Anayasa Mahkemesi Kararı: "İfade Özgürlüğünün İhlal Edilmesi"
Cevap Dilekçesinde Yer Alan Sözlerden Dolayı Cezalandırılma Nedeniyle İfade Özgürlüğünün İhlal Edilmesi
Anayasa Mahkemesi İkinci Bölümü 13/9/2022 tarihinde, Cengiz Şimşek (B. No: 2018/19950) başvurusunda Anayasa'nın 26. maddesinde güvence altına alınan ifade özgürlüğünün ihlal edildiğine karar verdi.
Mahkemenin Sitesinde Yer Alan Karara İlişkin Duyuru:
"
Olaylar
Başvurucu, tarafı olduğu dosyalarda kendisini temsil etmek üzere avukatlık yapan Ç.D.A ve Ü.A.yı (müştekiler) vekil olarak tayin etmiş ve taraflar arasında avukatlık ücret sözleşmesi imzalanmıştır. Başvurucunun azilname ile vekâlet ilişkisini sonlandırması nedeniyle hakkında icra takibi başlatılmış, başvurucunun itiraz etmesi üzerine müştekiler itirazın iptali istemiyle tüketici mahkemesine dava açmıştır. Müştekiler, başvurucunun davalı sıfatıyla tüketici mahkemesine sunmuş olduğu cevap dilekçesinde yer alan “...hali hazırda sunmadığı hizmetlerin karşılığını tarafımı kendisinin azletmeye yönelterek kolay yoldan kazanmanın derdine düşmüş davacı taraf, bir avukatlık hizmeti sunmaktan çok adeta bir dolandırıcılık faaliyeti yürütmektedir...'' şeklindeki ifadeler nedeniyle başvurucunun hakaret suçundan cezalandırılması istemiyle Cumhuriyet başsavcılığına şikâyette bulunmuştur. Başsavcılık tarafından yürütülen soruşturma sonucunda düzenlenen iddianame ile başvurucunun hakaret suçundan cezalandırılması talep edilmiştir. Asliye ceza mahkemesi tarafından yapılan yargılama sonucunda hükmün açıklanmasının geri bırakılması (HAGB) kararı verilmiş, başvurucunun yaptığı itiraz ağır ceza mahkemesince reddedilmiştir.
İddialar
Başvurucu, davalı sıfatıyla mahkemeye sunduğu dilekçede davanın karşı tarafına yönelik sarf ettiği sözler nedeniyle cezalandırılmasının ifade özgürlüğünü ihlal ettiğini iddia etmiştir.
Mahkemenin Değerlendirmesi
Somut olayda dikkat edilmesi gereken ilk husus, avukat olan müştekilerin şikâyete konu olay öncesinde başvurucunun vekili olmaları ve başvurucuya vekâleten yargısal faaliyetlerde görev yapmalarıdır. Başvurucu, bu yargısal faaliyetlerde müştekilerin ihmalkâr davranışları nedeniyle menfaatlerinin doğrudan ihlal edildiğini düşünerek vekâlet ilişkisini sonlandırmış; bunun üzerine müştekilerin avukatlık ücretini tahsil etmek amacıyla başlattıkları hukuki süreçte şikâyete konu sözleri sarf etmiştir. Avukatların mesleklerinin icrası bakımından kamu görevlisi olduğu hususunda bir tereddüt bulunmamaktadır. Bu bağlamda kamu görevlilerinin gördükleri işlev nedeniyle daha fazla eleştiriye katlanmak durumunda oldukları ve bu kişilere yönelik eleştiri sınırlarının çok daha geniş olduğu mevcut olayın çözümlenmesinde dikkate alınmalıdır.
Başvurucunun kullandığı ifadelerin muhataplarına rahatsızlık veren incitici ifadeler olduğu kabul edilebilir. Bununla birlikte başvurucu, dilekçesinde sarf ettiği sözler ile esasında müştekilerin kendisi hakkında yürüttüğü icra takibinin haksız olduğunu ifade etmiş ve görevlerini tam olarak yapmayan müştekilerin kendilerini azlettirdikten sonra hak etmedikleri bir ücreti kendisinden tahsil etmeye çalıştıklarını ima etmiştir. Bunun yanı sıra başvurucunun savunması da dikkate alındığında kullanılan sözlerin müştekilere bir sıfat yükleme niteliğinde olmayıp benzetme yoluyla müştekilerin azil sonrası davranışlarını eleştirmeye yönelik bir değer yargısı olduğu anlaşılmıştır. Üstelik başvurucunun ifadeleri bir bütün olarak taraflar arasındaki uyuşmazlık konusuyla da doğrudan ilgilidir.
Adaletin düzgün işlemesi ve yargı erkinin otoritesinin tesisi maksadıyla tüm yargılama süjelerinden saygı çerçevesinde hareket etmesi ve ölçülü davranışlar sergilemesi beklenir. Öte yandan başvuru konusu sözlerin, müştekiler tarafından özenli bir şekilde temsil edilmediğini düşünen ve bu nedenle vekâlet ilişkisine son veren başvurucunun avukatlık ücretinin tahsil edilmesine yönelik başlatılan hukuki sürece kızgınlığının ve sorgulamalarının birer ifadesi olarak anlaşılması gerekir. Yine şikâyete konu sözler yalnızca dava dilekçesinde yer bulmuş olup mahkeme dışına çıkmamıştır. Dolayısıyla anılan sözlerin uyuşmazlığın çözümünün ötesinde dava dışı bir amaçla ya da sırf müştekilere zarar verme maksadıyla kullanıldığı söylenemez. Bu ifadelerin adil yargılanma hakkının da bir parçası olduğundan daha yoğun bir koruma alanına sahip olduğu kabul edilmeli ve bir ceza ile sınırlandırılmasının sadece istisnai durumlarda gerekli olabileceği hatırda tutulmalıdır.
Yukarıdaki tespitlere karşın ilk derece mahkemesi; başvurucunun müştekiler hakkında kullandığı ifadelerin bağlamı, açıklandığı yer, savunma dokunulmazlığı kapsamında kalıp kalmadığı ve uyuşmazlıkla bağlantılı olup olmadığı da dâhil olmak üzere hiçbir hususu tartışmadan, sadece ifadelerin hakaret suçunu oluşturduğunu belirterek başvurucuyu mahkûm etmiştir. Mahkeme, şikâyete konu ifadelerin dile getirilme şekli ve nedenini, söylenen sözlerin arka planı olup olmadığını gözetmeksizin bu sonuca ulaşmış ve başvurucunun ifade özgürlüğü ile müştekinin şeref ve itibarın korunması hakkı arasında bir denge kurmaya çalışmamıştır. Bu sebeple mahkemenin başvurucunun mahkûmiyeti bakımından ileri sürdüğü gerekçeler, başvurucunun ifade özgürlüğü hakkına yapılan müdahale için ilgili ve yeterli olarak kabul edilemez.
Anayasa Mahkemesi açıklanan gerekçelerle ifade özgürlüğünün ihlal edildiğine karar vermiştir."
Kaynak:
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.