"Başbakan'a bakıp bakıp ağladım!"
74 yaşındaki Hasan Hüseyin amcanın görüşleri sizi de derinden etkileyecek...
Yeni Şafak Gazetesi yazarı Fatma Barbarosoğlu 74 yaşındaki Hasan Hüseyin Amca'nın görüşlerini köşesine taşıdı. İşte okuyanı derinden etkileyen sözler...
Ona gurbet yoluna düşmeden üç gün önce rastladım. Küçükyalı pazarında. Benim gazeteci olduğumu bilmiyordu. Konuştu. Dinledim. Dinledikçe daha çok konuştu.
Sonunda içime bir serinlik düştü kızım dedi. Hele derdini anlatmak ne iyi bir şeymiş.
Gençliği TIR tepelerinde geçmiş. Bir diyardan bir diyara kellemi taşıdım diye anlatıyor.
Tayyip Erdoğan'a baktım baktım ağladım diyen sesiydi beni ona doğru yönlendiren.
Ağladığım kendim miydim Erdoğan mıydı bilemedim.
Dediler koca Başbakan'a niye ağlarsın, sen kendine ağla.
Öyle değildir. Ben yirmi iki saat hiç duraksız direksiyon sallamış adamım. Yolcunun halini bilirim. Tayyip Erdoğan, her yurtdışına çıktığında yorgunluğu bana gelsin diye dua ettim.
IMF diye bir bela vardı. Yoku yoka katık ettiğimiz yıllardı. IMF gitti de gittiğini bildiren olmadı. İşte en çok buna ağladım. Biz o yıllarda bir gün borçlarımızı ödeyebileceğimize hiç inanmazdık. Rüyamız gerçek oldu da sevinemedik. Yanarım aha da buna yanarım.
Üç çocuk çadır kurmuş diye dünya alem seyrana çıktı. Gençtir. Aklı bir karış havadadır. Aklı havada diye başına vurmaya gelmez.
Gençliğin başı dumanlıdır. Dokuz evlat büyüttüm. Bana ne diyorlar biliyor musun hep dışarıdaydın bir gün başımızda değildin diyorlar.
Ben onlara diyemiyorum ki, siz sıcak yatağınızdaydınız ben direksiyon tepesinde. Böyledir bu dünya.
Başbakan'a haşa diktatör diyorlar. Hizmet eden adama diktatör demek zalımlıktır. Başka da bir şey değildir.
Hizmet eden adam yorulur.
Yorulan adam ister ki, yorgunluğu gönül okşayıcı sözler ile alınsın.
Bak Putin'in karısı, Putin'den boşanmış. Diyesiymiş ki ben mikrofonlara çıkmayı bir de uçaklarda gezmeyi sevmiyorum.
Emine Hanım'a yazık değil midir? On yıldır hep ayakta. Hep yollarda.
Diyorlar ki gençler adam yerine konmak istiyor. Adam yerine konmak için adam olmak lazım değil midir?
Benim torun. Annesine diyesiymiş ki Taksim'e çıkar pankart açar sizi rezil ederim.
Deyyus –affedersin- daha sen konuşmayı bilmiyorsun. Kimi kime rezil edeceksin. Rezil olduğunla kalırsın.
Nasılsın diyorum iyi diyor. Elinde telefon tık tık. İyiyim bile diyemiyor.
Elimde paketler bir kere kapıda karşıla bir kere elimden al paketleri. Kahrımdan nasılsın evlat diyorum. Utanır belki diye. İyi diyor. Başı önünde yine. Hele bir yüzüme bak. Gözün gözüme değsin de iyiyim de. İYİ.
Diyorlar ki gençlik. Ne gençliği! Bunların kolunu kıpırdatmaya dermanı yok. Genç dediğin bileğinin hakkı ile kazanır gençlik namını.
Kabahat damatta. Oğlum bilgisayarı benden iyi biliyor diye övünmelere doyamıyor. Eh n'olmuş bilmiş de! Rahmetli babam kara sabandan başka bir şey kullanmayı bilmezdi. Ben şoför oldum diye ondan üstün mü oldum. Yokk!
Alet kullanmak ayrı, ilim sahibi olmak ayrı, hayat tecrübesi ayrı.
Bu saman benizli çocuklar hürmet etmeyi hiç bilmiyor. Hürmet etmeyi bilmeyen adamdan korkulur. Adam torunundan korkar mı? Valla korkuyorum.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.