Değerli Basın Mensupları,

Toplantımıza Hoş geldiniz.

PKK terör örgütünün silahlı saldırısı sonucu 2 gün önce, yani 27.01.2016’da Diyarbakır’ın Sur ilçesinde 3 askerimiz ile 2 polisimiz daha şehit oldu. 3 askerimiz de yaralandı. Bu şehitlerimize ve daha önceki olaylarda şehit düşen Polis, Asker tüm güvenlik güçlerimiz ile sivil halktan ölen vatandaşlarımıza yüce Allah’dan rahmet, ailelerine başsağlığı diliyoruz. Yaralanan askerlerimiz ile daha önceki olaylarda yaralanan asker, polis ve sivil halktan vatandaşlarımıza acil şifalar diliyoruz. Terör olaylarını ve bu olayları gerçekleştiren teröristleri kınıyoruz, lanetliyoruz ve terör olaylarının ülkemizde ve dünyanın diğer ülkelerinde hiç yaşanmamasını temenni ediyoruz.

Son haftalarda Türkiye Başkanlık Sistemi tartışmaları ile zaman geçirip yeni Anayasa hazırlık çalışmaları ve Güneydoğu Anadolu bölgemizdeki bazı illerde yaşanan terör olayları ile uğraşırken yakın komşumuz Suriye ile ilgili önemli gelişmeler oluyor. Dünya egemenleri Suriye sorununu çözmek üzere 29 Ocak 2016’da bugün İsviçre’nin Cenevre kentinde bir toplantı düzenliyorlar. Bu toplantının içeriğinden çok katılımcıları tartışılıyor. Bilindiği üzere Türkiye bu toplantıya davet ediliyor. Bölgenin en güçlü ülkesi olan ve bu olaydan en çok etkilenen komşu ülke olması hesabıyla toplantıyı düzenleyen ülke olması gereken Türkiye maalesef davet edilen misafir ülke konumunda. Değil mi ki bu toplantıyı batılılar organize ediyor, toplantıya katılacak ülkelere batılılar karar veriyor, herkes bilmelidir ki bu toplantıdan hayırlı bir sonuç çıkmaz. Batılıların çözümünden hayır gelmez. Bunun bilinmesi gerekir. Zira Suriye’yi bu hale getiren batılılar. Batılılar ıslah etmez, ifsat eder. Var olan sorunu daha da derinleştirir. Bu bakımdan Saadet Partisi olarak biz Suriye sorununu İslam ülkelerinin bir araya gelerek Hak ve Adalet ölçüleri içinde çözmelerini istiyoruz. Evet, var olan bütün sorunlar görüşmeler yoluyla çözülebilir. Ama görüşmeye katılacakların menfaati, gücü değil; Hak’ı üstün tutmaları halinde sorunlara kalıcı çözümler üretilebilir. Aksi halde sorunlar konuşulur ama çözüm bulunamaz.

Değerli Basın Mensupları

Bu günkü basın toplantımızda biraz da Dünya’da ve Türkiye’de en çok konuşulan konulardan biri olan FAİZ konusu üzerinde durmak istiyorum.

Şu günlerde TBMM Plan ve Bütçe Komisyonunda 2016 Yılı  Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı görüşülüyor. Temel ekonomik büyüklüklerinin tamamı revize edilen OVP’dan alınarak hazırlanan 2016 yılı bütçesi de daha önceki yılların bütçelerinde olduğu gibi, bir faiz ödeme bütçesidir. 570.5 milyarlık giderlerin öngörüldüğü 2016 yılı bütçesinde faiz ödemeleri için 56 milyar TL ayrılmıştır. Son hazırlanan OVP’da bütçeden ödenecek faiz miktarı 2017’de 59.0 milyar TL, 2018 yılında da 63.0 milyar TL olarak öngörülmüştür Yani faiz lobisinden şikayet eden AK Parti hükümeti yıllar itibariyle artan faiz ödemeleri ön görmektedir.

Faiz ülkemiz ekonomisini perişan etti. Her yıl bütçenin önemli bir bölümü faize ayrılmaktadır. Memur maaşlarına veya emekli aylıklarına ya da işçi ücretlerine yapılacak artışta % 3’mü olsun, yoksa  % 3.5’mu olsun hesabını yapan iktidar rantiyecilere 2015 yılında 53 milyar TL faiz ödemesi yapmıştır. Saadet Partisi olarak bizler faizden hep şikayetçi olduk. Son aylarda Hükümet üyeleri de konuşurken faiz lobisinden şikayet ediyorlar. Biz bu tavrı anlamakta güçlük çekiyoruz. Zira AK Parti’nin iktidarda olduğu 13 yıl içinde faize 651.1 milyar TL ödenmiştir.  Yani her yıl ortalama 50.1 milyar TL faizcilere ödeme yapılmıştır. Evet 12-13 yıl sonra da olsa, faize 600-650 milyar TL ödendikten sonra da olsa faizin ülke ekonomisi için ne büyük bir bela olduğunun dile getirilmesi sevindiricidir. İnşaallah bundan sonra önlem alarak faiz ödemelerini ortadan kaldırırlar.  

Son zamanlarda Sayın Cumhurbaşkanı dahil herkes faizden, faiz lobisinden şikayet ediyor. Faizden nasıl şikayet edilmesin. Tahvil faizi aylar itibariyle yükselerek 30 Ocak 2014’de  % 11.4 oldu. Daha sonra % 6.7’ye kadar düşen tahvil faizleri şu günlerde yine   % 11’e yükseldi. Bilindiği üzere 2 yıl önce, 28 Ocak 2014’de Merkez Bankası Para Politikası Kurulu (PPK) gece yarısı toplanarak faiz oranlarını yükselttiğini açıkladı ve Mesela “Bir hafta vadeli repo ihale faiz oranı % 4.5’den %10’a” yükseltildi. Bu uygulama ile dövizin (Dolar-Avro) yükselişinin durdurulması hedefleniyordu. Ama olmadı. O günlerde de daha sonra da döviz yükselişini sürdürdü. Gelen tenkitler üzerine Merkez bankası PPK 22.05.2014’de ve daha sonraki toplantılarında faiz oranını % 0.5 civarında düşürdü ve uzun bir zamandan beri de faiz oranını % 7.5 düzeyinde sabit tutuyor. Son 1-2 yılda FED (Amerika Merkez Bankası) faiz oranlarını yükselteceğini dillendirince dolar yükselişe geçti. Nihayet FED 16 Aralık 2015’de faiz oranlarını Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası gibi    % 5 değil, % 0.25 artırdı ve daha önce  %0-0.25 olan faiz oranını % 0.25-0.50’ye yükseltti. FED toplantısından 1 hafta sonra, 22.12.2015’de ve daha sonra da 22.01.2016’da Türkiye’de de TC Merkez Bankası PPK toplantısını yaptı ve faiz oranlarını değiştirmedi ve % 7.5 olan haftalık faiz oranını aynen korudu.

            Saadet Partisi olarak hükümete sesleniyoruz. Ülkemizin borçlarını ödeyerek faiz harcamalarını ortadan kaldırınız. Türk ekonomisini borç alarak idare etmek yerine 54. Prof. Dr. Necmettin Erbakan hükümetinin yaptığı gibi, milli kaynaklarımızı harekete geçirerek, bütçeye ek kaynaklar oluşturarak borçları ödeme cihetine gidiniz. Aksi halde Türkiye de, vatandaş da, milletimiz de bu faiz belasından kurtulamaz.

            Dikkatlerinizi bir noktaya daha çekmek istiyorum. Yıllardan beri 54. Erbakan Hükümeti dışındaki bütün hükümetler bütçeyi “Denk Bütçe” esasına göre yapmıyorlar. Bütçe daha baştan yapılırken açık verecek şekilde yapılıyor. Bütçe açığını kapatmak için borçlanmaya gidiliyor. Borç alınınca faiz ödeniyor. Kısaca Borç-Faiz-Borç sarmalına düşülüyor