ABD'nin ırkçı politikaları!
ABD kamuoyu Arizona’da yürürlüğe konması planlanan ve pek çok kişinin apertheid ile özdeşleştirdiği ırkçı göçmen yasası ile meşgul.
Ciddi bir direnişle karşı karşıya kalan ve sonunda mahkeme tarafından iptal edilen yasaya Obama bile karşı çıkmıştı. Ancak ABD’nin Latin göçmenlere yönelik politikasının tarihine bakıldığında böyle bir yasanın çıkartılabilmiş olması hiç de şaşırtıcı gözükmüyor.
ABD kamuoyunun gündemini geçtiğimiz Nisan ayı sonundan bu yana Arizona eyaletinde kabul edilen SB1070 isimli bir yasa meşgul ediyor. ABD toplumu bu ırkçı göçmen yasası vesilesi ile 150 yıllık geçmişi olan Latin göçmenler sorunu konusunda bir kez daha bölündü. Geçtiğimiz aylar protestolar, kamuoyu yoklamaları ve destek açıklamaları ile geçti. Arizona eyaletinde 29 Temmuz’da yürürlüğe girmesi beklenen yasanın benzerlerinin Utah ve Minnesota gibi başka eyaletlerde de yapılacağı yönündeki açıklamalar, Arizona’da başlayan protesto ve boykot eylemlerinin tüm ülkeye yayılmasında rol oynadı. ABD’deki 1 Mayıs gösterilerine de bu gündem damgasını vurdu.
Yasa, polise şüpheli gördüğü herkesi sorgulama yetkisi veriyor ve göçmenlere belgelerini sürekli yanlarında taşımalarını ve her an tutuklanma ve sınır dışı edilme korkusu ile yaşamalarını dayatıyor. ‘Şüpheli şahıs’ kriteri olarak sadece renk ve aksanın belirlenebilmesi yasanın mutlak olarak ırkçı bir nitelik taşıdığını gösteriyor. Yasa birkaç gün önce Arizona’da bir federal mahkeme tarafından iptal edilmiş olmasaydı, yalnızca kaçak çalışan değil, yasal göçmenleri de baskı altına alacak, toplumda göçmenlere karşı zaten var olan düşmanlığı pekiştirecekti.
Geçtiğimiz aylar boyunca ABD gericiliği yasanın bir an önce uygulamaya konması ve ülke sathına yayılması adına gereken kamuoyu baskısını yaratmak için elinden geleni yaptı. İşin kötüsü 2008 krizi ile ekonomik koşulları kötüleşen ve işsizlik sorunu artan ABD’li çalışanlar da, geçmişe göre sorunlarının müsebbibi olarak daha fazla ‘hispanikleri’ görüyorlar. Bu nedenle yürütülen karşı kampanya ABD işçi sınıfının ortak bir hareketi değil, Latin göçmenler ve insan hakları savunucusu ABD’lilerin ortak faaliyetleri olarak gelişiyor.
Başkan Obama ve hükümeti yasaya rezervli yaklaştığını çeşitli vesilelerle açıkladı. Ancak hükümetin göçmen sorununun ceberrut olmayan bir yolla çözülmesine ilişkin herhangi bir gerçekçi programı yok. Arizona’daki uygulama girişimi şaşırtıcı ve istisnai bir örnek değil, ABD’nin Obama hükümetinin de sürdürücüsü olduğu göçmen politikasının doğal bir sonucu. Üstelik ırkçılığı bu kadar bariz olmamakla birlikte benzeri yasalar pek çok eyalette halen yürürlükte.
ABD’nin göçmen sömürüsü tarihi
ABD yıllardır işgücü ihtiyacını güvencesiz ve kölelik ücretine çalıştırabildiği Latin Amerikalı göçmen işçilerle gideriyor. 2005 yılı rakamlarına göre ABD’de kayıt dışı yaşayan yabancı nüfusun yüzde 56’sını Meksikalılar, yüzde 22’sini diğer Latin Amerika ülkelerinden gelenler, yüzde 13’ünü Asyalılar oluşturuyor. (1)
Meksikalıların göçmen nüfustaki bu baskın payı Meksika’nın ABD ile sınır komşusu olmasından, topraklarının bir kısmının geçmişte ABD tarafından ilhak edilmiş olmasından ve ABD ile girdiği ekonomik ve politik ilişkilerin derinliğinden kaynaklanıyor.
ABD, Teksas’ın ardından Kaliforniya ve New Mexico’yu ilhak ettiği 1846-48 ABD-Meksika savaşından bu yana Meksikalıları acımasızca sömürüyor. Bu tarihten itibaren Meksikalıları topraklarından kopararak madencilik, tarım, tren yolu inşaatı gibi sektörlerde çalıştırma dönemi başladı. ABD 20. yüzyıl boyunca da ekonominin genişleme döneminde gevşettiği, durgunluk dönemlerinde sıkılaştırdığı göçmen yasaları ve sınır denetimi eşliğinde işgücü ihtiyacını büyük oranda kaçak Meksikalılar ile gidermeye devam etti. İki dünya savaşı ardından gelen yeniden inşa dönemlerinde Meksikalıların kitleler halinde ülkeye göç ettiği görülürken, Büyük Bunalım ve Kore savaşını takip eden durgunluk dönemlerinde bu kez kitlesel tehcirler yaşandı. (2)
ABD ve Meksika arasında geçici işçi göçünü düzenleyen ilk resmi antlaşma ile 1942 yılında Bracero Programı yürürlüğe kondu. 1964’e kadar uygulanan programa rağmen, ABD ekonomisinin 1950’lerde yaşadığı kısa süreli durgunluk, ardından 1960’larda tarımda artan hızlı mekanizasyon Meksikalılara karşı siyasi bir huruç harekâtını ve sınırlardaki ABD Sınır Devriyelerinin paramiliter faaliyetlerini tetikledi. Bir milyon civarında Meksikalı işçi geri göç etmek zorunda bırakıldı.
Bracero programı ile 4,6 milyon Meksikalı ABD’ye taşındı. Programın sona ermesinin ardından ABD’ye göçler devam etti. ABD’nin Meksikalı ucuz işgücünü sömürme pratiği 1965’te Meksika parlamentosunda onaylanan Sınır Sanayileşmesi Programı ile yeni bir boyut kazandı. 1994’te imzalanan NAFTA’nın da temellerini atan program, Amerikan sanayi sermayesinin sınırda Meksikalı ucuz emek ile buluşmasını sağladı. (3) Sınır Sanayileşmesi Programı, sınır bölgesine genç nüfusun yığılmasına neden oldu. 1990’lardan başlayarak sınır bölgesinde ortaya çıkan işgücü fazlası bu kez ABD sınırını geçen göçmen sayısında patlamaya neden oldu.
Neo-liberal dönemde göçmen politikası
Meksika’nın 1980’lerden itibaren uygulamaya koyduğu neo-liberal program ve 1994’te ABD ile imzalanan serbest ticaret antlaşması Meksika tarımında hızlı bir çöküşü ve işsizliği beraberinde getirdi. Bu da göç baskısını daha da güçlendirdi. 1980-84 arası yalnızca 40.000 kişi yasadışı yollarla ABD’ye göç etmişken, 2000-2004 arası bu sayı 485.000’e ulaştı. Üstelik her geçen yıl kayıt dışı göçmenlerin sayısı kayıtlı göçmenlerin sayısını daha fazla katlamaya başladı. 1980-84 aralığında kayıt dışı göçmenlerin tüm göçmenlere oranı yüzde 25 iken, bu oran bugün yüzde 84 civarında.
1980’li yıllar yalnızca Meksika’dan değil, Latin Amerika’nın pek çok ülkesinden kitlesel göçler yaşandı. Bu göçlerin başlıca sebebi ABD’nin kıtada yürüttüğü kirli savaş, ABD desteği ve paramiliter yöntemlerle iktidara gelen gerici iktidarların bu ülkelerin iktisadi ve toplumsal yapılarında yarattığı geniş ölçekli tahribattı. (4)
Görünürde alınan tüm önlemlere rağmen ABD’deki kaçak göçmen sayısı giderek artıyor. ABD sınır kapıları göçmenlere hem açık hem de kapalı. Sınır dışı edilme korkusu bu insanların her şeye razı edilmelerini sağlıyor. Göçmenler en ağır işlerde en az ücretle çalıştırılıyorlar. Hiçbir yasal güvenceleri yok. Çocuklarını okullara gönderemiyor, sendika kuramıyor ve oy kullanamıyorlar. Bir tür kölelik sistemine işaret eden bu yapı ABD’li patronların fazlasıyla işine geliyor. Kaçak göçmen çalıştırmaya getirilen cezai hükümler caydırıcı olmaktan uzak. Kaçak göçmenlerin varlığı ırkçı saldırılara konu olsa da, kaçak göçmenlerin ABD ekonomisinin temel bir unsuru olduğu gerçeği gizlenemiyor.
Konuk işçi programı
Bir yandan ABD sermayesine ucuz işgücü arzını sürdürmek diğer yandan da kamuoyunu fazlasıyla rahatsız eden yasadışı göç sorununu çözmek için ABD’li otoritelerin son yıllarda ortaya koyabildiği en somut çözüm, Konuk İşçi Programı. (5) Dünya Ticaret Örgütü’nün GATS antlaşması çerçevesinde formüle ettiği ve ABD’de halen tartışılmaya devam edilen birden fazla versiyonu olan bu programın özünde, ABD’ye geçici olarak kabul edilecek ve ülkede bulunabilecekleri azami yasal süre dolar dolmaz sınır dışı edilecek olan milyonlarca Latin Amerikalı emekçi var. Konuk işçiler dışında çalışma amaçlı göç kabul edilmeyecek. Sınırlardaki denetim ve kaçak göçmenler üzerindeki baskı arttırılacak. Konuk işçi uygulaması dışında kaçak göçmen çalıştıran patronların cezası katlanacak. Yeni önlemlerle derhal sınır dışı edilecek olan kaçak göçmenlerin olası bir direnişine karşı da Anayurt Güvenliği Bakanlığı’na bağlı pek çok güvenlik biriminin devrede olacağı bir ‘göçmen alarmı’ planı hazırda tutulacak.
Görüldüğü gibi uygulamaya konursa, Arizona’da son anda mahkeme tarafından iptal edilen yasanın benzerlerini bütün ülkeye yayacak olan uygulama Latin Amerika kökenli emekçiler için tam bir felaket niteliğinde.
ABD’deki göçmen işçi hareketinin talebi ise tek seferde ve hiçbir ayrım gözetmeksizin tüm göçmenlere yasal haklarının verilmesi ve insanca yaşam koşullarının yaratılması. Göçmen politikasında reform vaadiyle göçmenlerin oyunu alan Obama’nın vaat ettiği reformu bir türlü gerçekleştirmemesinin ardında ABD sermayesinin kirli çıkarları var. Obama’nın reform vaatlerinin ufku ancak kaçak göçmen sömürüsünü ikâme edebilecek kârlılıktaki konuk işçi programı benzeri bir ‘çözümle’ sınırlı kalmaya mahkum görünüyor.
Göçmen mücadelesinde kesin sonuç alınmasını sağlayacak yegâne çözüm, Amerikalı emekçilerin yüzlerini ‘hispanik’ sınıf kardeşlerine dönmelerinden geçiyor.
Gözde Kök
(1) www.pewhispanic.org
(2) Vogel, R. D., “Transient Servitude: The US Guest Worker Program for Exploiting Mexican and Central American Workers” http://www.combatingglobalization.com/articles/transient_servitude.html
(3) Kuzey Amerika Serbest Ticaret Antlaşması
(4) Petras J., “Mesoamerica comes to North America: The Dialectics of the Migrant Workers’ Movement” http://www.rebelion.org/noticia.php?id=30892
(5) http://www.scoop.co.nz/stories/HL0806/S00213.htm
Kaynak: Bizim Amerika