Başbuğ'u kimse yargılayamaz
Aydınların Başbuğ hakkında yaptıkları suç duyurusunun önünde çok önemli ve farklı bir engel bulunuyor...
Erhan BAŞYURT yazdı...
Yargılanması mümkün olmayan 3 kişi...
Bugün televizyonunda her Perşembe yayınlanan Perde Arkası programının bu haftaki konukları emekli Hâkim Albay Ahmet Cengiz Tangören ve Polis Akademisi öğretim görevlisi Doç. Dr. Önder Aytaç'dı.
Tangören, aydınların Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ hakkında yaptıkları suç duyurusuyla ilgili çarpıcı bir değerlendirmede bulundu.
İstanbul Bağımsız Milletvekili Ufuk Uras, Oya Baydar, Baskın Oran, Ahmet İnsel, Mithat Sancar, Sezgin Tanrıkulu ve Mithat Sancar gibi aydınlar ortak imzayla, Orgeneral Başbuğ hakkında "demokratik açılım" ile ilgili yaptığı açıklamalar nedeniyle suç duyurusunda bulundu.
Gerekçe, "Yapılan açıklamalar Askeri Ceza Kanunu'nun 148'inci Maddesi'nin C bendine aykırıdır" şeklinde.
Dilekçeden de anlaşılacağı gibi ortada "askeri ceza" kapsamında bir suçlama var.
Soruşturmayı askeri savcının yapması ve şayet bir dava açılacaksa da yargılamanın Askeri Mahkeme'de gerçekleşmesi gerekiyor.
Emekli Askeri Hâkim Tangören, aydınların suç duyurusundaki iki açmaza işaret etti.
Birincisi, askeri savcının soruşturma açması komutanının iznine bağlı. Adli Müşavir inceliyor, komutan izin veriyor. Savcı soruşturma açıyor.
Tangören, "Hiçbir askeri savcı gözü en kara dahi olsa Genelkurmay Başkanı hakkında soruşturma açamaz. Yapması için de şartlar elverişli değildir" diyor.
İkincisi, şayet mümkün olmadığı halde, bir soruşturma açılsa bile Genelkurmay Başkanı'nı "Askeri Ceza Kanunu"nu ihlalden yargılayabilecek bir mercii yok.
Tangören bu gerçeği şöyle izah ediyor:
"Türk Silahlı Kuvvetleri'nde en yüksek birim Genelkurmay Başkanlığı. Askeri mahkemeler, tugay, tümen, kolordu ve ordu komutanlıklarında nezdinde kuruluyor. Dolayısıyla kolordu komutanı nezdinde kurulan bir askeri mahkemedir. Deniz Kuvvetleri Komutanlığı nezdinde kurulan bir mahkemedir. Dolayısıyla Genelkurmay Başkanı, nezdinde kurulan bütün bu mahkemelerin amiri veya komutanı olur. Genelkurmay Başkanı'nı asker kişi sıfatıyla yargılayacak bir makam veya mahkeme yoktur. "
Benzer şekilde Genelkurmay Başkanı'ndan sonra gelen Kara Kuvvetleri ve Deniz Kuvvetleri komutanlarının da görevde iken askeri bir suçtan yargılanması mümkün değil.
Askeri mahkemeler kuruluş ve yargılama usulü kanununa göre yargılanabilmeleri için en az 3 tane üst amirlerinin olması gerekiyor.
Başka bir deyişle aydınların başvurusu pek sonuç alınacak gibi değil.
Hatta işleme konulması bile mümkün gözükmüyor.
***
Üç 'dinleme aleti' neden parçalandı?
Emniyet güçleri son dönemde oldukça başarılı operasyonlara imza atıyor.
Bütün bu operasyonlarda teknik takip ve güçlü delillerin olması şaşırtıyor.
Peki, polis bu başarıyı nasıl yakaladı?
Bu soruyu Polis Akademisi öğretim görevlisi Doç. Dr. Önder Aytaç'a sordum.
Aytaç, artan eğitim seviyesi ve kalifiye elemana dikkat çekiyor.
Medyanın eleştirel yaklaşımlarından da dersler çıkarıldığına vurgu yapıyor.
Ancak en ilginç tespiti, "teknik" becerinin nasıl geliştiğine ilişkin...
İşte Doç .Dr. Aytaç'ın sizleri de şaşırtacağını düşündüğüm sözleri;
"Mehmet Ağar, Emniyet Genel Müdürü olduğu dönemde teknik donanımda çığır açtı.
Mesela, Osman Ak'ın istihbaratta çalıştığı dönemde ABD'den bir 'Observer' (uzaktan gözetleme ve dinleme) aleti aldırdı.
Getirdikten sonra, 'kırın, bunun benzeri bir şeyi yapalım' demiştir.
Bir daha aldırtmıştır, tekrar kırdırmış yine başarısız olunmasına karşılık yeniden aldırmış ve aynı aleti bizim işimizi görecek şekilde yaptırmıştır.
Özellikle son 5 yıldır en basitinden bir polis memuru bile, bütün o teknik donanımla ilgili her şeyi kullanabilen hale gelebilmiştir..."
Yargılanması mümkün olmayan 3 kişi...
Bugün televizyonunda her Perşembe yayınlanan Perde Arkası programının bu haftaki konukları emekli Hâkim Albay Ahmet Cengiz Tangören ve Polis Akademisi öğretim görevlisi Doç. Dr. Önder Aytaç'dı.
Tangören, aydınların Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ hakkında yaptıkları suç duyurusuyla ilgili çarpıcı bir değerlendirmede bulundu.
İstanbul Bağımsız Milletvekili Ufuk Uras, Oya Baydar, Baskın Oran, Ahmet İnsel, Mithat Sancar, Sezgin Tanrıkulu ve Mithat Sancar gibi aydınlar ortak imzayla, Orgeneral Başbuğ hakkında "demokratik açılım" ile ilgili yaptığı açıklamalar nedeniyle suç duyurusunda bulundu.
Gerekçe, "Yapılan açıklamalar Askeri Ceza Kanunu'nun 148'inci Maddesi'nin C bendine aykırıdır" şeklinde.
Dilekçeden de anlaşılacağı gibi ortada "askeri ceza" kapsamında bir suçlama var.
Soruşturmayı askeri savcının yapması ve şayet bir dava açılacaksa da yargılamanın Askeri Mahkeme'de gerçekleşmesi gerekiyor.
Emekli Askeri Hâkim Tangören, aydınların suç duyurusundaki iki açmaza işaret etti.
Birincisi, askeri savcının soruşturma açması komutanının iznine bağlı. Adli Müşavir inceliyor, komutan izin veriyor. Savcı soruşturma açıyor.
Tangören, "Hiçbir askeri savcı gözü en kara dahi olsa Genelkurmay Başkanı hakkında soruşturma açamaz. Yapması için de şartlar elverişli değildir" diyor.
İkincisi, şayet mümkün olmadığı halde, bir soruşturma açılsa bile Genelkurmay Başkanı'nı "Askeri Ceza Kanunu"nu ihlalden yargılayabilecek bir mercii yok.
Tangören bu gerçeği şöyle izah ediyor:
"Türk Silahlı Kuvvetleri'nde en yüksek birim Genelkurmay Başkanlığı. Askeri mahkemeler, tugay, tümen, kolordu ve ordu komutanlıklarında nezdinde kuruluyor. Dolayısıyla kolordu komutanı nezdinde kurulan bir askeri mahkemedir. Deniz Kuvvetleri Komutanlığı nezdinde kurulan bir mahkemedir. Dolayısıyla Genelkurmay Başkanı, nezdinde kurulan bütün bu mahkemelerin amiri veya komutanı olur. Genelkurmay Başkanı'nı asker kişi sıfatıyla yargılayacak bir makam veya mahkeme yoktur. "
Benzer şekilde Genelkurmay Başkanı'ndan sonra gelen Kara Kuvvetleri ve Deniz Kuvvetleri komutanlarının da görevde iken askeri bir suçtan yargılanması mümkün değil.
Askeri mahkemeler kuruluş ve yargılama usulü kanununa göre yargılanabilmeleri için en az 3 tane üst amirlerinin olması gerekiyor.
Başka bir deyişle aydınların başvurusu pek sonuç alınacak gibi değil.
Hatta işleme konulması bile mümkün gözükmüyor.
***
Üç 'dinleme aleti' neden parçalandı?
Emniyet güçleri son dönemde oldukça başarılı operasyonlara imza atıyor.
Bütün bu operasyonlarda teknik takip ve güçlü delillerin olması şaşırtıyor.
Peki, polis bu başarıyı nasıl yakaladı?
Bu soruyu Polis Akademisi öğretim görevlisi Doç. Dr. Önder Aytaç'a sordum.
Aytaç, artan eğitim seviyesi ve kalifiye elemana dikkat çekiyor.
Medyanın eleştirel yaklaşımlarından da dersler çıkarıldığına vurgu yapıyor.
Ancak en ilginç tespiti, "teknik" becerinin nasıl geliştiğine ilişkin...
İşte Doç .Dr. Aytaç'ın sizleri de şaşırtacağını düşündüğüm sözleri;
"Mehmet Ağar, Emniyet Genel Müdürü olduğu dönemde teknik donanımda çığır açtı.
Mesela, Osman Ak'ın istihbaratta çalıştığı dönemde ABD'den bir 'Observer' (uzaktan gözetleme ve dinleme) aleti aldırdı.
Getirdikten sonra, 'kırın, bunun benzeri bir şeyi yapalım' demiştir.
Bir daha aldırtmıştır, tekrar kırdırmış yine başarısız olunmasına karşılık yeniden aldırmış ve aynı aleti bizim işimizi görecek şekilde yaptırmıştır.
Özellikle son 5 yıldır en basitinden bir polis memuru bile, bütün o teknik donanımla ilgili her şeyi kullanabilen hale gelebilmiştir..."