27 Mayıs'ın 50 yıllık sırrını açığa çıkaran valiz
27 Mayıs cuntasının idamla yargıladığı Genelkurmay Başkanı Org. Rüştü Erdelhun'un el yazısı notlarına ulaşıldıı.
27 Mayıs'ı, cuntanın idamla yargıladığı Genelkurmay Başkanı anlatıyor:
Paşa'nın, Yassıada'ya götürülürken de yanında olan 'kırmızı valiz'de yıllarca sakladığı notlarda, darbecilerin yaptığı zulümler ve çekilen acılar ilk elden anlatılıyor.
O, emrinde on binlerce askeri olan bir Genelkurmay Başkanı. 26'ı Mayıs'ı 27 Mayıs'a bağlayan geceyi bakın nasıl anlatıyor. "
Örfi İdare ve Genelkurmay Karargahı'nda tıpkı Çankaya Köşkü gibi kuşatıldığını öğrendiğinde Erdelhun Paşa'nın endişeleri de artmıştır. Derhal Çankaya Köşkü'nü
Erdelhun, cuntanın başlattığı darbenin en
Bir grup cuntacı daha birkaç saat önce emri altında bulundukları Genelkurmay başkanının tek kelime etmesini bile istemez. Bakışlarda nefret vardır. Eller silahların tetiklerindedir. Konutun kapısındaki koruma subayları da cuntacılara direnemez. Askerî cip, Paşa'yı Harp Okulu'na götürmek üzere yola çıkar. Ardından yaşananları Erdelhun'un kaleminden okuyalım: "Harp Okulu'na gelince kapıda Okul Komutanı olarak General Sıtkı Ulay, Tomson'lu duruyordu. Jeepten inince o günün modası olan kola girmek pozunu General (Uluç) tatbik etmek istedi. Ben, 'Okul Komutanı, bu da ne demek!?' dedim. O da Veteriner Paşasına 'Boş veriniz, general serbest gitsin' dedi. Bu suretle Harp Okulu şeref salonuna alındım. Derhal üstümde ne varsa, para ve saat; gömlek hariç her şey alındı."
Cuntanın '
Gün ağarmış, radyoevinden okunan bildiriyle tarihe kara bir leke olarak geçen,
Erdelhun'un valizinden çıkan el notlarından belki de en
Silahların gölgesinde bile demokrasi vurgusu yapan Erdelhun Paşa, sınıf arkadaşına bir gün önce Genelkurmay Karargâhı'nda subaylara anlattığı Silahlı Kuvvetler'in seçilmiş hükümetlerin emrinde olduğu sözlerini hatırlatır. Erdelhun'a kulak verelim: "Bu ilgisine teşekkür ettim, fakat 15-20 saat evvel, yani dün Genelkurmay'da ihtilal aleyhine konuştuğumu ve böyle bir hareketi asla tasvip etmediğimi söylediğimi ve halen mevkuf olup, ne sıfatta olduğumu bile bilmediğimi, hayatım pahasına da olsa böyle bir dönekliğin kabil olmayacağını söyledim ve reddettim."
Darbeci subayların Erdelhun'a bu teklifi yaptıkları saatlerde en büyük korkuları Ankara ve İstanbul dışındaki komutanların karşı bir müdahale ile onları derdest etmesidir. Dönemin 3. Ordu Komutanı Ragıp Gümüşpala'nın "Şayet başınızda benden daha kıdemli bir ihtilal lideri yoksa 3. Ordu'ya Ankara'ya yürüme emrini verir, isyanı bastırırım." sözleri cuntacıları daha da korkutur. Cuntacılar, Kara Kuvvetleri'nde ayrılarak emeklilik hesabı yapan Cemal Gürsel'i İzmir'den uçakla getirerek cuntanın başına geçmeye ikna ederler.
[HABER PORTRE] Bir İstiklal gazisi
Türk Silahlı Kuvvetleri'nin 10. Genelkurmay Başkanı Orgeneral Rüştü Erdelhun'un soyu Romanya'ya yerleşen Erdelhun Beyliği'ne dayanıyor.
Annesi ve babası Romanya'da doğan Erdelhun Paşa, ailesi Trakya'ya göç edince 1894 yılında Edirne'de dünyaya geldi. Edirne Lisesi'nden mezun olduktan sonra 1914'te topçu teğmen rütbesi ile Harp Okulu'nu bitiren Erdelhun, 1917'de Kafkasya Cephesi'nde savaştı. 2 Nisan 1921'de Anadolu'ya geçerek Milli Ordu'ya iltihak edip Kurtuluş Savaşı'na katılarak İstiklal Madalyası aldı. Çeşitli karargâh ve birlikler ile Tokyo, Roma ve Londra askerî ataşeliklerinde görev yaptı. Askerlik mesleğine sıkı bağlılığı ile çok hızlı bir yükseliş yakalayan Erdelhun, önce tuğgeneral (1945) iki yıl sonra tümgeneral oldu. Demokrat Parti iktidara geldiğinde 1952'de korgeneralliğe, 1956'da orgeneralliğe yükseldi. 23 Ağustos 1958'de Genelkurmay Başkanı olarak atanan Erdelhun Paşa, 27 Mayıs 1960 darbesine kadar görev yaptı. Cuntacılar tarafından 3 Haziran 1960'ta emekliye sevk edildi. Batı'yı yakından tanıyan demokrat bir askerdi Erdelhun Paşa. Yabancı bürokratlarla arası hep iyi olmuştu. İngilizce, Fransızca, Japonca, Almanca, Arapça ve Rusça bilen Erdelhun, Osmanlıca'ya da hakimdi. Başbakan Menderes'in Japonya ziyareti sırasında yanına aldığı Erdelhun, Türkiye'nin Genelkurmay Başkanı sıfatıyla radyodan Japonca konuşma yapacak kadar hakimdi bildiği dillere. Bir rivayete göre, çocuğu olmadığından evlatlık edindiği ve Japonya'dan getirdiği manevî bir de evladı vardı. TSK'nın modernleşmesi ve silah modernizasyonunda büyük katkıları olmuştu. Türk subaylarının ve doktorlarının Amerika'da eğitim almasını ve kurs görmesini sağladı. En büyük arzusu Türkiye'nin kuvvetli bir orduya sahip olmasıydı. Yeğeninin deyimiyle hiçbir zaman darbe taraftarı olmadı. Darbe öncesi aldığı tedbirler ve kararlar nedeniyle, 27 Mayıs'ın psikolojik harekât amaçlı haberlerinin de hedefinde yer aldı. Özellikle Harp Okulu öğrencilerinin imha planı, öğrencilerin kıyma makinelerinden geçirilerek öldürüldüğü gibi akla ziyan iddia ve iftiraların hedefinde adı hep Cumhurbaşkanı Celal Bayar, Başbakan Adnan Menderes ile birlikte zikredildi. Anayasa'yı ihlalden, Ankara ve İstanbul olayları davalarında yargılandı.
27 Mayıs darbesinden sonra 14 Haziran 1960'a kadar Ankara'daki Harp Okulu'nda gözaltında kaldı. Cunta mahkemesi, Menderes, Bayar, Zorlu ve Polatkan ile ilgili idam kararı verirken, 15 kişilik idamlıklar listesinde o da yer aldı. 15 Eylül günü İmralı'ya sevk edildi. Burada 8 gün kalan Erdelhun Paşa, Menderes ve iki bakanın idamlarına cezaevi duvarlarının ardından şahitlik etti. Cezaları ömür boyu hapse çevrilince Kayseri Cezaevi'ne nakledilen Erdelhun, 4 yıl 4 ay hapis yattı. Kayseri'den ailesine yazdığı mektuplarda "Çok şükür ki görev yaptığım süre içerisinde orduyu siyasete karıştırmadım. Bizim hakkımızda tarih karar verecek." demişti.
Eşi Vasfiye Hanım, Japonya'da attan düşerek yaralanınca belindeki disk kayması nedeniyle yatalak hale geldi. Fakat bütün o zor günlerde eşi Vasfiye Hanım'a olan ilgisini ve şefkatini hep sürdürdü. O ölene dek Setüstü'ndeki evlerinde eşine adeta hizmetle ömrünü geçirdi. Hiç çocuğu olmayan Erdelhun'un ağabeyi Cavit Paşa, Atatürk döneminde Kars mebusu olarak Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde görev yapmıştı. Darbeden sonra maddî sıkıntı çeken Erdelhun, bunu kimseyle paylaşmadı. Yaptırdığı apartman dairelerinin kira parası ile geçindi. 9 Kasım 1983 günü 89 yaşındayken İstanbul'da hayata gözlerini yumdu.
ZAMAN
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.