Başbuğ'a aksini söyleyen biri çıktı !
Prof. Nevzat Tarhan, Genelkurmay Başkanı Başbuğ'un ''aksini söyleyen varsa çıksın'' sözüne "hodri meydan" dedi ve "Ben söylüyorum" dedi.
Haber7 yazarı Prof. Nevzat Tarhan, Genelkurmay Başkanı Başbuğ'un ''aksini söyleyen varsa çıksın'' sözüne "hodri meydan" dedi ve "Ben söylüyorum" dedi. Başbuğ'un söylediklerinin aksini anlatmak için 7 ayrı ayrı noktaya dikkat çekti. Bakın Başbuğ'a itirazlar hangi noktalarda odaklandı.
İşte Tarhan'ın yazısı:
Genelkurmay Başkanımız Sayın Orgeneral Başbuğ alışılmış bayram tebriği dışına çıkarak terör bölgesinde sınır ziyareti yaptı. Önemli mesajlar verdi.
Bir kaç defa “Aksini söleyen varsa çıksın” dedi. O halde beni dinlemek zorunda. Çünkü aksini söyleyeceğim.
Türkiye’nin normalize olması yönünde bir adım daha atıldı. Fakat ciddi mantık hataları göze çarpıyor.
Birincisi dünya standardı uygulamalarda bir Genelkurmay Başkanı sadece kendi mensuplarının bayramını kutlar. Bütün Türkiye’ye hitap etmesi çağa uygun değildir. Geçiş toplumu olmaktan halen kurtulamamışız demek ki.
Laikçi mahalle baskısı
İkincisi kutlanılan bayram dini bir bayramdı. Acaba Genelkurmay Başkanımız bunu unuttu mu, yoksa dinden uzak durma çabasının gereği mi? Tabii ki ikincisi.
Hem dini bayram kutla, birlik mesajı vermeye çalış, hem de Güneydoğu insanının kültür kodlarını görmemezlikten gel. Sınır köyünün camisine gitseydiniz laiklik tehlikeye mi girerdi yoksa laikçi mahale baskısına dayanamaz mı idiniz ?
Din bağı Güneydoğu’da çok önemli?
Üçüncüsü, vaktiyle Emekli Orgeneral Teoman Koman Güneydoğu’da uçaklarla ayetli broşür attı diye adamı bin pişman etmişlerdi. Böyle bir mahalle baskısından korkuyorsanız hak verilir. Fakat bu durumda sol politikacıdan farkınız kalmaz.
Çünkü 27 Nisan muhtırasında ilahi okuyan kız çocuklarına ve dinini öğrenme çabasına TSK’nın tavrı iktidar partisine hak etmediği % 47 oyu verdirtmişti.
Bunu şuna dayanarak söylüyorum, eğer bir bilimsel alan çalışması yapılsa bu verinin yaygınlığı anlaşılacak.
Hatta 22 Temmuz seçimlerinden önce boğazda bir yemekte Eski İçişleri Bakanımız sayın Abdülkadir Aksu’ya söyledim fakat susma cevabı almıştım.
Doğu’da bir kanaat önderi; bana aktaran kişiye “Daha önce dilimizi korumak için DTP’ye oy vermiştik bu sefer dinimizi koruması için AKP’ye oy vereceğiz” demişti.
Ters role itilen Kürt vatandaşlar
Dördüncüsü, “Türkçe resmi dil, ortak dil, ekonomik dil” diyorsunuz. Kürtçe de sizin ana diliniz neden diyemediniz? 70-80 senedir Kürtçe’yi yasaklamak Kürt diye bir milet yok demek yanlıştı neden diyemediniz?
Aşırı propagandanın savunma ve direnme duygusu uyandırıp ters role ittiğini söyleyen sosyal psikologları neden dinlemediniz?
Biat kültürü
Beşincisi, “İnsanımız siyaset ağalarından, terör ağalarından çok çekti” dediniz ve haklısınız. Ağalık sistemi biat kültürünün gereğidir.
Biat kültürün de sadakat liyakaten önce gelir. Askeri kışlaların duvarlarına ‘Sadakat şerefinizdir’ yazdıran üniformalı ağalara da bir şeyler demeniz gerekmez mi idi?
Ordumuz milli mi ulusal mı?
Altıncısı “Ordumuz millidir, milleti temsili tamdır” diyorsunuz ve şehirleri sayıyorsunuz. Fakat görünüş öyle değil, toplumdan görünüş ‘Ordu seçkinlerin ordusu’ olarak görünüyor.
Çünkü toplumun ruhu olan değerler kışlanın kapısından giremiyor. Halk müziği, Türk Sanat müziği orduevlerinde yok, namaz kılmak, dindar olmak, başını örtmek etiketlenmeye, fişlenmeye yetiyor. Dini duyarlılığı olan subaylar tasfiye edildi, yargısız infazla halen YAŞ kararları ile subay astsubay ihraç edimeye devam ediyor. Önceleri hizmetlilerin dindarlığı hoş görülürdü şimdi onlarda ancak gizli olarak ibadetlerini yapıyorlar. Köylerdeki okul-cami dengesinde hep okulu ziyaret ediyorsunuz.
Toplumun ruhu onu kuşatan kültürdür. Bugün TSK’yı kuşatan kültür elitist seçkinlerin kültürü ve toplumu temsil etmiyor ve maalesef TSK milli değil ulusaldır.
Eski Genelkurmay Başkanımız E.Orgeneral Hüseyin Kıvrıkoğlu “Dini vatanseverliğe ihtiyacımız yoktur” demişti. Siz de öyle mi düşünüyorsunuz açık olmalısınız.
‘Laik yaşamın ahlak zabıtalığı’
Yedincisi dini bayramlarda laiklik vurgusu gibi acı ironiyi yapmadınız teşekkür ederiz. Ama birinci görevimiz sizin güvenliğinizden sorumlu olmaktır dediniz.
“Türkiye büyük devlettir büyük devletler adil ve şefkatli olur “ dediniz. Laik yaşam tarzı adı altında dini olgu olarak kabul etmeyen bir yaşam tarzını dayatıyorsunuz ve güvenlik kaygısı ile askere ‘Laik yaşamın ahlak zabıtalığı’ görevi veriyorsunuz.
Jandarma ve askeri güçler asayişi sağlayacağı yerde milletin değerlerine ve kıyafetine müdahale ediyor. Nizamiyeler halka sevgi değil korku veriyor. Adil ve şefkatli devlet böyle mi yapar?
Van milletvekili Kinyas Kartal’dan yaptığınız nakil çok şıktı. Birlikte yaşamaya karar vermiş insanların kaderlerinin ortak olduğuna inanması ve başka sevgiye ihtiyaç hisetmemesinin, ayrımcılığa maruz kalmaması ile yakından ilgili olduğunu sizden duymamız bizi mutlu etti.
“Milletimizden aldığımız güç ve azimle sorunları çözeriz” dediniz. Hangi millet sorusuna doğru cevap vermek kaydı ile evet.
Komformist İstanbul dükalığı mı, Anadolu’nun çileli halkı mı bizim şirazemiz olacak? Düşünelim.