Başörtülü spikerin Baykam çağrısı
Hilal TV'den ayrıldıktan sonra ilk kez konuşan Arzu Erdoğral, 28 Şubat'ta yanında olan Bedri Baykam'a çağrıda bulundu. Erdoğral'ın çarısı neye dayandı?
Arzu Erdoğral'ın yazısı:
"Bedri Baykam şimdi nerede?
Türkiye'nin, Ergenekon ve AKP'ye açılan kapatma davasına kilitlendiği şu günlerde zorunlu olarak gündemin biraz dışındaki işlerle ilgilenmemiz gerekti. Feridun Erdoğral ile birlikte Hilal TV'den istifa etmemiz ve ardından ayrılışımıza yönelik bazı medya kuruluşlarında yayınlanan haberler bizi hayli yordu.
Günlerdir yaşanan gelişmeleri dışarıdan takip etmek durumunda kaldık. İstifamız ile ilgili uzun uzun konuşmaya gerek olmadığını düşünüyorum. Kimse hele ki böyle karmaşık bir süreçte siz de takdir edersiniz ki işinden ayrılmaz. Ama öyle bir zaman gelir ki kişinin onuru tüm yaşanacak sıkıntıların önüne geçer. Bu nedenle artık bizi sevenlerden, bu konunun üzerinde daha fazla durmamasını rica ediyorum. Yaşanan yaşanmış önemli olan bundan sonrasıdır.
Şimdi gelelim günlerce süren suskunluğumun ardından beni yeni bir yazı kaleme almaya iten nedene.
28 Şubat sürecine dönelim öncelikle biraz.
O dönem, Türkiye'de siyasi, idari, hukuki ve toplumsal alanlarda yaşanan değişimlere neden olan tartışmalı bir süreçti. Öyle ki her ne kadar o zamanlar bu pencereden bakan biri değilsem de 28 Şubat Süreci aslında, dönemin önde gelen komutanlarınca da "Demokrasiye bir balans ayarı olarak" tanımlandığı gibi "postmodern askeri bir müdahale" daha doğrusu bir darbeydi.
O yıllarda ben de özel bir TV kanalında haber spikeri olarak görev almaktaydım. Her Cuma günü namaz sonrası İmam Hatip liselerinin önünün kesildiği" gerekçesi ile eylemler yapılırdı.
İşte o günlerden birinde olayları takip etme görevi bana verilmişti. Bütün haberciler Beyazıt Meydanı'nı seçerken, biz radikal sağın kalesi olarak tanımlanan Sultanbeyli'deydik. Burada yaşananlar ile ilgili fazla ayrıntıya girmeden konuyu sonuca bağlayacağım.
O gün çıkan olaylarda yaralanmış ve ekibimle birlikte hastanelik olmuştum. Tabii ki bu haber 28 Şubat sürecini hızlandırmak isteyen bazı medya kuruluşlarının da ekmeğine yağ sürmüştü. Olay medyada günlerce tartışılmıştı. Yaralanmamızı, siyasi ranta dönüştürmek isteyen çevrelerin ilgi odağı olmuştum.
Gecenin bir yarısıydı; hastaneye gelen isimlerden biri de sanatçı Bedri Baykam'dı. Büyük bir destek örneği göstermişti. Bir gazeteci olarak da her zaman arkamda olduğunu dile getirmişti, şahsen bir tanışmışlığımız olmadığı halde.
İşte bu ismi şimdi bir televizyon programında konuşurken gördüm. Diyordu ki Bu memlekette yıllardır kızlarımızın türbandan başka hiçbir sorunu yok mu?
Şimdi bu sorusunun üzerine ben de ona şunu sormak istiyorum
1999 seçimlerine kadar süren zaman diliminde 14 Ağustos 1997'de 8 yıllık kesintisiz eğitim kanununun TBMM'de kabul edilmesi ile insanlar neler yaşadı siz biliyor musunuz?
Bugün ülke ne duruma geldi görmüyor musunuz?
Ayrıca, bir gün başörtülü bir haber spikeri olacağımı asla tahmin bile etmeyerek, yaralanmamla o sürece benim de ucundan kıyısından bir katkımın olduğu düşüncesi ile beni hastane de ziyarete gelen siz, şimdi sırf başörtülü olduğum için mesleğimi hiçbir kanalda yapamadığım bu dönemde neredesiniz?
Söyler misiniz bana o günden bu güne ne değişti?
Şimdi bu soruya cevap bulabilirseniz eminim. Kızlarımızın türbandan başka hiçbir sorunu yok mu? sorusunu başkasına sormanıza gerek kalmayacak
."
Kaynak: