23 ÜLKEYLE VİZELERİ KALDIRDIK''

23 ÜLKEYLE VİZELERİ KALDIRDIK''

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan MÜSİAD'ın Genel Kurulu'nda konuştu.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, yargının siyasallaşmadığını, siyasete soyunduğunu belirterek, ''Bu işi bu kadar seviyorsan cübbeni çıkar gel, siyaset meydanına çık. Nasıl olsa bu Anayasa değişikliğine karşı çıkan partiler var, onlardan birine katılırsın, onlarla birlikte bu mücadeleyi meydanda sürdürürsün. Şu anda zaten iyot gibi de açığa çıktınız, kendinizi gizleyecek bir yeriniz de kalmadı'' dedi.

Başbakan Erdoğan, Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneğinin (MÜSİAD) Haliç Kongre ve Kültür Merkezi'nde gerçekleştirilen 19. Olağan Genel Kurul Toplantısı'nda yaptığı konuşmada, milletin daha ileri demokrasi, çağdaş hukuk sistemi, kanun devleti değil, hukuk devleti iradesine ipotek konulmamasını, seçtiği temsilcilerinin önünün kesilmemesini istediğini söyledi.

Bu bilinçle hareket ettiklerini, Anayasa değişikliğinin de bunu getirdiğini belirten Erdoğan, ''Ama çok enteresan, yargı şu anda feryat ediyor. Bakıyorsunuz ki bizden çok siyasetçi olmuşlar. Hani yargı siyasallaşmıştı? Yargı siyasallaşmadı, yargı siyasete soyundu. Şu anda fark bu... Bakıyorsunuz gayet rahat bir şekilde siyasete müdahale edip, şunu da söyleyebiliyorlar; vatandaşlara çağrı yapıp 'Sakın bu Anayasa değişikliğini desteklemeyin', parlamentoya çağrı yapıp 'Sakın bu Anayasa değişikliğini desteklemeyin'... Bir yargı mensubu böyle bir çağrı yapabilir mi? Bu işi bu kadar seviyorsan cübbeni çıkar gel siyaset meydanına çık. Bu iş böyle yapılır. Nasıl olsa bu Anayasa değişikliğine karşı çıkan partiler var, onlardan birine katılırsın, onlarla birlikte bu mücadeleyi meydanda sürdürürsün. Şu anda zaten iyot gibi de açığa çıktınız, kendinizi gizleyecek bir yeriniz de kalmadı. Siyasi arenada olanların yaptıkları açıklamalarla sizin açıklamalarınız birebir, kelimesi kelimesine örtüşüyor. Kendinizi artık gizleyemezsiniz. Artık bu kadarına da pes...''

Erdoğan, hiçbir AB üyesi ülkesinde yargı kurumlarının Türkiye'deki gibi oluşmadığını ifade ederek, Avrupa ülkelerinde HSYK, Yargıtay, Danıştay ve Anayasa Mahkemesi atamalarının parlamento, senato, meclis, başkan, başbakan ve bakanlar kurulunca atandığını anlattı.

Başbakan Erdoğan, ''Buyursunlar bize aksini iddia etsinler. Amerika'da başkan atama yapıyor ama bizde böyle bir şey var mı? Bizde buna tahammül bile edemiyorlar, adının duyulmasını istemiyorlar. En sonunda lütfettiler dediler ki 'Adalet Bakanı kalsın ama müsteşar çıksın'... Ne kadar güzel bir teklif. Şimdi bir de pazarlığa oturacağız. Biz burada millet adına varız. Biz bu konuyu milletle konuştuk ve yine milletle konuşacağız.''

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye'nin komşularına sırtını dönemeyeceğini belirterek, ''Bu ülkenin yönü batıya döndü ama bu ülke, tarihi, kültürü, medeniyetiyle doğunun ayrılmaz bir parçasıdır'' dedi.

Başbakan Erdoğan, Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneğinin (MÜSİAD) Haliç Kongre ve Kültür Merkezi'nde gerçekleştirilen 19. Olağan Genel Kurul Toplantısında yaptığı konuşmada, 5 Mayısta 20. kuruluş yıl dönümünü kutlayacak MÜSİAD'a nice başarılı yıllar diledi.

Zor şartlar altında kurulan MÜSİAD'ın nasıl kurulduğunu iyi bilenlerden birisi olduğunu belirten Erdoğan, MÜSİAD'ın, Türkiye'nin siyasi ve ekonomik yapısının en çalkantılı olduğu dönemlerde, umudundan ve heyecanından hiç taviz vermeden gelişmeyi, kalkınmayı, diyaloğu, iş birliğini ve güç birliğini savunduğunu söyledi.

Erdoğan, 1990-2002 yılları arasında yoğun siyasi ve ekonomik krizler karşısında MÜSİAD Başkanı'nın şevkini bir nebze olsun eksiltmediğini ifade ederek, MÜSİAD'ın Türkiye'nin potansiyeline ve dinamizmine inandığını ve iki bini aşkın üyesiyle Türkiye'nin önemli bir sivil toplum örgütü konumuna yükseltiğini anlattı.

Türkiye'de iş dünyasının da MÜSİAD'a inandığını, güvendiğini ve destek verdiğini belirten Erdoğan, ''Şunu tüm samimiyetimle ifade etmek istiyorum. MÜSİAD, her zaman sınırları zorlayan bir örgüt oldu. Anadolu'nun, Trakya'nın bereketine inandı. Türkiye'nin İstanbul ve Ankara'dan ibaret olmadığına, ülkenin her yerinde ve köşesinde potansiyel olduğunu gördü ve bunu en doğru ve güzel şekilde değerlendirdi'' diye konuştu.

MÜSİAD ve üyelerinin devlete ve kamu kaynaklarına sırtını dayamadan, teşviklere ve kredilere bel bağlamadan, kendi yağıyla kavrulmanın ne demek olduğunu Türkiye'ye gösterdiğini ifade eden Erdoğan, ''Türkiye'nin büyümesine, kalkınmasına, ilerlemesine verdiği katkılardan dolayı, el emeğinizden, göz nurunuzdan dolayı sizlere gönülden teşekkür ediyorum'' dedi.

Başbakan Erdoğan, 7,5 yıllık iktidarları boyunca Türkiye'ye aşk ve sevda ile hizmet etmenin gayreti içinde olduklarını dile getirerek, konuşmasını şöyle sürdürdü:

''7,5 yıllık süreçte Türkiye'nin her bir ilini, ilçesini, köyünü ve hatta mezrasını Ankara'ya yakınlaştırmak, kaynaştırmak ve bütünleştirmek en önemli gayelerimizden biri oldu. Bunu da büyük oranda başardık. Dün Ankara'nın yanı başındaki Kırıkkale dahi Ankara'ya binlerce kilometre uzaktayken bugün Kırıkkale, Çankırı, Kayseri, Konya, Edirne ve Iğdır da Ankara'nın yanı başındadır, Ankara'ya eşit mesafededir. Sizler bunun acısını uzun yıllar yaşadınız. Ankara'ya giden yolların nasıl kapalı kaldığını, Ankara'nın kapılarının nasıl yüzlerinize kapandığını geçmişte ziyadesiyle yaşadınız. Ankara'nın kapıları sizlere kapansa da siz umudunuzu, heyecanınızı, Türkiye aşk ve sevdanızı kaybetmediniz. Yüzününe kapanan kapılara, hantal bürokrasiye, ekonomik krizlere rağmen Konya, Kayseri, Denizli, Çorum, Gaziantep gibi Anadolu kaplanlarını sizler kendi ellerinizle yetiştirdiniz. Sizin alın teriniz, bozkırda açan çiçek gibi Anadolu'yu baştan başa umuda yeşertti.''

Yaşanan acı tecrübelerden ders alarak, bugün Türkiye'nin 81 ilini eş zamanlı, eşit ve adil olarak kalkındırmanın, Türkiye ve dünya ile entegre olmanın mücadelesini verdiklerini vurgulayan Erdoğan, ''Sizlerden aldığımız ilhamla, iş adamlarımızın öncü girişimiyle Türkiye'yi bir dünya ülkesi, dünyanın güçlü, itibarlı bir ülkesi haline getirmek için yoğun girişimlerimiz oldu'' diye konuştu.

''Nerede iş adamımız, işçimiz, vatandaşımız, soydaşımız varsa devletimizin bütün imkanlarıyla bizler de orada olduk'' diyen Erdoğan, tarihin ve coğrafyanın kendilerine yüklediği sorumluluklar bulunduğunu kaydetti.

''7,5 YILDA 23 ÜLKEYLE VİZELERİ KALDIRDIK''


Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, şöyle devam etti:

''Biz komşularımıza sırtımızı dönemeyiz. Biz Asya'ya, Afrika'ya sırtımızı dönemeyiz, oralara bigane kalamayız, oralara mesafeli duramayız. Bu ülkenin yönü batıya döndü ama bu ülke, tarihi, kültürü, medeniyetiyle Doğu'nun ayrılmaz bir parçasıdır.

Önceki hafta Libya'nın Sirte kentinde yapılan Arap Ligi 22. Zirvesi'nde yaptığım konuşmadaki şu ifademi burada tekrar etmek istiyorum. İstanbul'un kaderi Sirte'nin kaderinden, Trablus'un, Kahire'nin, Şam'ın, Bağdat'ın, Sanan'ın, Mekke ile Medine'nin ve elbette Kudus'ün ve Gazze'nin kaderinden ayrı değil. Bu sadece benim hissiyatım değil. Bu MÜSİAD'ın da Türkiye'nin de aziz milletimizin de hissiyatıdır. Allah aşkına soruyorum, yıllarca Şam ile İstanbul, Beyrut ile Adana, Amman ile Ankara, Trablus ile İzmir birbirinden uzak tutuldu. Bundan kim kazandı? Araya mayınlar döşendi. Pasaportlara vize zorunluluğu getirildi. Bundan kim kazandı? Binlerce kilometre uzakta olan ülkeler bu ülkelerde cirit atarken bize sırtımız dönmemiz tavsiye edildi. Suni gerilimler üretilerek, bu kardeşlik coğrafyası bloklara ayrıldı.''

Erdoğan, bu anlamsız mesafeleri ortadan kaldırmak için girişimler başlattıklarını, son 7,5 yılda 23 ülke ile vizeleri kaldırdıklarını belirterek, ''Şu anda kardeşler birbirleriyle kucaklaşıyor, şu anda gönüller hasret gideriyor, şu anda bin yıllık kardeşlikler yeniden güç kazanıyor'' dedi.

Dış politikada asla dar görüşlü olmadıklarına dikkati çeken Erdoğan, görüş alanlarının çevre ve bölgeden ibaret olmadığını söyledi.

AB ile katılım müzakerelerini kararlılıkla yürüttüklerini belirten Erdoğan, ''Oradan önümüze ne engel çıkarırlarsa çıkarsınlar, işi ne kadar yokuşa sürerlerse sürsünler, biz ülkemizi ve kurumlarımızı evrensel ve modern standartlara ulaştırmak için var gücümüzle çalışıyoruz'' dedi.

''KIZILAY, HAİTİ'YE YARDIM GÖTÜREN İLK KURULUŞ''


Başbakan Erdoğan, Türkiye'nin, 48 yıl aradan sonra 192 üyenin 151'nin oyunu alarak Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyine üye olduğunu anımsatarak, 61 yıl aradan sonra ilk kez bir Türk milletvekilinin Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi Başkanlığına seçildiğini, Türkiye'nin İspanya ile ''Medeniyetler İttifakı'' gibi yüzyılın projesi sayılabilecek bir projede eş başkanlık yaptığını anlattı.

Erdoğan, önceki gün Türk Kızılayının genel kuruluna katıldığını anımsatarak, şöyle konuştu:

''Buradan Haiti aralıksız giderseniz uçakla 20 saat sürüyor. Buna rağmen Türk Kızılıyı Haiti'de yardım dağıtmaya başlayan ilk uluslararası kuruluş olma unvanı kazandı. Sadece Gazze'de, Sudan'da, Kerkük'te, Telafer'de değil, Şili'de de Haiti'de de Sri Lanka'da da Endonezya'da da Türk Kızılayı var. Türk İşbirliği ve Kalkınma İdaresi Başkanlığı aynı şekilde dünyanın dört bir yanına Türkiye'nin barış mesajlarını taşıyor. İş adamlarımız sadece ticaret yapmıyorlar, aynı zamanda bölge halkları arasındaki gönül bağlarını güçlendiriyorlar. Kalpten kalbe yollar döşüyorlar.

Yunus Emre Enstitüsü ile birçok ülkede ve bölgede Türkçe öğretmeye başladık. TRT, TRT Türk ve TRT AVAZ ile dünyaya sesleniyoruz, yarın da TRT, Arap dünyasına Arapça seslenmeye başlıyor. Belli bir kıta ve bölge ile değil, dünyanın tamamıyla ilgiliyiz. Eğer siz onların dilini yakalayamazsanız, onların dili ile onlara hitap etmezseniz, onlar sizi nereden tanıyacaklar, nereden bilecekler? Yıllar yılı bu ayrım yapıldı. Eğer siz insanlara anlayacakları dilde konuşmazsanız onlar sizi anlayamazlar. Onun için 'insanlara akıllarının alacağı şekilde hitap ediniz' ilkesinden hareketle bunları yakalayacağız.''.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, büyüme rakamlarını evire çevire hükümet aleyhtarı bir kampanyanın malzemesi yapmak için çok yoğun gayret ve çaba sarf edildiğini belirterek, ''Başını kuma gömen karanlıktan başka hiçbir şey görmez, göremez. İşte bunlar başlarını kuma gömmüşler, halen karanlık zannediyorlar'' dedi.

Erdoğan, Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneğinin (MÜSİAD) Haliç Kongre ve Kültür Merkezi'nde gerçekleştirilen 19. Olağan Genel Kurul Toplantısında yaptığı konuşmada, 53 ülkeden oluşan Afrika kıtasıyla ihracatın 7 yılda yüzde 500, yakın ve orta doğu ülkeleriyle yüzde 458 ve Türk cumhuriyetlerine ihracatın yüzde 448 oranında arttığını belirtti.

Küresel finans krizine rağmen 2008'den 2009'a Libya, Lübnan, Malezya ve Pakistan gibi ülkelere ihracatın azalmadığını, tersine artış kaydettiğini ifade eden Erdoğan, dünya genelinde dış ticaret ciddi oranlarda daralma yaşarken, Türkiye'nin 2009 yılını 102 milyar dolar ihracat rakamıyla kapatmayı başardığını anlattı.

Başbakan Erdoğan, ''Türkiye artık devler liginde oynuyor. Türkiye artık potansiyelini, gücünü, zenginliğini en verimli şekilde değerlendiriyor, siyasi ve ekonomik anlamda bir dünya ülkesi haline geliyor. Türkiye her yerde barışın, huzurun, istikrarın adı oluyor'' dedi.

Erdoğan, 31 Martta 2009 yılı dördüncü çeyrek büyümü rakamlarının açıklandığını anımsatarak, şöyle devam etti:

''Türkiye ekonomisi 2009'un son çeyreğinde yüzde 6 oranında büyüme kaydetti ve 2009'un tamamında daralma yüzde 4,7 olarak gerçekleşti. Şimdi birkaç gündür yorumlara bakıyorsunuz, son derece zorlama bir tavırla, kasıtlı bir şekilde yeniden bir karamsarlık pompalama kampanyasının başlatıldığını görüyoruz. 3 gündür büyüme rakamlarını evire çevire hükümet aleyhtarı bir kampanyanın malzemesi yapmak için çok yoğun gayret ve çaba olduğunu görüyoruz. Başını kuma gömen karanlıktan başka hiçbir şey görmez, göremez. İşte bunlar başlarını kuma gömmüşler, halen karanlık zannediyorlar. Bu nasıl bir kindir, nefrettir? Bu kendi ülkesine karşı nasıl bir husumet hissidir? 'Türkiye filan ülkeden bile daha kötü' diye manşet atıyorlar. Hangi ülke bu? Yunanistan. Eline diline dursun. İnsaf, olanları görmüyor musunuz? O ülkenin sorunu büyüme değil, o ülkenin sorunu artan bütçe açığı, artan kamu borçları. Açık söylüyorum, bu sapla samanı birbirine karıştırmak, elmayla armudu birlikte toplamaktır. Art niyetin, kötümserliğin, kin ve husumetin, ön yargıların etkisiyle ekonominin temel ilkelerini, güneş gibi parlayan gerçekleri bile inkar edecek noktaya geliyorlar.''

''TÜRKİYE İLE KORE EN HIZLI BÜYÜYEN ÜLKELER''


OECD'nin, 2009 yılının son çeyreğinde, OECD ülkeleri arasında en hızlı büyüyen ülkenin Türkiye ile Kore olduğunu açıkladığını kaydeden Erdoğan, şu bilgileri verdi:

''Gelin bu büyümeyi küresel kriz öncesi dönemle kıyaslayalım. 2007'nin son çeyreğine göre 2009'un son çeyreğinde Türkiye yüzde 1,4 oranında daraldı. Dikkat ediniz aynı dönemde Japon ekonomisi yüzde 5,2, Alman ekonomisi yüzde 4,1 ve İngiliz ekonomisi yüzde 6,1 oranında daralmıştır. Türkiye ile aynı kategoride olan Macaristan yüzde 6,4, Meksika yüzde 3,5, Slovenya yüzde 6,3 oranında daraldı. 2009'un geneline baktığımızda Türkiye'de küresel krizin etkisiyle daralma yüzde 4,7. Bu dönemde Japon ekonomisi yüzde 5,2, Almanya yüzde 5, Romanya yüzde 7,1, Meksika yüzde 6,3 oranında küçüldü.
 
Baltık ülkelerine bakacaksanız, oralarda yüzde 18'lere varan daralma yaşanmış. Türkiye'yi 2001 krizi ile kıyaslayanlara da bir örnek vermek istiyorum. 2001 yılında Türkiye'nin kamu net borç stokunun gayri safi yurt içi hasılaya oranı yüzde 66,3. Şu anda bu oranı yüzde 32,5 çekmiş durumdayız. Bakın nereden nereye geldik. 2008'de bu rakam 28,2 oldu, krizde bu noktaya geldik. AB tabanlı borç oranına bakıyoruz, 2001'de yüzde 77,6, 2009'da ise 45,5... Nereden nereye? Hangisine vurursanız vurun, gelişme bu.
 
Bu senede yüzde 60 olan Maastricht kriterlerinin çok çok altındayız. Sanayide kapasite kullanım oranları Avrupa ortalamasının üzerinde artış kaydediyor. Bu arada 4 farklı kredi derecelendirme kuruluşu Türkiye'nin kredi notunu artırdı. Türkiye İhracatçılar Meclisi'nin (TİM) verilerine göre, ihracatta sevindirici rakamlara ulaştık. TİM verilerine göre, Mart ayında ihracatımız bir önceki döneme göre yüzde 34 oranında artış kaydetti ve 9,5 milyar dolar oldu.''

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, mali disiplinden, para politikalarından taviz vermeden ilerleyişi sürdüreceklerini belirterek, ''Ne seçim, ne referandum tartışmaları asla ve asla yatırımcılarımızı tedirgin etmeyecek'' dedi.

Erdoğan, Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneğinin (MÜSİAD) Haliç Kongre ve Kültür Merkezi'nde gerçekleştirilen 19. Olağan Genel Kurul Toplantısında yaptığı konuşmada, yeni bir çalışma yaptıklarını ifade ederek, devletin iç borçlanma senetlerinde artık yerli ve yabancı ayrımını kaldırdığını, böylece orada da stopajı sıfıra çektiklerini söyledi.

Bu uygulamanın yatırımları olumlu etkileyeceğini umduklarını belirten Erdoğan, sadece borsanın bile Türkiye ekonomisinin nasıl bir sağlam zeminde seyrettiğini görmek için yeterli olduğunu vurguladı.

İstanbul Menkul Kıymetler Borsası'nın 1 Kasım 2007 tarihinden bu yana ilk kez dün 58 bin puan seviyesini gördüğünü anlatan Erdoğan, iktidara geldiklerinde bu seviyenin 10 binlerde olduğunu belirterek, ''Şimdi buyurun 58 binlerde... Nereden, nereye?'' dedi.

Son derece sevindirici ve umut verici bu gelişmelerin milletçe sevinmeyi ve umutlanmayı gerektirdiğini anlatan Erdoğan, ''Ama milletin sevincini paylaşamayanlar, milletle aynı umudu taşımayanlar tüm bu sevindirici gelişmeleri gölgelemek için ellerinden ne geliyorsa yapıyorlar'' diye konuştu.

Başbakan Erdoğan, 2009 yılında dünyanın ilk 225 müteahhit firması arasında birinci sırada 51 firmayla Çin'in, ikinci sırada 31 firmayla Türkiye'nin geldiğini ifade ederek, bu firmaların adedinin süratle artacağını ve dünyadaki pastadan alacakları payın da yükseleceğine inandığını belirtti.

Libya seyahatine de değinen Erdoğan, Türk firmalarının Libya'da yoğunlaşarak itibar görmesinin, alt ve üst yapıda müteahhitlik hizmetleri almalarının kendilerini gururlandırdığını kaydetti.

Erdoğan, ''Ama Libya ile Türkiye arasında ne tür duvarlar örüldüğünü biliyorsunuz. Şimdi bu ülkenin sanayicisi, girişimcisi, esnafı, ihracatçısı, çiftçisi, emekçisi, tüm bu karalama kampanyalarına, tüm bu karanlık senaryolara bugüne kadar prim vermedi'' diye konuştu.

''AYNI ŞEKİLDE DEVAM EDECEĞİZ''


Başbakan Erdoğan, Türkiye ekonomisinin 2009 yılının son çeyreğinde yüzde 6 büyümesinin, ekonomisindeki daralmanın küresel krize rağmen yüzde 4,7 oranında kalmasının iş adamlarının, girişimcilerin ve sanayicilerin çabaları, destekleri ve iyimserliğiyle gerçekleştiğini vurguladı.

Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:


''Aynı şekilde devam edeceğiz. 2010 yılında gayet mütevazı bir şekilde yüzde 3,5 büyüme hedefini belirledik. İnşallah hep birlikte bu hedefi de tutturacağız. Kim ne derse desin, kim hangi kulpu takarsa taksın, kim hangi engeli çıkartırsa çıkartsın Türkiye emin adımlarla büyümeye, ilerlemeye, kalkınmaya devam edecektir. Önemli olan milletimizin, siz sanayicilerimizin, iş adamlarımızın gerçeği görmesidir. Siz sadece görmüyor, yaşıyorsunuz zaten...
 
Türkiye ekonomisinin bugün ulaştığı seviye, milletimizin de sizlerin de gerçeği en iyi şekilde gördüğünü açık ve net şekilde ortaya koyuyor. Şu hususun altını çizerek vurgulamakta yarar görüyorum. Mali disiplinden, para politikalarından taviz vermeden biz bu ilerleyişimizi sürdüreceğiz. Ne seçim, ne referandum tartışmaları asla ve asla yatırımcılarımızı tedirgin etmeyecek.''

Erdoğan, 7,5 yıl içinde 4 seçim ve bir referandum yaşadıklarını anımsatarak, hiçbirinde popülizme tenezzül etmediklerini ve hiçbirinde dengeleri bozacak adımlar atmadıklarını söyledi.

''BU AZ GELİŞMİŞ ÜLKELERİN MANTIĞIDIR''


Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, küresel finans krizinin, IMF'nin desteği olmadan ülkenin kaynakları ve alınan tedbirleriyle atlatabildiğini vurgulayarak, şöyle konuştu:

''Bugüne kadar nasıl kendimize, kendi ekonomimize zarar verecek bir girişim içinde olmadıysak, bundan sonra da asla olmayız, buna izin vermeyiz. Biz artık bir şeyi ülkemizde oturtuyoruz. Nedir o? Seçimler ilan edildiği zamanda yapılır. 'Bunu bir fırsata dönüştürelim, seçimi öne çekelim'... Yok öyle bir şey. Bu az gelişmiş ülkelerin mantığıdır.
 
Gelişmiş ülkelerde böyle bir şey göremezsiniz. Girişimci her zaman buna bakar, yatırımını da ona göre yapar. Hele hele küresel sermaye bir ülkeye gidecekse bunu araştırır. Gerçekten bu ülkede 16 ay sonra yine seçim mi var, bunu sorar. Bakıyoruz çok partili döneme, 16 ayda bir bu ülkede hükümet değişmiş, ortalaması bu. Böyle bir ülkede istikrar olur mu? Böyle bir ülkeye güvenerek, sermaye oraya girer mi? Girmez. İşte biz bunu kaldırıyoruz. Bundan önceki dönemde nasıl süresinde bunu götürdüysek, bunda da yine aynı şekilde süresinde bu seçimler yapılacaktır.''

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, IMF ile görüşmelerde ''Siyasi müdahale istemiyoruz. Sizinle biz parayı konuşuruz ama Türkiye'nin siyasetini sizinle paylaşmayız'' dediklerini belirtti.

Erdoğan, Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneğinin (MÜSİAD) Haliç Kongre ve Kültür Merkezi'nde gerçekleştirilen 19. Olağan Genel Kurulu'nda yaptığı konuşmada, uzun zaman IMF ile ilişkileri eleştirenlerin son dönemde niçin stand-by yapılmadığını sorduğunu ifade etti.

Ülke menfaati neyse onu yaptıklarını belirten Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

''Ne IMF ile ilişki kurmayı büyük bir kötülük olarak görürüz ne IMF'sizliği yolun sonu olarak değerlendiririz. Bunu başından itibaren net söyledik. Biz Türkiye'yi ve Türk milletinin menfaatini düşünüyoruz. Sadece Türkiye'nin hassasiyetlerini gözetiriz. Orta vadeli programda hedeflediğimiz neyse, hiçbir mazerete sığınmadan bu hedefleri yakalayacağız. IMF ile görüşmelerimizde biz dedik ki 'Siyasi müdahale istemiyoruz. Bizimle ekonomiyi, parayı konuşun ama bize kalkıp da belediyelerle ilgili yardımı kaldırın, gelir idaresini bağımsız hale getirin derseniz kusura bakma. Gelir idaresi şu anda hangi konumdaysa, böyle devam edecek. Reforme edilmesi gerekiyorsa bunu biz reforme ederiz. Sizinle biz parayı konuşuruz. Adınız üzere siz Uluslararası Para Fonusunuz. Sizinle biz bunu konuşuruz ama Türkiye'nin siyasetini sizinle paylaşmayız' Nitekim de öyle oldu.''

HİÇBİR GELİRİ OLMAYAN VATANDAŞ İÇİN YENİ KONUT PROJESİ


Yeni bir adım daha attıklarını ve hiçbir geliri olmayan vatandaşa yönelik peşinatsız, geliri oluncaya kadar taksit ödemeyeceği, iş sahibi olduğu andan itibaren 100 lira taksit ödeyeceği bir projeyi hayata geçirdiklerini hatırlatan Erdoğan, ''Demokratik, laik, hukuk ve sosyal devlet olmanın gereğini yerine getiriyoruz. İlk etapta bu istikamette 50 bin konut yapacağız'' dedi.

Romanlarla ilgili ev projelerini de anımsatan Erdoğan, ''Benim ülkemde artık çadır hayatı yaşayan insanlar olmasını istemiyorum. Karşılıklı arz ve talebe dayalı olarak biz Türkiye genelinde Roman vatandaşlarımızın olduğu yerlerde de onların örf adetine, kültürüne uygun şekilde zemin artı 1 veya zemin artı 2 şeklinde konutlar inşa etmek suretiyle onları oralara yerleştiriyoruz. Şu anda proje çalışmaları yapıldı, yapılıyor'' diye konuştu.

Erdoğan, eğitim alanındaki çalışmalardan da söz ederken, yaklaşık 143 bin derslik yaptıklarını, 63 üniversiteyi ülkeye kazandırdıklarını belirterek, sözlerini şöyle sürdürdü:

''Eğer az önce ifade ettiklerime biz evet deseydik, bunlar gerçekleşmezdi. Dünyadaki değişimi yakalayamazdınız, ülkenin bu değişime ayak uydurmasını sağlayamazdınız. Modern demokratik standartları bu ülkede istemeyenler var. Bunu bilmenizi istiyorum. Bunu yakalayamazsınız. Evrensel hukuk normlarını ülkemize taşıyamazsanız, bir arpa boyu dahi yol alamaz, hiçbir hedefi yakalayamazsınız. Milletimizin talebi, beklentisi neyse biz onu yaparız. Milletin rotasında yürürüz. Milletin belirlediği hedefler istikametinde yol alırız.''

ANAYASA DEĞİŞİKLİĞİ ÇALIŞMALARI

Anayasa değişikliğine ilişkin teklifin TBMM'ye sunulduğunu, Meclisteki sürecin önümüzdeki haftadan itibaren başlatılacağını tahmin ettiğini vurgulayan Erdoğan, şunları kaydetti:

''Biz hükümet olarak hiç böyle bir riskin altına, böyle bir yükün, böyle bir sorumluluğun altına girmeyebilirdik. 'Böyle gelmiş, böyle gider' diyebilirdik. Geçmişte birçok hükümet elini taşın altına koymadı, risk almadı, statükodan geçinmeyi tercih etti. Eğer bu anlayış üzerinde giderseniz, siyaseti hizmet üzerine değil idarei maslahat üzerine kurarsanız işte o zaman ihracatı 36 milyar dolardan 102 milyar dolara çıkaramazsınız, milli gelirinizi 230 milyar dolardan 618 milyar dolara yükseltemezsiniz.
 
Eğer o anlayışla gidilirse o zaman ülkeye 11 bin 373 kilometre duble yolu sadece 7,5 yıl içinde yapamazsınız. 79 senede bu ülkede 6 bin 100 kilometre duble yol, otoban, otoyol yapılmıştır ama 7,5 yıl içinde 11 bin 373 kilometre duble yol, otoban, otoyol yapılmıştır. 420 bin konutun toplu konutta inşaatı devam ediyor. 320 bini sahiplerine teslim edilmiştir. Kira öder gibi benim vatandaşım daire sahibi oluyor. 81 vilayette bunlar yapılıyor. Bunlar aynı zamanda kentsel değişim, dönüşümü de getiriyor.''

''SİYASETÇİ KENDİ AYAĞINA KURŞUN SIKAR MI?''


Başbakan Erdoğan, siyasi partilerin kapatılması konusuna da değinerek, şöyle konuştu:

''Ben tabii muhalefete de anamuhalefete de şaşıyorum. Diyorlar ki 'siyasi partilerin kapatılıp kapatılmaması konusundaki izni parlamento vermemeli.' Bu kadar büyük bir yanlış olur mu? Siyasetçi kendi ayağına kurşun sıkar mı? Yargı mensubunu Yargıtay kendisi müsaade ederse yargılayabilirsiniz. Silahlı kuvvetler mensubunu silahlar kuvvetler müsaade ederse yargılayabilirsiniz. Peki siyasete gelince niçin siyasetçiyi veyahut da bir siyasi partinin kapatılıp kapatılmamasında TBMM'ye güvenmiyorsunuz?
 
Yoksa TBMM'yi oluşturanlar hastalıklı mı? Millet, vekili olarak onları oraya göndermiş. Böyle bir şey varsa onun müsaadesini orası vermelidir ve biz de buradan bu noktadan hareketle bu adımı bu şekilde atıyoruz. Hatta ne diyoruz? Diyoruz bakın, tüm 550 yapmasın bu işi. Ne yapalım? Dedik ki grubu olan siyasi partiler 5'er, 4'er, 3'er tane neyse üye versinler. Faraza 5'er tane verdiğini düşünün. Şu anda 4 grup var.
 
Ne yapar? 20 tane milletvekili... Şu anda somut olsun diye söylüyorum, bizim 336 milletvekilimiz var. Ortalama yapıyorum. Diğer 15 tane 3 grubu olan parti onların da 200 olduğunu varsayın ve Meclis Başkanı. Üçte ikisi 14... 14 kişi bir siyasi partinin kapatılmasına evet derse o Yargıtay Başsavcısı tarafından dava açılabilir, Anayasa Mahkemesinde süreç başlar.

Bunun neresinde bir siyasi partinin kendini kurtarma operasyonu var? 336 5 kişi, karşısında 200 kişi 15 kişi... Bu kadar büyük fedakarlıkla gerilim olmasın, yeter ki uzlaşma olsun diye yaklaşan bir mantıkla biz bunu hazırladık. Ve biz bugünü değil, yarını düşünerek bunu hazırladık. Bir bakıyorsunuz buna bile karşı çıkıyorlar. Niçin? Çünkü bunun AK Parti ön hazırlıklarını yaptı. Tabii bu devran böyle gitmez. Bunun kararında, belki de Meclisimiz, Meclisimizdeki muhalefet partilerinin bile ben inanıyorum ki milletvekilleri, aklı selim sahibi olarak başlarını iki ellerinin arasına alacaklar, gizli oyla bu yapılacağı için kalkıp da bu metne onlar da 'evet' diyecektir diye düşünüyorum.

Belki referanduma bile fırsat kalmayacak ama illa referandum deniliyorsa o zaman da ben diyorum ki ana muhalefete de muhalefete de 'Niye rahatsız oluyorsunuz? 'Madem millet istemez diyorsunuz o zaman tamam hadi buyurun Mecliste kararımızı verelim, referandum için millete gidelim. Millet karar versin. Niye çekiniyorsunuz? Millete güvenmiyor musunuz? Milletin verdiği karar her şeyin üstündedir demiyor musunuz?' İnanın kendilerine güvenleri yok bunların. Millete de güvenmiyorlar.''

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, anayasa değişikliğiyle ilgili olarak, ''Gönül isterdi ki Mecliste grubu bulunan siyasi partiler de bu uzlaşma çabalarımıza cevap versinler, onlar da katkılarını ortaya koysunlar ama bu olmadı'' dedi.

Erdoğan, Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneğinin (MÜSİAD) Haliç Kongre ve Kültür Merkezi'nde gerçekleştirilen 19. Olağan Genel Kurulu'nda yaptığı konuşmada, ülkede büyük bir gayretle hem demokrasinin hem ekonominin geliştiğini söyledi.

Hukuk ileri standartlara ulaşmazsa ekonominin standartlarının da yükselmeyeceğine işaret eden Erdoğan, kuvvetler ayrılığı konusundaki hassasiyetlerini farklı yöne çekmek isteyenlerin boşuna uğraştıklarını ifade etti. Erdoğan, hiçbir zaman siyasetçinin, yasamanın, yürütmenin yetkilerinin gaspına izin vermeyeceklerini belirterek, şunları söyledi:

''Buna 'eyvallah' diyemeyiz. Yürütmenin tüm yetkilerini etkisiz hale getirmeye çalışanlar, kendi imtiyazlı alanlarını kaybetme korkusu içine girenler, milletin bu talebini, bu beklentisini anlamayabilir. Millete hesap vermek durumunda olmayanlar, çünkü bunların millete hesap vermek durumu yok, ama bizim var, onun için de yaptıkları işlerin faturasını kendileri değil de milletin ödemesine bunlar alışmıştır. Ondan dolayı bu durumdan rahatsızlar, sıkıntı buradan geliyor. Ancak biz milletin taleplerine de iradesine de saygı duymak zorundayız.''

Önlerindeki birçok engel olmasaydı Türkiye'nin bugün çok daha farklı noktada olacağını belirten Erdoğan, İstanbul Büyükşehir Belediyesince bugünkü rakamla yaklaşık 1 milyar dolara satılan, eski garajın olduğu Levent'teki alanla ilgili birilerinin hemen yargıya müracaat ettiğini, yargının bu işin önünü kestiğini söyledi.

Erdoğan, ''Belediye bütün programlarını, planlarını bir yerde de bunlara göre yaptı. Burası satılamayınca ne oldu? Bütün yatırımlar noktasında İstanbul Büyükşehir Belediyesinin de ödeme planları alt üst oldu. 'Peki niye engelliyorsun bunu?'. 'Efendim bu yabancı sermaye, Araplar bu ülkeye giremez. Arkada gizli ajandanda bunlar var'. Ha bunu bu şekilde açıklamıyorlar. Kılıf kolay'' dedi.

''UMUDUMUZU KESMEDİK''

Önü kesilmemiş olsaydı Galataport'un bugün bitmiş olacağını ifade eden Erdoğan, şunları kaydetti:

''Tophane cıvıl cıvıl kaynayacaktı. Oradaki tarihi eserlerimiz meydana çıkacaktı. Bunun yanında oralar güzelleşecek, o antrepolar çok daha farklı bir işlevle inanıyorum ki ülkem için bir cazibe merkezi haline gelecekti. Ama maalesef bunun da önünü kestiler. Haydarpaşa Port adeta bir gümrük depolama alanı olarak görüyorsunuz, konteynerlerin üst üste dizildiği bir yer. Biz orayı 6 bin yatak kapasiteli, tamamıyla araçların ortadan kalktığı ve shuttle sistemlerinin kurulduğu bir yer haline getirip, muhteşem projelerin yarıştığı bir uygulamayı orada yapacaktık ve onun da önü kesildi. Kestiler ama umudumuzu kestik mi, kesmedik. Yine çalışmalarımız devam ediyor. Çünkü biz millete bedel ödetemeyiz. Biz diyoruz ki Türkiye kazanacaksa biz kaybetmeye razıyız.''

''BUNLAR İPE UN SERMEKTEN BAŞKA BİR ŞEY DEĞİL''


Anayasa değişikliğinin bir uzlaşmayla en geniş mutabakatla yapılmasını baştan itibaren arzu ettiklerini ifade eden Erdoğan, bu mutabakata dayalı olarak da ilgili tüm taraflarla, parlamento içi, parlamento dışı görüştüklerini söyledi.

Başbakan Erdoğan, ''Anamuhalefet, içinde ne var bakmadan hemen 'ret' cevabı verdi. Öbürü 'konuşalım görüşelim ama ancak seçimden sonra bu işi gündeme getirelim'. Seçime 16 ay var, böyle bir yaklaşım olur mu?'' dedi.

 Parlamento içinde, parlamento dışında siyasi partilerle görüşmeler yaptıklarını, MÜSİAD'ı da ziyaret ettiklerini anımsatan Erdoğan, mümkün olduğunca önerileri taslağa da yansıttıklarını belirterek, şunları kaydetti:

''Gönül isterdi ki Mecliste grubu bulunan siyasi partiler de bu uzlaşma çabalarımıza cevap versinler, onlar da katkılarını ortaya koysunlar ama bu olmadı. Biliyorsunuz bununla ilgili 2007 öncesinde uzlaşma komisyonu kurduk ama ona üye vermediler. Çağrıyı biz yapmadık. O zaman çağrıyı TBMM Başkanı Sayın Toptan yaptı. Bu çağrıya cevap vermediler. Şimdi aynı şeyi söylüyorlar. Ya o zaman yaptık bunu zaten. O zaman Meclis Başkanının bu davetine, bu komisyona siz üye vermediniz. Bunlar ipe un sermekten başka bir şey değil. Tarih boyunca yanaşmadılar.''

''TÜRKİYE'NİN DEĞİŞİM İRADESİ DAHA FAZLA ERTELENEMEZ''

Kendileri daha ''Anayasa'' demeden muhalefetin ''Anayasa Mahkemesi'' demeye başladığını ifade eden Erdoğan, şöyle devam etti:

''Hatırlayın, 'biz bunu Anayasa Mahkemesine götüreceğiz' dediler. Ya dur daha bir şey yok ortada, çıkarmadık, göstermedik. 'Bir gösterelim, bak size de getireceğiz bunu' dedik. Daha o günden başladı. Hemen statükoya sımsıkı sarıldılar. Statükonun durumunu da sizler nedir ne değildir gayet iyi biliyorsunuz. Meclisin iradesini, milletin iradesini mahkemelik yapmak, mahkeme kapısına taşımak ancak bu CHP'ye yakışır. Yapmak yerine yıkmak, katkıda bulunmak yerine engel çıkarmak, kolaylaştırmak yerine zorlaştırmak, taşın altına elini koymak yerine duvarlar örmek ancak bu CHP'nin siyaset tarzıdır.''

Türkiye'nin değişim iradesinin artık daha fazla ertelenemeyeceğini ifade eden Erdoğan, Türkiye'nin sudan sebeplerle, sudan bahanelerde artık daha fazla oyalanamayacağını, daha fazla vaktini heba edemeyeceğini söyledi.

Erdoğan, ''Kendi kişisel iktidarlarını, kendi küçük ikballerini kaybetme kaygısında olanlar Türkiye'nin bu kutlu yürüyüşüne artık daha fazla engel olamazlar'' dedi.

''SON KARARI MİLLETİMİZ VERİR''


Başbakan Erdoğan, ''Yargı kuşatılıyor'' diye feryat edenlerin, Avrupa'da Amerika'da, gelişmiş modern ülkelerde yüksek yargının nasıl yapılandığını okumaları gerektiğini belirtti.

Kendilerini bulundukları yere milletin getirdiğini, milletin emanetini taşıdıklarını ifade eden Erdoğan, ''Eğer milletin Meclisi anayasa değişikliği konusunda iyi bir sınav vermezse, veremezse işte o zaman başvurulacak yegane merci de millettir. Son sözü millet söyler, son kararı milletimiz verir'' dedi.

MÜSİAD'a da milli birlik ve kardeşlik projelerine verdiği samimi destekten dolayı teşekkür eden Erdoğan, çok daha fazla destek beklediklerini de ifade etti.

Erdoğan, ''Şu ana kadar attığımız somut adımlara yenilerini ekleyerek bu süreci tamama erdireceğiz. Bu anayasa değişikliği bu adımların en önemlisi. Tabii milli birlik ve kardeşlik projesinin alanına Türkiye'nin bu noktadaki bütün sorunları giriyor. Etnik kökenlerin, inanç gruplarının sorunları, azınlıkların, hepsinin sorunları... Terör sorunu öncelikli sorun. Türkiye'nin ekonomik sorunları bu işin içinde ve bunları en aza indirmenin mücadelesi içindeyiz. Bunun için de şüphesiz sizlerle dayanışma içinde olacağız. Eşsiz katkılarınıza ihtiyacımızın olduğunu ifade etmek istiyorum'' dedi.

Konuşmanın ardından MÜSİAD Genel Başkanı Ömer Cihad Vardan'ın annesi tarafından yapılan tablo, Ömer Cihad Vardan ve annesi Mine Vardan tarafından Başbakan Erdoğan'a hediye edildi.

Başbakan Erdoğan, kongre merkezinden çıkmadan önce de aralarında Mine Vardan'ın resimlerinin de olduğu sergiyi gezdi.

Etiketler :