Balın Faydaları ve Zararları
Bal her derde davamıdır ? Şifa kaynağı olan balı ne kadar ne zaman yenildiğinde şifalı olur ?
Balın besleyici özelliği, sindirimi gerektirmeden hemen kana geçip enerji sağlamasındandır. Bu nedenle zayıf ve iştahsız kişilerin enerji ihtiyaçlarının kolayca karşılanması için iyi bir besindir.
Bal, arıların, bitkilerin çiçeklerindeki özsuları alarak kendi vücutlarındaki özel maddelerin yardımıyla işleyip peteklerin gömeçlerine depoladıkları bir besindir. Petekler kovan içinde doğal olarak arılar tarafından yapıldığı gibi, önceden hazırlanarak kovanlara yerleştirilebilir. Anlar bu petekleri balla doldururlar. Arılarca yapılan peteklerdeki bala "doğal petekli bal", diğerine "yapay" ya da "fenni kovan balı" denir. Fenni kovanlarda daha çok bal elde edilebilir,başkaca önemli bir farklılığı yoktur. Bal petek gözlerinden dışarı çıkarılırsa buna "süzme bal" denir.
Balın kalitesi; rengi, lezzeti, kokusu, kıvamı ve dayanıklılığı ile belirlenir. Balın rengi bitkilere sarı - kırmızımsı renk veren maddelerden oluşur. Arıların sadece bitki çiçeklerinin özsularından yaptıkları doğal balın rengi altın sarısıdır. Yapay kovan balının rengi daha açıktır. Arılara şeker verilerek yapılan balın rengi koyu kahverengidir.
Balın lezzeti üretim şekliyle ilişkilidir. Bitki çiçeklerinin özsularındaki tad vericiler bala geçtiğinden, yörenin bitki ortamına göre balın lezzeti de biraz değişik olabilir.
Balın kokusu ağıza alındığında hissedilir. Isıtılarak süzülen ballarda aroma maddeleri kaybolduğundan özel kokuları hissedilmez. Bal nahoş kokulu maddelerin yanında tutulursa bu kokuyu çeker. Bala koku veren aromalar çiçeklerden sağlandığından, yörenin bitki örtüsüne göre balın kokusu da değişik olabilir.
Balın kıvamı da üretilen iklim koşullarına ve bitki örtüsüne göre değişir. Sıcak yörelerin ballarının kıvamı koyudur, yayla ve dağlık yörelerin balları ise daha akıcı, lezzet ve aroma yönünden daha üstün sayılır.
Yenebilen 100 gram balın ortalama 17.2 gramı su, 82.3 gramı karbonhidrat ve 0.5 gramı da protein ve madensel maddelerden oluşmuştur. Görüldüğü gibi, bal temelde karbonhidrat sağlayan bir besindir. Baldaki karbonhidratların büyük çoğunluğu sindirimi gerektirmeyen glikoz ve früktoz dediğimiz monosakkaritlerdir. Şeker, iyi çiçek ballarında çok azdır. Ancak arılara şeker verilerek yapılan ballarda şeker miktarı artar. Bu da balın bir süre sonra şekerleşmesine neden olur.
Gömeç balının 100 gramı ortalama 305 civarında kalorilik enerji verir. Gömeçlerinden ayrılarak süzülmüş balın 100 gramı ise ortalama 330 kalori sağlar. Balda vitaminler ve madensel maddeler çok az miktarlarda bulunur. Balın besleyici özelliği, sindirimi gerektirmeden hemen kana geçip kişiye enerji sağlamasıdır. Bu nedenle, zayıf, iştahsız ve beden çalışması çok olanların artan enerji ihtiyaçlarının kolayca karşılanması için iyi bir besindir.
Bunun yanında, bal, şişman, çok iştahlı, beden hareketi az olanlar ve şeker hastaları için uygun olmayan bir besindir. Bal, şeker hastalarının zaten yüksek olan kan şekerlerini aniden yükseltir. Ancak bazı kişilerde kan şekerlerinde ani düşüşler olabilir. Bal ancak bu gibi durumlar için uygundur.
Mide ameliyatlarından sonra "damping sendromu" denilen durumlar için de bal uygun değildir. Bal sindirimi gerektirmediğinden aniden kana geçerek kan şekerinin önce yükselmesine, sonra da düşmesine neden oiur. Bu nedenle, bu gibi durumu olanların da baldan sakınmaları gerekir .
Şekerden, bazı katkı maddeleri ve biraz da süzme bal eklenerek "yapay bal" elde edilir. Bu balların üzerinde "yapay bal" ibaresinin yazılması gereklidir. Ayrıca üzüm ve diğer bazı meyvelerin suları güneşte yoğunlaştırılarak süzme bala benzer ürünler elde edilebilir. Bunlar koku ve tad yönünden doğal baldan ayrılır. Yine süzme ballar; su, süt, nişasta, melas şurubu, ayva peltesi, jelatin, besin boyaları ve aroma maddeleriyle hilelendirilerek satılabilir. Doğal balın tat ve kokusunu iyi bilen kişiler bu hileleri kolaylıkla ayırt edebilirler .
Zehirli bitkilerden arıların aldığı zehirler balın içine karışabilir, "andromedotoksin" denilen zehir bunun bilinen örneğidir. Zehirli bal ülkemizde daha çok Karadeniz ve Marmara bölgelerinde görülür. Zehirli balı zehirsizinden ayırt etmek güçtür. Zehirlenme 50 -100 gram civarında bal yendikten 20 dakika sonra, baş dönmesi, mide bulantısı, kusma, ishal, terleme, halsizlik gibi belirtilerle ortaya çıkar. Belirtiler 2 - 3 gün sürebilir. Bu gibi durumlarda hasta hemen kusturulmalı, ishal hali yoksa müsil verilerek zehirin sindirim aygıtından atılmasına çalışılmalıdır.
Ülkemizde meşhur bal çeşitleri anzer balı, çiçek balı, karakovan balı, gibi çeşitlerdir. Balın yararları olduğu gibi bazı bal çeşitlerinin zehirli olabileceğini unutmamalıyız.
Bal, her derde deva mıdır?
Eğer zayıfsanız, sürekli hastalığınız varsa, komşularınız ya da büyükleriniz size bal yemenizi öğütler. Hatta, balla tereyağı karıştırılarak elden geldiğince hastaya yutturulmaya çalışılır. Balın, halk nazarındaki değerini aşağıdaki olgu oldukça iyi ifade ediyor: Hatice hanımın eşi, Ali beyin arkadaşının hanımı da şeker hastasıymış ve her gün bir parça bal yiyerek iyileşmiş. Ali bey eşine de bal alarak yemesini istemiş. Ne var ki Hatice hanım balı yediğinde daha kötü olmuş.
Bu olgu bize balın derde deva gibi kabul edildiğini, halbuki gerçekte yerine göre yararlı, yerine göre zararlı olduğunu çok güzel açıklamıyor mu?
Bal, arıların, bitkilerin çiçeklerindeki özsuları alarak kendi vücutlarındaki özel maddelerin yardımıyla işleyip peteklerin gömeçlerine depoladıkları bir besindir. Petekler kovan içinde doğal olarak arılar tarafından yapıldığı gibi, önceden hazırlanarak kovanlara yerleştirilebilir. Anlar bu petekleri balla doldururlar. Arılarca yapılan peteklerdeki bala "doğal petekli bal", diğerine "yapay" ya da "fenni kovan balı" denir. Fenni kovanlarda daha çok bal elde edilebilir,başkaca önemli bir farklılığı yoktur. Bal petek gözlerinden dışarı çıkarılırsa buna "süzme bal" denir.
Balın kalitesi; rengi, lezzeti, kokusu, kıvamı ve dayanıklılığı ile belirlenir. Balın rengi bitkilere sarı - kırmızımsı renk veren maddelerden oluşur. Arıların sadece bitki çiçeklerinin özsularından yaptıkları doğal balın rengi altın sarısıdır. Yapay kovan balının rengi daha açıktır. Arılara şeker verilerek yapılan balın rengi koyu kahverengidir.
Balın lezzeti üretim şekliyle ilişkilidir. Bitki çiçeklerinin özsularındaki tad vericiler bala geçtiğinden, yörenin bitki ortamına göre balın lezzeti de biraz değişik olabilir.
Balın kokusu ağıza alındığında hissedilir. Isıtılarak süzülen ballarda aroma maddeleri kaybolduğundan özel kokuları hissedilmez. Bal nahoş kokulu maddelerin yanında tutulursa bu kokuyu çeker. Bala koku veren aromalar çiçeklerden sağlandığından, yörenin bitki örtüsüne göre balın kokusu da değişik olabilir.
Balın kıvamı da üretilen iklim koşullarına ve bitki örtüsüne göre değişir. Sıcak yörelerin ballarının kıvamı koyudur, yayla ve dağlık yörelerin balları ise daha akıcı, lezzet ve aroma yönünden daha üstün sayılır.
Yenebilen 100 gram balın ortalama 17.2 gramı su, 82.3 gramı karbonhidrat ve 0.5 gramı da protein ve madensel maddelerden oluşmuştur. Görüldüğü gibi, bal temelde karbonhidrat sağlayan bir besindir. Baldaki karbonhidratların büyük çoğunluğu sindirimi gerektirmeyen glikoz ve früktoz dediğimiz monosakkaritlerdir. Şeker, iyi çiçek ballarında çok azdır. Ancak arılara şeker verilerek yapılan ballarda şeker miktarı artar. Bu da balın bir süre sonra şekerleşmesine neden olur.
Gömeç balının 100 gramı ortalama 305 civarında kalorilik enerji verir. Gömeçlerinden ayrılarak süzülmüş balın 100 gramı ise ortalama 330 kalori sağlar. Balda vitaminler ve madensel maddeler çok az miktarlarda bulunur. Balın besleyici özelliği, sindirimi gerektirmeden hemen kana geçip kişiye enerji sağlamasıdır. Bu nedenle, zayıf, iştahsız ve beden çalışması çok olanların artan enerji ihtiyaçlarının kolayca karşılanması için iyi bir besindir.
Bunun yanında, bal, şişman, çok iştahlı, beden hareketi az olanlar ve şeker hastaları için uygun olmayan bir besindir. Bal, şeker hastalarının zaten yüksek olan kan şekerlerini aniden yükseltir. Ancak bazı kişilerde kan şekerlerinde ani düşüşler olabilir. Bal ancak bu gibi durumlar için uygundur.
Mide ameliyatlarından sonra "damping sendromu" denilen durumlar için de bal uygun değildir. Bal sindirimi gerektirmediğinden aniden kana geçerek kan şekerinin önce yükselmesine, sonra da düşmesine neden oiur. Bu nedenle, bu gibi durumu olanların da baldan sakınmaları gerekir .
Şekerden, bazı katkı maddeleri ve biraz da süzme bal eklenerek "yapay bal" elde edilir. Bu balların üzerinde "yapay bal" ibaresinin yazılması gereklidir. Ayrıca üzüm ve diğer bazı meyvelerin suları güneşte yoğunlaştırılarak süzme bala benzer ürünler elde edilebilir. Bunlar koku ve tad yönünden doğal baldan ayrılır. Yine süzme ballar; su, süt, nişasta, melas şurubu, ayva peltesi, jelatin, besin boyaları ve aroma maddeleriyle hilelendirilerek satılabilir. Doğal balın tat ve kokusunu iyi bilen kişiler bu hileleri kolaylıkla ayırt edebilirler .
Zehirli bitkilerden arıların aldığı zehirler balın içine karışabilir, "andromedotoksin" denilen zehir bunun bilinen örneğidir. Zehirli bal ülkemizde daha çok Karadeniz ve Marmara bölgelerinde görülür. Zehirli balı zehirsizinden ayırt etmek güçtür. Zehirlenme 50 -100 gram civarında bal yendikten 20 dakika sonra, baş dönmesi, mide bulantısı, kusma, ishal, terleme, halsizlik gibi belirtilerle ortaya çıkar. Belirtiler 2 - 3 gün sürebilir. Bu gibi durumlarda hasta hemen kusturulmalı, ishal hali yoksa müsil verilerek zehirin sindirim aygıtından atılmasına çalışılmalıdır.
Ülkemizde meşhur bal çeşitleri anzer balı, çiçek balı, karakovan balı, gibi çeşitlerdir. Balın yararları olduğu gibi bazı bal çeşitlerinin zehirli olabileceğini unutmamalıyız.
Bal, her derde deva mıdır?
Eğer zayıfsanız, sürekli hastalığınız varsa, komşularınız ya da büyükleriniz size bal yemenizi öğütler. Hatta, balla tereyağı karıştırılarak elden geldiğince hastaya yutturulmaya çalışılır. Balın, halk nazarındaki değerini aşağıdaki olgu oldukça iyi ifade ediyor: Hatice hanımın eşi, Ali beyin arkadaşının hanımı da şeker hastasıymış ve her gün bir parça bal yiyerek iyileşmiş. Ali bey eşine de bal alarak yemesini istemiş. Ne var ki Hatice hanım balı yediğinde daha kötü olmuş.
Bu olgu bize balın derde deva gibi kabul edildiğini, halbuki gerçekte yerine göre yararlı, yerine göre zararlı olduğunu çok güzel açıklamıyor mu?