28 Şubat aktörleri şimdi kayıp!
Dindar insanların baskı altına alındığı 28 Şubat postmodern darbesinin 'dediğim dedik' aktörleri şimdi kayıplarda...
Türkiye tarihinde ayrı bir yer edinen 28 Şubat'ın 12'nci yılı... 'Andıç', 'Balans ayarı' ve brifingler bu dönemden kalan kelimelerden bazıları.
Ya günlerce konuşulan isimler...
Süleyman Demirel: O bir cumhurbaşkanından çok silahsız kuvvetler komutanı gibiydi. O kendini her zaman ülkeyi uçurumdan alan kilit adam olarak gördü. Gerçek bir darbe, sayesinde atlatılmıştı (!) Refah-yol devrildi. 12 Eylül 1980 askerî darbesinde başbakanlıktan olan Demirel, 1993'te Çankaya'ya çıktı. 1965'ten 1991'e kadar tam 7 hükûmet kurdu. Darbeyi önleme adına Refah-Yol koalisyonunu devirdi. DYP'yi böldü. Senfoni orkestrasının önünde söylediği "İşte çağdaş Türkiye bu!" sözü hafızalarda yer etti. Köşk'e tekrar çıkmak için verdiği çabalar olumsuz sonuçlandı. 5+5 formülü kabul görmedi. Son olarak 'karargah' olarak kullandığı Güniz Sokak'tan da taşındı.
Mesut Yılmaz: Yılmaz Özal'dan sonra devraldığı Anap liderliğinde 28 Şubat'ın en önemli aktörleri arasına girdi. Süreçte Kaos uyarısında bulunup, 'irtica'ya karşı her türlü güç birliğinde bulunacağını söyledi. Macaristan'da otel lobisinde kendisine darp girişiminde bulunulmuş, burnu kırılmıştı. Bu olayın kimler tarafından yapıldığı belirsizliliğini koruyor. Demirel, Erbakan'ın istifası üzerine sürpriz yaparak hükûmet kurma görevini Yılmaz'a verdi. Yılmaz, 28 Şubat kararlarını uygulamak zorunda kaldı. 8 yıllık temel eğitimi getirdi. 'Höt deyince gitmem' sözü üzerine askerle arası açıldı. 2002 seçiminde ANAP'ı baraj altına düşürdü. Türkiye Cumhuriyeti'nin Yüce Divan'da yargılanan ilk ve tek 'Sanık Başbakan'ı oldu
Fadime Şahin: 28 Şubatın yıldızıydı. Sansasyonların aranan kadını, 28 Şubatın tetikleyen ismi oldu. Aczimendi lideriyle yaşadığı ilişkiyle basının gündeminde kendine fazlaca yer bulmuştu.Sisi, Fadime Şahin'in Laleli'de bir barda çalıştığını' iddia etmişti. Medyanın arşivinde görüntüleri yerini alırken, o yoluna röfleli saçları ve estetikli yüzüyle devam etti. Kendisin evlendiği ve yurt dışında yaşadığı öne sürülüyor.
Tansu Çiller: Türk siyasetinin ilk kadın başbakanıydı, sarışın, sempatik kadının cilt ve saç bakımı siyasi çehresinden daha çok yer aldı günlük gazetelerde, yükselişi gibi çöküşü de hızlı oldu. Uyumlu bir koalisyon ortaklığı yürütürken tecrübesizliği ile hükümetin düşmesine üst düzey katkıda bulundu. DYPyi barajın altına düşürdü, Genel Başkanlığı kaybetti, darbe yıkamadı, sandık yıktı. Bugün daha çok eşi ve oğulları ile anılıyor.
Ali Kalkancı: Sürecin en renkli kişiliklerinden Dallas'a taş çıkartan hayatı ile haber bültenlerinin vazgeçilmeziydi. Çarpık ilişkileri tarikat liderliği ile ortalığa saçıldı. Emire Kalkancı'yla yaptığı evlilik gündeme yerleşmişti. En son uyuşturucu Captagon haplarını imal ettiği gerekçesiyle gözaltına alındı ve tutuklandı.
Çevik Bir: 1992'de Somali'ye giden BM gücünün komutanlığına ismen çağırıldı. Yıldızı o günlerde parlatılan Bir, Genelkurmay ikinci başkanı olmasına rağmen 28 Şubat'ın 'bir numarası'ydı. 'Demokrasiye balans ayarı çekmek'le övündü. Kıbrıs'taki 'serseri kurşun' Hüseyin Kıvrıkoğlu'na isabet etseydi onun yerine Genelkurmay başkanı olacaktı. Cumhurbaşkanlığı adaylığını açıklayınca tepkiyle karşılaştı, hemen vazgeçti.
Erol Özkasnak: Genelkurmay Genel Sekreteriydi, T.C nin Başbakanına kafa tutacak kadar ileri gidebiliyordu. Kariyer basamaklarını hızlı çıkması beklenirken o sadece bir terfi alabildi. Sahneden kulise indi. Emekli olduğunda medya onu unuttu. Flaşların büyüsü tükendi.
Güven Erkaya: Hükümetin verdiği davette adını 'rakı'gerilimiyle duyuran Oramiral. 28 Şubat kararlarını takip etmek için kurulan; ancak Türkiye'yi fişleyen Batı Çalışma Grubu'nun başındaki isimdi. Üst düzey askerî yetkili kisvesi altında bir gazetenin manşetine, 'Bu defa işi silahsız kuvvetler halletsin' sözünü manşet yaptı.
Hikmet Uluğbay: 55. Hükümetin Milli Eğitim Bakanıydı. Yani MGK kararlarını hayata geçirme onun göreviydi. 28 Şubattan sadece iki yıl sonra ruhsatlı silahıyla intihar teşebbüsünde bulundu, dili parçalandı ancak mucizevi bir şekilde kurtuldu.
İsmail Hakkı Karadayı: 28 Şubat sürecinin Genelkurmay Başkanı. Ancak, cuntayı sevk ve idare etmekte zorlandı. Sincan'da tankların bile ondan habersiz yürüdüğü kanaati yayıldı. Siyaseti yönlendirmeye çalıştı. Refah-Yol hükûmetinin kurulmaması için canla başla çalıştı. Çiller ile Yılmaz'ı bir araya getirse de istediği olmadı. İsrail ziyaretinden döndükten bir gün sonra 28 Şubat kararlarını Erbakan'ın önüne koydu. Son dönemde, Ergenekon, Encümen-i Daniş ve internete düşen ses kayıtlarıyla tekrar gündemde.
Kemal Gürüz: 28 Şubat operasyonunun üniversitelerdeki uygulayıcısı oldu. 'İmam hatip mezunlarının Türkiye nüfusunu geçeceği' yönündeki uçuk raporlara göre üniversiteye giriş sınav sistemini değiştirdi. Milyonlarca öğrencinin ve ailenin hayatını zora soktu. Fen-edebiyat fakültesi mezunlarının öğretmenlik hakkını gasp etti. Başörtüsü yasağını katı bir şekilde uyguladı. Aralarında ABD üniversitelerinin de olduğu yurtdışındaki çok sayıda yükseköğretim kurumunun denkliğini iptal etti. Ergenekon davası çerçevesinde gözaltına alınıp serbest kaldıktan sonra "Ulusalcı değil, Amerikancıyım." dedi.
Vural Savaş: Avrupa'nın faşist diktatörlüklerinden kalma 'Militan Demokrasi' kavramını kendine göre yorumladı. Refah ve Fazilet partilerini kapattırdı. Davada Batı Çalışma Grubu'na ait belgeleri kullanmaktan çekinmedi. Dindar insanları 'habis ur, kan emici vampirler'e benzetti. Zaman içinde "Keşke bugün Erbakan iktidarda olsaydı." dedi. Başkan olamayınca Atatürkçü Düşünce Derneği'nden kırgın ayrıldı.
Ve mağdurlar
Meral Akşener: Dönemin İçişleri bakanıydı. Cumhuriyet tarihinde bu göreve gelmiş tek kadındı. 'Babaların' bile gösteremediği cesareti gösterdi. Cunta üyelerini en fazla rahatsız eden hükûmet üyesiydi. Öyle ki, terbiyelerini bozup 'yağlı kazık' tehdidinde bulunmalarına yol açacak kadar. Bu tehdide verdiği, "Kazıklı Voyvoda da homoseksüeldi!" cevabıyla tarihe geçti.
Necmettin Erbakan: Savunan Adam ve Partisi light darbenin öncelikli hedefiydi. 28 Şubatın bütün tuzakları aslında onu pasifize etmek için kurulmuştu. Bütün kurgunun baş rolündeki adamdı. İlerleyen zamanda iki partisi kapatıldı. Çok geçmeden Saadet Partisi'ni toparladı. Ancak bu kez yol arkadaşlarında kimileri sırt çevirdi ona. 28 Şubattan sonra aldığı siyasi yasağı aktif siyaset yapmasına engel teşkil etti, bu da yetmezmiş gibi hazine yardımını usulsüz kullandığı iddiaları ile ilerleyen yaşında ağır cezalara çarptırıldı.
İrtica kavramının tekrar hortlatılmasında en etkili olan olaylar:
Aczimenliler adında ve çokmuşlar gibi gösterilen bir tarikatın üyelerinin sürekli , İstanbul'un gözde yerlerinde dolaşması ve bunların taraflı medya ile sürekli gündemde tutulması. Ve diğer türetilen sahte tarikatler.
Her gün bütün haber kanallarında, sahte hoca, cinci hoca haberleri.
Müslüm Gündüz, Fadime Şahin, Ali kalkancı gibi kişilerin basında sürekli gösterilmesi.
Bu olayların çoğunun sahte olduğu ortaya çıktı. Çoğunun darbe yapmak için planlanmış olduğuda.
Bu olaylarla beraber ortam hazırlanırken, 28 şubat 1997'deki MGK toplantısı saatlerce sürmüş, burada askerler hükumete bir tavsiye paketi sunmuştu. Hükümet irtica tehlikesini kabul etmediği gibi, imzalattıırılan tavsiye paketini uygulama aşamasını gerçekleştirmiş değildi. Sürekli bir oyalama politikası izliyordu.
Askerler bunun sonucunda, sivil kanadı harekete geçirerek, hükumeti istifaya zorladı. Ve hükumet bozuldu. Daha sonra DSP başkanı Bülent Ecevit tarafından 'azınlık hükumeti' kuruldu.
28 şubat sürecinin sonunda, dindar insanlar tamamen baskı altına alındı.
İmam hatiplerin orta bölümleri kapatıldı.
O güne kadar birkaç üniversitede olan başörtüsü yasağı genele yayıldı.
Pek çok kamu çalışanı hakkında irticai nedenle soruşturma açıldı, istifaya zorlandı, meslekten atıldı.
Kuran kursları üzerinde büyük baskı kuruldu. Cemaatler ve tarikatlere karşı bir kıyım yapıldı.
Sonuç olarak:
Yüksek bir askeri yetkilinin 1000 yıl sürecek dediği 28 şubat süreci bugün 'ergenekon terör örgütü davası' ile sona erdirilmekte.
Ya günlerce konuşulan isimler...
Süleyman Demirel: O bir cumhurbaşkanından çok silahsız kuvvetler komutanı gibiydi. O kendini her zaman ülkeyi uçurumdan alan kilit adam olarak gördü. Gerçek bir darbe, sayesinde atlatılmıştı (!) Refah-yol devrildi. 12 Eylül 1980 askerî darbesinde başbakanlıktan olan Demirel, 1993'te Çankaya'ya çıktı. 1965'ten 1991'e kadar tam 7 hükûmet kurdu. Darbeyi önleme adına Refah-Yol koalisyonunu devirdi. DYP'yi böldü. Senfoni orkestrasının önünde söylediği "İşte çağdaş Türkiye bu!" sözü hafızalarda yer etti. Köşk'e tekrar çıkmak için verdiği çabalar olumsuz sonuçlandı. 5+5 formülü kabul görmedi. Son olarak 'karargah' olarak kullandığı Güniz Sokak'tan da taşındı.
Mesut Yılmaz: Yılmaz Özal'dan sonra devraldığı Anap liderliğinde 28 Şubat'ın en önemli aktörleri arasına girdi. Süreçte Kaos uyarısında bulunup, 'irtica'ya karşı her türlü güç birliğinde bulunacağını söyledi. Macaristan'da otel lobisinde kendisine darp girişiminde bulunulmuş, burnu kırılmıştı. Bu olayın kimler tarafından yapıldığı belirsizliliğini koruyor. Demirel, Erbakan'ın istifası üzerine sürpriz yaparak hükûmet kurma görevini Yılmaz'a verdi. Yılmaz, 28 Şubat kararlarını uygulamak zorunda kaldı. 8 yıllık temel eğitimi getirdi. 'Höt deyince gitmem' sözü üzerine askerle arası açıldı. 2002 seçiminde ANAP'ı baraj altına düşürdü. Türkiye Cumhuriyeti'nin Yüce Divan'da yargılanan ilk ve tek 'Sanık Başbakan'ı oldu
Fadime Şahin: 28 Şubatın yıldızıydı. Sansasyonların aranan kadını, 28 Şubatın tetikleyen ismi oldu. Aczimendi lideriyle yaşadığı ilişkiyle basının gündeminde kendine fazlaca yer bulmuştu.Sisi, Fadime Şahin'in Laleli'de bir barda çalıştığını' iddia etmişti. Medyanın arşivinde görüntüleri yerini alırken, o yoluna röfleli saçları ve estetikli yüzüyle devam etti. Kendisin evlendiği ve yurt dışında yaşadığı öne sürülüyor.
Tansu Çiller: Türk siyasetinin ilk kadın başbakanıydı, sarışın, sempatik kadının cilt ve saç bakımı siyasi çehresinden daha çok yer aldı günlük gazetelerde, yükselişi gibi çöküşü de hızlı oldu. Uyumlu bir koalisyon ortaklığı yürütürken tecrübesizliği ile hükümetin düşmesine üst düzey katkıda bulundu. DYPyi barajın altına düşürdü, Genel Başkanlığı kaybetti, darbe yıkamadı, sandık yıktı. Bugün daha çok eşi ve oğulları ile anılıyor.
Ali Kalkancı: Sürecin en renkli kişiliklerinden Dallas'a taş çıkartan hayatı ile haber bültenlerinin vazgeçilmeziydi. Çarpık ilişkileri tarikat liderliği ile ortalığa saçıldı. Emire Kalkancı'yla yaptığı evlilik gündeme yerleşmişti. En son uyuşturucu Captagon haplarını imal ettiği gerekçesiyle gözaltına alındı ve tutuklandı.
Çevik Bir: 1992'de Somali'ye giden BM gücünün komutanlığına ismen çağırıldı. Yıldızı o günlerde parlatılan Bir, Genelkurmay ikinci başkanı olmasına rağmen 28 Şubat'ın 'bir numarası'ydı. 'Demokrasiye balans ayarı çekmek'le övündü. Kıbrıs'taki 'serseri kurşun' Hüseyin Kıvrıkoğlu'na isabet etseydi onun yerine Genelkurmay başkanı olacaktı. Cumhurbaşkanlığı adaylığını açıklayınca tepkiyle karşılaştı, hemen vazgeçti.
Erol Özkasnak: Genelkurmay Genel Sekreteriydi, T.C nin Başbakanına kafa tutacak kadar ileri gidebiliyordu. Kariyer basamaklarını hızlı çıkması beklenirken o sadece bir terfi alabildi. Sahneden kulise indi. Emekli olduğunda medya onu unuttu. Flaşların büyüsü tükendi.
Güven Erkaya: Hükümetin verdiği davette adını 'rakı'gerilimiyle duyuran Oramiral. 28 Şubat kararlarını takip etmek için kurulan; ancak Türkiye'yi fişleyen Batı Çalışma Grubu'nun başındaki isimdi. Üst düzey askerî yetkili kisvesi altında bir gazetenin manşetine, 'Bu defa işi silahsız kuvvetler halletsin' sözünü manşet yaptı.
Hikmet Uluğbay: 55. Hükümetin Milli Eğitim Bakanıydı. Yani MGK kararlarını hayata geçirme onun göreviydi. 28 Şubattan sadece iki yıl sonra ruhsatlı silahıyla intihar teşebbüsünde bulundu, dili parçalandı ancak mucizevi bir şekilde kurtuldu.
İsmail Hakkı Karadayı: 28 Şubat sürecinin Genelkurmay Başkanı. Ancak, cuntayı sevk ve idare etmekte zorlandı. Sincan'da tankların bile ondan habersiz yürüdüğü kanaati yayıldı. Siyaseti yönlendirmeye çalıştı. Refah-Yol hükûmetinin kurulmaması için canla başla çalıştı. Çiller ile Yılmaz'ı bir araya getirse de istediği olmadı. İsrail ziyaretinden döndükten bir gün sonra 28 Şubat kararlarını Erbakan'ın önüne koydu. Son dönemde, Ergenekon, Encümen-i Daniş ve internete düşen ses kayıtlarıyla tekrar gündemde.
Kemal Gürüz: 28 Şubat operasyonunun üniversitelerdeki uygulayıcısı oldu. 'İmam hatip mezunlarının Türkiye nüfusunu geçeceği' yönündeki uçuk raporlara göre üniversiteye giriş sınav sistemini değiştirdi. Milyonlarca öğrencinin ve ailenin hayatını zora soktu. Fen-edebiyat fakültesi mezunlarının öğretmenlik hakkını gasp etti. Başörtüsü yasağını katı bir şekilde uyguladı. Aralarında ABD üniversitelerinin de olduğu yurtdışındaki çok sayıda yükseköğretim kurumunun denkliğini iptal etti. Ergenekon davası çerçevesinde gözaltına alınıp serbest kaldıktan sonra "Ulusalcı değil, Amerikancıyım." dedi.
Vural Savaş: Avrupa'nın faşist diktatörlüklerinden kalma 'Militan Demokrasi' kavramını kendine göre yorumladı. Refah ve Fazilet partilerini kapattırdı. Davada Batı Çalışma Grubu'na ait belgeleri kullanmaktan çekinmedi. Dindar insanları 'habis ur, kan emici vampirler'e benzetti. Zaman içinde "Keşke bugün Erbakan iktidarda olsaydı." dedi. Başkan olamayınca Atatürkçü Düşünce Derneği'nden kırgın ayrıldı.
Ve mağdurlar
Meral Akşener: Dönemin İçişleri bakanıydı. Cumhuriyet tarihinde bu göreve gelmiş tek kadındı. 'Babaların' bile gösteremediği cesareti gösterdi. Cunta üyelerini en fazla rahatsız eden hükûmet üyesiydi. Öyle ki, terbiyelerini bozup 'yağlı kazık' tehdidinde bulunmalarına yol açacak kadar. Bu tehdide verdiği, "Kazıklı Voyvoda da homoseksüeldi!" cevabıyla tarihe geçti.
Necmettin Erbakan: Savunan Adam ve Partisi light darbenin öncelikli hedefiydi. 28 Şubatın bütün tuzakları aslında onu pasifize etmek için kurulmuştu. Bütün kurgunun baş rolündeki adamdı. İlerleyen zamanda iki partisi kapatıldı. Çok geçmeden Saadet Partisi'ni toparladı. Ancak bu kez yol arkadaşlarında kimileri sırt çevirdi ona. 28 Şubattan sonra aldığı siyasi yasağı aktif siyaset yapmasına engel teşkil etti, bu da yetmezmiş gibi hazine yardımını usulsüz kullandığı iddiaları ile ilerleyen yaşında ağır cezalara çarptırıldı.
İrtica kavramının tekrar hortlatılmasında en etkili olan olaylar:
Aczimenliler adında ve çokmuşlar gibi gösterilen bir tarikatın üyelerinin sürekli , İstanbul'un gözde yerlerinde dolaşması ve bunların taraflı medya ile sürekli gündemde tutulması. Ve diğer türetilen sahte tarikatler.
Her gün bütün haber kanallarında, sahte hoca, cinci hoca haberleri.
Müslüm Gündüz, Fadime Şahin, Ali kalkancı gibi kişilerin basında sürekli gösterilmesi.
Bu olayların çoğunun sahte olduğu ortaya çıktı. Çoğunun darbe yapmak için planlanmış olduğuda.
Bu olaylarla beraber ortam hazırlanırken, 28 şubat 1997'deki MGK toplantısı saatlerce sürmüş, burada askerler hükumete bir tavsiye paketi sunmuştu. Hükümet irtica tehlikesini kabul etmediği gibi, imzalattıırılan tavsiye paketini uygulama aşamasını gerçekleştirmiş değildi. Sürekli bir oyalama politikası izliyordu.
Askerler bunun sonucunda, sivil kanadı harekete geçirerek, hükumeti istifaya zorladı. Ve hükumet bozuldu. Daha sonra DSP başkanı Bülent Ecevit tarafından 'azınlık hükumeti' kuruldu.
28 şubat sürecinin sonunda, dindar insanlar tamamen baskı altına alındı.
İmam hatiplerin orta bölümleri kapatıldı.
O güne kadar birkaç üniversitede olan başörtüsü yasağı genele yayıldı.
Pek çok kamu çalışanı hakkında irticai nedenle soruşturma açıldı, istifaya zorlandı, meslekten atıldı.
Kuran kursları üzerinde büyük baskı kuruldu. Cemaatler ve tarikatlere karşı bir kıyım yapıldı.
Sonuç olarak:
Yüksek bir askeri yetkilinin 1000 yıl sürecek dediği 28 şubat süreci bugün 'ergenekon terör örgütü davası' ile sona erdirilmekte.