Arif Verimli'nin şiddet'e çözümü
Etiler cinayetinde 'uyuşturucu etkisi' tahmini yapan Psikiyatrist Prof. Dr. Arif Verimli, şiddeti önleyecek önerilerde de bulundu.
SEVİLAY YÜKSELİR'in röportajı
Öfkeyi bastırmanın bir yolu da İslamiyetteki davranış öğretilerini örnek almak.
Bu haftaki konuğumuz psikiyatrist Prof. Dr. Arif Verimli. Verimli ile Türkiye'nin gündemindeki cinayetler ve bu çerçevede şiddet olaylarını değerlendirdik.
- Hocam ne oluyor bize? Nedir bu artan şiddetin altında yatan sebep?
Yeni bir şey olmuyor aslında. Çünkü şiddet insanlık tarihi boyunca hep vardı. Heredot tarihini okuyanlar bilir, inanılmaz şeyler vardır. Son zamanlarda olanları anlayabilmek için birkaç perspektiften bakmak lazım.
- Ama kaç ülkede bizde olan şiddetin benzeri yaşanıyor? Münevver Karabulut cinayeti... 6 yaşındaki çocuğun annesi tarafından ortadan kaldırılması!
Bakın, bunlar hep vardı. Bu insanlar daha önce köyde, kasabada idare ediliyordu. Bu insanlar kente göçmeye başlayınca kendilerini denetleyemez oldu. Kente gelince uyuşturucu buldular. Bu kişiler uyuşturucu kullanmayı bilmiyordu ki ama şimdi biliyorlar.
- Münevver'in katlinin bir numaralı zanlısı Cem Garipoğlu bu anlattıklarınızın hiçbirine uymuyor ama. 9 yaşından beri yabancı dil öğrenimi için birçok ülkeyi dolaşmış 6 dil bilen ve oldukça varlıklı olan bir ailenin çocuğu.
Öğretim görmüş olabilir, eğitim davranış eğitimidir. Dolayısıyla insan sıcak aile ortamında anneden, babadan yaşamayı öğrenir. Nasıl bir kimlik geliştireceğini anne ve babadan öğrenir. Eğer siz anne ve babadan uzakta tek başına yaşamış iseniz nasıl kimlik geliştireceğinizin kararını verememişsiniz demektir.
- Sizce onu bu hunharca cinayeti işlemeye teşvik eden neden ne olabilir?
Ben bu hadisenin açık bir bilinçle yapılabileceği kanaatinde değilim. İşin içinde bir maddenin karışma ihtimali yüksektir. Hatta çoğu insan uçuk, ayin filan gibi anlamsız farklı psikolojiler geliştirse bile gerçekdışı bir dünya oluşsa bile, suç yerinde madde etkisi olması çok yüksek.
- Böyle bir cinayeti işleyen normal olamaz herhalde, daha önce davranış bozukluğu göstermiş olması gerekmez mi?
İnsan öldürme davranışı, öldüren kişinin o an hangi psikolojinin etkisi altında ise onunla ilişkilidir. Bu anlık bir şey de olabilir. Cinayetin şekli de bunu gösteriyor. Ben işin içinde bir maddenin olduğuna kuvvetli bir ihtimal veriyorum.
- Uyuşturucu kullanıcısı diyorsunuz?
Ben demiyorum şekil onu gösteriyor.
NORMALİMİZ YÜZDE 70'İ GEÇMEZ!
- "Yurdum insanı için bir akıl raporu verin" desem, ne olur cevabınız?
Türkiye'de yaşayan tamamen normal insan oranı yüzde 70'i geçmez ama bu yüzde 70; yüzde 15'i marjinal insanlar, yani toplum dışında kalan arızalar ve yüzde 15'i pozitif marjinallerle sanatçılar, yazarlar, çizerler, zenginler, varlıklılarla bir arada yaşamaya çalışıyor. Dolayısıyla o yüzde 70'in de ister istemez ruh sağlığı etkileniyor.
- Etkilenmede en önemli faktör ne?
Kesinlikle televizyoncular! Ellerinde kamera ile dolaşıyor, gazeteleri, dergileri araştırıyor ve yüzde 15'ten bir vakayı bulup, bunu yüzde 70'e seyrettiriyor. Sonra toplumda bir şeylerin kötüye gideceği gibi bir izlenim oluşuyor. İnsanlar hatalı bir anlayışa sürükleniyor. Oysa bunlar oransal anlamda tarih boyunca vardı, şimdi farkına varıyoruz.
- Ne yani yine suçlu biz, basın mensupları mı oldu?
Evet. Eskiden bu kadar televizyon kanalı yoktu. Haber ihtiyacı yoktu. Reyting yarışı yoktu. Oysa şimdi kıyasıya bir rekabet, haberi en çarpıcı ve en hızlı verme savaşı var. Sabah ayrı, öğlen ayrı, akşam ayrı şiddet içerikli haberleri izleyince ondan sonra da "Hocam ne oluyor bize?" diye soruyorsunuz. Farklı bir şey olduğu yok aslında. Durmadan bunları izleyince travma geçiriyoruz ve daha çok hata yapmaya başlıyoruz.
- Haber yapmayalım mı?
Açıkça söylemem gerekirse, haber niteliği taşıyacak her şeyi getirip haber olarak verirsek, yanlış olur.
- Sizin evde bu haberler izlenmez mi?
İzlenmez ve konuşulmaz. Biz aile olarak kendimizi konuşuruz.
- Münevver olayı da mı?
İnanın hiç konuşulmadı. Ben zaten televizyonlarda katıldığım programlarda yeterince konuşuyorum. Bir de çocuklarımla, eşimle bu olayın kritiğini yapmak istemem şahsen. Yorucu ve sinir bozucu çünkü.
NEFSİME HAKİM OLUYORUM
- Siz öfkeli misinizdir?
Asla.
- Öfkenizi oruç tutarak mı kontrol ediyorsunuz?
Sayılır. Yöntem bu tamamen. Nefsime hakim oluyorum. Emin olun. Evde ne eşime, ne çocuklarıma öfkelenirim ne de işyerimde çalışanlarıma.
- Ya trafikte?
Son derece sakinimdir. Mesela geçen hafta yolda bir sürücü hatalı olmasına karşın geri geri gitmiyor. Bakışları kötü. Ben selam verip çıktım sokaktan. Oğlum, "Yol bizim hakkımızdı" diye itiraz etti. Dedim ki; 'Onun belki yok ama benim hayatta kaybetmek istemediğim şeyler var oğlum.'
- Öfke nasıl bastırılır?
Tek şey duyguları ağızla ifade edebilecek bir bilgi birikime ulaşmaktır.
- Küfür rahatlatır mı?
Rahatlatmaz, öfkeyi boşaltır. Öfkeyi bastırmanın bir yolu var. İslamiyetteki davranış öğretilerini örnek almak yeterlidir. Oruç tutmanın manası nedir? 'Nefsine hâkim olmayı buyurur' değil mi? Yani kendine söz geçirmeyi, öfkeni kontrol etmeni ister. Demek ki, yılın 12 ayı oruç tutar gibi ruh halinde olmamız yeterlidir. İşte size basit bir yöntem.
GENÇLER UYUŞTURUCUYA İTİLİYOR
- Uyuşturucu kullanımında ülke olarak hangi seviyedeyiz?
İnanılmaz seviyede. Uyuşturucuda Türkiye'nin hedef ülke haline gelmesi gençlerin büyük kısmını madde kullanmaya itiyor. Bugün bu oran, lise 2 seviyesinde yüzde 12'lerdedir. Bu 1990'larda yüzde 6 idi. Yani yüzde yüz artış var.
- Ne yapmamız gerekiyor?
Bu çok sinsi problemdir. En büyük sorumluluk ailelere düşüyor. Çocuğunu uyuşturucudan uzak tutmak için sarıp sarmalayacak. Başka çaresi de yok!