Bahadıroğlu'ndan tepkisizliğe tepki!
Yazar Yavuz Bahadıroğlu, milletin tepkilerini, tepki duydukları konularda tepki duyulması gereken kişilere ulaştırmamasından yakındı:
Nasıl sömürüldüğümüze de arada bir öğrenmemiz de fayda var” diyen Moral FM yorumcusu Gazeteci Yazar Yavuz Bahadıroğlu, varil fiyatlarında indirim olmasına rağmen benzinde aynı derece indirimin söz konusu olmamasını eleştirdi.
Akaryakıtta dışa bağımlı oluşumuza vurgu yapan Bahadıroğlu, “neden yükselirken bizde de yükseliyor da neden düşerken biz de düşmüyor? Aradaki bu kar farkı kimin cebine kalıyor?” diye sordu.
Bahadıroğlu, Türkiye’de en büyük petrol şirketinin Aydın Doğan olduğuna vurgu yaptı ve “Deniz Feneri davasını büyük bir hassasiyetle takip eden Doğan Medyası’nın şu külliyetli miktarda zamdan cebe giren parayı takip etmemesi nasıl izah edilebilir? O çok namuslu, o çok kudretli, o milletin parasını çok düşünen, kimsenin parasını çalmaya rıza göstermeyen, görkemli, izzetli, rikkatli şefkatli başyazarlarımız, kendi patronlarının cebine haksız kazanç girince neden başkaldırmıyorlar.” dedi.
Yavuz Bahadıroğlu, milletin tepkilerini, tepki duydukları konularda tepki duyulması gereken kişilere ulaştırmamasından yakındı:
“Filan gazetenin yazarına bin tane mektup gelse, bin tane telefon gelse… Şu Özkök’e bin tane mektup gelse ve sorsalar neden patronuna müsaade ediyorsun, neden yazmıyorsun deseler, Ertuğrul Özkök feleğini şaşırır. Bu yaşamayı öğrenememekle alakalı bir şey. Yaşamayı öğrenmek, teki göstermek ve tepkilere sahip çıkmak demektir. Yaşamayı öğrenmek ve hak etmek.
Hayatın mektebi yok. Hayat bizzat okuldur. Yaşayarak öğrenilir ama biz ısrarla öğrenmekten kaçıyoruz. Tepkilerimizi dost meclislerine bıraktığımız için, içimizde tuttuğumuz için, bizi aptal yerine koyup yüreklerimizin üzerinde tepinmeyi sürdürüyoruz.
Konuşmak ve uygulamamak gibi bir alışkanlığımız var.
Cuma kendi ruh bütünlüğümüzü değerlendirme günüdür. Hayat okulunda öğrendiklerimizi irdeleme fırsatıdır Cuma… Bir ikram-ı ilahidir kendimizi değerlendirebilmemiz. Niçin öğreniriz, uygulamak, hayata geçirmek için öğreniriz. Dinin bile gevezelik boyutundayız. Öğrendiklerimizi uygulamak yerine, hayata geçirmek için çabalamak yerine sigorta haram mı, sigorta faiz mi… Hadi kıyamete kadar tartışalım. Sehiv secde nerede lazım, finans kurumlarına faiz karışıyor mu, dini inançlarımıza göre hangi partiye destek vermeliyiz?... Bırakın bunları. Dini kişisel olarak hayata geçirmek için çalışın. Hangisi cebimize para sokacaksa, ekmek verecekse o... Kim milletine hizmet edecekse o... Dinin partisi olmaz. Çok fazla konuşulan şey, uygulanamadığı için konuşuluyor demektir. Biz de biraz öyle yapıyoruz. Uygulamada zorlanıyoruz. Çok fazla başörtü üzerinde duruyoruz değil mi? Elbette inananların tesettürü savunması boynunuz borcu. Ama daha önemli farzlar üzerinde bu kadar hassas durmuyoruz. Mesela namazımız, Müslüman’ca yaşamamız, ticaretimizin İslami ahlakla yapmamız, kul hakkına riayet etmemiz…. Bunlar bir tarafta duruyor, öbür tarafta başörtüsü… Ona kilitlenmişiz.
Bugün Cuma… Bu konuları bir daha sorgulayalım. Biraz da kendi yüreğimizi dinleyelim. Osmanlıların yaşayıp da bizim yaşayamadığımız ne? Onların hak ettikleri ikramı biz neden hak etmedik. 20 milyon kilometreyi hükmetmeyi hakketmişlerdi ki yaratıcı kudret onlara ihsan etmiş ve ihya etmiştir.