Uludere trajedisinin ardındaki gerçekler

Uludere’de talihsiz bir şekilde öldürülen 35 genç insanın üzerinden siyaset yapmak, görünen gerçeği kamufle etmektir. Son zamanlarda terör örgütüne inanılmaz bir darbe vuran Türkiye Cumhuriyeti Devletinin  başına gelebilecek en kötü senaryo sivil halkın vurulması olur. PKK’yı rant olarak kullanan çevrelerin PKK’YA ağır darbe vuran devleti küçük düşürmek için, ‘Devlet vatandaşını vuruyor’’ yaygarasını çıkarmasıdır.

İşte Uludere’de bunu başardılar. Derin eller bir taşla iki kuş vurduk sevinci ile bu günlerde pek mutlular. Ben uzun yıllar o bölgede hem PKK hem de JİTEM saflarında görev yapmış biri olarak o bölgede dönen dolapları kalemimin döndüğünce size özetlemeye çalışacağım…

 

PKK saflarının içerisinde yer aldığım dönemde, 1983 Haziran ayından, 1985 Mayıs’a kadar; İran hududundan Snaht’a kadar adım adım gezdim. Bu süre zarfında örgütte; lojistik, kurye ve kılavuzluk görevlerinde bulundum.

Mardin ili sınırlarından İran hududuna kadar uzanan sınır hattında yerleşik olan aşiretlerin ekseriyeti I-KDP ve Barzani taraftarıdırlar. PKK’nın 1984 Şemdinli- Eruh baskınlarından sonra bölgede dengeler değişmeye başladı. Merkezi T.C. devletinden yeterli yardım, destek ve şefkat görmeyen bir kısım aşiretler PKK’ya sempati duymaya başlarken bir kısmı da GKK’lı oldu GKK’lılar devletin yanında yer alarak PKK ya karşı çarpıştılar. İlk etapta güvenlik güçleriyle birlikte PKK ya karşı mücadele eden GKK grupları; Pervarili Emin ağa ve Şirvan’daki Maşallah’ın komutasındaki GKK ekipleridir.

Daha sonra PKK ‘lılar Jirki aşiret mensuplarını katledince, Jirki aşireti de PKK ya büyük darbe vurarak misillemede bulundu. Jirki aşireti lideri olan Tahir Adıyaman’ın sağ kolu olarak bilinen Dürbaz Encü’nün geçmişiKürdistan Ulusal Kurtuluş örgütü KUK hareketine dayanır. PKK-KUK çatışmaları dolayısıyla PKK’ya zaten düşman olan Dürbaz ağa, her dönem yöredeki devlet yetkilileriyle irtibat içerisinde olmuştur. I-KDP ve Barzani’ye olan bağlılığından dolayı sınırın Irak kesimine geçmek veya kendi aşiretinden, ailesinden olan insanları sınırın güneyine geçirmek sorun değildi. Birçok TSK istihbarat subayı ve idareciler Dürbaz ağa’nın bu durumunu değerlendirmek istediler ve kendisinden istihbarat elemanı olarak faydalandılar.

35 genç vatandaşımızın uçak bombalamasında hayatını kaybettiği mıntıkanın durumuna gelince; Sınırın güneyinde kalan Snaht ve Haftanin çevresi PKK’nın önemli üslenme alanı ve kuzeye(Türkiye) geçiş güzergâhıdır. PKK, o alanı elinden bırakmamak için 1985 yılında I-KP ve I-KDP ile çatışmaları ve büyük kayıplar vermeyi göze almıştır. O zaman diliminde bizzat oradaydım ve Irak Komünist Partisiyle girilen çatışmalara bizzat katıldım.

1985 yılı Mart ayında Duran Kalkan(Abbas),benimde dahil olduğum bir grubu Şenoba Tabur Komutanlığına ve lojmanlarına eylem yapmak için görevlendirdi. Sınat’taki sınır taşı yakınlarından Türkiye’ye illegal giriş yaptık. Işıkveren, Taşdelen, Gülyazı ve Ortabağ köylerinden geçtik. Gruptaki bir kişinin kaçması üzerine, eylemden vazgeçip tekrar Haftanine gitmek üzere geri döndük. Geri dönerken aynı köylerden geçtik ve civarlarında iki gün gizlendik. Köylülerden yardım gördük.

Kısacası; üzücü bombalamanın olduğu bölge başıboş bir bölge değildir.PKK’nın kontrolünde olan bir bölgedir.Örgütün haberi olmadan, o güzergahtan herhangi bir sivil veya kaçakçı geçemez.O bölgeden geçecek olanlar,PKK dan icazet alıp, vergi vermek zorundadır.

Denile bilir ki;’’PKK ya düşman olan bir aşiretin çoğunluğu gençlerden oluşan mensupları nasıl oluyor da ellerini kollarını sallayarak böylesi bir güzergahtan geçebiliyorlar?’’Güneydoğu da ve olayların içerisinde yaşamamış olanlar işin iç yüzünü bilemez.1990’lı yıllarda bir karakol baskınında PKK’lılar tarafından rehin alınmış olan sekiz askerin hangi pazarlıklar karşılığında serbest bırakıldıklarını bilemez. Kimin aracı olduğunu bilemez. Fakat şahsen tanık olduğum için ortada dönen dolapları biliyorum.

Güneydoğu’da başarıyla görev yapmak isteyen bir TSK mensubu mecburen, halk üzerinde etkili olan insanlarla iyi geçinmek zorundadır.’’Kaz gelen yerden tavuk esirgenmez’’mantığıyla; o yerli haber elemanının kendisine getireceği haber-duyum karşılığında bazı şahsi menfaatler elde etme çalışmalarına göz yummak zorundadır. Uçak bombalaması kazasıyla ortaya çıkan kaçakçılık olayını da bu çerçevede ele almak gerekir. Bu Kaçakçılık faaliyeti, ne ilktir ne de son olacaktır.’’Engellerim’’diyen bir babayiğit varsa gitsin orada görev yapsın.

Sözü daha fazla uzatmadan kamuoyunda çeşitli spekülasyonlara yol açan olayı kendi tecrübe mantığıma göre kısaca özetlemek istiyorum:

Bu üzücü olay bir karşı-istihbarat çalışması sonucu meydana gelmiştir..Haberi veren haber elemanının belki de hiç kabahati yoktur. O, görevini layıkıyla yaptığına inanarak bu bilgiyi bağlı olduğu istihbarat birimine aktarmıştır. HABER ELEMANINI PKK YANILTMIŞTIR. KASTEN, İSTİHBARAT ELEMANINA YANILTICI BİLGİ VERMİŞTİR. VE ARDINDAN DA KAÇAKÇILARI TOPLU BİR HALDE SINIRIN BU TARAFINA SALMIŞLARDIR. OPERASYONU GERÇEKLEŞTİREN GÜVENLİK GÜÇLERİNİN DE KABAHATİ YOKTUR. ÇÜNKÜ ONLAR DA VERİLEN HABERİN DOĞRULUĞUNA İNANARAK VE HEDEFİN (HAVA ŞARTLARINDAN DOLAYI)MUĞLÂKLIĞI DOLAYISIYLA BU BOMBALAMA OLAYINI GERÇEKLEŞTİRMİŞLERDİR.

Uludere ve benzeri olaylar niçin hep kritik zamanlarda patlak verir. Ve kimler amigoluk yapar.

1-Son dönemde güvenlik kuvvetleri arasında uyum ve koordinasyonun gerçekleşmesiyle terörist örgüte büyük darbeler vurulmuş olması,

2-Terör örgütü ve ona bağlı siyasi partinin taban kaybetmesi, gözden düşmesi...

3-Son günlerde hız kazanan yeni-sivil anayasa hazırlanması çalışmalarının neticeye gitmesi halinde statükocu, kandan ve çatışmalı ortamdan rant elde edenlerin güç kaybedecek olması.

4 –Fransa parlamentosunda ‘’sözde Ermeni soykırımı’’nın gündeme getirilmesi(Uludere olayı dolayısıyla Türkiye’yi uluslar arası arenada ‘katliamcı’’olarak afişe edeceklerini sanıyorlar)

5-Arap Baharı olarak bilinen halk ve demokratikleşme hareketlerinde Türkiye yönetiminin etkili desteğinin olması ve Türkiye’nin prestij kazanmış olmasının bazı devletlerde yarattığı rahatsızlık.

6-Kitle tabanının yavaş yavaş örgütü terk etmesi ve demokratik Kürt muhallefetinin kamuoyunda itibar görmesi, cesaretlenmesi ,gelişmelerin terör örgütü ve derin devlet kanadı açısından endişe ile

İzlenmesi.

7- Türkiye-K.Irak Kürdistan Federe Bölgesi ilişkilerinin ve işbirliğinin gelişmesi

Yukarıda kısaca sıraladığım neden ve etkenlerden dolayı Türkiye’nin huzurunu bozmak için her an her tertip beklenebilir.

Uludere olayının bir PKK ve Derin devlet tertibi olduğu apaçıktır.Daha cenazeler soğumadan BDP’liler hayatını kaybedenlerin köyüne koştular, Oraya gitmeden yaptıkları basın toplantısında utanmazca gülüştüler,taziye evine gidince de timsah gözyaşları döktüler.Yeri geldiğinde GKK’ları’’Caş’’lıkla, ihanetle, işbirlikçilikle suçlarlar, yeri geldiğinde ise; GKK çocuklarının tabutuna kendi amblemlerini sararlar...Ve işin en önemli diğer yanı ise;PKK lıların kendi arasında yaptıkları telsiz görüşmelerinde olaydan duydukları memnuniyet...Günahı vebali boynuma olsun ki bu işin içinde bir puştluk var...PKK ve derinlerin puştluğu...Çocuklarını kaybedenler de günahsız değildir yani..Yine de Allah, yakınlarını kaybedenlere sabır ve metanet versin. Hayatını kaybedenlere de Allah’tan rahmet dilerim.

ALLAH(C.C) BU VATANA, BU MİLLETE HAİNLİK DÜŞÜNENLERİ İFLAH ETMESİNİNŞALLAH.... 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
4 Yorum