Akif Beki'ye "yalakalığın kitabını yazıyor" dedi
Ahmet Hakan, Başbakanın çocuk sevgisini anlatan Radikal yazarı Akif Beki'ye "yalakalığın kitabını yazıyor" dedi
Hürriyet gazetesinin "polemik kralı" yazarı Ahmet Hakan, bugünkü yazısında eski arkadaşı Akif Beki'nin köşe yazarlığı performansını değerlendirdi. Beki'nin dünkü yazısını eleştiren Hakan, "Yalakalığın kitabını yazıyor" deyince yeni bir polemik başlattı. Akif Beki ise, Kanal 24'te sunduğu programında Hakan'a şu cevabı verdi: "Kendisine televizyonda cevap verip, şeref payesi vermem. Ahmet Hakan, Başbakanın çocuk sevgisinden rahatsız olmuş. Bunu gidereceğim bir şey varsa gerekeni yaparım..." İşte Ahmet Hakan'ın tartışma başlatan yazısı...
ARTIK AYIP OLUYOR AMA...
İstersen önce dünkü Radikal'de yazdığın yazıdan şu cümleleri beraber okuyalım: "Deprem acılarımız, daha çok tazeyken... İzmit'te Erkan bebeği kucağına alıp seven Amerikan Başkanı'nı çok sevmiştik. O Başkan, Sultanahmet Meydanı'nda tezahüratlarla karşılanmıştı. Obama, şimdi aynı sevgi gösterilerini bekliyor bizden. Ama işi kolay değil bu kez. Erkan bebekler, artık lider kucağına hasret değil çünkü. Bizde de, çocuklarımızı sevmeyi bilen bir Başbakan var artık. Yaralarımız sıcakken koşup gelebilen biri. O pozisyon dolu. Orada boşluğumuz yok bu kez."
* * *
Akifçiğim...
Sence bu kadarı artık fazla değil mi?
"Başbakanlık sözcüsü" sıfatını taşırken bile söyleyemeyeceğin türden cümleleri, "fıkra yazarı" kimliğine sığınarak pervasızca döktürmende herhangi bir sorun görmüyor musun?
Kısa bir süre öncesine kadar amirin olan "Başbakan"a karşı nezaketini, saygını ve hatta sevgini korumanı anlayabiliyorum...
Ama "tutkuyla bağlı olmak" ile "yalakalığın kitabını yazmak" arasında bir yer yok mu kardeşim?
Hayır, hayır...
Sana artık, "Benim gibi yap, bir tane Başbakan'a çak, ardından Baykal'la kafa bul... Yaramaz ol... Fırlamalık yap... Tribünlerden gelecek alkış ya da yuh seslerine oyna... Kimsesizliği seç... Kafana göre takıl... İcabında yık perdeyi eyle viran" falan demeyeceğim...
Çünkü şunu çok iyi anladım ki: Sen o işlerin adamı değilsin...
Kabul, tamam...
Ama birader, bu ne kıvamsızlıktır, bu ne ölçüsüzlüktür, bu ne bağlılıktır, bu ne cesaretsizliktir, bu ne kraldan çok kralcılıktır, bu ne sınırsızlıktır, bu ne sadakattir, bu ne gözü arkada kalmışlıktır...
Madem "sözcülük" mesleğine bu denli gönülden bağlıydın, niye "köşe yazarlığı"na heves ettin ki a benim sevgili "Hurufi" kardeşim?