AMANSIZ BİR SAVAŞ'TA YERİNİ TAM AL; CEPHENİ DOĞRU SEÇ!
Merhum Prof. Dr. Mahmud Es’ad Coşan Hocaefendi’nin yıllar önce kaleme aldığı başyazılar günümüzde de tazeliğini koruyor.
Dünyada pek çok millet ve devlet var. Bütün insanlar kardeş olduğuna göre, birbirlerini severek, yardımlaşarak yaşamaları gerek. Ama gerçekte işler böyle gitmiyor. Büyük menfaatleri yakalamış, zenginleşmiş ve başkalarını gaddarca sömürerek semirmiş ve güçlenmiş bazı devletler, hatta bunların yönetimini ele geçirmiş bazı küçük zümreler ve gizli teşkilâtlar, büyük çoğunlukların aleyhine çalışıyor, zulüm yapıyor, hakları çiğniyor, özgürlükleri engelliyor, masum ve mazlum hakları çok mağdur ediyor, cihanı fesada veriyor; binlerce, milyonlarca insanın canına kıyıyor.
Ne yapmak lâzım? Düşman zengin, düşman kuvvetli, düşman uyanık, düşman techizatlı, düşman gizlenmiş, düşman büyük idarî, askerî imkânlara sahip; düşman usta hırsız misâli yaygaracı, velveleci, farfaracı, reklamcı, kandırıcı, aldatıcı, saptırıcı, hilekâr ve madrabaz... Ortada gözükmüyor, ele geçmiyor, kendini belli etmiyor, perde arkasında duruyor, ajan kullanıyor, milletleri içinden idare ediyor, birbirlerine kırdırıyor...
Etrafa bakınız, yurtiçi ve yurtdışı olaylarını inceleyiniz, her taşın altından sayılı, birkaç, aynı, sicilli, belli, ma'hûd, ma'lûm, gizli örgütün çıktığını göreceksiniz. Bunlar hakkında ciddî araştırmalar da yapılmış, değerli kitaplar da neşredilmiş. Belki herkesin kitaplığında bunlardan birkaçı mevcut, sizde de var. Belki siz de biliyorsunuz, isim isim, firma firma, örgüt örgüt... Ama tek başınıza birşey yapamıyor, oturduğunuz yerden kızıyor, köpürüyor, çaresizlik içinde çırpınıyorsunuz. Önce şunu biliniz ki çok ciddî, çok mühim, çok vahîm, çok bilgili, çok tehlikeli bir düşmanla, bir ölüm-kalım savaşı yapıyorsunuz. Düşman sizi Bosna'da, Çeçenistan'da olduğu gibi mahvetmek, yok etmek istiyor; karınızı, çoluk çocuğunuzu kesecek, evinizi-barkınızı yıkacak, ülkenizi istilâ edecek, parçalayacak, bölüşecek. Siz savaşı mazide, tarihte, geride, dışta, uzakta, sanıyorsunuz, o öyle düşünmüyor; siz gevşemiş, rehavete düşmüşsünüz, o tüm hızıyla tahribata devam ediyor; insafı, merhameti yok; gayzı, nefreti, kini çok; sabotaj yapıyor, vurup kırıyor, çalıp çırpıyor, orman yakıyor, her fırsatı değerlendiriyor, her türlü zararı yapıyor, hergün yeni bir mel'anet uyguluyor. Günü gelince, ortam hazırlanınca iç karışıklıklar ve çatışmalarla işi tırmandırıp sonuca ulaşmaya çalışıyor; sen ise işinde, gücünde, tatilinde, yazlığında, gafletinde, zevkinde, keyfinde devam ediyorsun, seferberlik var, haberin yok; top sesleri geliyor, sen uyumaktasın.
Harp var diyorum, anlamıyor musun? Sivil, görünmez bir harp, şiddetli ama gizli bir mücadele, şaşırtmacalı bir ceng ü cidâl.. Dost gibi görünen sahte tebessümlere aldanma; sûret-i haktan görünen maskeli bâtıla kanma; reklama, afişe, boyaya, hayale, hülyâya, palavraya, propagandaya inanma. Onlar bu kandırmacaların savaşın bir parçası olduğunu çok iyi biliyor ve aldatmacaya çok önem veriyorlar; ancak milleti kandırabildikleri ölçüde başarı kazanabileceklerinin çok iyi farkındalar. Bu uğurda milyarlar, trilyonlar harcıyorlar, sonra da bunu bizim kesemizden, bizim bütçemizden, bizim devlet hazinemizden, halkın sırtından çıkartıyorlar. Çok acı, çok feci bir durum. Bu necib millete, bu aziz ümmete çok yazık oluyor, senin gafletin, cehâletin, rehâvetin, saflığın, sekâmetin yüzünden...
Bu topraklarda en az iki asırdan beri süren korkunç ve amansız bir din, iman, medeniyet, irfan, ümran savaşı.. Sebep hep aynı: Türk ve İslâm düşmanlığı. Amaç: Senin devletini yıkmak, ülkeni parçalamak, yutmak. Sen onların esiri, işçisi, çöpçüsü olacaksın, onların dinine gireceksin, entegre olacaksın, eriyeceksin, biteceksin. Onlar Bizans'ı ihya edecek, Pontus'u yeniden kuracak, Ermenistan Karadeniz'e, Akdeniz'e kadar genişleyecek, Ege Kıyıları, Antalya Akdeniz sahilleri onların zevk ü safa yerleri olacak; petrolü, madenleri, ülkenin maddi yer üstü ve yer altı servetlerini onlar sömürecek; paraya, idareye, zenginliklere onlar sahip olacak, sen kan kusacak, mahrum yaşayacak, hor ve zelil öleceksin. Sana konuşma hakkı yok sen istekte bulunamazsın, sen gönlünce ibadet edemezsin, sen İslâmca yaşayamazsın, sen dinî kurum kuramazsın, sen büyük ticaret yapamazsın, sen sanayici olamazsın, sen finans kurumu açamazsın. Başörtü yok, sakal yok, çarşaf yok, tesettür yok; imam-hatip okulu, Kur'an Kursu, din tahsili, tasavvuf, manevî eğitim, nefis terbiyesi yok; ahlâk, edep, namus yasak, kötü, çağdışı, çağdaşlığa laikliğe aykırı... filân.
Aklını başına iyi topla, şeytanın ordusuna katılma, Rahman'ın safında yerini al, kime hizmet ettiğini, hangi amaca âlet edildiğini iyi anla; bozguncuya, yıkıcıya, fitneciye, kâfire, müşrike, münafıka yar ve yardakçı, destekçi ve yardımcı olma; ülkeni Cezayir'e, Suriye'ye, Filistin'e, Afganistan'a çevirttirme!
Allah'tan kork. Hesabı, mahkeme-i kübrâ'yı iyi düşün; dindaş, gönüldaş ve ülküdaşlarınla sıkı bir işbirliğine gir, hak ve hürriyetlerini iyi koru, ülkeni yabancılara kaptırma, müstevlîleri kov, eski diyarları kurtar, İslâm'ı cihana yay! Düşmandan korkma. Cenab-ı Mevlâ'ya tam tevekkül eyle ki; O müminlerin dostu ve yardımcısıdır.
Prof. Dr. Mahmud Es'ad Coşan ( Rh.Aleyh)
Kadın ve Aile Dergisi
Ağustos 1997
Kaynak:
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.