Aslında Neler Oluyor?
Son yıllarda Türkiye`de yaşananlara tek bir pencereden bakmak yaşananları anlamamıza değil daha da zihnimizin bulanmasına neden oluyor.
Son yıllarda Türkiye`de yaşananlara tek bir pencereden bakmak yaşananları anlamamıza değil daha da zihnimizin bulanmasına neden oluyor. Yargıda, orduda, bürokraside ve medyada hükümete karşı gösterilen dirence bakıldığı zaman bunların tek elden yönetildiği hissine kapılmamak mümkün değil. Türkiye`nin bazı (!) organlarını ve imkanlarını elinde tutup vatandaşa tepeden bakarak “göbeğini kaşıyanlar” nitelemesini reva gören elitler Türkiye"nin demokratik, özgürlükçü bir değişim, açılım yaşamasını istemiyorlar. Çünkü biliyorlar ki Türkiye geliştikçe, insanımızın kendisine olan güveni arttıkça bu elitlerin ellerindeki tüm lüksler kaybolacak. Fildişi kulelerinde keyif sürüp, arkasına aldıkları medya, yargı bürokrasi ve bazı emekli paşalar Türkiye`nin gelişmesini istemeyenlerin tüm dertleri lükslerinin kaybolması… Türkiye ne zaman dışarıda etkin politikalar yürütse ya da ülke içinde demokratikleşme yolunda önemli adımlar atsa terör hep tırmanıyor.
Son yaşanan terör olayları yukarıda biraz tarifini verdiğimiz statükocu kesimin 12 Eylül`de yapılacak ve ülkede temel bir kısım değişikliklere neden olacak referandumun olmasını, kendi aleyhlerine bir sonuç çıkmasını istemiyorlar. Bu nedenle de 12 Eylüle kadar ülkeyi kan gölüne çevirme niyetindeler. Huzursuz, güvensiz korku ve kaosun hakim olduğu bir ortam oluşturup hükümeti terörden sorumlu hale getirerek özgürlükleri ve demokratik değişim taleplerini rafa kaldırma ve ellerindeki lüksleri korumak isteyenler bu saldırıların arkasında duruyor. Tek bir amaçları var Türkiye`nin gelişmesinin önünde durmak..Eğer öyle olmasa tam da Türkiye`nin dış politikada attığı önemli adımların tam ertesine mi denk gelirdi yüreğimizi kanatan terör saldırıları.
Türkiye çok değil daha bir hafta önce Gazze'ye yardım götüren gemiye saldıran İsrail'i dünya kamuoyunda yalnız bırakacak çalışmalar yürütmüş, bu olay sonrası BM Güvenlik Konseyini acil toplantıya çağırmış ve kınama kararı çıkartmıştı.
Sadece bu kadar mı? Hayır, hatırlayınız yine içinde bulunduğumuz ay içerisinde, İran'a yaptırım konusunda Brezilya ile Türkiye BM Güvenlik Konseyinde yapılan oylamada hayır oyu kullanmıştı. Göğsümüzü kabartan tüm bu olumlu olaylar yaşanırken Türkiye birden terörün yeniden tırmanışa geçmesi ile kendi içine döndü. Dünya sözü dinlenen, sorunlara taraf olan ve çözüm üreten, arabulucu olan bir ülke yolunda ilerlerken o hain saldırılarla Türkiye yeniden kendi içine kapandı ve şu anda kendi sorunlarıyla boğuşan bir ülke profilinde. Kendi sorununa çözüm bulamayan bir ülke konumunda olması ise Türkiye`nin ciddiyetine, güvenilirliğine büyük bir darbe vurdu.
İşte oyunların Türkiye`nin güçlenmemesi üzerine kurulduğu bir ortamda biz gençlere çok iş düşüyor… Türk bayrağına sarılan tabutların yüreklerimizi yakarak sokaklardan geçtiği bu günlerde sağduyulu, soğukkanlı ve temkinli olabilmek zor. Ama öncelikle biz gençler bunu başarmak ve Türkiye`yi karanlığa sürüklemeyi hedefleyen derin oyunlardan, kurtulmak zorunda. Son günlerde canımızı yakan, yüreğimizi kabartan şehitlerin “Kürt vatandaşlarımız” ile de ilgisi yok.Yaşanan acı olaylar Türkiye`yi karanlığa gömerek ellerindeki lüksleri kurtarmak isteyenler ile Türkiye`yi aydınlığa çıkarmak için çabalayıp tüm engellere göğüs gerenler arasında.. Aslında terör örgütünün kazanacak hiçbir şeyi yok, bunun farkında olarak saldırıyor, gündemi değiştiriyor, konuşulması gerekenleri yarına bırakıyor, tartışılması gerekenlerin önüne perde çekiyor, kısacası birileri taşeron kullanarak gözlerimize perde çekiyor.
Adımgenc