Ahmet Şahin Hoca Yoksulları Hatırlattı
Kur'an-ı Kerim, yoksullara ilgisiz kalan bu servet sahiplerinin ibret alması için Karun'un zenginliğini örnek olarak anlatmış, yerin dibine batışına sebep olan hırsına da dikkatleri çekmiştir.
Ahmed Şahin Hoca Zaman Gazetesi'ndeki yazısında yoksullar konusuna yeterli ilgiyi göstermeyenleri uyardı: Kur'an-ı Kerim, yoksullara ilgisiz kalan bu servet sahiplerinin ibret alması için Karun'un zenginliğini örnek olarak anlatmış, sonunda bunca servetiyle yerin dibine batışına sebep olan...
Bugün dünyanın bazı coğrafyalarında insanlık onuruna yakışmayacak şekilde sefalet içinde yaşayan yoksullar vardır. Yine dünyanın bazı yerlerinde de bu yoksullara seyirci kalan büyük çapta zenginlerin olduğu da bilinmektedir.
Kur'an-ı Kerim, yoksullara ilgisiz kalan bu servet sahiplerinin ibret alması için Karun'un zenginliğini örnek olarak anlatmış, sonunda bunca servetiyle yerin dibine batışına sebep olan (yoksulun hakkını vermeme) hırsına da dikkatleri çekmiştir.
Bu itibarla, biz de günümüze mesaj yüklü bu olaya bu Ramazan'da bir göz atalım, diyoruz. Bakalım tüm servetiyle yerin dibine batan tarihin zengin adamından, günümüzün imkân sahiplerine nasıl mesajlar geliyor bir görelim.
Bilindiği üzere Hz. Musa, kendi devrinin zengini olan Karun'a:
- "Rabb'imiz kimi insanları varlıkla, kimini de darlıkla imtihan eder. Senin imtihanın da varlıkla oluyor. Sakın çevrendeki yoksullara ilgisiz kalmayasın.." şeklinde ikazlarda bulununca:
- "Ben bu serveti kendi kabiliyetimle kazandım, yoksulun hakkı yoktur benim bilgimle kazandığım servetimde.." diyerek ihtiyaç içinde inleyen insanlara ilgisiz kalmakta ısrar eder.
Ancak Hz. Musa, Karun'u hırsıyla baş başa bırakmayıp ikazlarını sürdürür. Bu ikazlardan rahatsızlık duymaya başlayan Karun, onu halkın gözünden düşürüp de etkisiz hale getirmek için ahlâkı bozuk bir kadına para vererek Hz. Musa'ya iftira etmesini ister. Bu sebeple Hz. Musa, toplanan halka vaaz verirken ayağa kalkıp konuşmaya başlayan kadın:
- "Ey insanlar beni dinleyin!" diye herkesi kendine baktırır, ne var ki söyleyeceklerinin gerisini getiremeyince gerçeği anlatmaya mecbur kalarak der ki:
- "Karun bana, Musa'ya iftira etmem için bir kese dolusu altın verdi, gerçi ben kötü bir kadınım ama Allah'ın Peygamber'ine iftira edecek kadar da adi biri değilim, işte Karun'un bana iftira için verdiği para." diyerek keseyi ortaya atar, dökülen altınlara da herkes bakar.
Karun'un, işi Peygamber'e iftiraya kadar vardırışı, Allah'ın (cc) gayretine dokunur. Üzülen Hz. Musa da ellerini açıp dua ederek:
- "Ya Rabbi" der, "kendisine ikram ettiğin bunca servetin yükümlülüğünü yerine getirmeyip de işi bir Peygamber'e iftiraya kadar vardıran Karun'a öyle bir ceza ver ki, yoksullara yardım etmeyen tüm zenginlere ibret dersi olsun bu ceza!.."
İşte bu duadan sonra Karun'un çiftliğinde dehşetli bir deprem olur, ortasından yarılan toprak Karun'u malıyla, mülküyle, çiftlikteki tüm varlığıyla yerin dibine aşağı çekerken Karun'un feryatları duyulur:
- "Ya Musa! Beni kurtar, yoksullara fazlasıyla yardımda bulunacağım!"
Ne var ki hırslı zenginlere ibret olacak akıbeti yaşayacaktır artık Karun.
Buna rağmen Rabb'imiz yine de Hz. Musa'ya şöyle hitap eder:
- "Eğer Karun yerin dibine aşağı batıp giderken "Ya Musa!" diye feryat etmese de "Ya Rab!" diye beni yardıma çağırarak bir dönüş yapsaydı, yine de ona yardım edip kurtarırdım. Ama buna rağmen o benden yardım istemedi, cezaya müstahak olduğunu bir daha göstermiş oldu..."
Hikmet alimleri derler ki: Allah'ın kendilerine ihsan ettiği imkândan yoksulun hakkını vermeyenlere Karun'un bu akıbetinden mesajlar vardır. Bu durumuyla Karun demiş oluyor ki: Ben yoksulun hakkını vermedim, tüm zenginlere ibret olacak akıbete maruz kaldım. Sakın siz de benim gibi hırsınıza mağlup düşüp cimrilik ederek yoksula ilgisiz kalmayın, aynı sonuca siz de layık olmayın. Sonra siz de yoksula yardıma razı olursunuz ama son andaki pişmanlığın faydası olmadığını siz de benim gibi görürsünüz.
Ne dersiniz, şimdi düşünme sırası bizlerde mi? İsteyen Hz. Kur'an'ın ibretimize sunduğu bu olaydan gereken dersleri alıp ikaz olur, istemeyen de bir bahane bulup Karun gibi hırsına mağlup olarak layık olduğunu mu bulur?
a.sahin@zaman.com.tr
Bugün dünyanın bazı coğrafyalarında insanlık onuruna yakışmayacak şekilde sefalet içinde yaşayan yoksullar vardır. Yine dünyanın bazı yerlerinde de bu yoksullara seyirci kalan büyük çapta zenginlerin olduğu da bilinmektedir.
Kur'an-ı Kerim, yoksullara ilgisiz kalan bu servet sahiplerinin ibret alması için Karun'un zenginliğini örnek olarak anlatmış, sonunda bunca servetiyle yerin dibine batışına sebep olan (yoksulun hakkını vermeme) hırsına da dikkatleri çekmiştir.
Bu itibarla, biz de günümüze mesaj yüklü bu olaya bu Ramazan'da bir göz atalım, diyoruz. Bakalım tüm servetiyle yerin dibine batan tarihin zengin adamından, günümüzün imkân sahiplerine nasıl mesajlar geliyor bir görelim.
Bilindiği üzere Hz. Musa, kendi devrinin zengini olan Karun'a:
- "Rabb'imiz kimi insanları varlıkla, kimini de darlıkla imtihan eder. Senin imtihanın da varlıkla oluyor. Sakın çevrendeki yoksullara ilgisiz kalmayasın.." şeklinde ikazlarda bulununca:
- "Ben bu serveti kendi kabiliyetimle kazandım, yoksulun hakkı yoktur benim bilgimle kazandığım servetimde.." diyerek ihtiyaç içinde inleyen insanlara ilgisiz kalmakta ısrar eder.
Ancak Hz. Musa, Karun'u hırsıyla baş başa bırakmayıp ikazlarını sürdürür. Bu ikazlardan rahatsızlık duymaya başlayan Karun, onu halkın gözünden düşürüp de etkisiz hale getirmek için ahlâkı bozuk bir kadına para vererek Hz. Musa'ya iftira etmesini ister. Bu sebeple Hz. Musa, toplanan halka vaaz verirken ayağa kalkıp konuşmaya başlayan kadın:
- "Ey insanlar beni dinleyin!" diye herkesi kendine baktırır, ne var ki söyleyeceklerinin gerisini getiremeyince gerçeği anlatmaya mecbur kalarak der ki:
- "Karun bana, Musa'ya iftira etmem için bir kese dolusu altın verdi, gerçi ben kötü bir kadınım ama Allah'ın Peygamber'ine iftira edecek kadar da adi biri değilim, işte Karun'un bana iftira için verdiği para." diyerek keseyi ortaya atar, dökülen altınlara da herkes bakar.
Karun'un, işi Peygamber'e iftiraya kadar vardırışı, Allah'ın (cc) gayretine dokunur. Üzülen Hz. Musa da ellerini açıp dua ederek:
- "Ya Rabbi" der, "kendisine ikram ettiğin bunca servetin yükümlülüğünü yerine getirmeyip de işi bir Peygamber'e iftiraya kadar vardıran Karun'a öyle bir ceza ver ki, yoksullara yardım etmeyen tüm zenginlere ibret dersi olsun bu ceza!.."
İşte bu duadan sonra Karun'un çiftliğinde dehşetli bir deprem olur, ortasından yarılan toprak Karun'u malıyla, mülküyle, çiftlikteki tüm varlığıyla yerin dibine aşağı çekerken Karun'un feryatları duyulur:
- "Ya Musa! Beni kurtar, yoksullara fazlasıyla yardımda bulunacağım!"
Ne var ki hırslı zenginlere ibret olacak akıbeti yaşayacaktır artık Karun.
Buna rağmen Rabb'imiz yine de Hz. Musa'ya şöyle hitap eder:
- "Eğer Karun yerin dibine aşağı batıp giderken "Ya Musa!" diye feryat etmese de "Ya Rab!" diye beni yardıma çağırarak bir dönüş yapsaydı, yine de ona yardım edip kurtarırdım. Ama buna rağmen o benden yardım istemedi, cezaya müstahak olduğunu bir daha göstermiş oldu..."
Hikmet alimleri derler ki: Allah'ın kendilerine ihsan ettiği imkândan yoksulun hakkını vermeyenlere Karun'un bu akıbetinden mesajlar vardır. Bu durumuyla Karun demiş oluyor ki: Ben yoksulun hakkını vermedim, tüm zenginlere ibret olacak akıbete maruz kaldım. Sakın siz de benim gibi hırsınıza mağlup düşüp cimrilik ederek yoksula ilgisiz kalmayın, aynı sonuca siz de layık olmayın. Sonra siz de yoksula yardıma razı olursunuz ama son andaki pişmanlığın faydası olmadığını siz de benim gibi görürsünüz.
Ne dersiniz, şimdi düşünme sırası bizlerde mi? İsteyen Hz. Kur'an'ın ibretimize sunduğu bu olaydan gereken dersleri alıp ikaz olur, istemeyen de bir bahane bulup Karun gibi hırsına mağlup olarak layık olduğunu mu bulur?
a.sahin@zaman.com.tr
Kaynak: