat bu fırsat da değerlendirilemedi..
İki lider, Bush ve Nuri el Maliki soruları yanıtlarken.. Bush, ‘Irak savaşı gerekliydi’ ve ‘Irak savaşı henüz bitmedi’ ifadelerini kullanınca.. El Bağdadiye TV muhabiri Muntadar El-Zeydi "İşte bu Irak halkının güle güle öpücüğü!" diye bağırdı ve ayağından çıkardığı iki ayakkabısını da peş peşe Bush’a fırlattı.
Maliki'nin şaşkın bakışları arasında hızlı bir refleksle eğilen Başkan Bush, başının hemen üzerinden geçen ayakkabılardan isabet almadan kurtuldu. Bush, eğilerek, hızla üzerine gelen ayakkabılardan ucuz kurtuldu. Sadece ayakkabılardan değil, kendini zorlayacak sorulardan da kurtuldu.. Gerçek sorular sorulsa cevaplar mıydı? O da ayrı konu. Bush, elbette kendini zorlayacak, canını yakacak sorulara ayakkabılı saldırıyı yeğlerdi.. Gazeteci Muntadar el-Zeydi, Irak güvenlik güçleri ve ABD gizli servis elemanları tarafından etkisiz hale getirilerek salondan çıkartıldı.
Saldırı karşısında soğukkanlılığını koruyan Bush, olaya esprili yaklaştı. Saldırının kendisini etkilemediğini söyleyip gülümseyerek poz veren Bush, bir soru üzerine ‘Sadece ayakkabıların numarasının 10 ( Türkiye’de kullanılan ölçü ile 44 ) olduğunu söyleyebilirim’ dedi. Sanki Bush kendisine ayakkabıyla saldırıya not olarak 10 üzerinden 10 veriyordu..
Iraklıların Saddam’dan Amerika’nın işgaliyle kurtulmasını hala aklım almıyor.
Ortadoğu'da birisinin üzerine ayakkabı fırlatmak en büyük aşağılama hareketlerinden biri. Iraklılar, 2003'teki işgalin ardından Bağdat'taki Saddam Hüseyin heykelini, devirdikten sonra ayakkabılarıyla dövmüşler, yaklaşamayanlar da uzaktan terlik fırlatmışlardı.
Türkiye’de Saddam gibi bir diktatör musallat olunca halkın başının çaresine bakabileceğine inancım tam; halkımızın, maruz kalacağı tirandan, bir yabancı devletten yardım alarak kurtulma yoluna sapacağını ise hiç sanmıyorum.
Bir diktatörün heykeli yıkılacaksa, bunu halk yıkmalı.. Türkiye’de bir tiranın heykeli de olsa, Amerikan askerlerinin gelip yıkmasına halkımızın izin vereceğini düşünemiyorum..
Ne kadar ilginçtir ki Irak işgaline duyulan öfkenin ve tepkinin sembolü olarak tarihe geçecek olan ayakkabılı saldırı olayı, Bush'un Irak'a başkan sıfatıyla düzenlediği son ziyarette meydana geldi.
Bence, Bush’a ayakkabıyla saldırı tamamen bir tertip: Bush’a ayakkabıyla saldırtıp Iraklıları ABD’ye dönük öfkelerinden arındırılıyorlar.. Kötü Bush, cezalandırılarak gönderiliyor ve dönemi kapatılıyor.. İyi Obama geliyor, yeni bir dönem başlıyor..
Ayakkabı fırlatma sembolik bir hareket, insanlığın Amerika’ya şamarını sembolize ediyor.. Bush’a ayakkabıyla saldırı, Irak işgalinin faturasını tahsil etmek mi? Öyleyse Iraklıların kaybı çok büyük..
Muntadar El-Zeydi, sizce de çok geç kalmadı mı? İzmir’i işgal eden Yunalılara ilk kurşunu sıkan Hasan Tahsin de bir gazeteci değil miydi? Gazeteciler, aydınlar, bilim adamları, toplumun bütün aklı erenleri seferber olup Amerikan işgal kuvvetlerini ilk günden taşlamaya başlamalı değil miydi? Kazmayla, kürekle işgale karşı koyamazlar mıydı? Bu saatte tutar Bush’a ayakkabı fırlatırsan, elbette ne oluyor diye sorarlar adama..
Saldırının ardından sakin bir şekilde soruları cevaplayan Bush, güvenlik anlaşmasından duyduğu memnuniyeti dile getirdi. Ocak ayında yürürlüğe girecek anlaşma, gelecek yıl haziran ayının sonuna kadar Amerikan askerlerinin kent merkezleri dışındaki askerî üslere çekilmesini öngörüyor. Ancak Irak'taki ABD birliklerinin komutanı Orgeneral Raymond Odierno'nun, binlerce askerin bu tarihten sonra da kent merkezlerinde kalmaya devam edeceği yönündeki son açıklaması, doğal olarak kafa karıştırdı.
Ben olsam, Bush’a ayakkabı fırlatmak yerine.. Bir gazeteci olarak sorması yürek isteyen soruları sorardım.. Cevap vermeyeceğini bile bile sorardım.. Sorularımla tarihe geçerdim. Ayakkabı fırlatarak tarihe geçmeye, soru sorarak tarihe geçmeyi yeğlerdim..
Türkiye’de gerçek bir gazeteci, Allah göstermesin, İşgalci devletin başkanına ayakkabı fırlatmaz.. Bu da Türkiye’nin önemli farkı..
Olur da Türkiye’de işgalci ülkenin devlet başkanına bir gazeteci ayakkabı fırlatırsa.. O gazeteci kesin kartel medyasında çalışıyordur.. Ayakkabı fırlatma da uluslar arası bir tertiptir.
Bunu biliriz.
Mustafa Yürekli - Haber 7
mustafayurekli@gmail.com
Kaynak: