Afrika İçin Yeşil Devrim İttifakı
Çevreyi koruduğu iddia edilen biyoyakıt,tam tersi çıktı.
Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Fonu'nun (FAO) küresel gıda krizine acil çare bulmak için geçen hafta İtalya'nın başkenti Roma'da düzenlediği zirve toplantısı, Afrika'da tarımsal üretimin kalkındırılmasını hedefleyen Afrika İçin Yeşil Devrim İttifakı (AGRA) niyet anlaşmasıyla sona erdi. Devlet ve hükümet başkanları, BM Gıda Hakkı Raportörü Jean Ziegler'in İnsanlık suçu olarak nitelediği biyoyakıt sorunu nedeniyle ortak deklarasyon yayınlamadılar; sorunun çözümü için söz vermekle yetindiler. Başta mısır olmak üzere buğday, arpa, şeker kamışı gibi temel gıda maddeleri, insanların beslenmesi için değil, yenilenebilir enerji kaynağı olan biyoyakıt-etanol üretimi için kullanılıyor. Çevreyi koruduğu iddia edilen biyoyakıtın, temiz enerji kaynağı olmadığı, sera gazlarının olumsuz etkilerini azaltmadığı, havayı benzinden daha fazla kirlettiği bildiriliyor.
--------------------------------------------------------------------------------
NTVMSNBC'nin sorularını yanıtlayan FAO baş ekonomistlerinden Ali Arslan Gürkan, özellikle ABD açısından biyoyakıtın ciddi siyasi boyutları olduğunu ve hasıraltı edildiğini söyledi. ABD'nin biyoyakıt üretimi ve bunun için aldığı kararların, dünya gıda güvenliğini etkilediğini belirten Gürkan, 40-50 yıl sonra Afrika ve bazı Avrupa ülkelerindeki aç insanların ABD'ye ve Avrupa'ya göç edip, dengeleri bozacağını anlattı. Gürkan, geleceğe ilişkin bu veriler eşliğinde, Roma Zirvesi'nin geçmiş BM toplantılarından farklı olarak çözüm getirmesini umduğunu belirterek şöyle dedi: FAO'nun 400 milyon dolarlık bütçesi, New York itfaiye teşkilatının bütçesinden daha az. BM tek başına bir şey yapamaz. Lütfen dünya vicdanının sesini dinlesin...
Gürkan, Roma Zirvesi'nde ele alınan ve çare aranan açlığın boyutlarını, öngörüleri ve tesbit edilen çareyi NTVMSNBC'ye anlattı. Gürkan'a göre, petrol fiyatlarındaki artış ve gelişmiş ülkelerde uygulanan biyoyakıtı destekleyici politikalar var olduğu sürece, tarımda yeni teknolojiler devreye girmeden, fiyatlar düşmeden sorun kolay kolay aşılamayacak. Gürkan'ın açıklamaları şöyle:
FAO bugüne kadar Roma Zirvesi'ne benzer iki zirve daha düzenlemişti; 1996 ve 2005 yıllarında. Ancak biraraya gelip söz vermekten öteye geçilemedi. Roma Zirvesi ise, bugünün koşullarının zorlamasıyla geçmişten daha farklı algılanıyor. 1996 ve 2005 yılında gıda güvenliği ile ilgili zirveler olduğunda, taahütleri yerine getirme zorunluluğu ve bunu yerine getirecek olan koşullar maalesef yoktu. Piyasalar bu kadar zorlanmıyordu. Bu yüzden de gelişmiş ülkeler siyasi politikaları doğrultusunda yardım yapıyorlardı. Bugün ise gıda dünyada önemli bir sorun haline gelirse, sadece açlığın ve fakirliğin olduğu ülkelerde değil, gelişmiş ülkelerde de kendisini gösterecek. Küreselleşme sonucu piyasalar birbirine bağlandı.
AÇ AFRİKALI, GELİŞMİŞ ÜLKELERE GÖÇ EDECEK
Biyoyakıt nedeniyle ABD'de alınan kararlar, ABD dışındaki ülkelerin gıda güvenliğini etkiler oldu. Uluslararası İklim Değişikliği Paneli adlı grup, 2050 yılına kadar küresel ısınmadan hangi bölgelerin etkileneceğiyle ilgili çalışmalar yaparak, şu anda kurak olan Afrika ve Akdeniz çevresindeki bölgenin en zor durumda kalan yerler olacağını belirledi. Aynı şekilde, gıda krizi de en çok bu bölgeleri etkiliyor. Bu durumda ne olacak? İnsanlar 40-50 sene içinde ABD'ye Avrupa'ya göç edecekler ve oradaki siyasi-ekonomik dengeleri etkileyecekler. Yani gelişmiş ülkelerin ekonomik çekince yerine, dünya için daha vicdanı kararlar almaları gerekiyor.
BİYOYAKIT VE SİYASİ ÇEKİNCELER
Roma Zirvesi'nde gelişmiş ülkelerin bunun ayırdında olduğunu gözlemledim. Bu yüzden de maddi olarak sorunun çözümüne ciddi kaynak ayıracaklar. Dünya Bankası 3.2 milyar dolar ayırmayı taahhüt etti; İspanya, Fransa ve diğer AB ülkeleri de belli sözler verdi. Fakat katılımcı ülkelerin bir ortak deklarasyon yayınlamakta zorlanmasının nedeni, biyoyakıt konusu. Bu konunun ciddi siyasi boyutları var ve hasıraltı ediliyor. Özellikle ABD açısından...
TARIMA YATIRIM TEK ÇÖZÜM
Fakir ülkelere en çok katkı sağlayacak adım tarımsal sektörde devrim olur. Bu şimdiye kadar hep bir kenara itildi. Dünya Bankası bile ancak Kalkınma Raporu'yla ayıldı. Bu koşullara gelinmesinin en büyük nedeni tarıma gereken yatırımın yapılmaması aslında. Böyle bir krize hazır değildi dünya. Gelişmekte olan ülkelerde bu yatırımlar yapılsaydı, bu kadar zor bir noktaya gelmezdik.
VERİMİN GİTTİKÇE DÜŞECEĞİ GÖRÜLÜYOR
Küresel ısınmanın etkilerini şu anda gözlemlemek mümkün değil. En önemli gıda ürünlerinin son 40 yıllık dalgalanmalarına baktık, acaba azma mı çoğalma mı var diye. Dünya bazında 10 yıllık süreçte; gerek Afrika kıtasında, gerekse küresel seviyede, yüzde 10-15'lerden yüzde 5'lere düşmüş. Dolayısıyla aslında şu anda geçmişteki rakamlara baktığımızda dalgalanma ciddi görünmüyor. Ama ileride ne olacağını bilmek zor, çünkü veriler bu bölgelerde verimin gittikçe düşeceğini gösteriyor. Bu uzun dönemli bir problem.
TEHLİKE ALTINDAKİ 22 ÜLKE
Yine de 1970'lerdeki krize baktığınızda, bu krizin o kadar derin olduğunu söyleyemeyiz. Hatta bunu tartışanlar da var. Yüksek fiyatlar gerçekten gıda krizine yol açtı mı? Aslında bu daha belli değil. BM kriz diyor çünkü son yıllarda ilk defa çıplak bir biçimde, krize dönüşebileceği gerçeği ortaya çıktı. Geçen yılın Aralık ayında FAO'da bu senaryodan en çok etkilecek ülkelerin listesini çıkardık ve 'Tehlike altındaki 22 ülke' olarak anılmaya başlandı. Gıda fiyatları artıyor. Bu kimi etkileyecek? İthalatçı ülkeleri, petrol ve gıda ithal eden ülkeleri. Bunların içinde açlık oranı yüzde 30'un üzerinde olanlar. Hangi ülkeler: Eritre, Nijer, Komor Adaları, Haiti, Liberya, Burundi, Tacikistan, Sierra Leone, Zimbabve, Etiyopya, Zambiya, Orta Afrika Cumhuriyeti, Mozambik, Tanzanya, Madagaskar, Malavi, Kamboçya, Kuzey Kore, Ruanda, Botsvana, Kenya ve Gine.
BİYOYAKIT TEŞVİKİ VE PETROL PİYASASI
Kriz dışarıdan bakıldığında bütün boyutlarıyla yaşanıyor gibi görünse de, BM uluslararası kamuoyunu uyandırmak için 'kriz' sözcüğünü erken kullandı. Çünkü var olan durum kritik. Bunun başında biyoyakıta olan talep var. Bu nereden geliyor? Petrol fiyatlarındaki artış, gelişmiş ülkelerde uygulanan biyoyakıtı destekleyici politikalar var olduğu sürece, yeni teknolojiler devreye girmeden, fiyatlar düşmeden bu sorun kolay kolay aşılamayacak. 1970'lerde her ne kadar petrol fiyatları katlanmış olsa bile, o kriz OPEC ülkeleri tarafından suni olarak yaratılmış bir krizdi. Bu kriz ise, arz ve talep arasındaki yakınlıktan kaynaklanıyor. Petrol piyasalarındaki dengeler şimdi daha hassas. Fiyatlardaki artışın da talep fazlalığı yüzünden düşmeyip artacağı bekleniyor. Dolayısıyla bu çok yeni ve önemli bir problem. Bir de gıda talebi konusu var ki bu talep de piyasalara oldukça baskı yapacak. 10-15 yıldır süregelen bir artış ve 2005 yılında olan ani zıplamayı açıklamıyor. Ama, ileride bunun önemli bir faktör olacağını zannediyoruz.
TARIMDA YENİ TEKNOLOJİ ŞART
Bu koşullarda ne yapılması gerektiğine gelince, verimlilik arttırılmalı. Gelişmiş ülkelerde yeni bir teknoloji zıplaması olmadığı sürece bu mümkün değil. Gelişmekte olan ülkelerde ise, eski teknoloji ile tarımda verimi arttırmak mümkün. Bu yüzden de kaynak aktarımı gerekli. En büyük sorun gelişmekte olan ülkelerdeki siyasi dengeler. Bu ülkelerdeki hükümetlerin, çıkar kavgasına girmeyip halklarının çıkarını gözetmeleri gerekecek. Tarımı unutmaktansa tarıma eğilip durumu iyileştirmemiz lazım. 800 milyon kişinin açlıkla boğuştuğunu göz önünde bulundurursak, fazla zamanımız yok. Sorunların çözülmesi için siyasi istek önemli.
BİYOYAKITLA İLGİLİ ÇARPICI ÖRNEKLER
BM Gıda ve Tarım Fonu'nun açlık zirvesinde toplanan devlet ve hükümet başkanlarının anlaşmaya varamamalarının temel nedeni biyoyakıt. En büyük biyoyakıt üreticisi ve kullanıcısı ABD ve Brezilya. Çevre dostu olduğu iddia edilen biyoyakıtın aslında hiç de yeşil olmadığına ilişkin çarpıcı birkaç örnek şöyle:
*Başta mısır olmak üzere buğday, arpa, şeker kamışı gibi temel gıda maddeleri, insanların beslenmesi için değil, yenilenebilir enerji kaynağı olan biyoyakıt-etanol üretimi için kullanılıyor. *1 ton mısırdan sadece 400 litre etanol elde edilebiliyor.
*Bir otomobilin deposunu doldurmak için gereken 45-50 litre etanolü üretmek için 300 kg civarında mısır kullanılıyor. Oysa bu miktardaki mısır, bir kişinin bir yıl boyunca alması gereken kaloriyi karşılıyor. Yani bir kişinin bir yıllık temel gıda ihtiyacı, birkaç günlük yakıtta harcanıyor.
*Çevreyi koruduğu iddia edilen biyoyakıtın, temiz enerji kaynağı olmadığı, sera gazlarının olumsuz etkilerini azaltmadığı, havayı benzinden daha fazla kirlettiği bildiriliyor.
*Bir litrelik etanol üretimi 3-5 litre temiz su gerektiriyor ve 13 litre kirli su üretiyor. Kirli suyu temizlemek için ise 113 litre karşılığı doğalgaz enerjisi gerekiyor.
*ABD, Arjantin ve Brezilya'da soya üretiminin biyoyakıt için kullanımı nedeniyle, soya fiyatları yükseliyor ve NASA bunun Amazon ormanlarının yok oluşunu hızlandırdığını söylüyor.
*Malezya ve Endonezya'da biyoyakıt için palmiye ağacı, şekerkamışı ve okaliptüs ekiminin artması nedeniyle, tropik ormanlar kayboluyor.
--------------------------------------------------------------------------------
NTVMSNBC'nin sorularını yanıtlayan FAO baş ekonomistlerinden Ali Arslan Gürkan, özellikle ABD açısından biyoyakıtın ciddi siyasi boyutları olduğunu ve hasıraltı edildiğini söyledi. ABD'nin biyoyakıt üretimi ve bunun için aldığı kararların, dünya gıda güvenliğini etkilediğini belirten Gürkan, 40-50 yıl sonra Afrika ve bazı Avrupa ülkelerindeki aç insanların ABD'ye ve Avrupa'ya göç edip, dengeleri bozacağını anlattı. Gürkan, geleceğe ilişkin bu veriler eşliğinde, Roma Zirvesi'nin geçmiş BM toplantılarından farklı olarak çözüm getirmesini umduğunu belirterek şöyle dedi: FAO'nun 400 milyon dolarlık bütçesi, New York itfaiye teşkilatının bütçesinden daha az. BM tek başına bir şey yapamaz. Lütfen dünya vicdanının sesini dinlesin...
Gürkan, Roma Zirvesi'nde ele alınan ve çare aranan açlığın boyutlarını, öngörüleri ve tesbit edilen çareyi NTVMSNBC'ye anlattı. Gürkan'a göre, petrol fiyatlarındaki artış ve gelişmiş ülkelerde uygulanan biyoyakıtı destekleyici politikalar var olduğu sürece, tarımda yeni teknolojiler devreye girmeden, fiyatlar düşmeden sorun kolay kolay aşılamayacak. Gürkan'ın açıklamaları şöyle:
FAO bugüne kadar Roma Zirvesi'ne benzer iki zirve daha düzenlemişti; 1996 ve 2005 yıllarında. Ancak biraraya gelip söz vermekten öteye geçilemedi. Roma Zirvesi ise, bugünün koşullarının zorlamasıyla geçmişten daha farklı algılanıyor. 1996 ve 2005 yılında gıda güvenliği ile ilgili zirveler olduğunda, taahütleri yerine getirme zorunluluğu ve bunu yerine getirecek olan koşullar maalesef yoktu. Piyasalar bu kadar zorlanmıyordu. Bu yüzden de gelişmiş ülkeler siyasi politikaları doğrultusunda yardım yapıyorlardı. Bugün ise gıda dünyada önemli bir sorun haline gelirse, sadece açlığın ve fakirliğin olduğu ülkelerde değil, gelişmiş ülkelerde de kendisini gösterecek. Küreselleşme sonucu piyasalar birbirine bağlandı.
AÇ AFRİKALI, GELİŞMİŞ ÜLKELERE GÖÇ EDECEK
Biyoyakıt nedeniyle ABD'de alınan kararlar, ABD dışındaki ülkelerin gıda güvenliğini etkiler oldu. Uluslararası İklim Değişikliği Paneli adlı grup, 2050 yılına kadar küresel ısınmadan hangi bölgelerin etkileneceğiyle ilgili çalışmalar yaparak, şu anda kurak olan Afrika ve Akdeniz çevresindeki bölgenin en zor durumda kalan yerler olacağını belirledi. Aynı şekilde, gıda krizi de en çok bu bölgeleri etkiliyor. Bu durumda ne olacak? İnsanlar 40-50 sene içinde ABD'ye Avrupa'ya göç edecekler ve oradaki siyasi-ekonomik dengeleri etkileyecekler. Yani gelişmiş ülkelerin ekonomik çekince yerine, dünya için daha vicdanı kararlar almaları gerekiyor.
BİYOYAKIT VE SİYASİ ÇEKİNCELER
Roma Zirvesi'nde gelişmiş ülkelerin bunun ayırdında olduğunu gözlemledim. Bu yüzden de maddi olarak sorunun çözümüne ciddi kaynak ayıracaklar. Dünya Bankası 3.2 milyar dolar ayırmayı taahhüt etti; İspanya, Fransa ve diğer AB ülkeleri de belli sözler verdi. Fakat katılımcı ülkelerin bir ortak deklarasyon yayınlamakta zorlanmasının nedeni, biyoyakıt konusu. Bu konunun ciddi siyasi boyutları var ve hasıraltı ediliyor. Özellikle ABD açısından...
TARIMA YATIRIM TEK ÇÖZÜM
Fakir ülkelere en çok katkı sağlayacak adım tarımsal sektörde devrim olur. Bu şimdiye kadar hep bir kenara itildi. Dünya Bankası bile ancak Kalkınma Raporu'yla ayıldı. Bu koşullara gelinmesinin en büyük nedeni tarıma gereken yatırımın yapılmaması aslında. Böyle bir krize hazır değildi dünya. Gelişmekte olan ülkelerde bu yatırımlar yapılsaydı, bu kadar zor bir noktaya gelmezdik.
VERİMİN GİTTİKÇE DÜŞECEĞİ GÖRÜLÜYOR
Küresel ısınmanın etkilerini şu anda gözlemlemek mümkün değil. En önemli gıda ürünlerinin son 40 yıllık dalgalanmalarına baktık, acaba azma mı çoğalma mı var diye. Dünya bazında 10 yıllık süreçte; gerek Afrika kıtasında, gerekse küresel seviyede, yüzde 10-15'lerden yüzde 5'lere düşmüş. Dolayısıyla aslında şu anda geçmişteki rakamlara baktığımızda dalgalanma ciddi görünmüyor. Ama ileride ne olacağını bilmek zor, çünkü veriler bu bölgelerde verimin gittikçe düşeceğini gösteriyor. Bu uzun dönemli bir problem.
TEHLİKE ALTINDAKİ 22 ÜLKE
Yine de 1970'lerdeki krize baktığınızda, bu krizin o kadar derin olduğunu söyleyemeyiz. Hatta bunu tartışanlar da var. Yüksek fiyatlar gerçekten gıda krizine yol açtı mı? Aslında bu daha belli değil. BM kriz diyor çünkü son yıllarda ilk defa çıplak bir biçimde, krize dönüşebileceği gerçeği ortaya çıktı. Geçen yılın Aralık ayında FAO'da bu senaryodan en çok etkilecek ülkelerin listesini çıkardık ve 'Tehlike altındaki 22 ülke' olarak anılmaya başlandı. Gıda fiyatları artıyor. Bu kimi etkileyecek? İthalatçı ülkeleri, petrol ve gıda ithal eden ülkeleri. Bunların içinde açlık oranı yüzde 30'un üzerinde olanlar. Hangi ülkeler: Eritre, Nijer, Komor Adaları, Haiti, Liberya, Burundi, Tacikistan, Sierra Leone, Zimbabve, Etiyopya, Zambiya, Orta Afrika Cumhuriyeti, Mozambik, Tanzanya, Madagaskar, Malavi, Kamboçya, Kuzey Kore, Ruanda, Botsvana, Kenya ve Gine.
BİYOYAKIT TEŞVİKİ VE PETROL PİYASASI
Kriz dışarıdan bakıldığında bütün boyutlarıyla yaşanıyor gibi görünse de, BM uluslararası kamuoyunu uyandırmak için 'kriz' sözcüğünü erken kullandı. Çünkü var olan durum kritik. Bunun başında biyoyakıta olan talep var. Bu nereden geliyor? Petrol fiyatlarındaki artış, gelişmiş ülkelerde uygulanan biyoyakıtı destekleyici politikalar var olduğu sürece, yeni teknolojiler devreye girmeden, fiyatlar düşmeden bu sorun kolay kolay aşılamayacak. 1970'lerde her ne kadar petrol fiyatları katlanmış olsa bile, o kriz OPEC ülkeleri tarafından suni olarak yaratılmış bir krizdi. Bu kriz ise, arz ve talep arasındaki yakınlıktan kaynaklanıyor. Petrol piyasalarındaki dengeler şimdi daha hassas. Fiyatlardaki artışın da talep fazlalığı yüzünden düşmeyip artacağı bekleniyor. Dolayısıyla bu çok yeni ve önemli bir problem. Bir de gıda talebi konusu var ki bu talep de piyasalara oldukça baskı yapacak. 10-15 yıldır süregelen bir artış ve 2005 yılında olan ani zıplamayı açıklamıyor. Ama, ileride bunun önemli bir faktör olacağını zannediyoruz.
TARIMDA YENİ TEKNOLOJİ ŞART
Bu koşullarda ne yapılması gerektiğine gelince, verimlilik arttırılmalı. Gelişmiş ülkelerde yeni bir teknoloji zıplaması olmadığı sürece bu mümkün değil. Gelişmekte olan ülkelerde ise, eski teknoloji ile tarımda verimi arttırmak mümkün. Bu yüzden de kaynak aktarımı gerekli. En büyük sorun gelişmekte olan ülkelerdeki siyasi dengeler. Bu ülkelerdeki hükümetlerin, çıkar kavgasına girmeyip halklarının çıkarını gözetmeleri gerekecek. Tarımı unutmaktansa tarıma eğilip durumu iyileştirmemiz lazım. 800 milyon kişinin açlıkla boğuştuğunu göz önünde bulundurursak, fazla zamanımız yok. Sorunların çözülmesi için siyasi istek önemli.
BİYOYAKITLA İLGİLİ ÇARPICI ÖRNEKLER
BM Gıda ve Tarım Fonu'nun açlık zirvesinde toplanan devlet ve hükümet başkanlarının anlaşmaya varamamalarının temel nedeni biyoyakıt. En büyük biyoyakıt üreticisi ve kullanıcısı ABD ve Brezilya. Çevre dostu olduğu iddia edilen biyoyakıtın aslında hiç de yeşil olmadığına ilişkin çarpıcı birkaç örnek şöyle:
*Başta mısır olmak üzere buğday, arpa, şeker kamışı gibi temel gıda maddeleri, insanların beslenmesi için değil, yenilenebilir enerji kaynağı olan biyoyakıt-etanol üretimi için kullanılıyor. *1 ton mısırdan sadece 400 litre etanol elde edilebiliyor.
*Bir otomobilin deposunu doldurmak için gereken 45-50 litre etanolü üretmek için 300 kg civarında mısır kullanılıyor. Oysa bu miktardaki mısır, bir kişinin bir yıl boyunca alması gereken kaloriyi karşılıyor. Yani bir kişinin bir yıllık temel gıda ihtiyacı, birkaç günlük yakıtta harcanıyor.
*Çevreyi koruduğu iddia edilen biyoyakıtın, temiz enerji kaynağı olmadığı, sera gazlarının olumsuz etkilerini azaltmadığı, havayı benzinden daha fazla kirlettiği bildiriliyor.
*Bir litrelik etanol üretimi 3-5 litre temiz su gerektiriyor ve 13 litre kirli su üretiyor. Kirli suyu temizlemek için ise 113 litre karşılığı doğalgaz enerjisi gerekiyor.
*ABD, Arjantin ve Brezilya'da soya üretiminin biyoyakıt için kullanımı nedeniyle, soya fiyatları yükseliyor ve NASA bunun Amazon ormanlarının yok oluşunu hızlandırdığını söylüyor.
*Malezya ve Endonezya'da biyoyakıt için palmiye ağacı, şekerkamışı ve okaliptüs ekiminin artması nedeniyle, tropik ormanlar kayboluyor.
Kaynak: