BAŞBAKAN'DAN VEKİLLERE İMZA TEPKİSİ
Yerel seçimleri öne alan düzenlemede verilen Fire Başbakan Erdoğan'ın tepkisini çekti. Erdoğan imzamızın arkasında durmalıydık dedi.
Partisinin Genişletilmiş İl Başkanları toplantısında konuşan Başbakan Erdoğan, yerel
MHP'li vekilleri suçlamadığını belirten Başbakan Erdoğan "imzamızın arkasında durmalıydık" dedi.
Yerel seçimlerin öne alınmasına ilişkin düzenlemenin referanduma götürülmesine soğuk baktıklarını açıklayan Başbakan Erdoğan, milletvekillerine şöyle sitem etti:
"İmza attıysak mezara kadar arkasında durmalıydık. Pazara kadar değil mezara kadar. Bu üzücüdür..."
İşte Erdoğan'ın konuşmasından satırbaşları;
Maalesef üç şehidimiz var. Öncelikle ailelerine rabbimden sabırlar diliyorum. Milletimizin başı sağ olsun diyorum. Terör konusundaki kararlılığımız son hafta atılan adımlarla görülmüştür, görülmeye devam edecektir. Bizim bir şehidimizin bedeli, 100 teröriste bin teröriste mukayese edilmez. Fakat bu mücadelenin bir bedeli olduğunu üzülerek görüyoruz. Ama er yada geç bu millet kazanacaktır.
Bugün plaket vereceğimiz üçüncü dönem il başkanlığı yapan arkadaşlarımı hizmetlerinden dolayı tebrik ediyorum.
Bizler üç dönem kuralını bir mola olarak, nefeslenme olarak görüyoruz. Dördüncü büyük kongremizdeki şiirde ifade ettiğim gibi bizim söyleyecek daha çok mısramız var. Bu süreçte bir dönem mola vermek durumunda olan arkadaşlarımız bu kutlu çatı altında farklı şekillerde katkıda bulunmaya devam edeceklerdir.
18 yaş meselesi dedik ve buna önce destek verenlerin sonra vermediğini gördük. 18 yaş olayıyla ilgili ben kendi değerlerimiz açısından, sadece Avrupa’da neredeyse Avrupa’nın yarıya yakınında 18 yaş hem seçme hem seçilme yaşıdır. Bir diğer yarısında da 21 yaş seçilme yaşıdır. Bir diğerinde de 25 yaş seçilme yaşıdır. Cumhurbaşkanlığı seçilme yaşını bile buralara kadar indiren ülkeler var.
“CEZALANDIRMAYA GELİNCE EVET DİYORSUN”
Cezalandırmaya gelince, rüşt olmaya gelince 18 yaşa evet diyorsun, ama seçilme noktasında hayır diyorsun. Tabi şu söylenebilir, 10 yıldır iktidardasınız niçin gündeme getirmediniz? Bir çok konuda olduğu gibi ülkede o hazırlık dönemi, o olgunlaştırma dönemi var ya, işte biz her attığımız adımı buna göre attık. Çünkü meyveyi hamken yiyemezsiniz, yerseniz tadına erişemezsiniz. Ama meyveyi de olgunluğu geçirdiğiniz zaman meyveyi kaybedersiniz. Onu tam mevsiminde yemek durumundasınız ki tadına eresiniz.
Bir çok konuları bu harita yol takvimi üzerinde siyasette gerçekleştirdik, gerçekleştiriyoruz. 444 kod numarası da bu şekilde olmuştur. Üniversitedeki kız öğrencilerimizin çilesinin sona ermesi bu süreçte olmuştur. Bize ilk adımı attığımızda yazılı görsel medya buralardan yüklenmeye çalışmıştır. Gündem vakti gelmiştir ve adımı atmışızdır.
18 yaş olayıyla ilgili CHP arkadaşlarımıza biz imza atmayız ama destekleriz demiştir. Ama ondan sonra da kaçmıştır. Ben buradan tüm gençliğimize sesleniyorum. Size inanmayan sizin siyaset yapabileceğinize inanmayan ne kadar zihniyet varsa sizleri onlara karşı ben tavır almaya davet ediyorum.
Hele hele bir tarafına 18 yaşındaki genci alıp, ondan sonra bunlar mı meclis’e gelecek, bakan olacak diyen zihniyeti de ben gençliğimizin idrakine havale ediyorum.
İşte Ak Parti gençliğimizin tek senedidir bu parlamento içerisinde. Çünkü biz gençliğimize inanıyoruz. Nasıl ki 30’dan 25’e indirdik, şimdi de 18’e indirmek için çalışacağız.
İMZAMIZA PAZARA KADAR DEĞİL MEZARA KADAR SAHİP ÇIKMALIYDIK
Biz MHP’yi de CHP’yi de bu noktada yanımızda görmek istiyoruz. Diğerleriyle zaten müzakere yolunu kapattık. Teröristle kucaklaşanla bizim müzakere edeceğimiz bir şey yoktur.
Anayasa değişikliği doğrudan kabulü için 367’nin altında bir oyla, maalesef bu yetki meclis’ten verilmedi. Burada kendileriyle altına attığımız imzalar nedeniyle mutabık kaldığımız MHP ve AK Parti olarak, burada MHP’li arkadaşları suçlayacak değilim. Sayın Bahçeli’nin ve şahsımın ortaya koyduğumuz irade mevcut. Altına imzalarımızı attık. Görünen o ki her iki siyasi parti imzalara sahip çıkmamıştır. Eğer herkes sahip çıkmış olsaydı netice böyle olmayacaktı. Bu tabi üzücü bir tablodur. Ben bunun fitneye vesile olmak istemem. Ama siyaseti biz böyle anlamıyoruz. Eğer biz bir yere imza attıysak mezara kadar bu imzanın altında durmalıyız, pazara kadar değil.
MHP Genel Başkanı’nın olumlu kanaati ortadaydı. CHP ise, bizim belirlediğimizden daha farklı tarihler dile getiriyordu. İmza koymayız ama destek vermeye devam ederiz. Tabi sonra bunun arkasında da onlar durmadı. Şimdi oluşan yeni durumda farklı tarihler üzerinde mutabakata varmamız halinde bu yönde yeni bir adım atılabilir.
"BU ÇÜRÜK BİR İDDİADIR”
18 yaşından bu yana siyasetin içindeyiz. Şu anda bir spekülasyondur gidiyor. Büyükşehirlerle ilgili olarak atılan adımlar bazı çevrelerce, ki bunlar ideolojik yaklaşımların içindedir veya rantın peşindedir. Gazetede boy boy reklam veriyorlar. Neymiş, eğer mülki sınırlar büyükşehir sınırı ilan edilirse o köylere hizmet gitmezmiş. Bu çok çürük bir iddiadır. Şimdi ben buradan sesleniyorum. İstanbul ve Kocaeli büyükşehir olmadan önce, sorun araştırın bakın acaba köylerine il özel idareleri ne kadar hizmet götürüyordu. Biz o köylerde yıllarca seçim kampanyalarına gittik, asfalt falan göremedik oralarda. Su bulamazsın. Ama şimdi gidin İstanbul’un o köylerine oralarda asfaltın suyun olduğunu göreceksiniz. Çok istisnadır ihmal edilen yer. Aynı şey Kocaeli için de geçerli.
Bunları iki örnek veriyorum, çünkü şu anda uygulamaları burada var. Bunu şu anda bu iki belediyede görüyoruz. Bir de imar bütünlüğü denilen bir olay var. Eğer siz bu köylere bu noktada yaklaşmazsanız, imar bütünlüğü konusunda yaklaşmazsanız kapanın ve çalanın elinde kalır. Canım canım sahillerde beldeler var ve bu beldelerde şu anda ufak araç al, ya da malum yerlerden yardım altında bir şeyler ver. İstediğin yerde istediğin binayı yap. Kimse bir şey diyebilir mi?
Şimdi çıkmış koskoca ana muhalefetin lideri muhtarlıkları kaldıracaklar diyor.
BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ MESELESİ
Eline diline dursun yahu hangi muhtarlıkları kaldırdık? Ha 10 hane var, bu tabi kalkacak. İdeal olandan bahsediyorsak illa birinin eline mühür verelim de sultan yapalım gibi bir derdimiz yok. Elimde bir mühür olsun sultan ben olayım, mantık bu. Kuru kuruya oy toplamanın peşinde mi olacağız, yoksa bu milletin hizmetin peşinde mi olacağız?
Muğla Büyükşehir oluyor. Burada AK Parti mi CHP mi birinci parti diye büyükşehir oluyor? Muğla Belediyesi Fethiye, Bodrum beldesine hizmet verebilir mi? Hayır veremez. Orası merkez belediyedir. Hizmeti de sadece orayadır. Ama şimdi büyükşehir olunca ne olacak? Muğla Büyükşehir Belediyesi, Fethiye’nin alt yapısıyla uğraşacak, bodrum’la da uğraşacak, Datça’yla da uğraşacak.
Ben şimdi Çevre ve Şehircilik Bakanlığımıza onu söyledim. Bu bakanlığı niye kurduk? Çünkü Türkiye’nin modern bir ülke olması lazım. Modernlik lafla olmuyor ey Kılıçdaroğlu. Bunun için çarığı giyeceksin o arazide çalışacaksın. Biz o araziden geliyoruz. Biz o Bağcılar’ın Güngören’in sokaklarında o çamurlarda, çizmeleri giydik seçim kampanyaları yaptık, seçimi kazandık. O Bağcılar’ı Esenler’i Güngören’i bu hale getirdik. Oralarda da halk eski hali biliyor, yeni halini biliyor. Bakırköy denilince, oralar hep kenar mahalleleriydi sadece sahillerle uğraşılırdı. Bakırköy’de eski köydü. Londra Asfaltı’nın üstü hep ihmal edilmiştir.
Kadıköy de öyledir. Ataşehir inşa edildi. Ataşehir’i kim kazandı, CHP. Ataşehir’i Ataşehir yapan kim AK Parti. TOKİ’yle orada modern bir şehir yapılmıştır.
Seçimlerden beri CHP ve BDP’yi, artık ben ikisini de doğrusu bir görüyorum. Adeta bunlar müttefik. CHP’nin yolu BDP’yi düze çıkarmaz. BDP’nin yolu CHP’yi düze çıkarmaz. Biri her konuda ters düştüğü için yanlış yolda, biri de gerçek bir siyasi parti olmadığı için çıkmaz yolda. Parlamentodaki bir parti Türkiye Cumhuriyeti’nin muhatabını KCK olarak gösterir mi yahu? Bölücü terör örgütünü gösterir mi yahu? Her iki yolda milletimizin teveccühüne mazhar olmaktan uzaktır.
Tabi Kılıçdaroğlu’na bir şey hatırlatmam lazım. Kendi kafanda kurduğun siyasi dünyanı nasıl yapacaksan yap. İktidar hayalleri de kur, güzel şeyler bunlar. Ama genel başkan olduğun partinin adını Cumhuriyet Hayal Partisi yapıp istediğin hayali de kurabilirsin. Ama gerçek hayatta milletim sana geçit vermez. Bugünlerde psikolojiye de merak saldığını görüyorum. Birileri sanırım bir şeyler eline sıkıştırmışlar. Ben kendisine o aklı verenlere diyorum ki, bir sor Kılıçdaroğlu, kendi hayalinde yaşayanlara ne denir? Ben teşhisi koydum da tedavisini kendisine bırakıyorum.
“ESED’LE KILIÇDAROĞLU’NU AYIRT EDEMEZ OLDUK”
Mesele Kılıçdaroğlu’nun kendi dünyasında yaşaması değil. Dış politika konusunda öyle tavırlar ortaya koyuyor ki akıl alır gibi değil. Suriye konusunda Esed ile Kılıçdaroğlu’nu ayırt edemez hale geldik.
Dışişleri bakanımızı onun vizyonunu ahlaka sığmaz biçimde eleştiriyor. Ama bakanımızın kitabını okumamış. Gençler bizim hediye olarak göndermiş kendisine.
Sayın Kılıçdaroğlu, Suriye’de Baas Partisi’nden başka parti yoktur. Ben tanıştığımızdan bu yana, bunu tavsiye ettik. Bırak isteyen istediği partiyi kursun rahat ol. Bak bu halk seni seviyor. Ama dinlemedi. Dün onu seven halk bugün karşısında. Bu konuda ben sizden destek istiyorum dedi. Partimiz, partisiyle ilişki de kurdu. Maalesef bu adımları da atmadı. Çünkü aldatıyordu. Aynısı Kılıçdaroğlu’nda da var.
“SIKIYSA BEŞAR’A BİRİ HAKARET ETSİN”
Sadece bu mu? Değil. Ey Kılıçdaroğlu sen bu ülkenin Başbakan’ına istediğin gibi hakaret küfür ediyorsun. Sıkıysa birisi gitsin Beşar’a orada hakareti yapabilsin. Nerede belli olmayan bir hücreye gönderilir.
Hatay’lı bir ailenin çocukları, Suriye’nin cezaevlerinde kaldı. En son cumhurbaşkanı’nın talimatıyla bırakıldılar. Kılıçdaroğlu bu mu demokrasi be? Türkiye böyle bir şey yaşadı mı? Sen belki denemedin ama şiir okuduğundan dolayı gitti yattı içeride. Kim vardı bu zihniyetin arkasında CHP zihniyeti vardı.
Bakın Arap atasözü ne diyordu "Men dakka dukka". Dak edene duk edilir. Şimdi bu oluyor.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.