Askeri darbelere, 28 Şubat'a bakın
Taraf gazetesinin ortaya çıkardığı, tüyler ürpertici planlar içeren "Kafes Eylem Planı"nda medya yine "üç maymun"u oynadı.
Taraf gazetesinin ortaya çıkardığı, tüyler ürpertici planlar içeren "Kafes Eylem Planı"nda medya yine "üç maymun"u oynadı. Genelkurmay, iddia edilen planı haber yapan Taraf’a dava açtı. Medya yine susmayı tercih etti. Zaman, Yeni Şafak, Bugün, Vakit gibi gazeteler ve birkaç yazar dışında topyekün medyanın suskunluğa bürünmesi ve böyle bir iddia yokmuş gibi davranması dikkatlerden kaçmadı.
Taraf gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ahmet Altan medyanın düştüğü bu durumu köşesine taşıdı: Ve önemli hatırlatmalarda bulundu.
Medyanın aslanları...
Türkiye’nin kilidi medyadadır.
Bu kilidi çözmeden Türkiye’de Cumhuriyet tarihi boyunca yaşananları anlamanız mümkün değildir.
İster Dersim Katliamı’na bakın, ister İzmir Suikastı’na, ister Ali Şükrü Bey’in vurulmasına, ister Topal Osman’ın
öldürülmesine, ister Kürt ayaklanmalarına, ister yaşadığımız üç askerî darbeye, ister 28 Şubat’a bakın.
Bütün bu olayların kanlı sırları medyanın “anlatmadıklarında” gizlidir.
Size basit bir soru sorayım izninizle.
Medya olmasaydı 28 Şubat olur muydu?
O uzun siyah cübbeleriyle şehir şehir gezen yüz tane Aczmendiyi her gece ekranlarına taşıyan, muhtıradan sonra
ortadan kaybolan Fadime Şahin’in “şeyhlerle” yaşadığı tuhaf aşkları ve tuhaf baskınları defalarca gösteren
televizyonlar, “andıçlara” uygun yayınlar yapan gazeteler olmasaydı 28 Şubatçılar amaçlarına ulaşabilirler miydi?
Dün Hürriyet gazetesinde Ahmet Hakan, 28 Şubat döneminde üç gazetenin, Hürriyet’in, Milliyet’in ve Sabah’ın aynı
gün “Kur’an kurslarında ürperten yemin” başlığıyla çıktığını hatırlatıyordu.
Üç gazetenin üçünde de aynı başlık.
Tesadüf müydü sizce?
Değildi elbet.
Merkez medyada bu ahlaksızlığı ortaya koyan gazete var mıydı?
Hatırladığım kadarıyla yoktu.
Peki, bugün bu gazetelerin ve televizyonların Kafes planı karşısındaki sessizliği “tesadüf” mü?
Bu ülkenin son yıllarda gördüğü en korkunç plan Kafes planı.
Çocukları havaya uçurmayı planlamışlar.
Planı yapanların çoğunluğu halen görevlerini sürdüren üst düzey subaylar.
Aralarından yedisi tutuklanmış.
Planda söz edilen bombalarla silahlar, söylenen yerlerde bulunmuşlar.
Genelkurmay Başkanı, o silahların “orduya ait olmadığını” söyledikten on gün sonra o silahların orduya ait olduğu
ortaya çıkmış.
Çocukları öldürmek için Koç Müzesi’ne yerleştirilen bomba bulunmuş, tutanak tutulmuş.
Gayrımüslimleri öldürmek için hazırlıklar yapmışlar.
Agos gazetesinin abone listesini ele geçirip planlarına eklemişler.
Plan bütün detaylarıyla birlikte bir Ergenekon sanığının bilgisayarında bulunmuş, dava dosyasına girmiş.
Medya, bu korkunç plan hakkında ne yapıyor?
Susuyor.
Yüzlerce milyon dolarlara kurulmasına rağmen üstüne promosyon koymadan satamayan gazetelerin genel yayın
müdürleri, küçük kız çocukları gibi “ay inanmıyorum vallahi” diye yazılar yazıyor.
İnanmıyorsan, gazetende çalışan o kadar iyi gazeteci, yetenekli muhabir var, gönderip araştır, planın “aslında” var
olmadığını, Koç Müzesi’nden bomba çıkmadığını, Poyrazköy kazılarında LAW silahları bulunmadığını kanıtla.
Dursun Çiçek’in hazırladığı “andıçı” yayımladığımızda Genelkurmay’a adam gönderip “yüzde 99 yalan” diye başlık
atmayı biliyorsun da, Koç Müzesi’ne adam göndermeyi mi beceremiyorsun?
Beceremiyor, çünkü derdi gerçeği ortaya çıkarmak değil, yüz milyonlarca doları “gerçeği saklamak” için
gömmüşler o gazeteye.
O yüzden promosyonsuz bir türlü gazete satamıyorlar.
Sadece biri değil ki neredeyse hepsi öyle.
Hürriyet’le Sabah, dışarıdan bakarsan birbirine rakip, birbirleri hakkında söylemedikleri yok ama iş “cunta planına”
gelince o muhteşem “Kafes kardeşliğiyle” sesleri kesiliveriyor.
Bu medyayı iyi izleyin.
Birkaç gazete dışında (bu arada geçen gün o gazeteler arasında Vakit ile Evrensel’in adını saymayı unutmuşum,
özür borcumu bugün eda ediyorum) hiçbiri konuya girmiyor.
Çünkü bu korkunç plan, ordunun içindeki cuntaları hiçbir itiraza yer bırakmadan ortaya koyuyor.
Ve, onlar ordunun içinde cuntalar olduğunu, darbe planları yaptığını bu halkın öğrenmesini istemiyorlar.
Her darbe planında, her andıçta bir de “medya” bölümü olması, medyaya nelerin yazdırılacağının listesinin
yapılması boşuna değil.
Bu ülkede medyanın yardımı olmadan kimse cunta da kuramaz, darbe de yapamaz.
Çünkü darbeyi yapmak isteyen, darbenin “altyapısını” da hazırlıyor ve o altyapının hazırlanmasında birinci görev
medyaya düşüyor.
Bazı şeyleri olduğundan “büyük” göstererek, bazı şeyleri de saklayarak o alt yapıyı hazırlıyorlar.
İyi bakın bu medyaya.
Onların Kafes sessizliğini dinleyin.
O sessizliğin içinde cuntanın uğultularını duyacaksınız.