11 Eylül’den sonra hızla tırmanışa geçen İslam karşıtlığı, Amerika’da geçtiğimiz sene yeni bir boyuta taşınmıştı. “Amerika’nın Özgürlük Koruyucuları Girişimi” adlı grup, toplu taşıma araçlarına ve metro istasyonlarına Müslümanları tahrik edecek afişler astırdı. “Medeni ile barbar adam arasındaki savaşta, medeni adamı destekle! İsrail’in arkasında ol, cihadı mağlup et!” gibi tahrik edici sloganların yer aldığı afişler, Amerika’da yaşayan Müslümanları oldukça üzdü. İslâmiyet’in ve cihat kavramının yanlış anlaşıldığını düşünen Arap asıllı Amerikalı aktivist Ahmed Rehab, bu İslâm karşıtı reklamlara sessiz kalmadı.

Myjihad.org adlı internet sitesiyle kendi kampanyalarını başlatan Amerikalı genç Müslümanlar, bu girişimi başta Twitter ve Facebook gibi sosyal paylaşım sitelerinde yürütüyor. #MyJihad hashtag’i ve Facebook gibi sosyal paylaşım sitelerindeki sayfalarının yanı sıra otobüslerin üzerinde yer alan reklamlarla da cihat kelimesinin ‘kardeşlik ve barış’ anlamına geldiğini ifade ediyorlar. MyJihad adlı kâr amacı gütmeyen kuruluş, 19 Aralık itibarıyla hizmete başladı.

Benim cihadım farklı

Kampanyanın düzenleyicisi Ahmed Rehab, amaçlarını şöyle anlatıyor: “Cihat, maalesef genel anlamda Müslüman olduğunu iddia eden teröristlerin hareketleri olarak tanımlanıyor. İslam karşıtları ise buradan yola çıkıp radikal kesimi Müslümanların temsilcileriymiş gibi gösterme çabası içine giriyorlar.” Zihinlere kazınan bu olumsuz algıyı düzeltebilmek için yola çıktıklarını belirten Rehab, sosyal medyada yürüttükleri kampanyada 25 otobüse de reklam verildiğini ifade ediyor. Şimdilik Chicago eyaletindeki otobüslerde yer alan Myjihad kampanyası, diğer eyaletlerde de uygulanacak. Gerekli yardım ve bağışların toplanması ile bu hoşgörü kampanyasının New York, Washington D.C., San Francisco, Houston ve Seattle gibi metropollerin yanı sıra diğer Batı ülkelerinde de yayılması hedefleniyor.

Amerika’da İslâm karşıtlığı kitleselleşiyor

Batılı merciler tarafından her fırsatta körüklenen İslâm karşıtlığı, bugüne kadar birçok kez menfi sonuçlar doğurmuştu. Karikatür kriziyle pimi çekilen İslamofobiya, geçen zaman içinde artarak Norveçli Breivik’in hunharca katliamıyla zirve yapmıştı. Düşünce özgürlüğü kılıfında sunulan bu tür faaliyetler, özellikle Batılı ülkelerde yaşayan Müslümanlar için suni bir gerginlik oluşturuyor. Şimdiye dek, İslam’ın kutsallarına kasteden bu bireysel eylemlerin, geçmişte ülkeler arası sürtüşmelere de sebebiyet verdiğine şahit olmuştuk. Bu eylemlerin sistematik hale gelerek Müslüman toplumları hedef alan boyutlara taşınmasından korkuluyordu.

Buna emsal teşkil edecek bir hareket geçtiğimiz yıl Amerika Birleşik Devletleri’nin farklı eyaletlerinde zuhur etti. Amerika Özgürlük Koruyucuları Girişimi adı altında faaliyetlerini yürüten topluluk, İslam karşıtı afişleri toplu taşıma araçları ve metro istasyonlarına astırmıştı. Yerel yönetimler, toplumda kin ve nefret uyandıracak bu girişime ilk başta karşı çıksalar da mahkeme kararından sonra izin vermek zorunda kalmıştı. Pamela Geller öncülüğündeki İslam karşıtı kuruluş, afişleri bastırmayı başarmış ve gerçekleri (!) söylemekten vazgeçmeyeceğini ifade etmişti