Bekaroğlu'ndan basılmayan kitaba destek
Bekaroğlu 'Bu üç ihtimal de dehşet vericidir. Demokrasimiz, insan hak ve özgürlükleri ve vicdanlar açısından endişe verici olan bu durumu kınıyoruz.'
Ergenekon soruşturmasında savcıların bugüne kadar hazırlayıp mahkemelerce kabul edilen iddianamelerden anladığımıza göre, içinde muvazzaf ve emekli askerlerin de bulunduğu sanıklar, darbe ortamını hazırlamak için cinayet işlemek dahil provakatif eylemler yapmakla suçlanmaktadır. Elbette bu iddiaların doğru olup olmadığı görülen mahkemelerin vereceği kararlarla anlaşılacaktır. Ancak defalarca değişik biçimlerde askeri darbelerin yaşandığı bu ülkede bugün de siyasete müdahale etmek isteyenlerin bulunduğunu biliyoruz. O nedenle Ergenekon davası olarak bilinen soruşturmayı baştan beri destekledik. Bu soruşturmanın sağlıklı bir şekilde yürütülmesi ve sonuçlandırılmasının ülkede demokrasinin tesisi için önemli bir fırsat olduğunu düşünüyoruz.
Soruşturmanın başından beri, özellikle tutuklamaların şekli, davanın özü ile ilgisi olmayan özel bilgiler dâhil hazırlık soruşturması içeriğinin medyaya servis edilmesi ve savunma hakkını ihlal edecek uygulamalar konusunda, bazı yanlışlıkların yapıldığına şahit olmaktayız. Türkiye gibi yerleşik yanlış geleneklerin bulunduğu bir ülkede böylesine büyük bir soruşturmada bazı usul hataları normal karşılansa da biz yine de bu ihlallerin kabul edilemeyeceği hususunu sürekli olarak dile getirdik. Elbette kim olursa olsun hangi suçla suçlanıyorsa suçlansın hiç kimse kötü muameleye tabi tutulamaz, hak ihlallerine uğratılamaz. Özellikle böylesine önemli ve dünyanın gözünün üzerinde olduğu bir davada soruşturmanın selametini tehlikeye atacak ve kamuoyu desteğini azaltacak yanlışlıklardan uzak durulması gerekir.
Bu soruşturmada değişik meslek gruplarından çok sayıda insan gözaltına alınıp tutuklanmıştır. Elbette gazeteciler de bu soruşturma kapsamında tutuklanabilir. Nedim Şener ve Ahmet Şık da bu çerçeveden tutuklanmıştır. Diğer sanıklar gibi Nedim Şener ve Ahmet Şık’ın da suçlu olup olmadıklarını mahkeme kararları ile öğreneğiz.
Ahmet Şık’ın yazdığı iddia edilen kitapla ilgili soruşturma savcısının verdiği kararlar ve polisin yaptığı uygulamalar kamuoyunda infial uyandıracak bir boyuta ulaştığını görüyoruz. Basından izlediğimize göre, soruşturma savcısı, Ahmet Şık’ın basım aşamasında olan kitabının Ergenekon terör örgütünün faaliyetleri kapsamında yazıldığı ve kitapta örgütün propagandasının yapıldığını iddia ederek bu kitabın tüm nüshalarının toplanması kararını almıştır. Polis, henüz yayınlanmamış olan kitabın nüshalarını toplamak için önce İthaki Yayınevi, sonra da Radikal gazetesini basmış ve bilgisayarlardan kitabın kopyalarını aldıktan sonra elektronik dokümanı imha etmiştir.
Her ne kadar mahkeme kararları ile olsa da polis devleti çağrıştırması yapan bu uygulamalar kabul edilemez. Bu yapılanlar basın özgürlüğünü ciddi bir şekilde zedelemiştir. Bu uygulamayı yapan zihniyetin nerede duracağı belli değildir; bugün hard disklerden kitap silenler yarın beyinlerden bilgileri silmeye kalkabilir. Bu uygulama Türkiye’nin baskı dönemlerini hatırlatmaktadır. Savcılar ve mahkemeler işaret edilecektir ama baskı dönemlerinde büyük bedeller ödemiş bir siyasi kadronun iktidarında bunların yapılıyor olması anlaşılır bir şey değil.
Bu uygulama üç ihtimali akla getirmektedir: 1. Birileri Ergenekon soruşturmasını sabote etmektedir, 2. Birileri seçim öncesi Ak Parti Hükümeti’ni zor duruma düşürmektedir, 3. Birileri bu kitabın basılması ile zor durumda kalacaktır. Bu kitapta önemli bilgiler vardır, o nedenle bu bilgilerin ifşa edilmesinden rahatsız olanlar adeta suçüstü yapılacakları korkusu ile faşist devletlerdeki sansürü hatırlatır yöntemlerle kitabın nüshalarını yok etmeye çalışıyorlar.
Bu üç ihtimal de dehşet vericidir. Demokrasimiz, insan hak ve özgürlükleri ve vicdanlar açısından endişe verici olan bu durumu kınıyoruz.
Kaynak: