1997'den 2016'ya Ne Değişti?
Merhum Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN Hocaefendi'nin 1997 Tarihli Makalesi ''Kutsî Ramazan’da Çirkin Oyunlar, Komplolar...''
Kutsî Ramazan’da Çirkin Oyunlar, Komplolar...
Ocak 1997
Ramazan’ımız hayırlı ve mübarek olsun; saadetle geçsin; sebeb-i mağfiret ü rahmet ve vesîle-i duhûl-i cennet olsun, sevgili okuyucularım!
Bu kutsî ayda, ülkemiz efkâr-ı umûmiyesi maalesef çok seviyesiz, çok zalim ve gaddar, çok çirkin, çok haksız, çok edepsiz dedikodularla meşgul ediliyor, kalpler karartılmak, mü’minler bunaltılmak, müslüman halk sindirilmek, rahat ve huzur bozulmak, hatta hükümet yıpratılıp düşürülmek isteniyor. Çok şeytanca bir tertip, çok kâfirce bir komplo!
Kökü ve kaynağı dışarda olan dâhilî ve hâricî İslâm düşmanları, İslâmî gelişme ve ilerlemeyi baltalamak derdinde... Devletimizin kuvvetlenmesi, bütçemizin düzelmesi, belimizin doğrulması, necip milletimizin İslâm âlemine sahip çıkıp onlara önderlik yapması, düşmanlarımızı çok korkutup telaşlandırıyor; her türlü hile ve tedbire başvurup bizi çelmelemek, zayıflatmak, birbirimize düşürmek, yok etmek için çabalıyorlar, işin aslı, özü, perde arkası, kaynağı, sebebi bu... Yazıklar olsun bu şeni ve feci, adi ve bayağı, haram ve günah, veballi ve cezalı oyuna katılan, destek olan, imkân, fırsat ve ortam sağlayanlara!
Bunlara katılmak ve kapılmak büyük gaflet, büyük hıyanet, büyük cinayet! Herkes vebali kadar cezasını çeker; dünyada, âhirette belasını bulur.
Bu olaylardan anlaşılıyor ki aziz ülkemizde İslâm düşmanlarının pek çok imkânı, elemanı, ajanı, teşkilatı, alet ve edevatı, basın yayın aracı, televizyon kanalı var, nitekim bir küçücük Kuzey Irak’ta ne kadar gizli ajan olduğunu gazete ve televizyonlarda okumuş, izlemiştik. Orada o kadar çok olursa, Türkiyemiz gibi çok önemli, kilit bir ülkede ne denli olacağı hemen anlaşılır. O halde devlet ve milletçe çok uyanık olmalı, fitne ve fesatçılara asla göz açtırmamalıyız. Her konuşanı dinlemek, her yazarı izlemek de doğru değil; çünkü dinledikçe coşuyor, kulak verdikçe konuşuyor, itibar ettikçe şımarıyorlar; “Dinlenme, izlenme rekoru kırdık.” diye yılbaşı hindisi gibi şişip kabarıyorlar.
İslâmcı dergiler, gazeteler, radyolar, kanallar, kurumlar, yazarlar, aydınlar, yöneticiler daha cesur, daha cevval, daha faal, daha dikkatli, daha gayretli olmak mecburiyetindeler. Gündemi din düşmanları tespit eder de onları arkalarından sürüklerlerse çok ayıp ve çok yazık! Halbuki şimdiki manzarada maalesef usta hırsız ev sahibini bastırıyor.
Basına, yayına, radyo ve televizyona çok büyük önem vermeliyiz sevgili kardeşlerim! Çok güçlü, çok zengin, çok renkli, çok usta, çok mükemmel yayın kuruluşlarımızın olması şart. Bence bu çok ciddi bir harp, düşman silahça çok üstün, sayıca çok kalabalık! Bizler çok zayıfız. Tıpkı Bosna’daki, Çeçenistan’daki gibiyiz; haklıyız ama sesimizi duyuramıyor, haklarımızı koruyamıyor, düşmanı durduramıyoruz. “Kendi vatanımızda vatansızlar gibiyiz.”; bîçareyiz, mazlumuz, mağduruz.
Asıl kusur bizde, bizim Müslümanlık derecemizde...
Madem himmetimiz, gayretimiz, cesaretimiz, şecaatimiz, maharetimiz, muhabbetimiz, birliğimiz, beraberliğimiz, devletimiz, cemaatimiz, sıkletimiz, ferasetimiz, gücümüz, kuvvetimiz, hizmetimiz bu kadar... O zaman bari oturup hâl-i pür-melâlimize ağlayalım; şu mübarek ayda yüce Mevlâmıza tazarru ve niyaz eyleyelim ki bizi lütfuyla keremiyle ıslah etsin, üzerimizdeki fena hal ve sıfatları izale buyursun, bizi has ve halis, samimi ve hakiki, arif ve mücahit müslüman eylesin.
Çünkü gerçek müslümanların olduğu bir toplumda bu denli kepazelik olamaz:
“Cihan titrer sebât-ı pây-i erbâb-ı metânetten.”
Kaynak:
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.